'Doğa stratejik savaşın silahı haline getirildi'

  • 09:06 18 Kasım 2018
  • Ekoloji
Zeynep Durgut
 
HAKKARİ - Hakkari doğasının maruz kaldığı tahribatın nedenlerini anlatan ekolojist Seher Ataş, tahribatın en büyük nedenlerinden birinin de doğanın savaş silahı haline getirilmesi olduğunu vurguladı. 
 
Kürdistan coğrafyası savaş politikalarının sonucu talan edilmeye devam ederken diğer yandan da kâr amacı güden kesimler tarafından talan edilmeye devam ediliyor. Mezopotamya Ekoloji Hareketi Eş Sözcüsü Seher Ataş, madenler sonucu Hakkari'de biyolojik çeşitliliğin azaldığını belirterek,  doğanın stratejik savaşın silahı haline getirildiğini söyledi. Madenler sonucu Hakkari'nin köstebek yuvasına dönüştürüldüğünü ifade eden Seher, devlet tarafından yoksul ailelere dağıtılan ucuz ve kötü kalite kömürün hava kirliliği yarattığını, Hakkari çöplüğünün depolama alanının Zap nehrine yakın olması nedeniyle nehri kirlettiğinin altını çizdi. 
 
Orman yangınları, barajlar, ucuz kömür ve taş ocakları
 
Bölgede yürütülen savaş sonucu ilan edilen yasaklı bölgelerdeki orman yangınlarının, sayısız güvenlik barajlarının doğaya zarar verdiğini kaydeden Seher, doğanın yanlış yorumlanması ve yanlış yönlendirilmesi nedeniyle de tahribatların hayata geçirildiğini söyledi. Seher, "Açık taş ocağı ve maden işletmeciliğinin doğaya ve insanlara verdiği zararlar, Hakkari'nin endemik bitkisi olan guldexwînler yani ters lalelerinin kökünden sökülerek ticari malzeme edilmesi, Hakkari ve birçok üniversitenin çinko ve kurşun rezervlerine dikkat çekmesi ile doğa daha da tahrip edilecek. Bunların hepsini dile getirdiğimizde ekolojik yıkımın boyutu da ortaya çıkmakta ve çok ciddi bir hal almış durumda" diye aktardı. 
 
'Tarım ve hayvancılık yapılamaz hale geliyor'
 
Seher, 2004 yılında çıkartılan maden yasasının ardından ciddi bir ekolojik tahribatın yaşandığına değinerek şöyle devam etti: "Ocakların olduğu yerlerde arazi yapısı, toprak yapısı bozulurken hava ve su kirliliğine yol açıyor. Çevreye zarar veren atıklar ortaya çıkıyor. Bölgenin doğal ve tarihi dokusu bozuluyor. Yerleşim alanlarının yakınlarındaki ocaklar bağ, bahçe, orman alanlarını ve zeytinlikleri kuruttuğu yapılan araştırmalarla sabitlenmiştir. Değişen ve kuruyan bitki örtüsü bölgenin geçim kaynağı olan hayvancılığı sürdürülemez hale getirdi. Zap nehrinde balık miktarının önemli ölçüde azalması bu taş ocaklarının tozlarının nehirdeki balıklara zarar vermesinin sonucudur. Kirlenen yeraltı suları içme sularına karışıyor, yeraltı suları yön değiştiriyor ve kirlenen sularla tarım sulaması yapılıyor bu da verimi düşürüp insanların tarım yapmasını engelliyor. Tarım, hayvancılık yapamayan bölge halkı geçimini sağlayamadığı için göç etmek zorunda kalıyor. Hakkari doğasında çok çeşitli canlı türleri var bunların da yaşam alanları tahrip ediliyor, biyolojik çeşitlilik azalıyor." 
 
'Tozlar çiçeklenme döneminde döllenmeyi önlüyor'
 
Seher, taş ocaklarının bitki döllenmesini de engellendiğine vurgu yaparak, "Özellikle bölgede yetişen ceviz ağaçları ve çeşitli bitki örtüsü zarar görüyor. Bu balı ve cevizi ile meşhur Hakkari için çok büyük bir tehlike. Tarım ve hayvancılık ya da herhangi bir üretim yaptırmayan iktidar madenlere yöneliyor ve bu bölgeleri hem özel şirketlerin hem de dış yatırımcının rant alanına dönüştürüyor" dedi.  
 
'Tahribatın en önemli nedeni savaş politikaları' 
 
Hakkari bölgesinde ekolojik tahribatın temel nedenlerinden birinin de savaş politikası olduğunu aktaran Seher, "Doğa stratejik savaşın silahı haline getiriliyor. Her yaz Hakkari'nin çeşitli yerlerinde bombardıman ya da ateşli silahların çıkardığı orman yangınları yaşanıyor ve bunların ne kadar alanı tahrip ettiği bilinmiyor. Sistemli ve devlet eliyle doğa yakılıyor. Orman ekosistemindeki canlılar diri diri yanıyor. Hayvanların doğal yaşam alanları yok ediliyor. Yaylalara gidemeyen halk dolaylı olarak geçim sıkıntısı yaşıyor. Hem bölge insansızlaştırılıyor hem de göçler sonucunda dev kentlerin oluşmasına neden olunuyor. Çarpık kentleşmenin ve tamamen sisteme bağımlı kentlerin oluşması yine devletin savaş politikasının sonucudur. Kentlerdeki asimilasyonda ayrı bir durum tabi ki. Baktığınız zaman doğaya verilen tahribat aynı zamanda sosyolojik, kültürel, tarihi yıkımı da beraberinde getiriyor" diye konuştu. 
 
'Hayvanların toplu ölümlerinin sebebi şarbon değil…'
 
Yakın zamanda Hakkari'nin Kırıkdağ (Dize) köyünde yayılan şarbon hastalığının doğru olmadığı dile getiren Seher, edindikleri bilgilere göre hayvanların toplu ölümlerinin şarbondan değil, kullanılan kimyasal silahlar sonucunda gerçekleştiğini aktardı. Seher, "Bu iddia eğer gerçek ise çok tehlikeli sonuçları olacaktır. Hem bölgenin doğası hem de insanların sağlığı tehlike altındadır ve bölgede kimyasal silah kullanımı ciddi bir iddiadır. Köylüler karantinanın uzatılması ve yaşadıkları yerlerin yasaklı bölge ilan edilmesi korkusu sebebiyle bunları dile getirememekte. Eğer analiz sonuçlarında şarbon hastalığı değil de kimyasal silah kullanılmışsa bu veriler neden paylaşılmadı buna dair neden bir önlem alınmadı" diye sordu.