Sistematikleşen orman yangınları: Söndürülmesini engellemek tercih edildi 2021-08-18 09:03:16     Sema Çağlak   DİYARBAKIR - Sistematikleşen orman yangınları ve müdahale edilmemesini değerlendiren Polen Ekoloji aktivisti ve Çevre Mühendisi Sultan Gülsün, “Ormanların korunmaması, kurumlarca müdahale edilmemesi ve halkın müdahalesinin engellenmesi temiz çevrede yaşam hakkının açık bir şekilde ihlalidir” dedi.   İklim krizinin derinleştiği ve neredeyse her gün bilim insanlarının çağrılarına rağmen, insan eliyle gerçekleşen orman yangınlarıyla beraber canlı yaşamı yok edilmeye devam ediliyor. Hem bölge kentlerinde hem de kıyı kentlerinde yaşanan orman yangınlarının söndürülmemesinin yanı sıra yurttaşların da söndürmek isterken engellenmesi ise felakete yol açmasına neden oluyor.   Ekolojistler, orman yangınlarının canlı yaşamına verdiği zarara dikkat çekerek, ilerleyen süreçlerde bunun daha büyük sorunlara neden olacağı söylense de herhangi bir önlem alınmıyor.   Polen Ekoloji aktivisti ve Çevre Mühendisi Sultan Gülsün de yaşanan ve yaşanacak olan sorunlara dikkat çekti.   ‘Yangına müdahale edilmeme tercih edildi’   Ormanları tehdit eden unsurların başında yangınların geldiğini kaydeden Sultan, ormanların yaklaşık yüzde 60’ına tekabül eden 12 buçuk milyon hektarlık bölümü, yangınlara karşı 1’inci derecede hassas bölgelerde yer aldığını belirtti. 1990’larda birçok bölgede orman yangınlarının patlak verdiğini kaydeden Sultan, “Bu yangınlardan sonra kamuoyu ve uluslararası dikkati orman yangınlarının doğal olmayan nedenlerle çıktığına odakladı. Kritik bir ekosistem süreci olan orman yangınları, doğal veya doğal olmayan nedenlerle ateşleme kaynağına sahip bir olgudur. Doğal olmayan ateşlemeler örneğin askeri operasyonlar için ‘orman yakma’ doğru fiil biçimi olacaktır.  FAO’da bazı ülkelerde orman yangınlarına ilişkin ulusal veriler mevcut olmasına rağmen, bunların oluşumu ve kapsamına ilişkin bilgilerin olmadığını ve çevresel etkilerinin belirlenemediğini açıkladı. Orman yakma üzerine politika izleyen devletler yangının altında yatan nedenlere değinmek yerine yangına müdahale etmemeyi tercih edebildi” dedi.   ‘Orman yangınları her yıl tekrarlanıyor’   Sistematik bir şekilde yangınların devam ettiğine dikkat çeken Sultan, özellikle Diyarbakır, Şırnak ve Dersim gibi kentlerde yangınların her yıl tekrarlandığını gözlemlediklerini kaydetti. Sultan, “Operasyonlarda ekolojik olarak son derece hassas olan ormanların yakılıyor olması biyoçeşitlilik açısından son derece risk barındırmaktadır. İsyanlardan sonra sıklıkla başvurulan orman yakmalar, arazi kullanımı ihtilaflarından olan ‘güvenlik bölgesi’ ilan edilen yerlerde yapılıyor. Bu konumlara gitmeye, yangınları söndürmeye çalışan doğa ve yaşam savunucuları engelleniyor” sözlerini kullandı.   ‘Kuraklığın olduğu bölgelerde yangınlar tehlikeli boyuta taşınır’   Orman yangınlarındaki önemli noktalardan birinin su talebi olduğunu dile getiren Sultan, kuraklık durumunda su temini zaten sorunlu olduğunu, kuraklığın alışılmadık derecede yüksek sıcaklıklarda yoğunlaşmaya neden olduğunu ifade etti. Düşük yağışın ısı akışının azalmasına neden olduğunu kaydeden Sultan, kuru topraklara ve büyük ölçekli ağaç ölümlerine neden olabileceğini belirtti. Sultan, “Bu koşullar hızla yayılan, daha şiddetli yanan ve bastırılması zor olan orman yangınları için potansiyel yaratır. Yakılan ormanların Kürdistan coğrafyasında kuraklığın giderek artmasıyla var olan etkisini arttırdığı; daha fazla yangın yoğunluğuna, şiddetine ve sıklığına eriştiği de görülür çünkü kuraklık koşulları tutuşma olasılığını ve yangının yayılma hızını arttırır. Bir ormanın kaybıyla birlikte su tutma işlevi ve su kütlesi üzerindeki dengeleyici etkisi de ortadan kalkar. Bunun yerine su, yanmış yüzeylerden hızla akar ve toprağı ana kayaya kadar aşındırabilir. Bölgedeki su kütleleri kirletici faktörlerin taşınmasıyla kirlenmekle de karşı karşıya kalabilir” şeklinde konuştu.   ‘Orman yangınları doğa için ciddi bir tehdittir’    "Orman yangınları çok şiddetli olduğunda veya yanlış yerde, olağandışı bir zamanda veya çok sık meydana geldiğinde, ekosistemin insan/devlet müdahalesiyle bozulduğuna dair kesin bir işarettir” diyen Sultan, “Bu durumlarda orman yangınları doğa için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Küresel olarak orman yangınlarının yalnızca yaklaşık yüzde 4'ü yıldırım gibi doğal nedene sahipken diğer tüm durumlarda doğrudan ve kasten yangınlardan ekolojik yıkım zihniyeti sorumludur. Ayrıca çoğu zaman ormanlar bir yangının etkilerinden kendi başlarına yenilenemezler. Yanmış alanlar ve onunla birlikte içinde yaşayan bitki ve hayvanlarla birlikte tüm ekosistem geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybolur. Küresel tür çeşitliliğini korumak için kritik olan tüm ekolojik bölgelerin yüzeyinin yüzde 84'ü, değişen yangın yoğunlukları ve sıklıkları nedeniyle tehdit altında ve bu da ekosistemdeki dengenin bozulması için yüksek bir orandır” ifadelerini kullandı.   ‘Oluşan kül besin maddelerini yok eder’   Yangınların yol açtığı orman kaybına değinen Sultan, “Milyonlarca ton karbondioksit salımı gerçekleşir. İklim anomalileriyle beraber yangına karşı savunmasızlık da artar. Oluşan kül, besin maddelerinin çoğunu yok eder ve toprağı aşındırır” diye ekledi.   ‘Bilim dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir’   Sultan son olarak şöyle konuştu: “İkim kriziyle birlikte sayıları azalmış olan arıların bulunduğu bölgelerde yakılan ormanlar aynı zamanda köylülerin bal üretmesi ve hayvanların doğadaki serbest dolaşımını da olumsuz etkiliyor. Yangınlar köylülerin yaşam alanlarını etkilediği gibi geçim kaynaklarını da tüketiyor. Orman yangınlarının sera gazı salımına  ve hava kirliliğine neden olduğu bilinmelidir. Bilim dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir. Ormanların korunmaması, kurumlarca müdahale edilmemesi ve halkın müdahalesinin engellenmesi temiz çevrede yaşam hakkının açık bir şekilde ihlalidir.”