Bir Kadıköy sefası değil, dolgu alanına yapılan inşaat gerçekliği… 2018-01-08 09:05:04   Evrim Kepenek   İSTANBUL - Kadıköy'deki kıyının doldurulması ile oluşturulan alana 34 bin metrekarelik dev bir cami projesi yapılması için onay verildi. Geçmişteki benzer projeler doğanın özsavunması sonucu can ve mal kayıplarına neden olmuştu. Kadıköy’de dolgu alanlarına yapılmak istenen binaların, “Son sözü doğa söyler” ilkesi ile karşılaşıp karşılaşmayacağı bilinmiyor.    İstanbul'un en kalabalık ve işlek ilçelerinden biri kuşkusuz Kadıköy. Cıvıl cıvıl sokakları, vapur sesleri ve denizden esen rüzgârın taşıdığı tarifsiz koku ile revaçta olan Kadıköy, İstanbul severlerin de vazgeçilmezi. Fakat Kadıköy, son dönemde dolgu alanları üzerine kurulmak istenen cami projesi ile kamuoyunun gündeminde.   Cami yok diyorlar ama…   Konunun, cami projesi üzerinden değil bir dolgu alanında dev büyüklükte bir proje yapılması üzerinden tartışılmasında fayda var. Çünkü söz konusu cami projesinin onaylanma nedenlerinden biri bölgede cami bulunmaması olarak açıklansa da Kadıköy Kent Dayanışması'nın açıklamasına göre bölgede 9 cami bulunuyor. Üstelik bu camilerden 4'ü bu dolgu alanına yürüme mesafesinde. Cami projesinin salt bir ibadethane değil dev bir alışveriş kompleksi olarak planlandığını da unutmamak gerekiyor. Alışveriş demek, daha çok trafik ve daha çok insan sirkülasyonu ile tüketim anlamına geliyor. İmara açılmak istenen alanda düşünülen 46,5 metre yükseklikte 20 bin kişilik cami 15 katlı bir bina demek. Üstelik, kültür merkezi, şadırvan ve 3 katlı bin 240 araçlı yeraltı otopark planlaması da aynı projeye dâhil... Kadıköy'ün hemen kıyısında başka yerlerden toplanan dolgu taşlarla oluşturulmuş bu alandaki bu dev projenin sonuçlarını hayal edebiliyor musunuz?   ‘Son sözü doğa söyler’ ilkesi göz ardı ediliyor   Hayal edemiyorsanız, doğaya yapılan müdahaleler sonucunda ortaya çıkan sonuçları düşünebilirsiniz. Değiştirilen dere yatakları ve doldurulan Karadeniz sahil yolundaki yıkım sonucu oluşan tahribatlar hala hafızalarda. 2012 Haziran'ında dere yatağının değiştirilmesi sonucu Samsun'da meydana gelen sel felaketinde 12, 2015 Temmuz'un da Hopa'daki sel felaketinde 8, Rize'de Karadeniz sahil yolunun doldurulmasından dolayı denize akamayan derelerin sele neden olması neticesi hemen her yıl en az 1 insanın yaşamını kaybetmesi, dolgu alanlarının ve yapılaşmanın gerçek sonuçları. Özetle, geçmişte Samsun'da, Hopa'da, Rize'de dolgu alanlar üzerinde yapılan binaların yıkılması üzerine onlarca can kaybının yaşanması bize, bu karardan derhal geri adım atılması gerektiğini söylüyor.   Kadıköy Kent Dayanışması'nın sesi duyuldu mu?    Kadıköy'de yaşayanlar da bu projenin yaşama zarar vereceği görüşünde. Kadıköylüler'in itirazı pek duyulmasa da büyük bir kesim bu projeye karşı çıkıyor. Hatta bu nedenle 23 Aralık'ta Kadıköy Rıhtım'da bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya koşa koşa yetişmeye çalışan iki kadın  Zehra Ayşen ve Cevher Bilgin’in telaşı göze çarpıyordu. Bu telaş yok edilmek istenen doğal yapı ile ilgili…    Zehra: Yaşam alanları işgal edilmek isteniyor   Zehra, bu projenin Galataport ve Haydarpaşaport projelerinden çok da bağımsız olmadığını, amacın rant için tüm yaşam alanlarının işgal edilmesi olduğunu söylüyor. Kadıköy'ün sosyolojik yapısının da tıpkı Taksim gibi değiştirilmek istendiğine dikkat çeken Zehra, projeye karşı hukuki yolları da kullanarak mücadele edeceklerini belirtiyor.    Cevher: Kentin yapısını bozuyorlar   Kadıköy'ün kendisine has bir mimari yapısını olduğunu söyleyen Cevher Bilgin de, projeye karşı çıkanlardan. “Camiye değil, dolgu alanında böyle bir proje yapılmasına karşıyız” diyen Cevher, insan yaşamının hiçe sayıldığını, yeni trafik alanları yaratılacağına ve var olan huzur ortamının zarar göreceğine dikkat çekiyor. Kadıköylüler olarak Kuşdili Çayırı'nda yapılmak istenen AVM'ye de karşı olduklarını hatırlatan Cevher, Kadıköy'de yapılaşmanın tüm kenti olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyor.    Zehra ve Cevher’in Kadıköy için duydukları kaygı ve talaşı iş yerlerine ve randevularına gitmek için koşturan yurttaşların telaşı kaplıyor. Yaşamın günlük ritmi içerisinde rant ve talan uğruna tahrip edilen doğanın ise ne zaman ve nerde özsavunmaya geçeceği bilinmiyor…