‘Maden ocakları ile halkın değerleri ve tarihi hedef alınıyor’

  • 09:05 22 Şubat 2022
  • Ekoloji
DERSİM - Munzur Vadisi’nin birçok yerinde rant amaçlı yapılmak istenen projelerle doğanın katledileceğini belirten Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hatun Esen, “Devlet doğayı korumak yerine katleden kanunlar çıkartıyor” dedi.
 
Türkiye'de ve bölgede madencilik faaliyetleri adı altında rant projeleri için doğa talanı devam ediyor. Dersim’de aralarında Munzur Dağları’nın da bulunduğu bölge için 2019 yılında, 145 maden projesinin bulunduğu ortaya çıkmıştı. O günden bugüne AKP eliyle projeler için adımlar atılmaya çalışılsa da halkın maden projelerine tepkisi devam ediyor. Projelerle birçok köy ve yerleşim yeri boşaltılmak istenirken, rant projelerini değerlendiren Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hatun Esen, doğanın korunması gerekirken, yok edilmeye çalışıldığını dile getirdi.
 
‘Maden projeleri ve orman yangınları birbiriyle bağlantılı’
 
Dersim'de maden ve mineral açısından zengin alanların maden şirketlerinin “iştahını kabarttığını” söyleyen Hatun, her yıl sistematik şekilde gündeme gelen orman yangınlarının yapılmak istenen projeyle bağlantılı olduğunu belirtti. Projeler kapsamında 62 bin hektarlık alanın maden şirketlerine tahsis edildiğini dile getiren Hatun, bu nedenle köylerin boşaltılmak istendiği kaydetti. Hatun, "1938'li yıllardan sonra köylerimiz boşaltılmıştı. Buna rağmen kendi topraklarımıza dönerek yeni yaşamlarımızı inşa ettik. Fakat Dersim'de yapılmak istenen maden projesiyle tekrar böyle bir şansımız olmayacak “dedi.
 
‘Maden projesi köylüleri etkiliyor’
 
Hatun, maden şirketlerinin Munzur Vadisi’nin birçok alanına maden ocakları kurmak istediğine dikkat çekerek, ocakların faaliyete geçirilmesi için şirketlerin kirli oyunlar oynadığını vurguladı. Kasım 2020’de Otlu Bahçe köyünde maden ocaklarının yapılmaya başlandığına değinen Hatun, "Dersim'de 1992 yılında tekrardan köyler boşaltılarak giriş çıkışlar engellenmişti. Halen süren engellemelere rağmen köylüler kendi topraklarına giremezken, yapılmak istenen maden projesiyle şirkette çalışan işçiler elini kolunu sallayarak istediği gibi girip çıkabiliyor ama köylüler ibadet ettikleri alanlara giremiyor, yakınlarının bulunduğu mezarlıkları ise ziyaret edemiyor. Bu durum köylüleri derinden etkiliyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Canlılar ve su kaynakları zarar görecek’
 
Maden projesiyle beraber alanda yapılmak istenen kazılarla birçok bitki türünün ve yeraltı su kaynağının zarar göreceğinin altını çizen Hatun, hayvancılıkla geçimini sağlayan birçok köylünün ise mağdur olacağını kaydetti. Hatun, "Maden şirketleri için tahsis edilen alanlarda en ufak bir kazma dahi vurulsa alanda bulunan bütün canlılar zarar görecektir. Bununla birlikte zarar gören ve kirlenen yeraltı su kaynaklarımız yok olacaktır. Çünkü maden şirketlerinin kullanmış olduğu maddelerin suyu nasıl kirlettiğini biliyoruz. Toprağı kazarak açmış oldukları çukurlarla birlikte oluşan büyük moloz yığınlarıyla da halkı tek başına bırakıyorlar. Hayvancılıkla uğraşan köylülere alan kalmayacak. Yapılmak istenen proje özellikle ekonomik krizin olduğu bu süreçte tarımla ve hayvancılıkla ilgilenen insanları derinden etkileyecek" şeklinde konuştu.
 
Doğayı savunanlara soruşturma
 
Pandemi dönemiyle yaşam alanlarının gaspında artış yaşandığını dile getiren Hatun, Hatun, “Pandemi döneminde bu olayları protesto etmek isteyen halka dışarı çıktıklarından dolayı para cezası ve tutuklamalar yaparak yıldırmaya çalıştılar. Aynı şekilde orman yangınlarını söndürmek isteyen insanlara ‘güvenlik gerekçesi’ bahane edilerek izin verilmemişti. Aydın’da ise yapılmak istenen maden projesine izin vermeyen ailenin evine silahla saldırmışlardı. Bu konuda direnen çoğu arkadaşımız hakkında soruşturmalar başlatılmıştı” hatırlatmasında bulundu.
 
‘Halkın tarihini ve değerleri yok etmeye çalışıyorlar’
 
Tüm baskı ve saldırılara karşın yurttaşların direnmeye devam ettiğine işaret eden Hatun, “Şimdi tekrardan halkı buradan göndermek ve köyleri boşaltmak için bu yönetimi kullanarak sürgün etmek istiyorlar. Bu şekilde halka ait olan değerleri ve tarihi yok etmeye çalışıyorlar. Bunlara karşı direnmemiz gerekiyor, çünkü doğa mirasımızdır. Bunları gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor” dedi. Projeler kapmasında sermayedarların köylülere para teklifinde bulunduğuna da dikkat çeken Hatun, örgütlü yapının bozulmaya çalışıldığına yer verdi.
 
‘Örgütlü mücadelemizi sürdürmeliyiz’
 
Doğa katliamlarının engellenmesi için devletten bir çözüm beklemediklerini söyleyen Hatun, şöyle konuştu: "Devlet doğayı korumak yerine doğayı katleden kanunlar çıkarıyor. Eğer illaki bir şey yapılacaksa ilk önce sürekli gündeme gelen orman yangınlarını çıkarmamaları gerekiyor. Aynı şekilde mermer ve maden ocaklarının doğaya ne kadar zarar verdiklerini biliyorlar. Bu tarz ocakların işletilmesi için ruhsat verilmemesi lazım. Fakat bu konuda bir şey yapıldığını göremiyorum. Raporlar ve yöntemler doğrultusunda hakaret edilirse daha iyi bir yaklaşım elde edilebilir ama bu sorunlara karşı çevre dernekleri ve ekolojistlerin de bir olması lazım. Örgütlü mücadelemizi ise sürdürmemiz gerekiyor."