Yaşam savunucuları ‘Akbelen ve Kömürden çıkış’ı konuştu

  • 08:19 1 Eylül 2023
  • Ekoloji
 
MUĞLA - İklim Adaleti Koalisyonu ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) tarafından düzenlenen panelde, kömürün insana ve doğaya verdiği zararlara dikkat çeken yaşam savunucuları, daha fazla ağacın kesilmemesi için zorlayıcı olmanın önemine dikkat çekerek Akbelen’de kömür çıkarılmaması için mücadele vurgusunda bulundu.
 
İklim Adaleti Koalisyonu ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Ören Belediye kafesinde ‘Kömürden çıkış ve Akbelen’ başlığı ile panel düzenledi. Moderatörlüğünü  MUÇEP üyesi Halime Şaman’ın gerçekleştirdiği panelde Prof. Dr. Sebahat Genç, Orman Mühendisi Doç. Dr. Cihan Ersönmez, Bursa Su Kolektifi’nden Neriman Usta, İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel, İkizköy Komitesi’nden Nejla Işık ve İklim Adaleti’nden Levent Büyükbozkırlı sunum yaptı. Panele yüzlerce yurttaş katıldı.
 
‘Anayasa ihlal ediliyor’
 
Anayasaya 1961 ve 1982’de yer alan yasaya göre ormanların kamu yararı dışında irtifak hakkında konu olamayacağını söyleyen Cihan Ersönmez, madenciliğin de kamu yararı olarak kabul edilerek işletildiğini belirtti. Fakat kamu Anayasada kamu yararına dair iki temel ilkenin gözetildiğine işaret eden Cihan, “Biri bir faaliyet ancak ormanda yapılmak zorundaysa ormanda yapılabilir. Madencilik buna giriyor. Ancak ikinci koşul ormanın ürettiğinden daha büyük bir kamu yararı olması gerekir. Bu farka baktığımızda madenciliğinin de hiçbir kamu zararı üretmediğini var saymamız gerekiyor. Oysa böyle değil. Orman karbonu tutar iklim değişikliği ile mücadele eder ve hiçbir alternatifi yoktur. Ve daha birçok faydası vardır. Orman onu üretmezse başka kaynağımız yok. Orman bütün bunları toplumun geneli hatta bütün dünya için üretir. Madenin ise alternatifi çoktur” sözlerini kullandı. 
 
‘Artık rehabilitasyon mümkün değil’
 
Madencilerin kesilen alanların daha sonra rehabilitasyon, restorasyon yeniden yabanlaştırma gibi beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ifade eden Cihan, 20-40 yılda üretilen ağaçlık alanların yaban alan üretmediğini belirtti. Gerçekleştirilmesi dile getiren ormanın iklim değişikliği nedeniyle şimdiye kadar üretilmiş olanın da geliştirilemeyeceğini kaydeden Cihan, “Rehabilitasyon çalışmaları istisnai durumlar haricinde ormandan daha yüksek kamu yararı üretemez. Anayasaya uyacaksak hiçbir orman alanını vermememiz gerekir verdiğimiz takdirde Anayasal suç işlemiş oluruz” şeklinde konuştu.
 
‘Devletin kestiği parmak acımaz dedik ama yerimizden edildik’
 
Ardından söz verilen Akbelen direnişçilerinden Nejla Işık, termik santrallerin 40 yıldır Muğla’ya zarar verdiğine dikkat çekerek, 8 köyün yerinden edildiğini dile getirdi. 2014 yılında ömrünü doldurmasına rağmen Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin özelleştirildiğini söyleyen Nejla, “Bizim uyanışımız Işıkdere köyündeki akrabalarımızın haklarını bilmeden büyüdüğü topraklarından koparılmasıyla başladı. Termik parça parça yuttuğu için fark etmedik. Devletin kestiği parmak acımaz deyip, kamu yararı deyip sustuk. Burayı alacağız başka yerlerden almayacağız demişler ama sözlerini tutmadılar. Işıkdere boşalınca 2019’de Karacadam, Karacahisar köylerine de belge gönderildi. Köylüler 2019’da mücadeleye başlıyor” dedi. 
 
‘Diğer insanlar da uyansın’
 
Devletin her şeyini kullanarak 90 yaşındaki kadına dahi saldırdığını kaydeden Nejla, “Ormanı gözümüzün içine baka baka kestiler. Ormanlar bizim canımızdı. Bizim topumuz tüfeğimiz yok ama yüreğimiz var. Biz haklıyız günde 5 defa GBT yapılıyor ama kanımızın son damlasına kadar da savaşacağız. Diğer uyuyan insanlar uyansın ve vatanına sahip çıksın” diye belirtti.
 
‘Avrupa’nın en başarısız 3 ülkesinden biri Türkiye’
 
WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) en önemli sorun olarak hava kirliliğini gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Sebahat Genç, Türkiye’nin de imzaladığı Paris İklim Antlaşması’na göre kömürden ve fosil yakıtlardan çıkılması taahhüt edildiğini hatırlattı. Karbonmonoksit, karbondioksit ve partikül maddelerin başta solunum yolu enfeksiyonları, astım KOAH, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olduğunun altını çizen Sebahat, “Kirleticiler suya, toprağa ve dolayısıyla gıdaya da karışıyor. Çocukların akciğerlerinin gelişimi bozuluyor. Kalp damar sistemine etkili ritim bozuklukları kalp yetmezliğine yol açıyor. Diyabete yol açıyor, çocuklarda otizmin arttığı, felç, demans gibi hastalıklar erken doğum, düşük, gelişim geriliği hatta kısırlığa neden olabiliyor. OECD tarafından yayınlanan rapora göre, 2019’da hava kirliliğine bağlı erken ölümlerde Avrupa’nın en başarısız 3 ülkesinden biri Türkiye” şeklinde konuştu. 
 
‘Yatağan’da kanser teşhisiyle yatan sayısı Bodrum’un 8 katı’
 
Toraks Derneği’nin 2020’de, 2019’a göre hava kirliliğine bağlı ölümlerin daha da arttığına değinen Sebahat, “Yatağan’da akciğer kanseri ile yatan hasta sayısı Bodrum’un 8 katı kadar. Yatağan’da Tabip Odası’nın tespitlerine göre, suda kadmium, kuşun değerleri fazla. 2000’li yıllarda çocuklarda kanda kurşunun daha fazla olduğu ortaya çıkarılmıştı” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ormanların kesilmemesi için zorlayıcı olmalıyız’
 
Sera gazlarının artmasının küresel ısınmaya neden olduğuna işaret eden Sebahat, bu durumu absorbe eden orman oranının Türkiye’de yüzde 29 Avrupa’da ise yüzde 43 civarında olduğunu kaydetti. Dünyanın ısı artışının kritik sınıra ulaşmasına 1 buçuk derece kaldığını söyleyen Sebahat, “Aşırı sıcaklar, yangınlar, seller bizi bekliyor. Bunu aşmamak için karbon salınımını azaltmamız gerekiyor ama Türkiye hiçbir adım atmadı. Isıya bağlı hastalık ölüm artıyor. Mısırda görülen batı Nil virüsü buraya da gelebilir. Zorunlu göç iklim mülteciliği başladı. Paris İlkim Antlaşması’na göre, sera gazı yutak niteliğindeki orman alanları güçlendirmek yerine kesiyoruz veya yakıyoruz. Bizler de bunun için zorlayıcı olmamız gerekiyor” diye belirtti.
 
‘Enerji güvenliği sağlanmıyor’
 
Bursa Su Kolektifi’nden Neriman Usta ise elektriğin depolanamadığını ifade ederek, Türkiye’de kurulu enerji gücünün 104 bin megawatt olduğunu oysa 53 bin 700 megawatte elektrik tüketildiğini dile getirdi. Santrallerin bazılarının arızalanabilmesi gibi durumlar için kurulu gücün maksimum yüzde 25 fazla artırıldığında dahi 67 bin 500 megawatt enerjiye ihtiyaç olduğunu kaydeden Neriman, şöyle devam etti: “Yeniköy Kemerköy santralleri bu kapasitenin yüzde birini bile tutmuyor. Tüm kömürlü santraller kapatıldığında 94 bin Megawatt’a düşecek. Enerji güvenliği sadece elektriği üretmek değil. Bizim için enerji güvenliği yok, paranız yoksa kapatıyorlar. Isparta’da teller enerjiyi taşıyamadığı bakım yapılmadığı için elektrik kesildi. Özelleştirilen bakım şirketleri bakım yapmadı. 6 Şubatta deprem oldu elektrik güvenliği sağlanmadı. Çünkü bizim ekiplerimiz vardı, herkesin görevi vardı. Kars’taki yola çıkardı amirinden emir beklemezdi. Bir yerde bütün ekipler gidemediler. Van depreminde de bu oldu.”
 
2063 yılına kadar 22 bin 600 insan ölebilir 
 
Akbelen direnişinde gözaltına alındıktan sonra Milas’a girişi yasaklanan Çevre Mühendisi ve iklim uzmanı Deniz Gümüşel ise naklen bağlandığı panelde santrallerin çevreye verdiği zararlardan bahsetti. Türkiye’de 37 termik santralin bulunduğunu, bunların önemli kısmının 2023-24 yıllarında özelleştiğini kaydeden Deniz, içlerinde 5’li çete olarak adlandırılan Cengiz Holding gibi şirketlerin de bulunduğu 17 özel şirketin bu santralleri işlettiğini vurguladı. Deniz, “Yatağan 41, Yeniköy 37, Kemerköy 29 yaşında eski yatırımlar. Özelleştirilirken bu santrallerin yenilenmesi gerekir. Üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen hala çevre yatırımlarını tamamlamış durumda değiller. 9 yıldır aynı teknoloji atık sularını hiç arıtmadan dere ve denizlere bırakıyor ve EPDK bu santrallere 2063 yılına kadar lisans verdi. 2063 yılına kadar çalışsa sadece hava kirliliği nedeniyle 22 bin 600 insanın ölümüne neden olacak” diye konuştu.
 
‘Kana karışan ince toz oranı ölçülmüyor’
 
Muğla’da kullanılan kömürün kalitesizliğinin ciddi hava kirliliği yarattığını belirten Deniz, Muğla’nın hava kalitesinin metreküp başına 55 civarında, kanser yapıcı partikül maddenin ise 75 civarında olduğunu dile getirdi. Metreküp başına 40 olan sınırın Türkiye’de neredeyse iki katına çıkıldığını belirten Deniz, “WHO’ya göre 1 metreküp başına 15 partikül olması gerekirken Muğla’da bunun 5 katı kadar toz soluyorsunuz. Üstelik yılın yaklaşık yılın yüzde 20’sinde hiç ölçüm yapılmamış. Bazı kriterler hiç ölçülmüyor. İnce tozların ölçümü daha önemli çünkü asıl kana karışan bu tozlar. Ören’deki Milas’taki insanlar ne kadar soluduğunu bilmiyoruz. Bakanlıktan bu ölçümlerin yapılması istenmeli” dedi. 
 
Kazı alanındaki kömürden de toz çıktığını ifade eden Deniz, Akbelen’de kömür madeni açılmaması için herkesi mücadeleye çağırdı.
 
‘Emek sömürüsüz ekolojik istihdam sağlanabilir’
 
Son olarak söz alan Levent Büyükbozkırlı da santrallere ayrılan bütçe ile ekolojik ve emek sömürüsünün olmadığı iş alanlarında istihdamın sağlanabileceğini kaydetti. Levent, “1997 yılında tarım alanlarına zarar verdiği için santraller idare mahkemesine dava açıyorlar ve kapatma kararı veriliyor ama uygulanmıyor. Danıştay onaylıyor hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) onaylıyor ama 20 yıldan fazladır çalışıyor” dedi
 
Sunumların ardından panel, soru ve cevaplarla devam etti.