Eko-kırıma karşı direniş: Teslim alamazlar! 2023-06-22 09:02:32     Elfazi Toral   İSTANBUL - İktidarın kazma vurmadığı tek bir yer bırakmadığını vurgulayan ekoloji aktivisti Şahinder Bayram, “Siyasi iktidar ülkemizde Kürt halkının kendi özgürlük mücadelesini baltalamak için ‘güvenlik’ gerekçesiyle ağaç kıyımını dayatıyor. Algı yaratarak sürekli bir düşman politikası yaratma çabasında. Bununla birlikte de ekolojik yıkımı gerçekleştiriyor. Ne kadar güçlü olursa olsun, bizleri teslim alamaz” sözleriyle eko-kırım politikalarına karşı duracaklarının altını çizdi.    İktidarın başta Kurdistan olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında sürdürdüğü ekolojik kırım ve talan politikaları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Halklara karşı var olan düşmanlığını ekolojiyle katmerleştiren AKP-MHP iktidarı, rant odaklı politikalarıyla doğayı yok ediyor. Kurdistan ve Türkiye’nin birçok bölgesi, ekolojik yıkımla birlikte doğa ve hayvan talanıyla da karşı karşıya kalmış durumda. Neredeyse her gün onlarca ormanda şüpheli şekilde yangınlar çıkıyor, nükleer santraller, maden ocakları, barajlarda Hidroelektrik Santralleri (HES) kuruluyor, ihalelerle avlanmalar meşrulaştırılıyor.    Cudî’den İkizdere’ye direniş her yerde!   Ekolojik kırım politikalarıyla Kurdistan’da son birkaç yılda milyonlarca ağaç kesilerek çalındı, yok edildi. Bu politikanın bir boyutu Kurdistan coğrafyasını talan etmek iken yok etmek iken bir boyutu da Kürt halkını göçe zorlamak. İktidarın Kurdistan ve Türkiye’de topyekün sürdürdüğü bu talan politikalarına karşı ise hem ekolojistler hem de başta Kürt halkı olmak üzere halklar, büyük bir mücadele ve direniş sergiliyor. Son örneklerinden biri de 17 Eylül 2022’de Cudî Yürüyüşü olmuştu. Kurdistan’ın yanı sıra Türkiye’nin de büyük bir yanından çok sayıda kişinin katıldığı yürüyüşte, Ege’den Karadeniz’e, İç Anadolu’dan Akdeniz ve Marmara’ya kadar yüzlerce ekolojist, hak savunucusu, demokratik kitle ve emek örgütü, hukukçular, siyasetçiler, gençler, kadınlar ve her kesimden binlerce kişi tek ses olup AKP-MHP iktidarının eko-kırım politikalarına son vermesi için büyük bir direniş göstermişti.   Ekoloji mücadelesinde yer alan isimlerden, Ekoloji Örgütlerinde İklim Adaleti Koalisyonu’ndan aktivist Şahinder Bayram değerlendirmelerde bulundu.    İnsan eliyle sürdürülen doğa katliamı…   Yaşamın olmazsa olmaz parçalarından biri olan doğa ile birlikte tüm canlıların yaşamının talan edildiğine dikkat çeken Şahinder, “Doğayı yok edenler kendi sonunu da getiriyor. Doğa kıyımına ses çıkarmayanlar aslında kendi intiharlarını gerçekleştiriyor” dedi. Şahinder, “Doğa katliamını gerçekleştirenler kimlerdir? Şu an içinde bulunduğumuz neoliberal politikalarla varlığını devam ettiren vahşi kapitalizmdir. Aynı zamanda orman ve içindeki tüm canlıların eko-kırıma uğratılması tamamen içinde bulunduğumuz vahşi kapitalizm koşullarıdır” sözleriyle kırımın insan eliyle gerçekleştirildiğine dikkat çekti.   Amaç zorunlu göç ve ücretli kölelik   Kapitalist sistemin kendini var etmek için doğaya saldırdığını söyleyen Şahinder, “Kapitalist sistem ‘böl, parçala, yönet’ ve işi bitince de yok etme üzerinde kurulu üretimi değil, tüketimi baz alan bir yönetim şeklidir. Kırsal alanlardaki ağaç kıyımını genel olarak orman kıyımından farklı tutamayız. Yani kazma vurulmadık tek bir yer kalmamıştır. Kırsal alanlarda şu an mevcut yaşam içerisinde siyasi iktidar bunu kendisine göre çıkış yolu olarak değerlendiriyor. Amaç, kırsal alanlarda yaşayan toplumun nüfusunu gittikçe azaltmak, bu nüfusu zorunlu göçe zorlamak, şehirlere tıkamak. Ve kendi projeleri içerisinde de düşük ücretli köle yapmak. Kapitalizm bir işi yaparken bir taşta iki kuş vurmayı hedefliyor” değerlendirmesini yaptı.   Kürt halkının mücadelesine karşı düşman politikası…   Kürt halkının verdiği kesintisiz mücadeleyi hatırlatan Şahinder, şunları belirtti: “Siyasi iktidar ülkemizde Kürt halkının kendi özgürlük mücadelesini baltalamak için ‘güvenlik’ gerekçesiyle ağaç kıyımını dayatıyor. Sanki orada büyük bir halk savaşı veriliyor ya da oradaki halklar devlete karşıymış gibi bir algı yaratarak sürekli bir düşman politikası yaratma çabasında. Bununla birlikte de ekolojik yıkımı gerçekleştiriyor. Gayet iyi biliyor, Kürt halkının devlete karşı açtığı bir mücadele yok. Sadece normal, demokratik halk talepleri ve düzlemi var.” Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi Kurdistan’da da demokratik haklara dair basın açıklamalarının yapıldığı ve mücadele verildiğini söyleyen Şahinder, “Bunu bir bütünen görmemiz gerekiyor. Fakat siyasi iktidar bunu farklı bir algı yaratarak topluma dayor. Ve doğamızı talan ederek sermaye şirketlerine peşkeş çekiyor” ifadeleriyle iktidarın Kurdistan’daki özel savaş politikalarına işaret etti.   Devletin toplumu doğadan koparma amacı   “Doğanın yaşamımızdaki önemini kavramamız gerekiyor” vurgusu yapan Şahinder, “İnsanların doğayı yok oluş şeklinde değil de kendisine daha faydalı, gelecek nesillere daha iyi bir gelecek ve birlikte iyi bir yaşam içerisinde olabilmelidir. Doğaya zarar vermek, kesmek, talan etmek dünyadaki bütün türlerin soykırımı anlamına geliyor” dedi. Ekolojik yıkımın yalnızca doğadaki ağaçların kesilmesi olmadığını belirten Şahinder, “Doğanın yeryüzü ve yerüstü zenginlikleri var. Kapitalizmin amacı tüketim olduğu için o tüketimi de hoyratça kullanarak ‘böl parçala yönet’ politikası adı altında kendini var etmek için devam ettiriyor. Bütün sistem doğanın yıkımı, parçalanması üzerine kurulmuş” şeklinde konuştu. Ekolojik yıkımların özellikle kırsal alanlarda olmasının nedenini, bölgede yaşayan insanları göçe zorlamak olduğu şeklinde yorumlayan Şahinder, “O insanları göçe zorlamadan önce kendi doğalarından koparmak isteniyor. Doğa ile iç içe, doğayı çok iyi tanıyan ve üretimi ne zaman nerede yapacağını iyi bilen kişilerdir. Yani o toplumu doğadan uzaklaştırarak birbirine yabanlaştırıyor. Devlet tamamen kendi çıkarsal politikası doğrultusunda kendi ideolojisine hapsetmek istiyor” diye belirtti.   Örgütlü mücadele vurgusu: Teslim alamazlar!   İktidarın politikaları karşısında örgütlü mücadeleyi büyütme çağrısında bulunan Şahinder, “Bizler haklarımızın bilincine vardığımız müddetçe karşımızda ne kadar güçlü olursa olsun, bizleri teslim alamaz. O yüzden yaşamın ve hakların bilincinde örgütlenir, güçlenirsek farkındalığımızı arttırmış oluruz” dedi.