Dersim halkı ormanlarını devletten korumaya devam ediyor! 2021-05-18 09:05:03     Gülistan Azak   DERSİM - Orman yangınlarının bölgede sürdürülen “insansızlaştırma politikası”nın parçası olduğuna dikkat çeken MÇD Yönetim Kurulu üyesi Sevil Doğan, ormanlarını devletten korumaya çalıştıklarını söyleyerek, yangına müdahale etmek yerine seyreden yetkilileri istifaya çağırdı.   Dersim’in Hozat ilçesine bağlı Amutka, Dereköy, Koçeri bölgelerinde 9 Mayıs günü başlatılan askeri operasyonun ardından ormanlık alanda çıkan yangın sürüyor. Yangının söndürülmesi için herhangi bir müdahalede bulunulmazken, tepkiler her geçen gün büyüyor.   Konuya dair, tepkilerin ardından açıklama yapan Orman Genel Müdürlüğü “haberlerin asılsız” olduğunu iddia etti. Tunceli Valiliği de 13 Mayıs’ta yaptığı açıklamada orman yangınlarının olmadığını belirtse de, bölgede 9 gündür süren orman yangınlarının yer yer devam ettiği görülüyor.   Munzur Çevre Derneği (MÇD) Yönetim Kurulu Üyesi Sevil Doğan yangınlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.     ‘İnsansızlaştırma politikasıdır’   Yangının bölgede gerçekleştirilen askeri operasyon sonucu başladığına dikkat çeken Sevil,  amacın insansızlaştırma politikası olduğunu kaydetti.  Sevil,  “Dersim bölgesinde yaşayan ve o coğrafyaya hakim olanlar da bilir ki orman yangınları bugünün meselesi değildir. Dersim’in dağına taşına, toprağına ve insanına yönelik gerçekleştirilen saldırılar 1937-38’e dayanmaktadır. Dersim’in insansızlaştırılması için gerçekleştirilen saldırılardan sadece bir tanesidir orman yangınları. 1994’teki köy boşaltmaları, gıda ambargosu, zorunlu göçler yerini günümüzde ‘askeri yasaklı bölgelere’ bırakarak farklı bir boyuta evrilmiştir. Dersim bölgesinde bulunan köylülerin geçim kaynağı yaylalardır. Ve bu köylerin çok azı yaylalarına çıkarak geçim kaynağını oluşturan hayvancılık yapabiliyor. Tüm bunlar tesadüf ya da sıradan ‘olaylar’ değildir. Devletin dünden bugüne sistemli biçimde uygulamaya koyduğu bir insansızlaştırma politikasıdır. Özcesi orman yangınları politiktir” dedi.   ‘Derhal istifa etmelidirler’   Sevil, yetkililerin orman yangınlarına müdahale etmeyişinin nedenlerine ilişkin ise şunları kaydetti: “Bırakalım müdahale etmeyi, yangının varlığını dahi kabul etmediler. Yetkililere yereldeki kurum ve kişilerin yanı sıra bizler basın ve sosyal medya üzerinden çağrılarda bulunduk. Ancak yetkililerden yangın haberlerine ve söndürme çağrılarına dair gelen tek açıklama ‘yangın haberlerinin asılsız olduğu’ yönünde oldu.  Munzur Çevre Derneği olarak Twitter üzerinden ‘#DersimYanıyorSesVer’ tagı oluşturarak bölgenin sahiplenilmesini istedik.    ‘Görevli olan yetkililerin izlemesi kabul edilemez’   Bu tagın birinci sıraya yükselmesi üzerine Orman Genel Müdürlüğü, ‘Bunlar doğru değil, kara propaganda’ açıklaması ile dayanışma ve sahiplenmeyi boşa çıkarmaya, altını oymaya çalıştı. Tunceli Valiliği de Orman Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına paralel bir açıklama yaparak yangın gerçeğini yalanladı ve üstünü kapatmaya çalıştı. Oysa basın ve sosyal medyada yer alan paylaşımlar, 9 Mayıs’ta alanın bombalanmasının ardından çıkan ve bölge halkı tarafından gündelik ve anlık olarak çekilen görüntülerden oluşmaktadır. Bizler olmayan bir şeyin varlığını asla iddia edemeyiz. O tavır bize ait olamaz-hiçbir zaman da olmamıştır. Gerçeği kamuoyundan gizleyerek yaşam alanlarını savunan halka yasak koyan, engelleyen yetkililerin yönetim anlayışıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun ormanda yangın çıkarmak kadar söndürmemek de suçtur. Hatta devletin yangını söndürmekle görevli olan yetkililerin izlemesi kabul edilemez bir suçtur ve derhal istifa etmelidirler.”   ‘Hayvanların yaşam alanları dağıtılmakta’   Orman familyasının yok olmakla yüz yüze bırakıldığını vurgulayan Sevil, doğanın ve ormanların sahibinin olduğunu ve ormanların yaban hayatına, doğada yaşayan canlılara ev sahipliği yaptığına işaret etti. Sevil, “Bizler ihtiyaçlarımızdan fazlasına el sürmeyerek doğayla ve gerçek sahipleriyle uyum içerisinde yaşamak istiyoruz. Halkın doğayı ve ormanları aşırılığa kaçarak talan etmesi, canlı yaşam alanlarını yok etmesi neredeyse ihtimal dışıdır. Hal böyleyken doğaya ve ormanlara egemenlik kurmak isteyenler talanın, ormanlarla birlikte canlı yaşamın yok edilmesinin koçbaşıdır. Dersim’de yakılan sadece ormanlar değil, yaşamdır. Yaban hayatıdır!  Doğanın, ormanın, yaban hayatının üzerinde sürekli olarak iktidar kurulmaya çalışılmaktadır. Bizler doğanın türlü nedenlerle talan edilmesine, sömürüye açılmasına karşı çıkarken doğada yaşayan hayvanların halkların yaşam alanlarını da korumuş oluyoruz. Dağ keçilerinin ve diğer hayvanların avcılık adı altında katledilmesine orman yakılmasına olduğu gibi karşı koyuyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Örgütlü karşı koymaktan başka yol yoktur’   Sevil, halkın doğaya, ormanlara, yaban hayatına ve yaşam alanlarına yönelen her türlü saldırıya örgütlü karşı koyuş içinde olmasını istediklerinin altını çizerek, Dersim gibi bir coğrafyada zulmün nefes aldırmadan halkın ve doğanın üzerine çökmeye çalıştığını kaydetti. Buna karşı örgütlü karşı koymaktan başka bir yol olmadığına değinen Sevil, “İçinde bulunduğumuz yaz ayları boyunca Dersim’in doğası, ormanları talanın ve yangınların hedefi olacaktır. Yaşanacak orman yangınlarına karşı duyarlılığımızı en üst seviyeye çıkarmalıyız. İkizdere direnişinin içinden söylenen bir sözü hatırlatmak yerinde olacaktır. Devletin, eskiden orman bekçileriyle ormanı, ağacı koruduğunu söylemişlerdi. İkizdere’de başlayan talanla artık ormanı devletten korumak zorunda kaldıklarını da söylediklerinin peşine eklemişlerdi. Dersim halkı biliyor ki, biz hep ormanımızı devletten korumak zorunda kaldık. Öyle yapmaya da devam edeceğiz” sözlerine yer verdi.   ‘Ormanlarımızı yakmaktan vazgeçin’   Sevil son olarak şu çağrıda bulundu: “Yetkililere de çağrımız şu ki, ormanlarımızı yakmaktan vazgeçin. Bu halkımızın tanıklığında gizlenmeyecek bir gerçektir. Üzeri neyle örtülmeye çalışılırsa çalışılsın bu böyledir. Hal böyleyken tek görevi ormanları korumak ve geliştirmek olan Orman İşletmeleri Müdürlüğü’ne görevini hatırlatmaktan başka çağrı yapmak yersizdir.”