Farklı bir var olma deneyimi: Şana Yaşam Köyü 2018-08-23 09:10:03     Evrim Kepenek   RİZE - Belgeselci Sıla Sena Ertaş'ın kurduğu Doğu Karadeniz'in ilk alternatif olma deneyimi Şana Yaşam Köyü, alternatif pansiyonların ötesinde, toprak ve doğa ile bütünleşmenin yolları üzerine düşünenlerin ortak noktası niteliğinde. Şana'nın ikinci etkinliği köy festivali bugün başlıyor.    İstanbul'dan Rize'nin Fındıklı ilçesine bağlı Canpet (Meyvali) köyüne 3 yıl önce ailesi ile birlikte göç eden Sıla Sena Ertaş, Doğu Karadeniz'de bir ilki gerçekleştirerek, alternatif bir yaşam deneyimi olan Şana Yaşam Köyü'nü kurdu. Fındıklı merkeze 3 km uzaklıkta bulunan Canpet köyündeki tarihi taş evi ekolojik döngüye uygun olarak yaşam alanına çeviren Sıla'nın en büyük destekçisi ise annesi Emine Hekimoğlu Ertaş. Şana Yaşam Köyü, bölgede giderek yayılan alternatif pansiyon yaklaşımının çok daha ötesinde. Sıla bu durumu, "Alternatif bir yaşam ve eylem biçimi" diye tanımlıyor.     Şana, Lazcada kadın tanrıça ve doğa anlamına geliyor. Bu da, tam da Sıla'nın inşa etmek istediği yeniden var olma biçimine denk düşüyor. Ekolojik bir döngünün içinde doğayla bütünlemiş bir yaşam.    'Sömürüye karşı çıkarken sömürünün bir çarkı olmak istemedim'    Ege'de başlayan "yeni köylülük" kavramını kendi köyleri olan Canpet'te deneyimlediklerini söyleyen Sıla, yeniden var olduğunu hissettiğini söylüyor. "Kendi düşlediğiniz hayatı sadece eylemlere ya da basın açıklamalarına giderek kuramazsınız, sömürüye karşı çıkarken sömürünün bir çarkı olamazsınız. Bunun bir çarkı olmak istemedim, elimden geldiğince bundan uzak durmaya çalıştım" diyen Sıla, düşlediği hayatı deneyimlemek üzere Şana Yaşam Köyü'ne niyetlendiklerini belirtiyor.    'Melahat teyzenin doğduğu dere burası mı?'   Şana Yaşam Köyü'ndeki ilk etkinlik 28-29 Temmuz'da "Çocuk ve Çocuk Hakları Atölyesi" başlığında yapıldı. Rize ve çevre illerden köye gelen yaklaşık 50 çocuk, hem kendi haklarını hem de doğanın varoluşunu eğitmenlerle birlikte deneyimledi. Hikaye anlatıcılarından biri de Fındıklı'da hidroelektrik santral (HES) projelerine karşı direnen 80 yaşındaki Melahat Ertaş'tı. Melahat'ın dere ile kurduğu bağdan etkilenen çocuklar, bir sonraki gün, dere gezintisinde, "Melahat teyzenin doğduğu dere bu mu?" diye sordu.    İkinci etkinlik 23-24 25 Ağustos'ta   Bu atölyeyi kurarken çocuk istismarına dikkat çekmek istediklerini söyleyen Sıla, çocukların kendi haklarını öğrenmesi gerektiğinin de altını çiziyor. Şana Yaşam Köyü'nün merakla beklenen bir sonraki etkinliği ise, 23-24-25 Ağustos'ta köy festivali temasında olacak. Festivali, "Köye valizleri ile gelenler sadece valizleri ile dönmesin, köyü, toprağı deneyimlesin, gittikleri kentlerde alternatif yaşam biçimlerini kurma, dönüştürme cesaretini bulabilsin" diye anlatan Sıla, festival kapsamında, yaylalara çıkılacağını, sahnesi olmayan bir alanda, söyleşi ve müzik dinletileri gerçekleştirileceğini belirtiyor. Kadınların kendilerini savunması için öz savunma atölyesi de planladıklarını dile getiren Sıla, "Bana buraya göç etmiş arkadaşlarım güç verdi. Belki biz de başka insanlara cesaret verebiliriz. Var olan eril ve sömürü sisteminden uzaklaşmaya niyet eden insanlara ilham verebiliriz. Çünkü biz de ilham aldık" diyor.   Bir sonraki hedeflerinden birinin "Kurtlarla koşan kadınlar" kitabının atölyesini yapmak olduğunu kaydeden Sıla, Şana Yaşam Köyü'nün alternatif yaşam ve eğitim alanı olması için, yeni projeleri için de çoktan kolları sıvadı bile.    Şana Yaşam Köyü'nün çağrısı şöyle:   "Doğa ana Şana'nın çocukları köylerini sana açıyor. Gezginci ruhların Doğu Karadeniz keşfine çıktığı Şana Yaşam, doğanın soluğunu bölüşüyor, doğa turunda rotasıyla heybenize yaşamdan tatlar dolduruyoruz. Şana'nın da belli kuralları var, doğanın oluşumundan bu güne bir döngüsü var.    Toprağa düşen bir tohumdan meyvesine, suda oluşan bir hücreden büyüyen balığına, yumurtayı çatlatan bir kanatlıya kadar, senin rahimden bugününe kadar tüm çırpınışlarını gözeten, nefesine nefes katan.   Bu köy de tam da bu döngünün izinden bir dönüşüme eşlik ediyor. Attığı tüm adımlarını, dokusunu, Şana'nın kurallarına göre onun dokusunu incitmeden sunuyor. Hoyratlığa, talana başkaldıran doğanın tüm vahşiliği ile ona elçi oluyor. Bu köy sana, yöresel doğal mimarisi ile ağaç evleri ve çadır kampları ile kucak açarken Şana'nın kucağında sarmalıyor. Tutuyor köylünün geleneğini, kültürünü, emeğini biriktiriyor yanına sanatını, üretimini, ekolojik direnişini harmanlıyor.    Ormanda, patikasında, yaylasında ister çift tekerlekli olsun ister iki çift pabuçlarıyla olsun attığı her bir adımda Şana'nın ayak izlerini onun izni ile takip ediyor, usulca ve de ürkütmeden. Bitkileriyle, meyvesiyle toprağında ektiğin tohumları yeşertip heybene dolduruyor, şifasını bölüşüyor."