‘Cennet gibi’ denilen Topçam’da doğa yıkımın eşiğinde

  • 09:03 17 Aralık 2021
  • Ekoloji
Melike Aydın 
 
AYDIN - Eysim Maden Şirketi’nin Topçam köyünde yarattığı yıkım karşısında verdikleri mücadeleye destek çağrısı yapan köylülerden Zeynep Coşkun, “Birlikte güç olursak sesimizi duyurabiliriz” dedi. 
 
“Cennet gibi” diye tanımlanan ve kaynak suları, fıstık çamlarıyla bilinen Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Topçam köyü, şimdilerde maden şirketleri tarafından talan ediliyor. 7 yıl önce köyün yakınında başlayan maden arama çalışmaları adı altında bölgedeki yıkıma karşı köylüler mücadele etmeye devam ediyor. ÇED raporu alarak faaliyetlerini sürdüren Eysim Madencilik'e karşı direnen köylülerden Cennet Coşkun ve Ali Coşkun 13 Aralık’ta maden şirketi çalışanı T.T. ve Soner isimli bir köylünün ateşli silahla saldırısına uğramıştı.
 
Köydeki doğanın talan edilmesine karşı annesi Cennet ve babası Ali ile beraber direnen Zeynep Coşkun, Eysim Madencilik'in bölgeye yerleşme sürecini ve sonrasında yaşananları anlattı. 
 
Köylünün suyuna da el konuldu 
 
Maden şirketinin köylerine ilk olarak 2016’da geldiğini ifade eden Zeynep, köylülerin başlangıçta, şirketin cam ve mermer yapımında kullanılan kuvars için geldiğini düşünüp karşı çıkmadığını söyledi. Şirketin asıl amacının bölgede maden aramak olduğunu sonradan öğrendiklerini kaydeden Zeynep, “Patlatma yapıyorlar, taşı çıkarmak için. Bu sırada su derinlere gidiyordu. Geçtiğimiz yaz aylarında kuraklık yaşadık. Önceden madencinin suyu yoktu, şimdi bizim suyumuz yok. O su verir konumda. Köylüye rica, minnetle tankerlerle su veriyorlar. ‘Size su verdim, siz de benim yaptığımı görmeyin duymayın’ diyorlar. Evinin arazisine taş, kum götürüyor ya da köylü onlara güçlerinin yetmeyeceğini düşünüyor. Korkuyor ve susuyor” dedi. 
 
Maden şirketi Orman İl Müdürlüğü’nden icazetli
 
Köyün ormanlık alanda olduğu için köylülerin de evlerinin tapusunun olmadığını ifade eden Zeynep, bu nedenle şirketin, Orman İl Müdürlüğü’nden arazi satın aldığı için müdahale etme haklarının olmadığını iddia ettiğini kaydetti. Zeynep, maden arama çalışmalarının, yaşam alanlarından en az 3 kilometre uzakta olması gerekirken evlerine 60 metre uzakta olduğunu dile getirerek, burada yapılan patlatmalar sonucunda çevreye yayılan taşlardan dolayı hayvanlarının da zarar gördüğünü, hatta bazılarının yaşamını yitirdiğini ekledi. Zeynep, “İnsanlara bir şey olmadı ama 2 hafta öncesinde annemin üzerine neredeyse taş düşüyordu. Jandarma geliyor, güya koruma amaçlı. Ama kimse havada taşı tutamaz. Tek yaptıkları şey bizi evimizden uzaklaştırmak. 9 tona kadar patlatma hakkı varmış. Korkuyla patlatmaları bekliyoruz. Her patlatmadan sonra annem panik atak geçiriyor. Sakinleştirici ilaçlar alıyor” sözlerine yer verdi.  
 
Köylülerin sağlığı tehlikede
 
Maden arama çalışmaları kapsamında yapılan patlatmalar sonucunda çevreye yayılan kimyasal tozlara dikkat çeken Zeynep, bu tozlardan dolayı babasında silikozis hastalığı başlangıcının tespit edildiğini dile getirdi. Zeynep, “Özellikle yaz aylarında yüksek toz bulutları oluyor. Bunlar ciğerlere saplanıyor. Büyük ihtimalle köylülerin çoğu akciğer kanserine yakalanacak” diyerek olası tehlikeye işaret etti. 
 
‘Belediyenin işini neden şirket yapıyor?’
 
Köyün ekolojik yapısına verilen zarara karşı başlangıçta sadece ailesinin mücadele verdiğini, şimdi ise diğer köylülerin de bu mücadeleyi sahiplendiğini ifade eden Zeynep, “Madenci kimine iş vermiş, kiminin evinin elektriğini ödüyor, camiyi boyuyor, yol yapıyor. Biz de diyoruz ki, bunları devletin yapması lazım. Ama bu şekilde köylünün gözünü boyamaya çalışıyorlar. Kanıtım yok ama belediye mutlaka biliyordur. Yoksa belediyenin işini neden şirket yapsın? Aslında kendi bozdukları yolları düzeltiyorlar. Kamyonlar geçtiği için yol bozuluyor. Köyün içinden bir arabayla geçemezsiniz, hafriyattan akan kumlarla dolu” diyerek köyün durumunu özetledi. 
 
Köylü: Neye imza atıldığını bilmiyordum
 
Pandemi yasaklarının olduğu süreçte Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu toplantısının alındığını ve sadece maden aramasına karşı sessiz kalan köylülerin ve muhtarın toplantıya katıldığını aktaran Zeynep, “Camiden yapılan anonsla ‘dışarı çıkan cezalandırılacak’ denildi. Bizim haberimiz yoktu evden çıkmadık. Meğer köy okulunda toplantı olmuş, jandarma da gelmiş. Birine ‘neden bunu imzaladınız’ dedik, ‘biz en çok zarar görenleriz bileydik izin vermezdik’ dedik. Ama adam ‘neye imza atıldığını bilmiyordum’ dedi. Köylünün bilinci yok, ‘haberimiz olsaydı atmazdık’ dedi. Bu da imzaların geçersizliğini gösterir. Formaliteden imza atılmış” diye belirtti.
 
Devlet madenciden yana tavır aldı
 
ÇED raporuna karşı 15 gün içinde itiraz haklarını kullandıklarını ve İl Çevre Müdürlüğü’ne gittiklerini söyleyen Zeynep, burada ‘siz artık onlarla komşusunuz onlarla bir şekilde anlaşmak zorundasınız, orta yol bulmanız lazım’ denildiğini dile getirdi. Zeynep, “’Tarlalarımızı, evlerimizi madenden gelen su basıyor, ağaçlarımızın verimi düşüyor, bahçelerimiz zarar görüyor’ dedik ve bu cevabı aldık. Onlar bir şekilde ruhsat almışlar. ‘Yapmak zorundalar’ dediler. Bizi madencinin kucağına atıyorlardı her seferinde. 5 yıl içinde su kaynağının olduğu yerde susuzluk yaşıyoruz. Yol yok, alışveriş yapılacak yer yok, sağlık ocağı yok, okul yok, su da olmazsa hiçbir şey olmaz. Ağaçlar, çalılar kuruyor. Yaz kış yeşil çalılar keçi çobanları için önemli. Böğürtlen kuruyor. Kuraklık da başladı. Bu kuyuları açmaya devam ederlerse çam fıstığı da kalmayacak” şeklinde konuştu.
 
‘Jandarma görevini yapmadı’
 
Ailesinin hazırladığı kışlık hayvan yemi ve tarlaya madenden akan su nedeniyle madende çalışan T.T. ve bir köylü ile 13 Aralık’ta çıkan tartışmada anne ve babasına ateşli silahla saldırıldığını belirten Zeynep, olay esnasında jandarmaya ulaşmakta zorluk yaşadıklarını dile getirdi. Aydın Çevre ve Yaşam Platformu’ndan (AYÇEP) avukat Hicran Danışman ve Çine Yaşam Platformu’ndan (ÇİYAP) Ahmet Uslu vasıtasıyla zorlukla jandarmayı köye gelmeye ikna ettiklerini söyleyen Zeynep şöyle devam etti: “Jandarma olay yerini incelemesi gerekirken bir şey yapmadı. Karşı taraftan kişiler bulmuşlar onlar da ‘Ali Coşkun ve eşi ateş etti’ demiş. ‘Madem ben ateş ettim neden ben kendimi ihbar edeyim?’ Herkesten el svap örnekleri alınmamış. Silahı kullanan kim öğrenilmez mi? Detektörlerle kurşun ya da fişek aranmadı. Sadece tutanak tutulmuş. Ertesi gün çok uzun ifade verdik. Yağmur yağdı deliller karartılmış oldu. Görüntü de yok. İfademizde buna yer verdik.”
 
Köyden göçler yaşanabilir
 
Gelecek nesillere daha iyi bir yaşam bırakma amacıyla mücadele ettiklerini, ancak yaşanan yıkımdan dolayı köyde göçlerin başlayacağı kaygısını taşıdığını kaydeden Zeynep, bunun önlenebilmesi için köylünün birlik olması gerekliliği üzerinde durdu. Bazı köylülerin doğrudan bir zarar görmediği için madencileri suçlamadığına değinen Zeynep, “Bunu birkaç yıl sonra susuz kalıp ağaçlar yok olunca cehennem sıcağı yaşayınca anlayacaklar. Ama şimdi yanımızda başkaları da var. Pazar günü köyde bir toplantı olacak. ÇİYAP, AYÇEP de olacak. Bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 
 
Şimdi köylü de destek veriyor
 
Maden şirketine karşı daha önceki başvuruların takipsizlikle sonuçlandığını söyleyen Zeynep, hukuki sürecin devam ettiğini kaydetti. Zeynep, “Tek başına olmuyor, çünkü bastırmak kolay oluyor. Jandarmaya ifade veriyorduk, sonradan ifadelerimizin değiştiğini görüyorduk. Şimdi köylü de yanımızda. Herkes destek olsun, mücadelede yer alsın. Birlikte güç olursak sesimizi duyurabiliriz” diye konuştu.