MUÇEP’ten eko-kırım suçlularının adaylıklarına şerh 2024-01-18 09:03:43     MUĞLA - Ciddi eko-kırım suçlarının yaşandığı Muğla’da belediyelerin bu suçlara ortak olduğunu ifade eden yaşam savunucusu Rukiye Uslu, seçilmesi muhtemel parti ile görüşerek kimlerin aday olmayacağına dair görüştüklerini söyledi.   Muğla’da kıyılarda ve iç kesimlerde eko-kırım suçları işlenmeye devam ederken yaklaşan yerel seçimler nedeniyle yaşam savunucularının talepleri de yükseliyor. Başta 1996’da yaşam savunucularının mücadelesiyle kapatılma kararı çıkarılmış 3 termik santral eko-kırıma neden olurken devasa ormanlık araziler ise ruhsatlandırılarak madene tahsis ediliyor. Bu eko-kırımda belediyelerin de payları olduğunu belirten Muğla Çevre Platformu Menteşe Meclisi Eşsözcüsü Rukiye Uslu, yetki ve imkanlarını halktan ve ekolojiden yana olan belediye başkan adayları istediklerini kaydetti. Bunun için Muğla’da seçilmesi muhtemel parti ile kimleri aday yapamayacakları hakkında da konuştuklarını kaydeden Rukiye, mücadelelerinin seçimden sonra da devam edeceğini ifade etti.   Eko-kırımın en büyük nedeni termik santraller   Muğla’nın ciddi bir eko-kırımla yüz yüze olduğunu ve bunun en büyük nedeninin 1996’da kapatma kararı verilen termik termik santraller olduğunu söyleyen Rukiye, “Muğla’nın dört bir yanını kanser gibi yok ediyor. Bir taraftan Bahçeyaka, Kafaca, Muğla merkeze dayanmış, diğer taraftan Akbelen –Ören’e, kuzeyde Turgut’a kadar birçok köy yok oluyor, köyler taşınıyor, buradan bir daha taşınacaklar belki de” dedi.    ‘Gidişata göre 5 yıla kadar Muğla’da orman kalmayacak’   Özellikle son yıllarda çok büyük ölçeklerde orman arazilerine işletme ruhsatı verildiğini dile getiren Rukiye, “Örneğin bir dosyada 999 bin 40 metrekare alan ruhsat verilerek madenlere tahsis ediliyor. Bu şekilde devam etmesi durumunda önümüzdeki yıllarda Muğla’nın ormanlarının ekolojik yapısının tamamen yok olacağı düşüncesindeyim. Feryat ediyoruz. Beş yıl sonra Muğla’nın ormanlarının yarısının yok olacağını düşünüyorum. Köylü çaresiz ve kimsesiz, bal ormanları zeytinlikleri yok ediliyor. Yaşamı elinden alınıyor” sözlerini kullandı.    ‘Kıyılarda direniş daha örgütlü’   Muğla kıyılarının da “turizm” adı altında özel ve büyük sermaye gruplarına verilirken, deniz turizminin ‘mavi yolculuğun’ yok edildiğini kaydeden Rukiye, uluslararası sözleşmelerle korunması gereken kıyıların yanlış imar planları ve yanlış kararlarla önüne geçilemez şekilde yok edilmekte olduğunu dile getirdi. Kıyılarda yaşayan halkın daha örgütlü olduğuna dikkat çeken Rukiye, “Ama bu yeterli değil. Bu konuda gelecek nesillere Muğla hiç olmazsa bu haliyle bırakabilmek için dur demek gerekiyor artık. Orman ve kıyı alanlarının kesinlikle imara açılmaması gerekiyor” ifadelerine yer verid.    ‘Eko-kırım projelerini belediyeler de destekledi’   Köylünün çaresiz ve yalnız kaldığını, aslında bir şeyler yapmak istese de bastırılmış durumda olduğunu, eğitimli kesimler kadar cesur olamadıklarına işaret eden Rukiye, köylünün haklarını kısmen bildiğini sözlerine ekledi. Rukiye şöyle devam etti: “Etrafında olan ve başarılı olan mücadele ederek kendi topraklarını korumaya çalışan ve başarılı olan köylülerle iletişim halindeler. Ama bu iletişimin daha yaygınlaştırılması gerekiyor. Kooperatifler aracılığıyla köylünün örgütlenmesi gerekiyor. Çünkü sonuçta kendi malına suyuna ormanına yaşam hakkına sahip çıkmak istiyor köylü. En yakın örnek Deştin. Çok büyük alan çimento fabrikası yapılmak için maalesef yerel ve büyükşehir desteği ile ruhsat verildi ama köylünün ve yanında bulunan bilinçli çevre gönüllüsü insanların hareket etmesiyle ÇED’leri, ruhsatları iptal oldu. Şu anda köylü planlarını iptal etme aşamasında. Hatta köylü 1/100 bin’likteki sanayi tesisini kaldırma aşamasında.”    ‘Halkın yanında olabilecek belediye başkanları olmalı’   Belediyelerin mutlak suretle halkın yanında olması gerektiğini söyleyen Rukiye, Muğla’nın hiç olmazsa mevcut haliyle gelecek nesillere taşıyacak insanların belediye başkanı olması gerektiğini vurguladı.  Yurttaşların yorulmuş ve bıkmış durumda olduğunu ifade eden Rukiye, “Mücadeleler devam edecek, köylü de kararlı, öyle gözlemliyoruz. Çünkü yaşamını idame etmesi için tek çaresi mücadele. Burada bir yaşam hakkı söz konusu, eko-sistemin bozulmasını geri döndürmek yüzlerce yılı alıyor. Bunları anlayabilecek, halkın yanında olabilecek, kanunları halkın yanında yönlendirecek, sermayeye dur diyebilecek belediye başkanlarının olması gerekiyor” şeklinde dile getirdi.   ‘Belediyeler imkanlarını halkın yanında kullanmadı’   Belediyelerin 1/100 bin’lik planlarda, alt ölçekli plan yapma ve onaylama haklarının bulunduğunu hatırlatan Rukiye, belediyelerin kanunlar çerçevesinde bazı projeleri engel olabilecekken olmadığını paylaştı. Rukiye, “Eko-sistemin bu kadar zedeleneceği bölgede çevreden köylüden yana bir tavır alabilirlerdi, ama köylü ancak dava haklarını kullanarak bu durumu döndürebildi. Ama daha bitmiş değil” sözlerine yer verdi.    ‘Seçilme ihtimali yüksel olan parti ile adaylar noktasında görüşüldü’   Muğla’da seçilme ihtimali yüksek olan partinin yetkili kişileriyle de görüştüklerini aktaran Rukiye,  “Partinin de iç işlerine karışmayacak şekilde ‘neyin olmaması gerektiğini, manifestolarla, önceden yaşanmış olayları da örnek göstererek partinin yetkili organlarına neyin ve kimlerin hangi şekildeki belediye başkanı olmaması gerektiğini defalarca ilettik. Bu ara çok fazla ilettiğimizi düşünerek biraz geri çekildik. Bundan sonrasını kendilerine bırakıyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘Yeraltı suları yok oluyor’   Diğer önemli problemin de yeraltı sularının yok olduğuna dikkat çeken Rukiye, “Bodrum susuzsa tek başına oranın problemi değil. Talan devam ettikçe, ormanlar yok edildikçe yeraltı suları yok olacaktır. Kuraklık hat safhaya ulaşacaktır” diye belirtti.    ‘Ekoloji hareketi politik güç oluşturmaya çalışıyor’   Eko-kırımı eylemleriyle seçimden sonra da deşifre etmeye devam edeceklerini, ÇED dosyalarını yakından takip edeceklerini ve mücadeleyi büyüterek devam edeceklerini dile getiren Rukiye, kıyı ağırlıklı çalışmaların iç kesimlere de çekeceklerini ifade etti. Rukiye, “Halkı bilinçlendirmeye devam edeceğiz. Kimlerin kaç yüzer bin metrekare tahsis edildiğine, yanlış ÇED dosyaları hazırlandığına, kopyala yapıştır ile gidilmeden görülmeden ÇED raporu hazırlandığına, metrekarelerin düşük gösterilerek ÇED gerekli değildir kararlarının önünde durmaya, halkın yanında olmaya devam edeceğiz. Her şeyi göze almış durumdayız. Daha çok insan katmaya çalışıyoruz. Çünkü çevre olayları politiktir. Hiçbir şekilde uluslararası sözleşmelere uyulmamaktadır.