Akbelen savunucuları: Biz bitkilerden onlar da bizim dilimizden anlar! 2023-08-01 09:03:04   Melike Aydın   MUĞLA - Akbelen Ormanları’ndaki katliamla yaşam alanlarının yok edilmesi sonucu göçlerin artacağını, şehirde yapacakları bir şeyin olmadığını altını çizen kadınlar, bitkilerin ve hayvanların dilinden anladıklarını onların da kendilerini anladığını belirterek, “Bu saatten sonra ben başka iş öğrenemem. Eve girsem eşlerimiz bize bin lira harçlık verse biz bununla ne yapacağız?" diye soruyor.    Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanları’nın Yeniköy ve Kemerköy Termik santralleri için yok edilmesine karşı direniş devam ediyor. Termik santralden etkilenen İkizköy’ün Karadam Mahallesi’nde yaşayan kadınlar, termik santralin kapatılmasına ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Kadınlar, termik santrallerin doğayı yok ettiği gibi kadınların köy hayatındaki yaşam alanlarını da yok edeceğine, yavaş yavaş şehre göçlerin başladığına, şehir hayatında ise kadınları evlere kapatacağına işaret ediyor.    Direnişe daha fazla köylünün katılması gerektiğini söyleyen kadınlar, JINNEWS’e konuştu.     Ormanı görmek özgürlüğü çağrıştırıyor   İkizköy’de kadınların gününün çam kokusuyla başladığını belirten Karadam Mahallesi’nden Ayşe Yener “İkizköy bedenin yorgun ama ruhun dingin, akşam yorgun ama kafanın rahat olduğu yerdir. Sabah ormanı görmek içindeki özgürlüktür, yaşam sevincidir. Çamlar da kesilince yaşama sevincimiz kalmadı. Yaz günü burnumuzu kömür kokusu yakıyor. Orman tam karşımda orman kesildi. Psikolojimiz bozuldu. Enerji için kestik diyorlar ama bunun toplumsal boyutu var. Sanki evimizden cenaze kalktı. Uykularımız kaçıyor” diye konuştu.   ‘Kadınlar şehre gidince eve kapanır’   Günden güne köyden göçecekleri öngörüsünde bulunan Ayşe, şehirde kadınların eve kapanmak zorunda kalacaklarını ifade etti. Ayşe, “Beni şehre kapatsanız ben hiçbir yere sığmam. Ben sabahtan kalkıp kendi işimi yapmaya üretmeye alışmışım. En az 10 kişi doyurabiliyorsam bu da katkıdır. Bu saatten sonra ben başka iş öğrenemem. Ben bitkilerden hayvanlardan anlarım onlar da benim dilimden anlar. Eve girsem eşlerimiz bize bin lira harçlık verse biz bununla ne yapacağız?  Biz kadınlar hiçbir şey yapmasak dağdan kekik toplarız mantar toplarız kantaron toplarız gene geçiniriz. Ama maden bunu bitiriyor” dedi.   ‘Hayvanlar evinden oldu, yenilenebilir enerjiye geçilmeli’   Termik santralin sadece İkizköy’ü değil yavaş yavaş dünyayı bitirdiğini kaydeden Ayşe, termik santraller yerine doğa dostu enerji sistemlerine geçilebileceğini dile getirdi. Halkın da bilinçlenmesi gerektiğini dile getiren Ayşe, “Fosil yakıtlardan vazgeçelim. Yoksa yaşam olmayacak. Her sabah koyun otlatmaya giderken domuz sürüleri geliyor, çünkü evinden ettik. Çakallar eve yakın uluyorlar yaşam alanları ellerinden alındı. Kaçamayan hayvanlar ne oldu. İnsan kadar zararlı canlı yok. Çayın suyundan ineğim içmiyor. Derelerden temiz doğal sular akıyordu. Su kaynaklarının olduğu yere cehennem çukurları su doldu. Termik olan suyu pompa ile aktarıyor, o akan suyu hayvanlar bile içmiyor. 15 yıl önce çayda alabalıklar varmış yöre halkı balık tutuyormuş. Çayın kıyısında canlı bile yok” ifadelerini kullandı.    ‘Devlet, jandarma ve santralde çalışan muhtarlar yanımızda değil’   Kesimin jandarma korumasıyla gerçekleştirdiği belirten Karadam Mahallesi’nde 60 yılı aşkın süredir yaşayan Şehime Çoban, direnişe köylerden ve çevre illerden daha fazla yurttaşın destek vermesi gerektiğini ifade etti. Şehime, “Jandarmaya bir şey diyemiyorsun. Bin tane jandarma girdi. Devlet kimsenin yanında yok. Devlet önceden kestirmezdi. Şimdi millet koruyor, devlet kesiyor. Devlet muhtar hepsi bitti. Muhtarlar arkamızda değil. Oysa köyünü koruması lazım ama şirketle birlikler demek ki. Çünkü muhtarlar da termikte çalışıyor” diye konuştu.    ‘Gençler para kazanmak için santralde çalışıyor ama santrale karşı’   Bazı gençlerin santralde çalıştığını belirten Şehime, “Ekmek davası için gidiyorlar. Çalışanlar kesime karşı olamazlar ama aslında karşılar. Burada parayla ne iş yapacaksın? Oysa kömürü yiyemezsin. Devlet milletin yanında olmalı, işi olmalı destekçi olmalı başka bir iş kursun. Sularımız kesilse ne yapacağız, dağlar kesilince nerden gelecek? Devlet bize yer de göstermiyor. Biz vatandaşıyız da devlet bunu düşünmüyor. Böyle olması iyi değil ama ne yapacaksın. Direnişçilere diyecek bir şey yok memleketlerinden buraya geldiler. Termik gelmesin, bu topraklar kurumasın istiyoruz. Tozun toprağın altında nasıl duracağız. Hastalık çoğaldı. Salça yapıp koyamazsın. Toz bizim üzerimize geliyor. Kim ister doğal yer varken böyle olmayı?” diye sordu.   ‘Santral geldiğinden beri köylüler parça parça köyü terk etti’ Kömür madeninin 4 tarlasını ele geçirdiğini ifade eden Karadam köyünden Şenay Yakar ise şunları dile getirdi: “Zeytinimizi silkerdim, bahçe yapardım. Ekin de bitti. Şimdi boşta kaldık. Ormanlar kesiliyor, önünde yatmış çama sarılmışken kimseyi dinlemediler. Zamanında ne büyükler ne küçükler ilgilenmemiş şimdi kesiyorlar. Çam köyü geçti, İkizköyü geçti. Bodrum’a kadar mı dayanacak? Engel olamıyoruz. Nice köyler vardı. Bu ocak geldi herkesin evi yıkıldı. Millet parça parça kendi başının çaresine baktı. Burada yeri kalmadı. Babamın 4 zeytinliği vardı tonlarca yağ çıkardı, bitti. Kendimiz aldığımızı alıyorduk gerisini satıyorduk. İhtiyaç olana olmayana veriyorduk. Buralar da giderse geçinemeyiz. Bodrum’da kızım oğlum var buradan geçiniyorlar. Orası çok pahalı. Burası olmasa orada neyle yetiştirecekler ayı?”    ‘Şehir hayatında yapamayız’   Termik santrallerin kurulmasından itibaren birçok tarlanın yok olduğunu belirten Karadam Mahallesi’nde oturan 76 yaşındaki Ayşe Özdemir, gidecek yerlerinin olmadığını belirterek “Bu yaştan sonra nereye gideriz biz? Bir ev alacak durumumuz yok. Orman dedik dinlemediler, devletin yerini kestiler ama bizim yerlerimize de göz diktiler. Ekinler artık yetişmiyor. Üç çocuğum var torunlarım var, buradan geçiniyoruz. Ama artık burada durulmaz kömürün tozundan. Meyveler kurudu. Parça parça gittiler buradan. Biz istemiyoruz termik ama benim dememle olacak değil. Biz buranın hayatına alışkınız, şehrin hayatında yapamayız” dedi.