‘Zehirlenme sorunları önlenemeyecek, pek çok canlı yok olacak’ 2019-08-07 09:01:43   ANKARA - Kaz Dağları’nda yapılması planlanan maden ocağının geri dönüşü olmayan yok oluşlara sebep olacağını belirten Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, “İnternet başında imza atmamız çözüm değil. Yaşamımızı doğayla uyumlu hale getirmek için cesur olmamız gerektiğinde fedâkarlık yapmamız gerekiyor” dedi.   Kazdağları ve Çanakkale’nin alternatifsiz, tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nın su toplama havzası üzerinde, tamamı ormanlık geniş arazide yürütülen altın madeni projesi ile başta ağaçlar ve diğer bitkiler katledilirken, buna bağlı olarak bölgede varlığı bilinen çok sayıda kuş türü de yok ediliyor.     Salda Gölü’nde, Munzur’da, Kuzey Ormanları’nda, HasanKeyf’de, Şirince de doğal alanları “talan edilebilir” gören hükümet, Kaz Dağları’nda altın madeni projesi ile ekolojik talan ve yıkıma başladı. 2013 yılından bu yana Çanakkalelilerin mücadele ettiği Kirazlı’daki altın madeni projesi için, devam eden mahkeme sürecine rağmen ağaç kıyımı yapılarak 195 bin ağaç katledildi.  Maden arama faaliyetleri için Kanadalı Alamos Gold şirketine 865 milyon lira teşvik sağlanırken proje ile binlerce yılda oluşmuş, kendi ekosistemine sahip ve bulunduğu bölgeye yaşam sağlayan Kaz Dağları’na geri dönüşü olmayan zararlar verilecek. Ayrıca toprağa ve suya karışan siyanür ile birlikte halk sağlığı da olumsuz etkilenecek.    Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, Kaz Dağları’nda devam eden ekolojik yıkıma ve bu yıkımın olası etkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.    ‘İki önemli bitki türlerinin görüldüğü nadir bir alan’   Kaz Dağları’nın, uluslararası öneme sahip bir doğa alanı olduğunu ve aynı zamanda alanın farklı bölgelerinin Milli Park ve Tabiatı Koruma Alanı ilan edildiğini aktaran Dicle, bölgenin önemli olmasının pek çok nedeni olduğunu ifade etti. “Öncelikle, hem yüksekliği hem de yağışlı bir bölge olması sayesinde doğal bitki örtüsü ve tarımsal çeşitlilik açısından oldukça zengin” diyen Dicle, Kaz Dağları’nın aynı zamanda Avrupa-Sibirya ile Akdeniz bitki coğrafyalarının kesişim noktasında kaldığını ve bu iki önemli bölgenin bitkilerinin bir arada görülebildiği nadir bir alan olduğunu vurguladı.    ‘Geri dönüşü olmayan yok oluşlara sebep olacak’   Tüm bu koşulların pek çok nadir türün, nesli tehlike altında olan türlerin ve özel ekosistemlerin bir araya geldiği sıra dışı bir coğrafya oluşturduğuna dikkat çeken Dicle, “Kaz Dağları, ne yazık ki son yirmi yılda pek çok tehditle karşı karşıya kaldı. Barajlar, kömür santrali projesi, yangınlar ve şimdi de madencilik. Bu maden projesi, karşı karşıya olduğumuz en yıkıcı tehdit. Geri dönüşü olmayan yok oluşlara sebep olacağı gibi gelecekte oluşacak zehirlenme sorunlarının önlenemeyeceği ve sonuçlarının öngörülemeyeceği bir durum söz konusu” ifadelerini kullandı.   ‘Bitki, kış ve memeli türleri için önemli bir alan’   Özellikle bitki, kuş ve memeli türleri için Kaz Dağları’nın önemli bir alan olduğuna işaret eden Dicle, şu bilgileri aktardı: “Alanda yaşayan dokuz bitkinin dünyadaki yaşam alanı Kaz Dağları’yla sınırlı. Kaz Dağı göknarı (Abies nordmanniana equi-trojana) bu türlerin en iyi bilineni. Özellikle yırtıcı ve orman kuşları açısından önem taşıyan alanda, çok sayıda Anadolu sıvacısı (Sitta krueperi) ürüyor. Alanda üreyen yırtıcıların başında kaya kartalı (Aquila chrysaetos) ve gökdoğan (Falco peregrinus) geliyor. Alan, nesli küresel ölçekte tehlike altındaki bir içsu balığı türü olan Capoeta bergamae için önemli bir yaşam alanı.”   ‘Bölgenin yok olması pek çok canlının yok olması demek’   Bu saydıklarının nadir veya tehlike altında olan türler olduğuna dikkat çeken Dicle, “Bunların dışında yüz binlerce canlı bu dağlarda yaşam sürüyor. Bu bölgenin yok olması, öncelikle yaşamı burayla sınırlı türlerin yok olması demek, bu coğrafyada var olmuş ve yaşama hakkını talep edemeyen pek çok canlının yok olması demek. Aynı zamanda, bu ekosistemin ve buradaki üretimlerin büyük ölçüde yok olması demek” olduğunun altını çizdi.    ‘ÇED raporunun onaylanması ve hayata geçirilmesi suçtur’   Proje için 10 yıl önce hazırlandığı iddia edilen ÇED raporunda 45 bin 650 adet kadar, doğada "yıkım" anlamına gelecek sayıda ağacın kesilmesine izin verildiğini söyleyen Dicle. Kaz Dağları’nda şu ana kadar 95 bin ağaç kesilirken öncelikle böyle özel bir alanı yok edecek bir projenin ve ÇED raporunun onaylanmasının ve projenin hayata geçirilmesinin büyük bir suç olduğunu dile getirdi. Dicle, “Alanda kaç adet ağaç kesildiği değil buna izin verilmiş, göz yumulmuş olması bizim ana tartışma konumuzdur. Bir orman ekosistemini değerli kılan şey ağaç sayısı değildir. Bu ekosistemi oluşturan sayısız canlı ve aralarındaki ilişkidir. Dolayısıyla burada tek yok olan ağaçlar değil, orman adını verdiğimiz bir yaşam bütünüdür” diye kaydetti.     ‘Anadolu doğası binlerce yıldır bizlere yaşam sağlıyor’   Son süreçte bir çok alanda başlayan ve devam eden ekolojik yıkıma ilişkin, “Anadolu, hem doğası hem kültürüyle binlerce yıldır benzersiz bir bollukta bizlere yaşam sağlıyor” diyen Dicle, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu özel coğrafyayı yok eden politikalar yerine kadim kültürlerin devamı olan ve doğayla uyumlu üretimlerimizi sürdürecek, onların değerine sahip çıkacak bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Temel sorunlarımızdan biri bilmiyor ve öğrenmiyor olmamız. Anadolu'nun biyolojik çeşitliliğini, özel ekosistemlerini ve coğrafyalarını, doğa kültürünü, kadim üretimlerini bilmiyoruz, merak da etmiyoruz ve dolayısıyla bu değerleri yaşatacak politikalar üretmiyoruz. Oysa dünyanın pek çok coğrafyasında artık olmayan bir biyolojik çeşitliliğe, doğal zenginliğe ve kültürel üretimlere sahibiz.”   ‘Cesur olmamız ve fedakarlık yapmamız gerekiyor’   Bu yok oluşu durdurmak için sadece politikacılardan görevlerini yapmalarını talep etmenin yeterli olmadığını kaydeden Dicle, “Anadolu'nun doğası bizi çağırıyor. Kesilen her ağaç, yok olan her balık sessizce çağırıyor. İnternet başında imza atmamız çözüm değil. Yaşamımızı doğayla uyumlu hale getirmek için cesur olmamız gerektiğinde fedakârlık yapmamız gerekiyor” diye konuştu.