Bir tarih adım adım yok ediliyor: Ağaçlarıma ne olacak?

  • 09:12 29 Haziran 2019
  • Ekoloji
Rengin Azizoğlu
 
BATMAN - Ilısu Barajı sebebiyle sular altında kalacak olan Hasankeyf’te 4 yıldır esnaflık yapan Hamdiye Öztekin, bir tarihin yok edildiğini belirterek, “Evimden ayrılmak istemiyorum. İncir, üzüm, nar ağaçlarım vardı. Kendi ellerimle diktim, büyüttüm. Ben gittikten sonra ağaçlarıma ne olacak? Çok üzülüyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor” dedi. 
 
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında Dicle Nehri üzerinde yapımına 2006 yılında başlanan ve hala devam eden Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) Projesi sebebiyle sular altında kalacak olan 12 bin yıllık Hasankeyf’te taşınmazlar listesinde bulunan tarihi yapılar yeni yerleşim alanına taşınıyor. Hasankeyf'teki yurttaşların nakli için yapılan yeni yerleşkede hak sahiplerinin evleri kura çekimi ile belirlendi. Hasankeyf’in Ağustos’ta komple tahliye edileceği söylemine rağmen yeni yapılan evlerin eksiklikleri, yollar ve köprüler henüz bitmiş değil. Çoğu Hasankeyflinin ikamet etmediği evler düşük bedelde istimlak edildi ve karşı tarafta onlara hak tanınmadı. 
 
2012’de ikamet eden herkese yeni yapılan alanda ev çıktı fakat o tarihten önce ve sonra oturanlara kura çıkmadı. Hasankeyf bölgesi afet konutları olarak geçtiği için düşük bedelde istimlak geldi. Bunun yanında yeni yapılan yerleşim yerinde evler ve dükkanlar daha da pahalı. Böylece Hasankeyf’te ikamet eden bir kiracının yeni yerde ödeyeceği kira bedeli de arttı. 
 
Taşınan eserlerin eski halinden eser yok
 
Tarihi eserlerden ilk taşınan yapı Zeynelbey Kümbeti oldu. Anadolu’nun tek örneği olan Kümbet, 2017 yılında Almanya’dan getirilen bir araçla 7 saat içerisinde milimetrik olarak taşındı ancak külliye ve medrese kalıtları taşınmadı. Simülasyonu yapılarak külliye ve medrese kalıntıların üzeri tamamen kapatıldı. Kümbet, tek parça halinde taşınabilirken minarelerin taşları tek tek sökülüp numaralandırılıp taşındı. Eserler bir şekilde konuşlandırıldı ancak eski hali ve atmosferinin var olduğu söylenilemez. Örneğin Koç Camisinin minaresi dikildi ancak eskisini andırmıyor.
 
69 eserden 7’si kurtarılacak
 
69 tescilli yapıdan yalnızca 7 tanesi taşındı. Bu yapıların hepsi de taşınmaz yapılar arasındaydı. Zeynel Bey Türbesi’nin taşınmasının ardından İmam Abdullah Türbe ve Zaviyesi, El-Rızk Camii Minaresi, Selahattin Eyyubi Camii ve minaresi, Artuklu Hamamı ve tarihi kaleye çıkan Roma Kapısı yerinden edildi. İmam Abdullah Türbesi taşınacak eserler arasında değildi ancak bölgeden tepkiler gelince taşınmak zorunda kalındı. Taşınacak 7 eser arasında olan El-Rızk Camisi’nin mihrapları ve giriş kapısı kaldı. Suyun içerisinde yer alan köprü ayakları taşınamayacak oldukları için restorasyona maruz kaldı. Şimdi ise acınacak halde.
 
Nadir eserler taşınırken kalanlar bırakıldı
 
Hangi eserlerin taşınacağı ies konumuna göre belirlendi. Baraj yapımı sonrası su altında kalacak eserlerin yerinden edildiği söylense de kalan 62 eserin bir kısmı da sular altında kalacak. Nadir ve benzeri olmayan eserler taşınırken, diğerlerinin benzerleri olduğundan “sular altında kalsa da bir şey olmaz” anlayışıyla yerinde bırakıldı. Kalan 62 eseri muhafaza etmek için bazı yöntemler geliştirildi. Kalenin ön tarafına set çekilerek perde bir duvar örüldü ve kayaların su ile teması kesilmeye çalışıldı. Bulgaristan’da yapılan benzer uygulamada çekilen setler yalnızca 3 yıl dayanabilmişti.
 
Projenin bitiş tarihi için Şubat ayı öngörülüyor. Hasankeyf’i kurtarmak adına su yatağının 10-15 kilometre kaydırılması ya da çok barajlı sistemle baraj yapılması gibi alternatifler sunulsa da hiçbiri değerlendirilmedi. Buna karşın bir liman yapılması ve Halfeti ilçesi gibi tarihi alanlara teknelerle ulaşımın sağlanabileceği belirtilirken, bir teleferik projesi planlaması yapıldı. Ancak çalışması başlatılan bir proje görülmüyor.
 
‘Bir tarihi yok ediyorlar’
 
Hasankeyf çarşısının iki kadın esnafından biri olan Hamdiye Öztekin, burada doğup büyüdüğünü belirterek, Hasankeyf’in kendisi için çok farklı bir anlamı olduğunu söyledi. Hamdiye, “Bu yaşıma kadar hep burada yaşadım. Karşı tarafa yeni bir Hasankeyf yapmışlar ama daha bitmemiş. ‘Her şeyinizi toplayın oraya geçin’ diyorlar. Dükkanlarımızı da evimizi de taşımamızı istiyorlar. Ben çok üzülüyorum. Yeni yapılan yere gitmek istemiyorum. Evimden ayrılmak istemiyorum. Benim evim çok güzeldi, bahçeliydi. İncir, üzüm, nar ağaçlarım vardı. Kendi ellerimle diktim, büyüttüm. Ben gittikten sonra ağaçlarıma ne olacak? Bizi gönderdikleri yerde bir ağaç bile yok. Kupkuru bir yer. Bu projenin ana sebebi kültürleri yok etmek. Bir tarihi yok ediyorlar. Bu getirilen minare yerinde çok güzeldi mesela, buraya getirdiler bozdular. Bu çarşı yok olacak. Çok üzülüyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Hiçbir şey için geç değil’
 
4 yıldır Hasankeyf çarşısında çalıştığın ve gözleme sattığını kaydeden Hamdiye, “Geçici süreliğine kapatılan mağaralar 7-8 senedir kapalı. Hasankeyf’te birçok bölge, kale kenarı, mağaralar kapatıldıktan sonra esnaf ciddi zarar gördü. Sabah erkenden gelip açıyoruz ama iş yok. Sabahtan beri bir gözleme satmamışım. Daha önce belki günde 100 tane satıyorum. Baraj yapımı yüzünden insanlar gelmeyi bıraktı. Ne olacak halimiz bilmiyorum? Herkes buradan ekmek yiyordu. Orada iş olup olmayacağını bilmiyoruz. Dünyanın dört bir tarafından insanlar buraya tarih için geliyordu. Oraya kim neden gelsin? Ben de olsam gitmezdim. Ancak hiçbir şey için geç değil isterlerse kurtarılabilinir” dedi.