‘Balık ölümleri etkin denetimlerle engellenebilir’ 2021-05-10 09:01:01   Sema Çağlak   DİYARBAKIR - Yaşanan balık ölümleri ve akarsuların, su canlıları için yaşanmaz hale gelmesine ilişkin konuşan ÇMO Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Fatma Akgün, “Bu duruma ilişkin en net çözüm denetim mekanizmalarının doğru işletilmesi” dedi.   Doğayı talan politikalarının sonucu canlı yaşamının yok olması, ekolojik dengenin geri dönülmez şekilde bozulması oluyor. Diyarbakır’da da doğayı gözetmeyen bu politikaların sonucunda canlı ölümleri meydana geliyor. Bunun bir örneği de Silvan ilçesinde yaşandı. 6 Mayıs’ta ilçeye bağlı Alibey (Mîrelîyan) Mahallesi’nde bulunan dere yatağında, tarım ilaçlarının kullanılması sonucu on binlerce balığın hayatını kaybettiği ortaya çıktı.   Geçtiğimiz yıl Diyarbakır Barosu Kent ve Çevre Komisyonu, baraj kapaklarının kapatılması nedeniyle yaşanan balık ölümlerine ilişkin suç duyurusunda bulunmuş, fakat suç duyurusuna ilişkin herhangi bir gelişme yaşanmamıştı.   Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Fatma Akgün, doğaya verilen zararı değerlendirirken, buna karşı duyarlılık çağrısında bulundu.   ‘Etkenlerden biri barajların yapımı’   Yaşanan balık ölümlerinin merkezinde doğa katliamı olduğunu söyleyen Fatma, bölgede yapılan barajların en büyük etken olduğunu belirtti. Fatma, suyun tutulmasıyla nehir ve akarsularda su seviyelerinin düşmesi ve buna bağlı olarak sudaki oksijen miktarının ve akışın azaldığını ifade ederken, “Bölgede yoğun bir şekilde yapılan zirai ilaçlamanın yer altı suları ve dolayısıyla yakın yerlerde bulunan nehirlere karışması kimyasal kirlilik oluşturuyor. Dicle nehri ve diğer su kaynakları boyunca buralarda bulunan yakın ocaklar, madenler, beton santraller, endüstriyel tesislerden yapılan deşarjlar bu nedenlerin hepsi balık ölümlerine neden olmaktadır. Dolayısıyla canlıların yaşam alanlarına müdahale, doğanın dengesinin bozulmasına ve doğada yaşayan tüm canlıların yaşam döngüsünün etkilenmesine sebep olmuş sonuçta da maalesef böyle vicdanları sızlatan bir olay meydana gelmiştir” dedi.   ‘Canlıların solungaçlarını tıkayıp ölümüne neden olur’   Fatma, hidroelektrik santraller (HES) ve baraj gibi yapıların canlıların yaşam dengesini olumsuz etkilediğine dikkat çekti. HES ve barajların yatak boyunca su seviyesinde ciddi azalmaya sebep olduğunu kaydeden Fatma, “Bu da orada yaşayan ekosistemin ciddi anlamda zarara uğramasına yol açmaktadır. Örnek vermek gerekirse özellikle baraj gövdesi sonrasında hat boyunca su akış hızı durağanlaşır, su yüksekliği azalır ve su yatağı çekilir ve bir de mevsimsel koşullar itibarıyla yağış miktarı da azalırsa sudaki oksijen oranı düşer ve maalesef canlılarının ölümü gerçekleşir. Bir diğer örnek ise olası bir hortumda ve pompalarda küçük çatlak, yırtık sonucu suya karışan beton da ciddi oranda su canlılarının solungaçlarını tıkayarak boğulmalarına neden olabilir. Kısaca bu yapıları hem inşa hem de işletme süreçleri canlı hayatı için önemli riskler taşımaktadır” şeklinde konuştu.   ‘İlaç kalıntıları sudan uzak olmalıdır’   Kum ocakları, fabrikalar, petrol rafinerilerinin de suyu kirlettiğine değinen Fatma, “Son süreçte endüstriyel tarım başta olmak üzere, tarımsal ilaçlamanın yapılması, suya karışması da kirliliğe neden oluyor. Özellikle denetim eksiklikleri sonucunda yaşanan olumsuzluklardan da bahsedebiliriz. İlgili idareler tarafından yeteri kadar denetim mekanizması işletilirse kum ocakçılığı faaliyetinde canlı hayatını riske edecek durumların önüne geçilmiş olur. Fabrika, tesis benzeri faaliyetlerden kaynaklanan atık suların arıtılmadan nehre verilmesi canlı yaşamına olsun, toprak kalitesine olsun etki etmektedir. Tarımsal zirai ilaçlamalar hususunda ise ilaç miktarı fazla verilecek olursa sudaki amonyum ve sülfat değerleri istenilen değerlerin dışına çıkar. Yine tüm bu etkilerin minimize edilmesi gereklidir. Hem kullanılan ilaç miktarının az düzeyde olması önem arz etmekte, hem de ilaç kalıntıları akarsulardan uzak tutulmalıdır. Tüm olumsuz etkiler denetimler ve yaptırımlar ile engellenebilir ve bunun yanında çevresel anlamda bilinçlenmekte önem arz etmektedir” sözlerine yer verdi.   ‘En net çözüm, doğru denetim mekanizmasıdır’   Fatma, yaşananlara ilişkin çalışmalarının olduğuna vurgu yaparken, şunları dile getirdi: “Yönetim kurulu olarak bu konuda detaylı bir çalışma yapıp kamuoyu duyarlılığının ve ilgili kurumlarda hassasiyetin sağlanması için girişimlerimizin olması gerekliliği hususunda ortaklaşma sağladık. Yerinde inceleme, içinde bulunduğumuz şartlardan ötürü bayram sonrası en kısa sürede bir çalışma planlamaktayız. Bu duruma ilişkin en net çözüm denetim mekanizmalarının doğru işletilmesi ve artık yaşam alanlarımızı farklı siyasi amaçlar uğruna feda etmemeliyiz. Geleceğimizi yok etmemeliyiz. Biz meslek odası olarak vicdani boyutta muhakeme ederek gerekli tüm adımları atacağımızı belirtebiliriz. Ancak bu sorunun çözümü derseniz temel çözüm; doğanın katli, ekolojinin kıyımı derhal son bulmalıdır.”   ‘İlgili kurumları göreve çağırıyoruz’   Balık ölümlerinin olduğu bölgelerden su numunelerinin alınmasının gerekliliğine işaret eden Fatma, ayrıca can suyunun sürekliliği ve yeterli seviyede olması için kontrollerin ve denetimlerin sıklaştırılması, ayrıca tarımsal ilaç kalıntılarının sulara atılmaması gerektiğinin altını çizdi. Fatma, “En azından haftanın belirli günlerinde hat boyu belirli noktalardan su yüksekliği, su debisi ve çözünmüş oksijen miktarı ölçülüp sonuca göre önlem ve tedbir alternatifleri geliştirilebilir. Biz ÇMO Diyarbakır Şubesi olarak ilgili tüm kurumları ve idareleri göreve çağırıyor ve tüm kamuoyuna da hassasiyet çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.