‘Şiddet ve sömürü tabakta başlıyor’ 2019-02-07 09:18:59   Melike Aydın    İZMİR - Etin sağlıklı bir yiyecek gibi sürülmesinin altında sermaye ilişkileri olduğunu söyleyen İzmir Vegan İnisiyatifi aktivistleri, veganizmin sadece beslenmeden ibaret olmadığını, doğa dostu ve komünal yaşamı öngören bir ideoloji olduğunu dile getirdi.    Dünya çapında hayvan hakları ve özgürlüğüne dikkat çekmek amacıyla vegan aktivistler tarafından yapılan ve içeriğinde mezbaha görüntülerinin yer aldığı “Gerçeklik Küpü” eylemi İzmir'de gerçekleştirildikten sonra İzmir Vegan İnisiyatifi kuruldu. İnisiyatifin aktivistlerinden Fevziye Eroğlu ve Müge Olçum, veganizmin "burjuva kültürü ve sağlıksız" olduğu şeklindeki eleştirilere yanıt vererek, veganlığı anlattı.    'Muhalif bilim insanları sindiriliyor'   Vegan olmanın "zeka geriliği yaptığı" şeklindeki söylemlere karşı Doktor Murat Kınıkoğlu'nun araştırmalarının beynin büyümesine etin değil nişasta ve şeker içeren köklü bitkilerin neden olduğunu ortaya çıkardığını belirten Müge Olçum, "Etin bu kadar sağlıklı bir besin gibi öne sürülmesinin nedenlerini sermaye ilişkilerinde aramak gerekiyor. Muhalif bilim insanları sindirilmeye çalışılıyor. Çünkü firmalar çok büyük paralar yatırıyor. Örneğin önemli bir kalp sağlığı vakfının bir çalışmasını bir et firması yapıyor. Böyle olunca bize öğretile gelen bilimsel yayınların ne kadar objektif verildiğini sorgulamak gerekiyor. Türkiye'de vegan doktorların da anlatmaya çalıştığı gerçekler diğerleri tarafından susturulmaya çalışılıyor" dedi.   'Vegan ideoloji antikapitalisttir'   Veganlığın bir ideoloji olduğunu ve mutfağa dokunduğu için de korkuttuğunu belirten Müge, farklı kültürlerde farklı hayvanların yendiğini ancak artık vegan bebeklerin de doğduğunu söyledi. Kapitalist modernitenin her şeyi ticarete dönüştürürken, veganlığın "kendin yap kendin üret"  ideolojisine olduğunu ifade eden Müge, "Diş fırçası, koku giderici krem bile üretebiliyoruz. Hem de ziyan etmeden. Burjuva veganlar üzerinden faturayı bütün veganlara kesmek doğru değil. Piyasa her şeyi kullanıyor ve geliştirmeye de çalışıyor" diye konuştu.    'İnsan türcü, soykırımcı ve köleci yaklaşıyor'   Temizlik maddelerinden besine, yük taşımacılığından kobay olarak kullanılmaya kadar geniş bir hayvan endüstrisinin varlığına dikkat çeken Müge, "Bilinçli bir canlıya bunları yapma hakkımız yok. Evdeki kedi köpekle çok iyi anlaşılırken aynı zekaya sahip inekleri yiyoruz. Onları neye göre kategorize ettik? Yavruları oluyor buzağıların sütünü çalıyoruz. 'Ama aslanlarda geyik yiyor' deniyor. Oysa şehirde yaşayan insanlarla doğada geyiği parçalayan aslan aynı değil. Bir kere aslan her gün avlanamaz, onu paylaşır arta kalanları başka hayvanlar yer. İnsanlar gibi keyfi bir şekilde soyunu tüketircesine avlanmıyor" ifadelerini kullandı.    'Hayvana karşı başlayan şiddet kadına da sıçrıyor'    İnsanların marketten alınan paketli ürüne yabancılaştığını ancak veganizmde üretim süreçlerine yabancılaşma olmadığını kaydeden Müge, öldürme kültürünün savaşlara da neden olduğunu vurguladı. Hayvan endüstrisinin silah endüstrisi gibi sisteme dokunulduğu anda öldürme kültürü ile cevap verdiğini söyleyen Müge, 300 doğa aktivistinin şirketler veya devlet ilişkileri ile katledildiğini hatırlattı. Şiddet ve sömürünün mutfakta başladığını dile getiren Müge, "Birçok çevrenin veganlığı apolitik bir eylem gibi görmesine gülüyorum. Şiddet ve sömürü hayvana ardından kadına ve erkeğe sıçrıyor. Kaçak avlananlarla birlikte 10 milyon silah var ve bunların çoğu kadına karşı kullanılıyor. Bu bir şiddet yumağı" dedi.    'Veganizm burjuva kültürü değildir'   Fevziye Eroğlu ise, eti çağrıştıran şeylerin dahi yenmemesi, hayvansal her ürünün insanların hayatından çıkarılması gerektiğini belirterek, şöyle dedi: "İnsanlar veganizmi haklı bulsalar dahi hayvansal gıdalardan vazgeçemeyecek kadar bencil canlılar. Onun için ete benzeyen bir seçenek üretebiliriz. Çoğu vegan paketli gıdalardan kullanmayı reddediyor. Yiyecek kombinasyonunu doğru uygularsanız hiçbirine gerek de kalmıyor. Şu an et almak zaten lüks. Soya kıyması 18 TL ve ben bu eti 3 aydır kullanıyorum. Her yemeğe de katabiliyorum şiştiği için. Sol çevreler 'burjuva kültürü' olarak görüyorlar. Bize bu argümanla geliyorlar ama biz de avokadolar içinde yüzmüyoruz. Aynı yerde yaşıyoruz. Üstelik sebze daha ucuz ve pazardan alıyoruz."    'Bu bizim politikamız’   Hayvan yemi için harcanan kaynaklarla Afrika kıtasındaki açlığın son bulabileceğini söyleyen Fevziye, "Kadının, işçinin sömürülmesini görebilen göz, hayvanların sömürülmesine kör. Feministler bir ineğe tecavüz edilerek sürekli süt sağlandığını görmelidir. Vegan olup 'her şeyden sıyrıldım ben' diye bir durum yok. İnsanlar bunu sadece beslenmeden ibaret gibi görüyor. Oysa bu canlıya zarar vermeyen komün bir yaşam. Bu bizim politikamız" dedi.