Hatay için uyarı: İkinci felaket hava kirliliği 2025-02-06 13:17:28       İZMİR - Temiz Hava Hakkı Platformu, Mereş Depremi’nin ikinci yıl dönümü kapsamında yayınladığı raporda, havadaki partikül sayısının limit seviyenin 1.3 katı kadar olduğunu belirterek, Hatay’da hava kirliliğinin ikinci afet olarak değerlendirilebilecek durumda olduğuna dikkat çekti.   Temiz Hava Hakkı Platformu, 6 Şubat ve 20 Şubat 2023 depremlerini yıl dönümünde yayınladığı rapor ve basın bülteni ile Hatay’da beton santrallerinin uzun vadeli hava kirliliğine dikkat çekti. Raporda, hava kirliliğinin ikincil bir afet olarak değerlendirilebilecek boyutta olduğu belirtilerek, depremlerden sonraki ilk yılda, bina yıkımları, enkaz kaldırma, taşıma ve depolama çalışmalarından kaynaklanan hava kirliliğinin, özellikle son bir yıldır sayıları hızla ve kontrolsüz bir oranda artan hazır beton santralleri nedeni ile kronikleştiğine işaret edildi.   Havada limit değerin 1.3 katı fazla partikül var   Raporda, bölge halkının itirazlarına rağmen, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından deprem illerindeki hava kalitesinin hala düzenli olarak izlenmediği, raporlanmadığı ve hava kalitesini olumsuz etkileyen projelere dair etkin ve bütünsel bir planlama, çevresel etki değerlendirme ve yönetimi süreçleri işletilmediği belirtildi. Beton santrallerinin hava kalitesine etkilerini tespit edebilmek için platform ve Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) ortak çalışması ile 7 Ocak – 25 Ocak 2025 tarihleri arasında Hatay’ın Antakya ilçesinde hava kalitesi izleme çalışması gerçekleştirildiği ifade edilen raporda, “Ölçüm yapılan yerleşim alanı, bir beton santralinin etki alanı içindedir. Gerçekleştirilen ölçümlerde ulusal mevzuattaki limit değerlerin ve Dünya Sağlık Örgütü DSÖ’nün kılavuz değerlerinin çok üstünde partikül madde kirliliği tespit edilmiştir. 19 günlük ölçüm sonuçlarına göre PM10 ortalaması 60,1 µg/m3 (DSÖ kılavuz değerinin 1,3 katı), PM2,5 ortalaması 41,5 µg/m3’tür (DSÖ kılavuz değerinin 2,8 katı)” denildi.   Partikül madde kirliliğine uzun süreli maruz kalmanın başta kanser türleri olmak üzere, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve böbrek yetmezliği gibi erken ölümlere yol açan pek çok hastalığa neden olduğu vurgulanan raporda, partikül madde kirliliğinin, anne karnından itibaren bebeklerde erken doğum ve yenidoğan ölümlerine, düşük doğum ağırlığına ve sinir sisteminde gelişim bozukluklarına yol açtığının bilimsel olarak kanıtlandığına da yer verildi.  Raporda, deprem bölgesinde kronikleşen hava kirliliği sorununun gelecek kuşakların da sağlık hakkını elinden alan uzun vadeli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altı çizildi.   Raporda, bakanlıktan yapılması istenenler şu şekilde sıralandı:    “*Beton santrallerinden kaynaklı kirletici emisyonları için hava kalitesi mevzuatında limit değerler tanımlanmalıdır.   *Beton santrallerinin çevresel etkilerini bütüncül şekilde ele alacak, hızla artan projelerin kümülatif etkilerini değerlendirecek bir çevresel etki değerlendirme ve sağlık etki değerlendirme yaklaşımı geliştirilmelidir.   *Beton santrallerinin çevre mevzuatına uyumu sıkı denetim altında tutulmalıdır.   *Beton santralleri yerleşim alanlarından uzak noktalarda kurulmalıdır.    *Deprem sonrası yeniden yapılaşma döneminde çalışan sağlığı ve güvenliği denetimleri sıkılaştırılmalıdır.    *Özellikle bu sektörde görev yapanlar için; işe giriş ve periyodik muayeneleri, sağlık güvenlik eğitimleri aksatılmamalı, güvenli çalışma ortamları yaratılmalı, kişisel koruyucu donanım temini ve kullanımı sağlanmalıdır. Ayrıca kişisel ve çevresel ölçümlerin takibi ve ölçümlerin sağlık etkileri bakımından derinlemesine incelemeler yapılmalı, veriler kamuoyu ile şeffaflıkla paylaşılmalıdır.   *Deprem bölgesindeki beton santrallerinin hava kalitesi, çalışan sağlığı ve güvenliği ve bölge halkı üzerindeki  geniş etkilerinin değerlendirilmesi için akademi ile işbirliği içerisinde epidemiyolojik araştırmaların yapılması desteklenmelidir.”