'Değişen iklimle 6’ncı yok oluş kaçınılmazdır'

  • 09:04 20 Ocak 2020
  • Ekoloji
Dilan Babat
 
ANKARA - Avustralya’da devam eden yangınların küresel iklime etkisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ankara İklim Krizi Platform üyesi Nilgün Engün,  “Ellerimizdeki tüm silahları hayvanlara yöneltilmiş olanlar dahil hemen yere bırakıp bilim insanların önerilerini derhal hayata geçirmediğimiz takdirde iklim değişikliligi ve iyice hızlanan biyoçeşitlilik kaybı yani 6’ıncı yok oluş kaçınılmazdır” uyarısında bulundu. 
 
Avustralya’da Eylül ayında aşırı sıcak ve kuraklık yüzünden çıkan yangınlar yağışların başlamasıyla kontrol altına alınmaya başlandı. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) hazırladığı rapora göre çıkan yangınlar sonucu şimdiye kadar 28 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. WWF’ye göre yine 1,25 milyar hayvan da hayatını kaybetti. Çıkan yangınlar iklim krizinin geldiği aşamayı ve olası tehlikelerin ne denli büyük olduğunu gösteriyor.
 
Yine bölgede yaşayan 5 bin yabani deve, helikopterlerden açılan ateşle katledildi. Develerin katledilmesine gerekçe olarak da Avusturalya’nın güneyinde yerli Aborjin halkın yaşadığı Anangu Pitjantjatjara Yankunytjatjara  (APY) bölgesindeki kuraklıktan dolayı develerin ve yabani atların su bulmak için büyük gruplar halinde yerleşim yerlerine gittiği ve bölgede yaşayanların tehlike altında olduğu iddia edildi.
 
Ankara İklim Krizi Platform üyesi Nilgün Engün, Avusturalya’da devam eden yangınların iklim krizine yansımasını ajansımıza değerlendirdi.
 
‘2019 dünya tarihinde en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti’
 
Avusturalya’da devam eden yangınların küresel iklime etkisini ölçmek için erken olduğunu söyleyen Nilgün, “Geçtiğimiz yıl, Amazonlarda gerçekleşen yangınlar sonrasında 2019, dünya tarihinin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Avusturalya’daki yangınların sonrasında benzer bir gelişmeyi beklemek yanlış olmaz. Bir yandan atmosfere salınan karbondioksit, diğer yandan karbon yatağı olan ormanların yerini çorak araziye bırakması sera gazı salınımın beklenilenin üzerinde olacağı çıkarımı yapmamıza neden olmaktadır” dedi.
 
‘İklim göçlerinin yaşanması kaçınılmazdır’
 
Kuraklıklar, sel baskınları, hortum, tayfun gibi sıra dışı atmosfer hareketlerinin tamamının iklim krizinin bir parçası olduğunu ifade eden Nilgün, iklim krizinin ilerlemesindeki baş aktör olan sera gazlarının dünya atmosferindeki ısıyı hapsettiğini ve küresel sıcaklık artışının önde gelen nedenlerinden olduğunu kaydetti.  Nilgün, “Sera gazlarını yaratan karbondioksit ve onun 25 katı zararlı olan metan gazıdır. Metan gazı ise büyükbaş hayvanların dışkı ve nefeslerinden havaya karışır. İklim krizinin nedenleri Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunda kömür, petrol, doğal gaz ve tarım olarak sıralanmıştır. Fosil yakıt kullanımı ve hayvan eti tüketimi iklim üzerinde insan eliyle gerçekleşen değişikliğin nedeni olarak sayılmaktadır. Sadece Avusturalya’da yenilmek üzere yetiştirilen hayvanların tükettiği su, toplam suyun yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Avustralya’da toprakların yüzde 50’den fazlası hayvan tarımı kullanımındadır. Arazinin sadece yüzde 3,5’i doğrudan insan tüketimi için meyve, sebze yetiştirilmeye ayrılmıştır. Tüm dünyada toprak ve suyun kullanımı doğrudan insan beslenmesi için değil, dolaylı beslenmesi için hayvan yetiştiriciliğine ayrıldığı sürece bu ve benzeri yangınların, sel baskınların ve elbette devamında iklim göçlerinin yaşanması kaçınılmazdır. Dünyada yaşayan her bireyin üzerine düşen önlemleri aldıktan sonra hükümetlerden acil iklim planları istemek, tek çözüm yolu olarak görülmektedir” diye belirtti.
 
‘Dünya çapında insan tüketimi için 30 bin hayvan öldürülüyor’
 
Yerli bölge halkının kuraklıktan kaynaklı 5 bin yabani deveyi katletmesine tepki gösteren Nilgün, konuşmasına şöyle devam etti: “1840’ta insanların iç bölgeleri keşfetmeleri için getirilen develer, yararlı olmak kabiliyetlerini yitirdiklerinde vurulması gereken zararlılar sınıfına alındı.  On bin devenin vurularak öldürülmesine karar verildi.  Şu ana kadar 5 binin üzerinde deve öldürüldü. Bunun sebebi develerin yüksek su tüketimi, ancak ekte sunulan su ayak izine bakıldığında gerçek su tüketicilerinin yemek üzere yetiştirdiğimiz büyükbaş hayvanlar olduğu görülebilir. Lezzet ve yanlış beslenme sağlık algıları üzerinden hayvan eti tüketmeye devam eden insanlık, henüz yememiz için yetiştirilen hayvanların soyunu tüketmeyi gereksiz buluyor. Yakın gelecekte sürdürülemez olan besin sistemimiz büyük olasılıkla bu hayvanların da ölüm emrini verecek. Avustralya'da 1,25 milyar hayvan yangın nedeniyle hayatını kaybetti, ancak dünya çapında her gün insan tüketimi için 300 milyon hayvan öldürülüyor."
 
‘Devletlerin sürdürülebilir enerji sistemlerine geçmeleri gerekir’
 
Avustralya’da süren yangınlardan kaynaklı kriz yönetiminde hataların olduğuna vurgu yapan Nilgün, “Tüm dünyada yaşanılan ve gelecekte de yaşanılması kaçınılmaz olan yangınların, ayrıca yukarıda saydığım diğer felaketlerin nedeni, son on yıldır bilim insanlarının ısrarla uyardıkları konulara kulaklarını tıkayan devletlerin çıkar gözeten tutumlardır. En fazla sera gazı üreten Çin, önlemler almaya yeni başlamıştır. İkinci büyük üretici ABD ise tam bir inkar sürecindedir. Devletlerin sürdürülebilir enerji sistemlerine geçmeleri gerekmektedir. Bunun mümkün kılacak olan ise bireylerin ısrarlı ve örgütlü biçimde bu talebi dile getirmelidir. Bunu yaparken de, her bireyin kendi karbon ayak izini asgariye düşürmesi etik olarak gereklidir. Kendi et tüketimi, petrol, fosil yakıt tüketimini asgariye düşürmemiş bireylerin talepleri arzın devamını sağlayacaktır. Bunun ise çözüme bir katkısı olmayacaktır” sözlerini kaydetti.
 
‘İnsan eli ile yeryüzündeki kaynaklar yok oluş sürecindedir’
 
“Devletlerarasında çizilmiş sınırlar, söz konusu hava olduğunda anlamını yitirir” diyen Nilgün, son olarak da şunları söyledi: “Dünyanın diğer ucunda uzun süren bir yangın bizim atmosferimizdeki karbondioksit oranını yükseltir. Paylaştığımız atmosferdeki sera gazı salınımını tetikler ve ortalama ısı yükselir. İklim krizi insan eliyle, yeryüzünde var olan tüm kaynakların, insan hakkı olduğu inancı ile yaratılmış bir yok oluş sürecidir. Ellerimizdeki tüm silahları hayvanlara yöneltilmiş olanlar dahil hemen yere bırakıp bilim insanların önerilerini derhal hayata geçirmediğimiz takdirde iklim değişikliği ve iyice hızlanan biyo çeşitlilik kaybı yani 6’ncı yok oluş kaçınılmazdır.”