İkizdere heyeti: İkizdere’de kadınların zaferi olacak

  • 09:07 3 Haziran 2021
  • Ekoloji
 
Sevim Sütçü
 
ANKARA - İkizdere’den gelen heyet, Ankara’daki temaslarını sürdürürken, heyette yer alan kadınlar, “Ağaçların, taşların, kayaların canları var, kimse anılarımıza karışmasın. İkizdere kadın mücadelesidir. Cengiz Holding’inin adı batsın. Erdoğan, ona sahip çıkacağına bize sahip çıksın!” diyor. 
 
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına ait Rize İyidere Lojistik Limanı projesinin, bu işe ait ihaleyi alan Cengiz İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ ile Yapı ve Yapı İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi İş ortaklığıyla İkizdere ilçesinde gerçekleştirmeye çalışılan taş ocağının yapılmasına karşı olan halk, 43 gündür ekolojik yaşamı korumak için mücadele ediyor.
 
Taş ocağına karşı nöbet tutan köylülerden oluşan bir heyet ile İkizdere Dernekler Federasyonu Başkan ve temsilcileri Ankara’ye gelerek birçok siyasi parti ile görüşmeler gerçekleştirdi ve taş ocağı yapımının durdurulmasını istedi. Heyette yer alan kadınlar, İkizdere mücadelesinin ilk olarak kadınlar tarafından başlatıldığını belirterek, verilen direnişin zafere ulaşmasının kadınların zaferi olacağını ifade ediyor.  
 
‘Doğamızı yok ettiler’
 
İkizdere’de doğan ve yaşamını orada sürdüren 66 yaşındaki Ayşe Albayrak, “Köylerimizi almalarını istemiyoruz. Bize karışmasınlar, onlardan başka bir şey istemiyoruz. Deremizi kurutmasınlar, ağaçlarımızı taşlarımızı, doğamızı yok etmesinler. Ağaçların, taşların, kayaların canları var, kimse anılarımıza karışmasın.  Sırf inadımıza ağaçlarımızı kestiler, kimse görmesin diye de dereleri doldurdular. Büyük deremizin de küçük deremizin de suyunu kuruttular ve bizi susuz bıraktılar, Karadeniz gibi bir yerde suyumuz bile akmıyor. Ağaçlarımızı kestiler, ormanlarımızı talan ettiler, topraklarımızı yok ettiler. Bizim oralar kayalıktır, toprak yoktur, oraya bir patlama yapsalar tek dağın başından çıkar. Bunlar bir de o kadar okumuş adamlar, bu işten nasıl anlamazlar. Bizim oranın yer altı kaynakları yok olmuş. Çünkü bir zamanlar tünelleri açmak için bombalar pattılar ve her şey alt üst oldu. O zaman yine yer altı sularımız kesildi ve yok oldu. Irmaklarımızı kuruttular ve bu köyü de bizden aldıklarında bizim yaşama şansımız kalmayacak. Biz bir yerlere gidecek değiliz, atalarımızdan bize kalan toprağımızı hiç kimseye vermeyeceğiz” sözleriyle köylerine yapılanları özetliyor.   
 
‘İdam etseler de yine direneceğim’
 
İkizdere mücadelesinin birkaç kadınla başladığını ve öncülüğü de kadınların yaptığının altını çizen Ayşe, “Üç dört kadından bu kadar korkuyorlar ki onlarca jandarmayı oraya yığdılar” diye de ekliyor. Ayşe, jandarmaya karşı gelen kadınların engellendiğini söyleyerek, “Biz kadınlar dimdik durduk. Daha fazla olsaydık dozer o yokuştan çıkıp oraya girmezdi. İşte bu kadın mücadelesidir. İkizdere mücadelesi kadın mücadelesidir ve sonucunda da kadınların zaferi olacak. Buradan Türkiye'de yaşayan tüm kadınlara sesleniyorum; herkes mücadele etsin ve her kadın hakkını istesin. İkizdere zaferi de kadınların olsun. Bu devlet bize sahip çıksın! Bu Cengiz Holding’inin adı batsın. Erdoğan, ona sahip çıkacağına bize sahip çıksın! Bu bizim devletimiz değil mi? Biz her zaman devletin arkasında durduk, hiçbir zaman karşı çıkmadık, bir gün müdahale bile etmedik ama bugünden sonra sonuna kadar müdahale edeceğiz. Taşımızı toprağımız kesinlikle vermeyeceğiz, istiyorlarsa beni idam etsinler ama yaşadığım sürece sonuna kadar mücadele edip direneceğim” diyor.
 
‘Ankara’ya sesimizi duyurmaya geldik’
 
İkizdere direnişçilerinden olan Pervin Baş da taş ocağın yapılmasına karşı olduklarını hatırlatarak, şöyle konuşuyor: “Ben ineklerimi, sığırlarımı, o doğadan besliyorum.  Şimdi bizi her şeyden kısıtladılar. Her gün İkizdere’de bir tek kadının etrafını 50 tane jandarma sarıyor. Benim özgürlük alanımı elimden aldılar. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Bizim arkamızda kimse olmuyor. Biz, kendimiz köyümüze bakıyoruz ve köyümüz ikiye bölündü; geleni var, görmeyeni var. Kesinlikle taş ocağın yapılmasını istemiyoruz. Ne olursa olsun taş ocağı orada olmaz. Bu yüzden Ankara’ya sesimizi duyurmaya geldik. Türkiye bize destek vermesi gerekir.  Dinamit sesini duymak istemiyoruz. Suyumuza, vadimize, doğamıza zarar görmelerini istemiyoruz. Bu taş ocağını asla kabul etmiyoruz.  Kimseye baş eğmeyeceğiz. Son ağacımız kalana kadar mücadele edeceğiz.” 
 
‘Karadenizliler inatçıdır, umudu bittiği yerde inadı başlar’
 
Zeynep Baş da İstanbul’dan memleketine direniş için gittiğini ve 43 gündür de mücadele ettiğini ifade ederek, doğası için direnen kadınların bu kadar ön planda olmasını şöyle açıklıyor: “Çünkü o doğaya mahsulünü, ekini eken ve o doğaya karşı karşılığını emeğini veren, alan kadındır. Yani kadının doğayla bu kadar haşır neşir olması içgüdüsel bir şeydir. Sadece yaşam alanlarımızı korumaya,  yaşam formlarının elimizden kayıp gitmemesi için çaba gösteriyoruz. Kimin ne düşündüğü umurumuzda değil. Alanımızı daraltıyorlar, bizi kısıtlamak için elinden geleni yapıyorlar. Ancak şunu unutuyorlar: Karadeniz insanı inatçıdır, umudu bittiği yerde inadı başlar. Dolayısıyla bu konuda kendimizi haklı buluyoruz. Davamızda da haklıyız, barışçıl olarak devam ediyoruz ve daha da mücadele etmeye devam edeceğiz.”
 
‘Gürültünün değil derenin sesini duymak istiyoruz’
 
İnsanların metropollerden çıkıp Karadeniz doğası ile buluştuklarını belirten Zeynep, “Bize ait olan yaşam alanımızı bizden almaya çalışanlar var ve biz buna izin vermeyeceğiz. Dolayısıyla benim doğamı, deremi yani yaşamımı benden almaya hakları yok. Tam da bu noktada bu taş ocağına karşıyız. Biz gürültü sesini değil, derenin sesini duymak istiyoruz. İnşaatların değil rüzgarı hissetmek istiyoruz. Tozla değil, temiz havayla yaşamak istiyoruz. Dolayısıyla taş ocağının yapılmaması için direneceğiz” diye ekliyor.