JES'lere direnen Kızılcaköylü kadınlar dernekleşiyor

  • 09:05 3 Ocak 2019
  • Ekoloji
Melike Aydın
 
İZMİR - JES'lere karşı 3 ayı aşkın süredir direnen Kızılcaköylü kadınlar, ürünlerini satacakları ve birlikteliklerini koruyabilecekleri bir dernek kurmayı planlıyor.
 
Aydın'ın İncirliova ilçesine bağlı Kızılcaköy'de Gürmat Şirketi’nin kurmak istediği jeotermal enerji santrali (JES) projesinin inşasına karşı kadınların direnişi devam ediyor. Kızılcaköylü kadınlar, 3 ayı aşkın süredir direniş çadırında JES nöbeti tutuyor. Son olarak 5 Aralık'ta şirketin emlakçı vasıtasıyla satın aldığı bir arazi üzerinde çitleme çalışmalarını gören köy sakinleri, jandarma eşliğinde gelen şirket görevlilerine direnmiş ve izin vermemişti. 2 günlük direnişin ardından Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat, şirketin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu sonuçlanmadan işlem yapılmasına izin vermeyecekleri sözünü verdi. 
 
Gündüz işleri bittikten sonra akşam saatlerinde çadıra gelen kadınlar, sobayı yakıp çay demleyerek çadırdaki bekleyişini sürdürüyor. Şirket çalışmalara kalkışır diye sürekli alanı kontrol eden kadınlar, gerekirse iş makinelerinin önüne yatacaklarını vurguluyor. 
 
'Sera vaadiyle geldiler, zeytinlikleri zehirlediler'
 
Direnişçilerden Melahat Yavuz (58), daha önce JES'e ilişkin bilgi sahibi olmadıklarını belirterek, "Bunları bilmiyorduk, bize 'sıcak su gelecek' diye söylendi. Ancak uyandı millet. Yine de bilmeyen var. 'Sera olacak muz yetiştirilecek' dendi. JES'in ömrü kısa o gidecek kokusu akışkanları, zehri bize kalacak. Akşam evde oturup televizyon izlemiyoruz. Hemen kolay bir şeyler pişirip buraya geliyoruz. Kuyunun kazıldığı yer değil buharın değdiği yerler kötü oluyor. Havadaki zehirli şeyler inince de meyve kuruyor. Bu sene bir silkimde bitti zeytinler. Yaşam hakkımız bu. Güvenemiyoruz da ondan bekliyoruz. İki inekle bir yoncalıkla geçim sağlardık önceden şimdi ise yiyecek içeceğimizi zor çıkarıyoruz" diyor. 
 
‘Kimsenin kanala da yola da ihtiyacı yok’
 
İktidarın yaşam standartlarını düzeltmek yerine sermayeyi zenginleştirmek için halk sağlığını tehlikeye attığını ifade eden Aysel Güngör, "Aydın için 'jeotermal büyük gelir kaynağı' dediler. Biz bir şey kazanmadık. Vatandaş sürekli vergi veriyor. Kimsenin kanala da yola da ihtiyacı yok. Eğitime ihtiyacı var o da paralı. Çünkü yerel yönetimden başlayıp yukarıya kadar herkes başa gelenler önce cebi dolduruyor. 49 yıllığına kiralıyorlar sonra kalan enkazla çocuklar ne yapacak? Kendi çocukları İspanya'da geziyorlar. Bizim çocuklarımızın buradan başka gidecek yeri yok ki" diye ekliyor. 
 
'Tepemizde sürekli bir parmak sallanıyor' 
 
Devletin büyük şirketleri destekleyerek köy yaşamını yok ettiğinin altını çizen Leyla da, şöyle diyor: "Silah şirketlerinin de JES'lerin de ortaklarını hep biliyoruz. Ama söyleyemeyiz. Sürekli bir parmak sallanıp duruyor tepende. Dayak da yedik gaz da... O gazı bedavaya mı sıkıyorlar? Devletin görevi halkı korumak JES'ciyi değil. Belediyeler de bir çukuru 10 kişi kazıyor ama fabrikalarda 10 kişinin işini bir kişi yapıyor. Burası çiftlik değil yaşam alanı. İzin vermeyeceğiz." 
 
'Kadın derneği kurulacak'
 
Kadınların birleşerek ürünlerini satacakları ve birlikteliklerini koruyabilecekleri bir dernek kuracaklarını söyleyen Fatma Orbay ise, "Direniş çadırı sosyalleşmemizi sağladı. Bu dayanışmayı devam ettireceğiz. Mahalleli, birbirini ve bilmediği yönleri öğrendi" diyor.