Eko-kırıma karşı ortak mücadele şart! 2023-08-10 09:21:21     Melike Aydın   ÇANAKKALE - Orman Kanunu’ndaki değişikliklerle şirketlere eko-kırım için izin verildiğini, kesimin projeler kapsamında gerçekleştirildiğini ifade eden yaşam savunucusu Süheyla Doğan, dünyada ve Türkiye’de tüm kesimlerin ortak mücadele vermesi gerektiğini söyledi.   AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından bu yana Orman Kanunu’nda yapılan son değişiklik 5 Nisan tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun 16'ncı maddesinde yapılan değişiklik ile artık verimli orman alanlarında da bakanlığın uygun görmesi halinde madencilik faaliyeti yapılabilecek.    Kaz Dağı Doğa ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Kanunun şirketler lehine değişmesi bir yana son zamanlarda artan orman katliamının inşaat sektöründe kereste ithalatının artmasından ve maden şirketlerinin projeleriyle ilgili olduğunu belirten Süheyla, şirketlerin krizlerinden çıkma yöntemi olarak da ormanları katlettiğini ifade etti.    2002’den bu yana yapılan değişiklikler ormanları madene açtı   Ormanların genellikle maden, inşaat, enerji, turizme dönük projeler çerçevesinde yok edildiğini belirten Süheyla, kalkınma söylemiyle şirketlere sınırsız bir şekilde ruhsat ve rapor verildiğini belirtti. İlk faaliyet alanının kişilerden satın almak zorunda kalınmadığı için ormanlar olduğunu ifade eden Süheyla “Orman kanununda 2000’li yılların başında yapılan değişiklikle ‘bir yerde maden varsa ormanlık alan tahsis edilebilir’ şeklinde değiştirildiği için enerji ve maden projelerine açıldı. AKP iktidarı geldikten hemen sonra yapılan bir değişiklikti; kıyı kanunu, orman kanunu, mera kanunu, korunan alanlara ilişkin kanun değişti. Maden ve enerji faaliyetleri önceliklendirildi. Biz Orman Genel Müdürlüğü’ne itiraz etiğimizde karşımıza bu kanunu getirdi. Orman kanunu talana izin verir hale getirildiği için bu kadar yoğun bir talep var ormanlara. Özel alanda olsa mülk sahipleriyle karşı karşıya gelecek. Hazır devletin arazisi -halkın ormanı aslında- şirketlere açık hale getirildi” şeklinde ifade etti.   ‘Sermaye krizi kereste ihraç ederek aşmaya çalışıyor’   Sermayenin krizden çıkabilmenin yolu olarak ormanlara yöneldiğini ifade eden Süheyla, büyük şirketlerin inşaat sektörlerine kereste sağlamak için aşırı kesim yapıldığını belirtti. Seyreltme, gençleştirme adı altında kesimler yapıldığını dile getiren Süheyla, “Büyük miktarlarda kesimler var. Ülkenin her yanında tomrukların kamyon kamyon taşındığını görüyoruz. Bu kadar kesim hiçbir dönemde görmüyoruz. İhracat ağırlıklı bir talep olduğunu tahmin ediyoruz” diye ifade etti.   ‘Dünyadaki bütün ekolojistler birleşmeli’   İklim krizinin etkisini tüm dünya yaşarken Türkiye’de kesilen bir ormanın da krizin bir parçası olduğunu ifade eden Süheyla, “Başka bir yerde, Ukrayna’daki bir savaş da yaşanan ekolojik yıkım da bizi etkiliyor. Ekolojik sorunlar ortak sorunlarımız, onun için ekoloji mücadelesinde dünyanın diğer kesimlerinden de destek gelmesi önemli. Yabancı metinler oluşturuldu, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Topluluğu (AT) gibi uluslararası kurumlara ulaşılmaya çalışılıyor. Ama başka bir ülkede yaşanan ekolojik sorunlara bizim de destek vermemiz gerekir. Diğerlerinin de bize destek vermesi gerekir. Bizim de içinde olduğumuz ağlar var. Barcelona’daki stadyumun Limak Holding tarafından yapılacak olmasına karşı destek geldi İspanya’dan. Bu konuda ‘bunlar dış güçlerin destekçisi gibi’ antipropaganda yapılabiliyor ama uluslararası destek önemli. Bütün işçiler birleşin gibi bütün ekolojistler birleşin demek de önemli” diye ifade etti.   ‘Kapitalist düzeni korumaya çalışan devletin eril şiddetini görüyoruz’   Kapitalist sistemin varlığını şiddete başvurarak devam ettirdiğini dile getiren Süheyla, eko-kırım, kadın ve emek üzerindeki şiddetin kaynağının erkek egemen kapitalist sistem olduğunu dile getirdi. Türkiye’de her gün en az üç kadının katledildiğini, katliamların devlet tarafından desteklendiğini ifade eden Süheyla “Failler tahliye ediliyor, affa uğruyor. Bir yandan Akbelen’de ekoloji anlamında şiddet herkesin gözünün önünde uygulanıyor. Göz yaşartıcı gaz tazyikli su ile toprağını ormanını savunanlara şiddet uygulanıyor. Emeğini savunanlar da bu saldırıya maruz kalıyor. Kapitalist düzeni korumaya çalışan devletin eril şiddeti olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘Eko-kırımdan en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor’   Kadınların ekoloji hareketlerinde daha önde ve daha gözü pek olmasının nedeninin savaşlarda ve afetlerde olduğu gibi ekolojik yıkımdan da en çok kadınların ve çocukların etkilenmesinden kaynaklı olduğunu belirten Süheyla, “Gördükleri yaşadıkları için daha içten mücadele ediyorlar, daha önde yer alıyorlar. Tabi sadece kadınların üzerine bırakılmamalı, kadınlar ve erkek birlikte mücadele etmesi gerekir” dedi.   ‘Kesişimsel bir mücadele, birlikte hareket edilmeli’   Tek yolun kadın hareketi, emek ve ekoloji hareketlerinin ortaklaşa mücadelesinden geçtiğini ifade eden Süheyla, şunları söyledi: “Bu sadece ekoloistlerin sorunu değil herkesin sorunu. Akbelen örneğinde emek örgütleri de alana destek vermeye devam ediyor. Biraz geç oldu çağrının ilk gününden binlerce insan yığılsaydı belki ağaç kesimi durdurulabilirdi. Mücadelenin devamında orman üst toprağının sıyrılmasının engellenmesi konusunda bir mücadele devam ediyor. O konuda diğer örgütlerin açıklaması önem olacak. Kesişimsel bir mücadele hepimiz açısından önemli.”    ‘Nerde bir yıkım var oraya destek verilmeli’   Kaz Dağları’nda Cengiz Holding’in bakır madeni için belirlenen şantiye alanında yol genişletme çalışmasının başlatıldığını belirten Süheyla, hukuki sürecin devam ettiğini belirterek “İlk davamızı kazanmıştık, ikinci davamız devam ediyor. Şirketin yaptığı işler hukuksuz. Bir yandan Akbelen’e destek verirken diğer yandan kendi bölgemizdeki ekolojik sorunlarla mücadeleye devam ediyoruz. Bütün kamuoyunu nerede bir yıkım var oraya destek vermeye çağırıyorum” şeklinde konuştu.