'Nükleer enerji Türkiye'nin değil kapitalist ekonominin bir ihtiyacı'

  • 09:04 7 Nisan 2018
  • Ekoloji
İZMİR - Maden, trafo, süs havuzu kazalarında dahi insanlar yaşamını yitirirken Türkiye'de nükleerin ne kadar tehlikeli olabileceğine dikkat çeken EMO İzmir Şubesi Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu, "Dünya genelinde nükleer santrallerde enerji üretimi düşerken neden Türkiye'de böyle bir santral yapılmak istenir? Bu Türkiye'nin değil kapitalist ekonomin bir ihtiyacı" dedi. 
 
Türkiye ve bağlı grupların Efrin'e yönelik saldırılarının ardından, yıllardır çevre örgütlerinin itirazlarına rağmen Mersin Akkuyu'da nükleer santralin temeli atıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ankara'ya gelişiyle temel atılırken, ardından da AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşme yapıldı. 
Süreci, nükleerin zararlarını EMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu ve HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Çiğdem Atalay değerlendirdi. 
 
'Milletler arası anlaşmalar yargı denetimsizliği sağlıyor'
 
Şebnem, santralin ihalede tek bir teklif olduğu için sadece ihale kurallarına aykırı olması haliyle bile mahkemeden geri dönebilecek nitelikte olduğunu ancak şimdi hiçbir demokratik kitle örgütünün veya odanın itiraz hakkı olmadığını dile getirerek, şunu söyledi: "Çünkü milletler arası antlaşmalar yolu ile hiçbir yargı denetimine tabi tutulamadan Meclisten direkt onaylanabiliyor." 
 
'Santrale ihtiyaç yok'
 
Türkiye'nin sahip olduğu enerji üretim kapasitesinin tamamını kullanamadığını, 10 yıllık süreçte yapılacak bir santrale ihtiyaç olmadığını ifade eden Şebnem, üretim azaldığı için sanayide kullanılan enerji tüketiminin de azaldığını, bu nedenle enerji şirketlerinin aradaki açığı elektriğe zam yaparak kapatmaya çalıştığını belirtti. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımların, bu ihtiyacı sağlamaya yeteceğini belirten Şebnem, Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı olduğu gibi söylemlerin yanıltıcı olduğunu belirtti.
 
'Gözden çıkardıkları teknolojiyi satmak istiyorlar'
 
Enerji politikalarını ülkelerin kendilerinin belirlemediğini vurgulayan Şebnem şöyle devam etti: "Enerji savaşlarının yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla teknolojisi eski, atıkları problemi böyle bir sistemin satılmasının amacı Avrupa'nın veya Rusya'nın gözden çıkardığı, kendi sınırlarından uzak ama halen üretimini yaptığı bazı teknolojileri satmak olabilir. Çünkü şu anda en çok nükleer enerji kullanan ülke Fransa yüzde 90'dan yüzde 60'a düşürdü. Dünya genelinde nükleer santrallerde enerji üretimi düşerken yaşı 10 yıldan büyük santral yokken niye Türkiye'de böyle bir santral yapılmak istenir? Bu Türkiye'nin değil kapitalist ekonomin bir ihtiyacı." 
 
Teknolojisi veya işletmesi ne kadar gelişmiş olsa da Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin hala izlerinin kaldığını, maden kazalarında, trafolarda, süs havuzlarında canlarını kaybetmiş bir ülke olan Türkiye'de nükleer santral yapımının çok daha tehlikeli olabileceğini ifade etti.
 
'Türkiye'nin enerji politikası yok'
 
Türkiye'de bir enerji politikası olmadığını, temel sorunun "Enerjiye neden ihtiyacımız var" olması gerektiğini belirten Şebnem, "Sadece üretmek amaçlı politika yapılmamalı. Enerjiden tasarruf eden sistemler geliştirilmeli. Binalarda ısı yalıtımının yapılması veya sanayide enerji verimliliği sağlayan sistemleri teşvik etmek gibi. Bu kadar klimaya, araca neden ihtiyaç var? Türkiye şehirleşmeden haberleşmeye birçok alanda sıkıntı yaşıyor. Hiçbir şeyde bir planlama yok. Araç kullanımı azaltılabilir. Altyapının üzerinde bir nüfusu kaldırmaya çalışıyor büyük şehirler. Şehir odaklı yaşamı, sanayileşmeyi büyümeyi sürdürmemeli. Bu yaşam biçimi insanlar için de dünya için de iyi değil" dedi.  
 
'BM'nin Efrin savaşına müdahale etmemesi tesadüf değil'
 
Çernobil faciası yaşandığında Amasya'da yaşayan HDK Ekoloji Komisyonundan Çiğdem Atalay 8 yıldır kanserle mücadele ediyor.  Çiğdem, sadece insanları değil yaşayan her canlıyı öldürecek ve etkisi yıllarca sürecek kadar tehlikeli bir santralin ÇED Raporuna rağmen yapılmasının insanlık suçu ile eşdeğer olduğunu vurguladı. Birleşmiş Milletler'in (BM) Efrin savaşına müdahale etmemesinin, Putin'le yapılan anlaşma gereği Akkuyu'nun temellerinin atılmış olabileceğini belirten Çiğdem "Aslında tüm bu coğrafya tehlikeli atıkların deposu yapılmak isteniyor. Nükleer enerji atıklarının ne kadar zararlı olduğunu herkes biliyor. HDP ve HDK Ekoloji Komisyonları tüm toplumun bilinçlendirilmesi çalışması yürütüyor ve 'yaptırmayacağız' diyor" dedi.