Deniz Gümüşel: Ekolojik yıkıma karşı seyirci kalınmamalı

  • 09:07 2 Nisan 2022
  • Ekoloji
Melike Aydın
 
MUĞLA - İkizköy Çevre Platformu üyesi Deniz Gümüşel, zeytin ağaçlarının imara açılmasını hukuka aykırı bulduklarını ifade ederek, “Bu sadece İkizköylülere değil topyekün yaşama yapılan saldırıdır. O nedenle herkesin bir an önce seyirci olmaktan çıkıp aktif savunucu olmaya geçmesi gerekiyor” dedi.
 
Resmi Gazete'de 1 Mart tarihinde zeytinlik alanların imara açılmasıyla ilgili ilan edilen yönetmelik ile ilgili yüzlerce kişi dava açtı. Buna rağmen Milas İlçesi İkizköy mevkiinde Yeniköy Kemerköy Termik Santrali yetkilileri, yönetmeliğe dayanarak kamulaştırılan alanda bulunan 30 kadar zeytin ağacını kökünden söktü. Yaşam savunucularının direnişi sonucu zeytin katliamı durdurulurken, Danıştay’ın bir an önce davalarla ilgili yürütmeyi durdurma kararı alması gerektiğine ilişkin ekolojistler ve halk tarafından çağrı yapılıyor. 
 
İkizköy Çevre Platformu’ndan Deniz Gümüşel, konuya ilişkin değerlendirmede bulundu. 
 
Enerji Bakanlığı Tarım Bakanlığı’nın alanını da ihlal etti
 
Maden yönetmeliğinde yapılan değişikliğin zeytincilik kanununa aykırı olduğunu ifade eden Deniz, “Zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerin aşılanması kanunu zeytincilik alanını düzenleyen asıl mevzuat bileşenidir. Kanun'un 20'inci maddesinde, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafedeki alanlarda ‘bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılması ve işletilmesini engelliyor. Burada Zeytincilik sahaları daraltılamaz’ ibaresi yer alıyor. Hem zeytinlik alanların başka bir tesise tahsisi açısından hem de toz üreten maden sektörü anlamında da kanuna aykırı. Hukukta normlar hiyerarşisi diye bir şey vardır. Kanun üstte, yönetmelik alttadır. Bu anlamda her yönetmelik o kanunlarla uygun olmak zorundadır. Bu anlamda hukuka aykırı ve yetki ihlali de var. Zeytinlerin korunması Tarım Bakanlığı’nın kontrolünde bir alan. Oysa maden yönetmeliği Enerji Bakanlığı’nın çıkardığı bir yönetmelik. Burada Enerji Bakanlığı Tarım Bakanlığı’nın alanını da ihlal ediyor” diye belirtti. 
 
‘35 bin civarı zeytin ağacı tehlikede’
 
Yönetmeliğin İkizköy’de yapılacak olan bilirkişi keşfinin gerçekleştiği gün yayınlandığını belirten Deniz “AKP hükümetinin son 20 yıldır yaptığı yanlış enerji politikaları nedeniyle bir enerji krizi yaşanıyor. Savaş gündeminin getirdiği küresel krizle de birleşince elektrik üretimi anlamında yerli kömüre kendilerini mecbur hissediyorlar. Akbelen Ormanı’nda 200 dönüm ve onu çevreleyen bin 500 dönüm zeytinlik arazi var. Tahminimiz 35 bin civarı zeytin ağacı yönetmelik nedeniyle kömür madenine peşkeş çekilebileceği yönünde. Yönetmeliğe karşı Milas Kaymakamlığı’na 105 köylü başvurdu. Dernek olarak da yönetmeliğe karşı dava açarak acele yürütmenin durdurulması kararını istedik. 100’e yakın dava açıldığı söyleniyor. Sıkıntı şu ki İkizköy, Akbelen örneği başta olmak üzere birçok alanda bu davalardan karar çıkana kadar, fiili olarak her an bu alana girebilir ve zeytinlikleri yok edebilirler. Dolayısıyla Danıştay’ın bir an önce davalarla ilgili yürütmeyi durdurma kararı alması gerekiyor” dedi.
 
‘150 yıllık zeytin ağacı taşındı’
 
Halihazırda geçerli olan kanunda zeytin ağacının kesilmesinin yasak olduğunun ve kesilmesi dahilinde para cezasına çarptırıldığının altını çizen Deniz, “İkizköy’lüler zeytinin kesilmesinin yasak olduğunu hatta zeytinlik arazilerin kamulaştırılamayacağını öğrendiklerinde tek bir zeytin ağacını kimseye dokundurmadılar. Madencilerin de karşısında durdular. Böylece o kömür taşıma bandını da durdurduk zaten” dedi.
 
Türkiye’de 18 milyon zeytin ağacı, 8,9 milyon alanın zeytin alanı olarak tahsis edildiğini ve 500 bin ailenin zeytincilikle geçindiğini belirten Deniz İkizköy’de yaşayanların da diğer aileler gibi yaşamlarını zeytinciliğe göre şekillendirdiklerini ifade etti. Deniz “Diğer yandan Mezopotamya’dan bu topraklara yayılan bu ağaç Akdeniz’in evladı olmuş kültürel anlamda da özleşmiş. Ben Anadolu halklarını bu kadar harekete geçiren başka bir şey görmedim. Herkes ‘zeytinime dokunma’ diye paylaştı. Kültürel bağı da unutmamak gerekiyor. Gıda ve ekonomik sektörden değil bir geçmişten bahsediyoruz. Işıkdere Mahallesi’nde 2017’de kamulaştırılan araziden taşınan bir yurttaş, ailesinin evlenirken hediye ettiği 150 yıllık zeytin ağacını taşıdı. Taşıyabilmek için özel para biriktirmiş. Köklemek için özel bir makine var ve köye kadar gelmesi çok pahalı. Bunu yaptı ve yeni evinin arazisine dikiyor. Yönetmelik çıktığında bir fotoğraf attı. Artık bu ağaç yaşamıyor. 150 yıllık ağaç kamulaştırma yüzünden öldü. Bütün bu geçmişe mirasa kültürel varoluşa da darbe aynı zamanda” diye ifade etti.
 
‘Seyirci olmaktan çıkılmalı’ 
 
Deniz, kırdaki gıda üretimi, ekosistem döngüleri olmasa kentte yaşamı sürdürecek temel girdilerin hiçbirinin olmayacağını belirterek, “Bu sadece İkizköylülere değil topyekün yaşama yapılan saldırı. O nedenle bir an önce herkesin seyircilikten aktif savunmaya geçmesi gerekiyor. Çünkü hukuki süreçlerin bütün dizginleri iktidarın elinde. O hukuki süreçlerin de halktan doğadan yana işlemesi için o hukuki süreçlerin takip edilmesi gerekiyor. Ama sonuna kadar baskıyı kurmaya devam etmemiz lazım. Tek bir ağaç bile kesildiğini duyduğumuz sürece gidip ağaca sarılmamız gerekiyor. Çünkü bunu başka birilerine tahvil ettiğimiz sürece altından kalkılamayacak bir yük haline gelecektir. Bir avuç köylü yaşam savunucusunun altında kalkabileceği bir savunu değil. Gerçek bir var oluş yok oluş miladındayız” dedi.
 
‘Kadın emek ve ekoloji mücadelelerinin birlikteliği önemli’
 
Ekoloji mücadelesinin yanı sıra kentlerde emek mücadelesinin yükseldiğini ve bu durumun kırdaki emeğin sömürülmesiyle de paralel süreçler barındırdığını ifade eden Deniz “Pandemi sürecinin getirdiği büyük kırılmalar olduğunu düşünüyorum. Bence hepsinin bir harmanlanıp beraber düşünülmesi gerekiyor. Kadın, emek ve ekoloji mücadelelerinin birlikteliği önemlidir. Kırsal nüfusun emeğini de kadın sırtlanmış, kentlerde de işçi mücadelelerinde kadınları görüyoruz. Bütün bu şeylerin birbiri ile ilişkisini kavrayabilmek için sistemin dışından bir yerden de düşünülmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
 
‘İki yurttaş bilirkişi önünde yalancı şahitliğe zorlanmıştı’
 
Ekoloji mücadelesi ile emek mücadelesinin karşı karşıya getirildiğini belirten Deniz, İkizköy’de 7 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi esnasında alanda bulunan ve şirkette çalışan İkizköy’lü iki yurttaşın şirket tarafından yönlendirilmek istendiğini ifade etti. Deniz “Şirket yetkilileri onlara ‘gidin bu maden kapanırsa işsiz kalırız çocuğumuzu nasıl geçindiririz şirketin kapanmasını istemiyoruz deyin’ demişler. Gözümüzün önünde gerçekleşti. Biraz ilerde ne olduğunu anlamamıştık. Bu arkadaşlarımız aralık ayında işten çıkarıldı. Sırf şirket lehine hakime, bilirkişiye yalancı şahitlik yapmadıkları için işsiz kaldılar. Sermayeye güven yok her an bizi işsiz bırakabilir. Oysa mücadelede yan yana duruyoruz ve dayanışmanın topyekûn düşünmenin faydası var” diye belirtti.