Kurdistan'da HES ve barajlarla doğa talanı 2023-07-06 09:01:24     HABER MERKEZİ - Kürt düşmanlığı ve rant politikaları ile Kurdistan coğrafyasını yok etmeyi amaçlayan iktidar, bunun bir yöntemi olarak baraj ve HES’lere devam ediyor. Hem doğayı hem de kültürü, tarihi hedef alan bu yöntemler, göçleri de beraberinde getiriyor.   İktidarın 20 yılı aşkın süredir ortaya koyduğu politikaları, doğayı, toplumu değil, sermayedarı koruyup kolladığını gösteriyor. Özellikle Kurdistan ve Türkiye’nin doğasında ağır tahribatlar yaratan ve bu alanları ranta açan iktidarın sicili hayli kabarık. İktidarın Türkiye kentlerinde doğayı yok etme amacının başında rant gelirken, Kurdistan’da ise bu amaç yerini “güvenlikçi politikalara” bırakıyor. Yanan-yakılan, kesilen ormanlar, maden ocakları, barajlar, enerji santralleri, karakol-kalekollar ve daha birçok yöntemle doğa talanını gelenek haline getiren iktidarın, yakın dönem eserleri arasında sular altında kalan Heskîf, yok edilen Kazdağları bulunuyor. Yani doğayı, ekolojiyi hedef alan bu politikalarla hem yaşam hem de kültürel, tarihi miraslar hedef alınıyor. Bu politikaların şimdi gündemdeki hedefi ise Geliyê Godernê…   Barajlar canlılığı yok ediyor   Yapılan HES ve barajlar önce doğal dengeyi tehdit ediyor. Akarsu ve derelerde bulunan canlıların yok olması ve kaynak suları ile bitkilerin kurumasına sebep olan santraller ve barajların inşa süreci de çevre kirliliğinin artmasına neden oluyor. Tarımda kullanılan suyun HES nedeniyle kesilmesi sonucu tarım alanları yok oluyor. Yapılan barajlar sonucu buharlaşma nedeniyle topraktaki tuz oranı yükseliyor, bu da tarım arazilerinin yok olmasına neden oluyor. Tüm bunların yanında, bitki örtüsünün yok olması sonucu sel ve heyelan gibi doğa olaylarında artış da HES ve barajların sonuçları arasında yer alıyor.   İnsansızlaştırma politikaları   Kurdistan’ın doğasına yönelik özellikle köy ve ilçelerde 90’larda köy yakmalarıyla başlayan insansızlaştırma politikasının şimdi doğa talanı ile sürüyor. Barajlar, özel güvenlik bölgeleri, yangınlar, üretimin sınırlandırılması ve sınırlarda inşa edilen büyük duvarlar… Yine yüzbinlerce hektarlık alanların sularla kuşatılması hem hayvanlar hem insanlar için bu bölgeleri yaşanılmaz hale getiriyor. Bu politikalar karşısında topraklarını terk etmek istemeyenler kalmakta direnirken, kimileri de metropollere göç etmek zorunda bırakılıyor.   Öte yandan, Kurdistan coğrafyasında 1960’lı yıllarda barajlarla başlayan tahribat daha sonra santraller, maden ocakları ve ağaç katliamları ile hız kazandı. Doğayı yok etmeye dönük politikalar, başta kuraklık olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getirdi. Kurdistan’da yapılan ve birçok yaşam alanını yok eden kimi baraj ve hidroelektrik santrallere değineceğiz.   Bahane ‘güvenlik’   2009 yılından itibaren adına “güvenlik barajı” adı altında Colemêrg (Hakkari) ve Şirnex’te (Şırnak) 11 barajın yapımına başlandı. Bölgedeki insan varlığını azaltmak ve bölgeyi askerileştirmek için yapılması planlanan bu barajlar Devlet Su İşleri’nin (DSİ) 2007 yılı faaliyet raporunda da, “2007 yılında yatırım programına etüt-proje kapsamında sınır güvenliği sebebiyle alınan Su Şişirme Bentleri adı altında 11 adet barajın kati proje yapımı ihale edilmiştir” sözleriyle yer buldu.   Çıkarları uğruna bir tarih yok oluyor Yine barajlar nedeniyle birçok değerin sular altında ve tahrip edildiği yer Heskîf (Hasankeyf) ilçesi. Medeniyetin beşiği olarak bilinen Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya'nın kalesi Heskîf, çevresindeki 6 bine yakın mağara, önemli bir yerleşim yeri olduğunu da gösteriyor. 1950’li yıllarda konuşulmaya başlanan, 1954’te proje haline getirilen, 1982’de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında karar altına alınan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) 1997'de yatırım programına alındı. Bu projeye karşı yerelde ve finansal destek sunan şirketlerin yer aldığı Avrupa ülkelerinde protestolar gelişti. Bunun sonucunda 2002 yılında proje durduruldu. 2005’te proje tekrar gündeme girdi. 7 Şubat 2018 tarihinde de barajın açılışı gerçekleştirildi.   Benzeri bulunmayan türlerin sonu   Heskîf'te dinamitle kayaların yok edilmesi ve mağaraların doldurulmasına yönelik Doğal Yaşamı Koruma Derneği  (DHKD) raporunda, Ilısu Barajı Projesi’nin Heskîf gibi yüzlerce yerleşimi de etkilediği, baraj suyu altında kalmasından dolayı bazı hayvan ve bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle birlikte kitlesel balık ölümleri, iklimde yumuşama ve doğal yaşamda değişim gibi birçok ekolojik ve çevresel etkilerin de açığa çıkacağı vurgulandı. Raporda ayrıca arkeolojik araştırmaların yeterli düzeyde yapılamayacak olması nedeniyle tarihi bazı bilgilerin karanlıkta kalacağı uyarısında bulunuldu. Meydana gelecek iç göçler ve bunların yol açacağı sosyo-ekonomik problemlere de dikkat çekilen raporda, "Ilısu Baraj Projesi kültürel, ekolojik, sosyal, psikolojik yıkımlara sebep olacaktır" denildi.   Fırat suyu da çıkarlar karşılığında kullanıldı   Başlangıç noktası Agirî (Ağrı)  Giyadîn (Diyadin) olan ve Erzirom (Erzurum) Dumludağ'da devam eden Karasu nehri olan Fırat Nehri’nin suyu, Türkiye tarafından 2017’den bu yana sistematik olarak Kuzey ve Doğu Suriye’yi susuz bırakmak amacıyla tutuluyor. 2020’den bu yana ise saniyede 500 metre küp suyun gelmesi gerekirken, Türkiye bu suyun sadece 200 metre küpünü bırakıyor ve bu suyun yüzde 60'ı da Irak topraklarına geçiyor. 28 Ocak 2021’den beri ise Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde Fırat Suyu'nun yüzde 60’ını kesmiş durumda.   Wan Gölü havzası yok ediliyor   Wan Gölü havzasında Wan, Erçek, Nemrut, Nazik, Arin ve Akgöl gibi toplam 17 adet göl bulunuyor. Aynı zamanda bunlardan en büyüğü olan Wan Gölü’nü onlarca büyük ve küçük akarsudan besleniyor. Özellikle Karasu, Bendimahi, Deliçay, Engil, Zilan, Güzeldere, Memedik ve Karmış çayları en önemli akarsulardır. Çok zengin bir canlı popülasyonuna sahip olan Wan Gölü havzasında, onlarca HES ve baraj bulunuyor.   İnci Kefali tehlikede   Wan Gölü ve Erçek Gölü’nü besleyen Zilan, Bendimahi, Deliçay, Engil, Güzeldere, Memedik akarsuları, İnci Kefali balığını üreme alanlarını oluşturuyor. Bu akarsular üzerinde yapılan onlarca HES ve barajlar nedeniyle İnci Kefali ile onlarca endemik hayvan ve bitkinin geleceğini tehlikeye atıyor. Erciş ilçesinde, Deliçay Deresi üzerinde kurulan kaz çiftliği nedeniyle İnci Kefali büyük bir tehdit altında.   Kalan tek şey minare!   Riha’nın (Urfa) Xelfetî ilçesine bağlı Bilesur (Savaşan) köyü, Eski Xelfetî’de olduğu gibi 2000 yılında Birecik Barajı’nın inşa edilmesiyle sular altında kaldı. Sular altında kalmış olan camisinin, suyun üstünde kalan minaresiyle bilinen köy, sular altında kalmadan önce Fırat Nehri karşısında kurulmuş bir köydür. Taş evleri ile bilinen köyden tek kalan ise köyün sular altında kalan camisinin minaresi.   Lidar Höyük Lidar Höyük, Riha’nın kuzeybatısında, Hewag (Bozova) ilçesinin 23 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Atatürk Baraj Gölü suları altında kalan Lidar köyünün kısmen güneybatısında bulunan höyük, bölgenin en önemli ve büyük höyüklerinden biridir. Höyük, su altında kalmadan önce 200 x 240 metrelik bir tepeydi. Fırat üzerinde Gritille Höyük ve Samîsat Höyük'e yakınlığıyla kervan ve ticaret hattı üzerinde bulunan Lidar Höyük, önemli bir yerleşim yeriydi. Höyük, Aşağı Fırat Havzası Yüzey Araştırması Projesi kapsamındaki çalışmalar sırasında 1979 yılında tespit edildi. Aynı yıl başlayan kazılar, Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi ve Heidelberg Üniversitesi adına Prof. Dr. Harald Hauptmann başkanlığında, höyüğün Atatürk Baraj Gölü altında kalacağı 1987 yılına kadar sürdürüldü. Kazı sonuçlarına göre höyük Erken Tunç Çağı ortalarından Orta Çağ, MS. 13’üncü yüzyıla kadar kesintisiz olarak iskan edildi. Ancak bu kazıyla ilgili olarak Kazı Sonuçları Toplantıları'nda sunulmuş bir bildiri yok.   Semsûr Tille Höyük   Semsûr’daki (Adıyaman) Tille Höyük, Karakaya Barajı su toplama alanında kalacak arkeolojik değerleri bulmak amacıyla yapılan yüzey çalışmaları sırasında 1977 yılında bulundu. 1979 yılında çalışmalarına başlanan höyükte Roma dönemine ait kaya mezarlıklar da bulunuyor. Kolik (Kahta) ilçesi Eskitoz köyünün doğusundaki Fırat Nehri vadisinin yamaçları boyunca kayalara oyulmuş pek çok mezar Atatürk Barajı suları altında kaldı.   Amed Gêl   Amed’in inanç ve kültür turizminin merkezlerinden olan Gêl (Eğil) ilçesi, pek çok kral ve peygamberin mezarına, tarihi yapılara, mağaralara ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. 1986 yılında başlanan ve 30 Aralık 1997’de bitirilen Dicle Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Asurlara ait yerlerin sular altında kalmasına neden oldu. Baraj altındaki “batık kent” olarak bilinen ve mağara evleri, gizli geçitler, hamam, kral mezarlarının yanı sıra çok sayıda insan eli ile kazılmış mağaraların bulunduğu bölgeye, dönem dönem dalışlar da yapılıyor.   Öte yandan 13 Aralık 2018'de biriken fazla suyun tahliyesi için açılan baraj kapaklarından birinin kopması nedeniyle nehir yatağı boyunca konumlanmış yerleşim yerlerini su bastı.   Geliye Godernê   Amed’in Pasûr (Kulp), Farqîn (Silvan), Licê ve Hezro ilçe sınırları içinde yapımı devam eden ve büyük çoğunluğu bitmiş olan Silvan Barajı nedeniyle Süryani, Ermeni ve Kürtlere ait tarihi alanlar ile doğa harikaları sular altında kalacak. GAP kapsamında 2009 yılında planlanmış olan Silvan Barajı’nın yapımına 2010 yılında başlanmıştı. Yapımının tamamlanması ile sular altında kalacak doğa harikalarının biri de Geliyê Godernê. Hem çevre illerden hem de farklı bölgelerden her tatil sezonunda ziyaretçi akınına uğrayan Geliye Godernê’nin yanında binlerce hektarlık tarım arazisi de sular altında kalacak.   Bir yanda baraj bir yanda ağaç katliamı   Barajın inşası biterken, diğer yandan sular altında kalacak yerlerde ağaç katliamı da yaşanıyor. Bölgeyi aynı zamanda rant alanına çeviren iktidarın “güvenlik” iddiasıyla inşasının yolunu açtığı baraj, vadi ile birlikte birçok köyü de sular altında bırakacak.