‘Doğa talanına karşı çıkmak köklerine sahip çıkmaktır’

  • 09:14 17 Eylül 2022
  • Ekoloji
Bêrîvan Tunç 
 
MAXMÛR – Doğa talanına dikkat çeken Maxmûr Kampı İştar Meclisi Dış İlişkiler Komitesi üyesi Leyla Arzu İlhan, Kürt halkının köksüz bırakılmak istendiğini buna karşı çıkmanın da geleceğe ve köklerine sahip çıkmak anlamına geldiğini vurguladı. 
 
AKP-MHP iktidarının savaş politikaları doğa talanı ve ekolojik yıkımı da beraberinde getiriyor. Yapılan bombardımanlarla birçok canlı yok edilirken bir yandan da kesilen ağaçlarla da doğa katliamı gerçekleştiriliyor. İktidarın savaş politikaları ile başta Şırnak olmak üzere birçok yerde gerçekleştirdiği doğa katliamını ve buna karşı verilen mücadeleyi Maxmûr Kampı İştar Meclisi Dış İlişkiler Komitesi üyesi Leyla Arzu İlhan değerlendirdi. 
 
‘Sistem toplum ve doğa düşmanı’
 
Doğaya karşı gerçekleştirilen kıyım ve talana dikkat çeken Leyla, “Egemen sistem ne kadar toplum düşmanı ise bir o kadar da doğa düşmanı. Şu an yaşadığımız evren büyük bir tehlike altında. Bu da kapitalist modernite sistemi tarafından gerçekleştiriliyor. Günümüzde insanlık bu talancı sistemden zarar görüyor. Ancak özellikle de Kürt halkı ve Botan halkı bundan zarar görüyor. Egemen sistem kendi çarkını döndürmek için doğayı kendisi için bir araç olarak kullanıyor. Kürdistan doğası her açıdan bu işgal ve talan saldırılarının altında. Özellikle de Ortadoğu’da kapitalist sistemin temsilini yapan Türk devleti, Kürdistan’da işgal gerçekleştiren en vahşi güç. Fiziki, kültürel ve toplumsal olarak Kürt halkına karşı bir kırım var. Bu da, Türk devletine yetmiyor, Kürdistan coğrafyasına da yöneliyor” diye konuştu. 
 
‘Talandan nasibini alan yerlerden biri Botan’
 
“İşgalci Türk devletinin talan politikalarından en çok nasibini alan bölgelerden biri Botan ve Behdinan bölgesi” diyen Leyla, şöyle devam etti: “Türk devleti Botan bölgesinde sistematik olarak doğayı talan ediyor. Çünkü Türk devleti fiziki olarak Kürtleri yok edemedi ve şimdi Kürdistan’ın doğasından öcünü alıyor. Kürdistan’ın yer altı ve yerüstü zenginliklerini talan etmek istiyor. Botan’da özgürlük tohumları Önder Apo tarafından atıldı. Mücadele ilk burada başladı. Bu yüzden de Botan bölgesi 40 yıldır Türk devletinin saldırıları altında. Kürdistan’da Özgürlük Hareketi, Türk devletine darbe vurduğu için, işgalci devlet şimdi Kürdistan doğasından intikam alıyor. Türk devleti işbirlikçileriyle birlikte Kürdistan’da doğayı talan ediyor. Bu da Türk devletinin Kürdistan’daki bir ağaca dahi tahammül edemediğini gösteriyor.”
 
Kökten talan etme politikası devrede
 
1990’lı yıllarda da doğanın talan edildiğini hatırlatan Leyla, “Türk devleti başlangıçta Kürt halkını fiziki olarak yok etmek istedi. Ancak bunu yapamayınca bu kez göç ettirdi. Yine başaramadı. Bu kez de asimilasyon politikaları ile yok etmek istediler bunu da başaramadılar. Bugün de doğa katliamı ile Kürtleri yok etmeye çalışıyorlar. Özellikle de Botan ve Behdinan bölgesinde bunu yapıyorlar. Burada şimdi büyük bir işgal var. 90’lı yıllardan sonra kendini yenileyen doğa saldırılarla yüz yüze. Kökten talan etme politikası devreye sokuldu” şeklinde konuştu.
 
 ‘Her açıdan mücadele etmek gerek’
 
Doğa talanına karşı verilen mücadeleye değinen Leyla, şunları dile getirdi: “Kırım ve talan siyasetine karşı her ne kadar ekoloji örgütleri ve güçleri olsa da katliama karşı verilen mücadele yeterli değil. Kırıma karşı her yönden mücadele verilmesi gerekiyor. İktidar Botan halkını yavaş yavaş doğa talanına alıştırmak istiyor. Ancak Botan halkı kadim bir halktır. Doğal toplumdan bugüne kadar varlığını korumaya çalışıyor. Bugün Kürt halkının varlığı işgalci devletin saldırıları altında inliyor. Kürt toplumunu talan ve değersizlikle yüz yüze bırakmayı Türk devleti özellikle Botan’da Cudi’de başlattı. Bizlerin her açıdan buna karşı durması gerekiyor. Cudi Dağı, inanca göre kutsal bir yer. İslamiyette de ikinci hac olarak tanımlanıyor. Ancak işgalci sistem bu bölgeyi yok etmek istiyor.”
 
‘Kürt halkı duyarlı olmalı’
 
Botan halkının tutumunu da değerlendiren Leyla, “Türk devletinin katliam politikalarına karşı  çıkıp Maxmûr Kampı’na yerleşen halkımız hiçbir zaman Botan’daki köklerinden kopmadı. Botan’daki mücadelemiz de devam etti ve asla geri adım atmadık. Ancak bugün Türk devletinin işbirlikçileri eliyle rant için büyük bir talan var bölgede ve bu da bizim içimizi yakıyor.  Hazreti Nuh’dan bu yana Botan, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde önemli bir yer edinmiştir. Botan halkının bu talanı kabul etmemesi gerekir ve işgale karşı durmalı. Eğer bugün talanın önünü almazsak yarın toprağımız ve yerimizi de elimizden alırlar. Bu yüzden de Kürt halkı duyarlı olmalı. Tavır almalı ve buna karşı mücadele etmeli” ifadelerini kullandı. 
 
'Geleceğimize ve köklerimize sahip çıkmalıyız'
 
Kürt halkının geleceğine sahip çıkması gerektiğini belirten Leyla son olarak şöyle dedi: “Türk devleti barajları enerji için yaptığı gerekçesini ileri sürdü ve öyle kabul ettirdi topluma. Ancak bu gerçekte Botan bölgesinin doğasını talan etmek amaçlıydı. Bununla değerlerimizi yok etmeye başladılar, mezarlıklarımızı talan ettiler. Bizleri köksüz bırakmak istiyorlar.  Ancak biz insanlığın kendi kökleri üzerinde yeşermesini istiyoruz. Özellikle bugün Kürdistan coğrafyasına sahip çıkmak, kendi köklerine sahip çıkmaktır. Geleceğimize sahip çıkmalıyız.”