Dersim’de eko kırım ile 3’üncü göç yaratılmaya çalışılıyor

  • 09:04 14 Ocak 2024
  • Ekoloji
Rozerin Gültekin
 
DERSIM – Munzur Çevre Derneği Başkanı Hatun Esen, Dersim’de 3’üncü sürgüne neden olacak eko kırımın her geçen gün derinleştirilmesini değerlendirdi. Hatun, “Bizim o toprakların altında ölülerimiz yatıyor. Örgütlenmezsek ne köyümüz, ne içecek suyumuz ne de kutsallarımız kalır” sözleriyle mücadele çağrısı yaptı.
 
Dersim coğrafyası, devlet ve işbirlikçileri tarafından katlediliyor. Kutsal alanlara inşa edilen yapılar, baraj-HES, maden ocakları, “ekonomik kalkınma”, “turizm şehri”, “özel güvenlik” gibi gerekçelerle yapılan projeler ile doğa talan ediliyor. 2 defa sürgünle karşı karşıya kalan Dersim’de 1971 yılında Munzur Vadisi’nin “Milli Park” ilan edilmesine rağmen birçok baraj ve maden projeleri hayata geçiriliyor. 
 
Munzur Çevre Derneği Başkanı Hatun Esen, Dersim’de eko kırım yaratan projelere dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘O toprakların altında ölülerimiz yatıyor’
 
Dersim halkının doğayla olan bağının kopartılmaya çalışıldığını dile getiren Hatun, Alevi toplumunun kutsal mekanlarının özellikle eko kırım ile hedef alındığını söyledi. Hatun, “Oralar yok olursa bizim orada yaşayacak durumumuz olmaz. Maden bölgesi Cevizlidere’de hem insanımıza, hem bitkilere hem de canlılara mezar olacak. Çünkü kirlilik oradan Munzur suyuna, yer altı sularına karışıp kirletecek. İklim değişikliğinden kaynaklı insanların temiz suya erişiminin zorlaştığı bu süreçte var olan sularımızın kirletilmesinden kaynaklı bizim yaşamlarımız yok olacak. Topraklarımızdaki sulara sahip çıkmamız lazım. Hani biz 38’de sürüldük, 94’te köylerimiz boşaltıldı, sürüldük ama bizim gidecek başka bir yerimiz yok ki. Bizim o toprakların altında ölülerimiz yatıyor. Ölülerin yattığı toprak kutsaldır. Dersim halkının bunun farkına varması lazım” şeklinde konuştu.
 
‘Maden sahipleriyle işbirlikçilik yapanlar suçludur’
 
“Her ağacın kurdu içindedir” diyen Hatun, 38’den bu yana Dersim’de yaşayan bir kesimin devletle işbirliği yaptığına dikkat çekti. Hatun, “Maden sahipleriyle işbirlikçilik yapıp o toprakları gösteren, onlarla birlikte çalışan, otellerini açan, ekmeklerini paylaşan insanlar suçludur. İnsanın zoruna gidiyor onlarla işbirlikçi olup onurunu satan bizi bu hale getiriyor. Ormanlarımızı geçmişte yakıyorlardı şimdi keserek yok ediyorlar. Sularımızı, dağlarımızı sermaye sahiplerine peşkeş çekenler hiç bu yönlü düşünmüyor. O barajlardan kaynaklı olan yine halkımıza, yoksul insanımıza oluyor. Suya erişemediğimiz, toprağı ekemediğimiz zaman yine o yoksulluk bizi bulacak ama insanlar bunun farkında değil. Yine göçler başladı bu sefer nereye gidecekler?” diye sordu.
 
‘Artık kuşlar bile ötmüyor’
 
Munzur suyuna, koruma altında olmasına rağmen zararlı maddelerin karışmasına neden olan kazılarına işaret eden Hatun, “Ülkede hukukun olduğuna inanmıyorum. Halkın kutsal gördüğü nehri var güçleri ile yok etmeye çalışıyorlar. Birileri bu suya göz koymuş olabilir. Munzur suyu Bafra körfezine kadar gidiyor. İliç’te altın madeninden dolayı artık kuşlar bile ötmüyor, çiçekler açmıyor orada yaşam yok olmuş. İnsanlar asıl altının doğa, yaşam olduğunun yıllar sonra farkına varacaklar. İliç’teki şirketin yüzde 98 karı yurtdışına gidiyor, Türkiye’ye yüzde 2 kar kalıyor. Halkın bir kuruşunu bile bırakmayan devler İliç’te maden şirketinin vergi borcunu siliyor. Bizim felsefemizde doğadaki bütün canlılar kutsal olduğu için Munzur’da bütün hayvanların hakkı var. Alt yapımız müsait değilken turizm diyerek binlerce insanı oraya yığmaları doğru değildi. Yaz sıcağında dağ keçileri suya inemiyor kalabalıktan” ifadelerini kullandı.
 
‘Yüzde 50’sine yakın yer için maden ruhsatları verildi’
 
Hatun, Dersim doğasının her gün yeni bir maden ile talan edilmekle karşı karşıya kaldığının altını çizerken, “Dersim’in yüzde 50’sine yakın yer için maden ruhsatları verilmiş durumda. 2021 yılında Otlubahçe’de altın madeni için sondaj çalışması yapıldı, bize izin vermediler girmemiz için. İnsanlara izin vermiyorlar mezar yerlerini ziyaret etsinler ama madenciler 20 gün boyunca orada çalıştı. Geçen sene Kırmızıçayır’da keşif vardı biz gittiğimiz zaman. Bizim orada geçmişimiz, atalarımızın ayak izleri, ziyaretlerimiz var. Onların taş olarak gördüğü şeylerle geçmişte bizim insanlarımız iletişim kurmuş yani bizim orada çok şeyimiz var” sözlerine yer verdi.
 
‘Örgütlenmezsek ne köyümüz ne içecek bir suyumuz kalır’
 
Maden şirketlerine karşı tetikte olunması gerektiğini kaydeden Hatun, şu çağrıda bulundu: “Herkes toprağına sahip çıksın. O topraklarda bizim gözyaşlarımız var. Birlikte hareket etmemenin yarattığı boşluklarını birileri doldurdu. Dersim’deki tüm kurumların birlikte örgütlenmesinin şart olduğu bir süreçte yaşıyoruz. Örgütlenip mücadele etmemiz lazım, başka yolu yok. 3’üncü göçü yaşamayalım. Örgütlenmezsek ne köyümüz, ne içecek bir suyumuz ne de kutsallarımız kalır.”