Tarihe, doğaya sahip çıkıyorlar: Sarım Çayı’na HES yaptırmayacağız

  • 09:02 27 Ağustos 2021
  • Ekoloji
 
Sema Çağlak- Rozerîn Gültekin
 
BİNGÖL - Sarım Çayı üzerinde yapılmak istenen HES projesi ile köyleri sular altında kalacak olan Riz Köyü’nden kadınlar duruma tepki göstererek, daha öncede köylerinin yakılarak boşaltıldığını ama pes etmeyerek yeniden köylerini kurduklarını ifade etti. Ayrıca mücadele edeceklerini ve köylerini boşaltmayacaklarını da vurguluyorlar.
 
Lice ve Bingöl sınırından başlayan, Kulp’ta bulunan tarihi Gêlîyê Godernê (Taş Köprü) ulaştıktan sonra Dicle ve Fırat nehirlerine karışan Sarım Çayı üzerinde yapılmak istenen hidroelektrik santrali (HES) sonucunda 118 köy, tarihiyle ve ekosistemiyle sular altında kalırken, binlerce insan göç etmek zorunda bırakılacak. Konuya ilişkin Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin başlattığı Sarım Çayı üzerinde yapılmak istenen HES’e karşı imza kampanyası ise devam ediyor.
 
Silvan Elektrik ve Üretim Şirketi tarafından yapılması planlanan BİRSU-I ve BİRSU-II HES projeleri için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı vermişti. 17 Aralık 2020 tarihinde ÇED süreci kapsamında gerçekleştirilen Halkın Katılım Toplantısı’na bölge halkı çağırılmazken, raporda bölgedeki endemik bitkilerden, hayvanlardan ve tarihi yerleşim yerlerinden bahsedilmedi.
 
Vadideki diğer köyler gibi Riz (Sağgöze) Köyü de yapılması olası bir HES sonucunda su altında kalacak köylerden. Köy halkı geçimini bal üretimi, hayvancılık ve tarımdan sağlıyor. Daha önce de köylerinin yakılarak boşaltıldığını ve yeniden kurduklarını söyleyen köylüler, duruma tepki göstererek, yapılmak istenen HES projesi için mücadele edeceklerini dile getiriyor.
 
‘Proje yapılırsa köyümüz yine yok olacak’
 
Köylerinin doğasının, tarihinin güzelliklerle dolu olduğunu belirten köy sakinlerinden Saliha Menteş, “Burada bahçelerimiz ve hayvanlarımız var. Geçimimizi bunlarla sağlıyoruz. Bizim köyümüz çok yıkım gördü. Biz kendi ellerimizle köyümüzü ayakta tutmaya çalışıyoruz. Köyümüzün doğal suyu aksın istiyoruz. Susuz hiçbir şey yaşamaz. Bu proje yapılırsa köyümüz yine yok olacak. Biz devletin elinden yeterince çektik. Ne zaman köyümüzü yaktılar biz köyümüzü tekrardan kurduk. Köyümüzü tekrar boşaltmalarına izin vermeyeceğiz” dedi.
 
‘Ne zamana kadar köyümüzü boşaltacağız’
 
HES projesini ne zaman hayata geçirecekleri konusunda kendilerine bilgi verilmediğini söyleyen Güler Turhallı ise,“HES ile herkesi etkileyecek sonuçlar ortaya çıkacak. Biz biliyoruz ki HES projesi insan yaşamı ve doğa için kötü bir şey. İnsanların ve hayvanların yaşam yeri yok olacak. Sadece biz değil doğadaki bütün hayvanlar zarar görecek. Büyük zarar verecek doğaya. Biz istiyoruz doğal yaşamımız devam etsin. Bu projeyle köyümüzü, doğamızı su altında bırakacaklar, ne zamana kadar bizim köyümüzü boşaltma kaderimiz devam edecek” diye sordu.
 
‘Sarım havzası stratejik bir yer’
 
Güler projenin tüm havzayı yok edeceğini vurgulayarak, “Sarım havzası stratejik bir yer. Muş’a, Diyarbakır’a, Batman’a sınırı var. Bu HES projesi ile doğayı çöl ve betona dönüştürecekler. Eğer su yoksa yaşamda yoktur. Köyümüz sürgün, göç, boşaltma gördü. HES yaparlarsa bütün ekosistem etkilenecek. Hem insanların hem de hayvanların yaşamı değişecek. Zaten kuraklık var. İklim sistemi bozulacak. Tüm dünyayı betonlaştırmak istiyorlar. Doğa insanın yaşam kaynağıdır” şeklinde konuştu.
 
‘Yaşamımızı şirketlerin eline vermek istemiyoruz’
 
Sarım Çayı’nın onlar için yaşam kaynağı olduğunu ama bu proje ile yaşam kaynaklarını kurutup kendilerinin mağdur edilmeye çalışıldığını söyleyen Azize Menteş de, “Betonlaşmış bir hayat istemiyoruz. Sarım Çayı köyümüzün önünden geçiyor, bizim yaşam kaynağımızdır. Buradan balık tutuyoruz, çocuklarımızı çayın suyuyla yıkıyoruz. Her tarafımız yeşillik, kuş ve bitki türleri var. Böyle bir yeri neden rant şirketine veriyorlar? Burada bahçemiz var, her türlü sebze meyve burada yetişiyor. Bu proje yapılırsa bütün köyü mağdur ederler. Mağdur olmak istemiyoruz. Burada tarihi ve kültürel yerler var. Buradaki su çok temiz. Yaşamımızı şirketlerin eline vermek istemiyoruz. Burası bizim topraklarımız bir yere gitmiyoruz. Buranın halkı köy yakmalarından, boşaltmalarından dolayı göç yaşadılar. Çok zahmet gördük tekrardan aynı şeylerin yaşanmasını istemiyoruz” şeklinde konuştu.
 
 ‘Rant ve çıkarları için doğayı talan ediyorlar’
 
İnsanları ve hayvanları düşünmeden hareket edildiğini sadece kendi çıkarlarını düşündüklerini dile getiren Zübeyde Turhallı, “Onların derdi ne insan ne de doğa. Rant ve çıkarları için doğayı talan ediyorlar. Müteahhit zengin olsun diye doğamızın yok olmasını istemiyoruz. Yaşamın bitmemesi için elimizden geleni yapacağız. Yaşlılarımız burada büyük çalışmalar yaptılar bizde onların emeğine sahip çıkacağız. Doğa her şeydir. Eskiden beri bu köye gelişimiz hep ceviz içindi. Ceviz ağacı burada çok, bu cevizleri toplayarak geçimimizi sağlıyorduk. Köyümüzü boşaltıp, yaktıkları zaman bütün ağaçlarımız telef oldu. Şimdi küçük ağaçlar var ama onları koruyor ve sahip çıkıyoruz” diye söyledi.