Gazeteci Zahra Nader: Taliban iktidardayken tünelin ucunda ışık yok

  • 09:02 4 Ocak 2023
  • Dünya
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Afganistan’da kadınlara yönelik baskı ve yasakları “Taliban iktidardayken tünelin sonundaki ışığı artık göremiyoruz” sözleriyle anlatan Zan Times Yayın Yönetmeni Zahra Nader, “Bu durumu değiştirmek ve kadınları dışlayan bu kadın düşmanı politikaları tersine çevirmek için ayağa kalkıp Afgan kadın hakları hakkında konuşmak ve ülkelerinden eylem yapmak dünya kadınlarına ve insanlara düşüyor” mesajıyla herkesi duyarlı olmaya çağırdı. 
 
Afganistan’da 15 Ağustos 2021’de yönetimi ele geçiren Taliban, kadınların tüm haklarını yasaklamaya başladı. Kadınların önce ortaöğretime daha sonra üniversiteye gitmesini, sivil toplum kurumlarında çalışmalarını, sokakta yanlarında erkek olmadan dolaşmalarını yasaklarken burka giymek zorunlu hale getirildi. Baskı ve yasaklara karşı çıkan kadınlar ise cezalandırılarak toplum içerisinde linç edildi.
 
Taliban iktidara geldiğinde dünyaya sözde ılımlı mesajlar verse de kadınlar en başından beri Taliban’ın vaatlerine kanmayarak dünyaya çağrıda bulundu. Kadınlar tarihsel deneyimden geçmiş olan bu tahminlerinde yanılmadı. Nitekim, sokaklar, parklar, bahçeler, iş yerleri yasaklanmakla kalmadı kadınların sesleri dahi yasaklandı. Buna karşı kadınlar seslerini dünyaya duyurmak için mücadelelerini sürdürüyor. Afganistanlı kadınlarının seslerini sınırları aşarak tüm dünyaya ulaştırmak için kurulan kadın haber sitesi Zan Times bu görevi üstlenmiş kadınlardan oluşuyor. Zan Times, gazeteciler, yazarlar ve aktivistlerden oluşan bir platformlarını “Kadın Zamanı” olarak adlandırdı.    
 
Gazeteci ve Zan Times Yayın Yönetmeni Zahra Nader, Afganistan’da yaşanan son durum, ve kadınların mücadelelerine ilişkin JINNEWS’in sorularını yanıtladı. 
 
“Kadınların ve kız çocuklarının okula gidebileceği ve çalışacağı temel hakları uygulamalı. Ama emin olun ki Taliban iktidarda olduğu sürece bu durum 1 gün bile gerçekleşmeyecek.”
 
*Taliban geçtiğimiz günlerde kadınların üniversite eğitimi almasını da engelleyerek yeni bir yasak getirdi. Tüm eğitim sistemini kadınlara kapattı. Son durumu aktarır mısınız?
 
Temel olarak, geçen hafta eğitim etiği derecelerini yayınladılar. Bunlardan biri de 28 Aralık'ta kadınların üniversiteye gitmesinin yasaklanmasıyla ilgiliydi. Temelde bu yasak, kadınların Afganistan'da altıncı sınıftan sonra okumasına izin verilmeyeceği anlamına geliyordu. Şimdiye kadar sadece 13 yaşından küçük kızlar okula gidebiliyordu. Özel eğitim merkezlerini de yasakladılar. Çünkü özel eğitim merkezlerimiz vardı ve bazıları okul eğitimine alternatif oluşturmak için çalışıyor, orada kadınlara matematik, kimya ve diğer dersleri öğretiyorlardı. Daha sonra Afganistan'dan kadınlar bize bu özel eğitim yerlerine ve üniversitelere girişlerinin Taliban tarafından yasaklandığı bilgisini verdi. Kadınlar eğitime yönelik yasağın ilan edildiği gün bize ulaşarak daha detaylı olarak durumu aktardı. Şimdi, dünyada kadınların altıncı sınıfın ötesinde bir eğitim almasını cinsiyet temelli yasaklayan tek ülkedir. Bu, getirdikleri yasaklardan sadece biri, diğeri ise geçen hafta salı günü, Afganistan'daki yerel ve uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları’nda kadınların çalışmasını yasaklamak oldu. Hali hazırda çalışan tüm kadınları eve kapattılar. Taliban Afganistan'ı ele geçirdiğinden beri, kadın haklarını kısıtlamaya devam ediyor, önce onları okullarda eğitimden men ediyor, sonra üniversiteye girişlerini engelliyor, yüzlerini örtmek ve başörtüsü takmak zorunda bırakıyor. ‘Mahremsiz’ seyahat etmelerine izin vermiyor. Kadınların uluslararası ve yerel  sivil toplum örgütlerinde çalışma hakkını elinden almak ise yapılan son bir saldırı türüydü. Çünkü, Taliban iktidardaki ikinci haftasında, kamuda çalışan kadınlara evde kalma emri vermişti. O zamanki gerekçe de, askerlerin daha önce hiç kadınlarla etkileşime girmemesinden kaynaklı olarak kadınların onları 'baştan çıkaracağından’ korkulmasıydı. Bu durum çalışan kadınlara zarar verecektir. Yani temelde, asla gelmeyen 14. bildirime kadar kadınların evde kalacağını söylediler. Fakat tarihsel olarak biliyoruz ki, daha önce de Taliban iktidardayken kadınların çalışmasını ve eğitimini de yasakladı. Kadınların ve kız çocuklarının okula gidebileceği ve çalışacağı temel hakları sağlayıp, uygulamalı. Ama emin olun ki Taliban iktidarda olduğu sürece bu durum 1 gün bile gerçekleşmeyecek. Afgan kadınları ve Afgan kızları Taliban tarafından reddedilen temel haklarını istiyor.
 
“Eve ekmek getiren kadınların evden dışarı adım atmalarına izin verilmiyor. İnsanlar hayatta kalmak için vücut parçalarını satıyorlardı. Yaşamak için çocuklarını satıyorlardı. Bu yüzden bu yıl daha da kötü olacak diye çok korkuyorum.”
 
*Kadınların eğitim alamaması, tüm mesleki ve çalışma alanlarından uzaklaşması demek. Ülkede hali hazırda bir yoksulluk var ve kadınların ağır işsizlik yüküne sürüklenmesi söz konusu bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
 
Afganistan'daki BM kuruluşlarından gelen raporlarda, nüfusun en az yüzde 98'inin gıda kıtlığı sorunu yaşadığını ve nüfusun yarısının da açlık içinde olduğunu belirten pek çok istatistik yer alıyor. Bunun yanında kadınların çalışma hakları ellerinden alınıyor ve hem kendilerini hem ailelerini doyuracak imkânları ellerinden alınıyor. Afganistan'daki kırk yıllık savaştan bu yana ailelerinin geçimini sağlayan çok kadınımız var. Çünkü ailelerinden hiç kimse çalışmıyor. Yani temelde, ekmeği kazanan sadece onlardı. Ama şimdi eve ekmek getiren kadınların evden dışarı adım atmalarına izin verilmiyor. Tabii ki kamu sektöründe ve artık sivil toplum örgütlerinde çalışamıyorlar. Çoğunlukla Afganistan'da kadın ve çocukların da dahil olduğu savunmasız bir nüfusa kritik destek sağlayan sivil topluk örgütleri var.  Bu nedenle, bu sınırlı hizmetlerin de yasaklar nedeniyle yoksul halka ulaşmayacağına dair kurumlardan gelen açıklamalar söz konusu. Bu sizin bildiğinizin çok ötesinde, bu durumu kelimelere dökmek çok zor. Bunun nasıl görünebileceğini söylemek zor ama bu kış Afganistan'da bir felaket olacağını söyleyebilirim. Bu, geçen yıl Taliban'ın ilk yılını devraldığı ve kadınların üniversiteye gitmesine, sivil toplum örgütlerinde çalışmasına izin verdiği zaman da bile oluyordu. Ama artık koşullar değişti, bu yüzden durum geçen yıl tanık olduğumuzdan daha da kötü olacak. İnsanlar hayatta kalmak için vücut parçalarını satıyorlardı. Yaşamak için çocuklarını satıyorlardı. Bu yüzden bu yıl daha da kötü olacak diye çok korkuyorum.
 
“Yine Afganistan'da tarih tekerrür ederken, artık Afganistan halkı hiç vermedikleri ve dahil olmadıkları kararların sonuçlarını yaşıyorlar. Bence bunun küresel bir sonucu olmalı ve bunun için küresel bir tepki oluşması gerekiyor.”
 
*Uluslararası güçlerin kadınların yaşamını cehenneme çeviren Taliban'a karşı sessizliğini ve onlarla müzakare etmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Çok öfkeli ve kızgınım, kızmaya hakkım olduğunu düşünüyorum. Çünkü Eylül’de ülkemiz işgal edildi. ülkemiz 2001'de işgal edildi. 20 yıl geçmiş Afgan kadınları yeniden Taliban'ın eline geçti ve 2001'de çektikleri onca baskıya ve aynı sefalete yeniden maruz kaldı. Son 20 yılda Taliban yönetimi devraldığı için her birine saldırıyor. Ne yazık ki, insani yardımdan bahsetmek dışında uluslardan Taliban ile nasıl başa çıkacağımıza dair o kadar somut bir tartışma duymuyoruz ki şu anda insani yardım, Afganistan'daki kadın ve çocuklara bu hizmetleri ulaştırabilmek için yaptıkları çalışmalar da krizde. Çünkü Taliban kadınların çalışmasına izin vermiyor. Bu, şimdiye kadar ülkelerin bir araya gelip karşılık verdiği ve üzerine konuştuğu devasa bir kriz. Fakat somut bir eylem göremiyorum. Çünkü son 20 yılda bu uluslararası kuruluşlardan ve Afganistan'a müdahil olan ülkelerden gelen endişe beyanlarından çok daha fazla endişe ve korku yaşadık. Ulusların bir tür kaldıraç görevini üstlendiğini görmüyoruz ve Taliban'ın bu politikalarını tersine çevirmezseniz açıkça bu baskıların devam edeceği belli. Taliban lideri Molla'ya yaptırımlar uygulamalılar ve eminim ki ülkeler, en azından bu politikaların bazılarını tersine çevirmeye çalışacak ve Taliban üzerinde baskı kuracak güce sahip. Taliban çok sert görünse de elbette onların da çıkarları doğrultusunda taviz verecekleri talepleri de var. Fakat şu ana kadar Taliban'ın yaptığı tek şey, biraz kaba bir tabir olacak üzgünüm ama tüm uluslararası topluma ve diğer ülkelere sadece parmak göstermek oldu. Çünkü onlar da Taliban'a uyum sağladı. Kimse okula gidemiyor, sonra kadınların üniversitelere gitmelerine izin verileceğini vaat etmelerine rağmen kadınların okula gitme hakkını ellerinden aldılar ama hiçbir şey olmadı. Kimseden somut bir eylem yok. Herkes içi boş sözlerle konuştu. Bu kuruluşların ne kadar ilgili oldukları ortada. Bu politikaların tersine çevirilmesi için ulusların, Taliban'a yaptırım anlamında bir baskı uyguladığını görmedik. İnanıyorum ki Taliban'ın iktidarı ele geçirmesiyle birlikte en başında sert ve güçlü bir duruş olsaydı bugün burada olmazdık. Ne yazık ki, ABD ve Taliban ile barış görüşmelerinden çok daha öncesine gitse bile, hepimiz biliyoruz ki ne Afganistan halkı ne de Afganistanlı bir kadın bu sürece dahil olmadı. Yine Afganistan'da tarih tekerrür ederken, artık Afganistan halkı hiç vermedikleri ve dahil olmadıkları kararların sonuçlarını yaşıyorlar. Bence bunun küresel bir sonucu olmalı ve bunun için küresel bir tepki oluşması gerekiyor. Afganistan'daki kadınların durumu için dünyanın her yerindeki feminist hareketin bir araya gelmesi yaşadığımız bu yüzyılda önemli. 
 
“Toplum ve elimizde olan ne varsa çoktan çöktü ve şiddet, cinayet dışında geriye hiçbir şey kalmadı. Hiçbir şey bilmeyen bir grupla uğraşıyoruz. Dolayısıyla toplumu dönüştürürken, kendi görüşlerine, göre istedikleri çerçevede bir toplum yaratmaya çalıştılar. Taliban iktidardayken tünelin sonundaki ışığı artık göremiyoruz.”
 
*İran'da kadınların öncülüğünde gelişen bir toplumsal eylemsellik söz konusu. Halk sokakta ve haklarını talep ediyor. Afganistan'da da kadınların eylemlerini gördük. Fakat bu toplumun her kesimine yansımış değil. Sizce neden Afganistan’da İran benzeri bir hareketlilik yok?
 
Tarihe dönüp baktığımızda, bu noktaya bir gecede gelmedik. Afganistan kırk yılı aşkın bir süredir savaşı yaşıyor. 1980'lerde Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgal edildiği zaman biliyoruz ki o dönemde ABD dahil bazı batı ülkeleri Sovyetlere karşı savaşmak için Afganistan'daki en aşırı ve kökten dinci grubu finanse ederek onları gücün zirvesine çıkardı. Onlara her şeyden önce silah ve para verdi. Ama hepsinden önemlisi, silahların ve paranın, daha sonra Afganistan'da bir iç savaş yaratan kökten dincilerin elinde kalmış olması ve sonrasında iç savaşta Taliban'ın ilk kez Afganistan'ı ele geçirmesiyle sonuçlanmasıydı. Bütün bunlar, 1980'lerde olanların sonucundan kaynaklanmaktadır. Ve yine, ABD'nin Afganistan'a tüm çıkarları ve politikalarıyla geldiğini görüyoruz. Ancak sonra bitti ve gittiler. Bu sorunla uğraşması gereken Afganistan halkı ise geride kaldı. Benim gördüğüm kadarıyla, Afganistan'da son 20 yılda bile kelimenin tam anlamıyla ülkenin tüm nüfusu için eğitim var. Az çok kadınlar okula gidiyordu bir eğitim vardı. Ben dahil bazı gençler Afganistan'da az çok eğitim alabildi. Ama eğitim ülkenin her yerinde erişilebilir değildi. Afganistan halkının tamamı eğitimsiz sayılmazdı. Fakat birçoğu aşırılık yanlısı kökten dinci grupların güç savaşında toplumu silahlarla yönetmeleriyle büyüdü. Dolayısıyla toplumu dönüştürürken, kendi görüşlerine göre istedikleri çerçevede bir toplum yaratmaya çalıştılar. Elbette, aşırılık yanlıları tarafından yönetilen bir toplumdan liberal ve laik bir toplum ortaya çıkmayacaktır. Çünkü ideolojilerini empoze etmek ve Afganistan'daki insanlar üzerinde uygulamak ve yaymak için ideolojilerini yeniden üretme gücüne sahipler. Böyle bir geçmişe sahibiz.
 
Aldıkları ilk eğitim kadınlara karşı
 
İran'dan söz ettiğimizde ise, yıllarca devam eden tüm baskılara rağmen en azından İran'daki insanların eğitim almasına izin verilmişti. Şimdi İran'da, sahip oldukları haklar için önde savaşan genç kadınların hepsi üniversite okumuş, anneleri okumuş ve hatta anneanneleri bile okumuş kadınlardır. Bizden farklı olarak eğitim alma hakları vardı. Birçoğumuz, buna annem de dahil okuma yazma bilmiyor, sonraki ikinci kuşak ise sadece okuryazardı. Eğitimli olmanın ve eğitimin seviyesinin bir güç olduğuna inanıyorum. İşte o zaman, imkânların ne olduğunu ve bu baskılarla nasıl başa çıkabileceğinizi anlar ve değişime doğru ilerlemeye başladığınız güç ile Afganistan'da bir şeyleri değiştirebileceğinizi görürsünüz. Tüm bu aşırılık yanlısı kadın düşmanı güçler son 20 yılda bile iktidarda olmayı sürdürdü. Son 20 yılda da tam eşit haklara sahip değildik. Fakat kadınlar okula gidebiliyordu, çalışıyordu, eşit hak talepleriyle ilgili yasalar çıkarmaya çalışmışlardı. Kadınlara mekânlar açıktı ve hayatta kalabilmek için hayatlarını kazanabilecek 'izne' sahiplerdi. Şimdi baktığımızda ise toplum ve elimizde olan ne varsa çoktan çöktü ve şiddet, cinayet dışında geriye hiçbir şey kalmadı. Hiçbir şey bilmeyen bir grupla uğraşıyoruz. Onların tarihi budur ve aldıkları ilk eğitim kadınların evde kalması yoksa askerleri baştan çıkaracağını söylüyor. Tüm bu şiddet dili tehlikeden başka bir şey değil. Kadınların tüm hakları inkâr edilirken, kadınların buna sessiz kalmayacağının elbette farkındalar. Fakat söyledikleri şey 'silahlarımızla sustururuz.' Bu zamana kadar bunu yaptılar. Afganistan'daki medyanın çoğu artık bu haberleri aktarmaya dayanacak durumda değil. Taliban'ın kalesi olan Kandahar eyaletinde yeni bir kararname çıkardığına dair bir haber üzerinde çalışıyordum. Taliban, bazı medya gruplarını davet ettiği bir toplantı düzenlendi ve bu toplantıda yöneticilere kadınların seslerini yayınlamama emri verdi. Bundan öncesinde de zaten hiçbir kadın Kandahar'da bir medya kuruluşunda ve halka açık bir şekilde çalışmıyordu. Seslerinin ülke çapındaki çoğu radyo istasyonunda yayınlanması zaten yasaklanmıştı. Şimdi diyorlar ki,  devam eden bazı dini programları arayıp bağlanan soru soran ya da bir yemek programında arayıp konuşan kadınlar artık bu aramaları yapamayacak. Bu, Taliban'ın Afganistan'da dayatmaya çalıştığı ayrıştırmanın üst noktasıdır. Maalesef Taliban iktidardayken tünelin sonundaki ışığı artık göremiyoruz.
 
“Taliban'ı eleştiren bir medyadan gazeteci kimlik kartına sahip olduğumuz için şu anda bağımsız bir gazeteci olarak çalışamıyoruz. Her taraftan baskı altındayız. Bu zor bir durum ama hayatta kalmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.”
 
*Facebook'un Taliban ile ilgili içerikleri engellediğine dair bir haber okuduk. Basın alanı ülke içinde sansürleniyor ve gördüğümüz üzere uluslararası alanda da sansür oluyor. Bu konuda neler oluyor?
 
Gazetecilerin her taraftan baskı altında olduğunu düşünüyorum. Öncelikle gazeteci camiası olarak kendi ülkemizde iş yapamıyoruz. Taliban'ı eleştiren bir medyadan gazeteci kimlik kartına sahip olduğumuz için şu anda bağımsız bir gazeteci olarak çalışamıyoruz. Bunun bir suçun kanıtı olma ihtimali, gazeteci olmanızdan ve bu kimliğinizden daha yüksek bir olasılık. Bu yüzden Afganistan'daki bağımsız medya ve gazeteciler için Taliban iktidarı altında görev yapmak artık çok ama çok zor. Bu yüzden çoğu kurum kapalı veya bazıları hala Afganistan'da çalışıyor. Taliban'ın onlara söylediklerine göre çalışıyorlar, aksi takdirde çalışamayacaklar. Bizim haber kuruluşumuz Zan, sürgün bir kuruluş ve yurtdışında faaliyet yürütüyoruz. Afganistan'dan bilgi ve haber getiren meslektaşlarımız var ve haberleri düzenleyerek yayınlıyoruz. Kendi ülkemizde varlığımızı sürdüremeyiz ve gördüğümüz şey, Taliban'ın medya kuruluşlarının hayatta kalmasına izin vermeyeceği ama bir yandan da Taliban tarafından nasıl bastırıldıklarına dair bu hikâyeleri paylaşmaya istekli insanların bize ulaştığını görüyoruz. Bilgileri paylaşan gazeteciler de hayatlarını tehlikeye atıyor. Kadın gazeteciler, Afganistan vilayetlerinin neredeyse yarısında ülkeyi terk etti. Ülke içindeki durum buyken, algoritmaları olan facebook ve diğer sosyal medya ağları gibi dev ağlarımız var. Bu ağların nasıl çalıştığına bakarsak şimdiye kadar Taliban lehine çalıştığını söyleyebilirim. Paylaşımlara Taliban etiketi koyduğumuzda ya da adını geçirdiğimizde, haberlerimiz suç faaliyeti ve terörist gruplarla ilişkilendirilerek uyarı alıyor ve sansürleniyor. Bu sansür Taliban’a ise işlemiyor. Çünkü onlar kendilerini Taliban değil, Afganistan İslam Emirliği olarak adlandırıyor ve böyle paylaşıyor. Görüyoruz ki her taraftan baskı altındayız, bu zor bir durum ama hayatta kalmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
 
“Bir tane bile insan hakları örgütünün ülke içinde faaliyet gösteremediği bir dönemde, Afganistan'daki kardeşlerimizin insan hakları ihlallerini rapor edebilmek için orada olmak, destek rolünü üstlenmek ve sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik.”
 
*Afganistan’daki kadınların durumunu gözler önüne seren Zan Times haber sitesini kurdunuz. Kuruluş fikri nereden çıktı ve bunun amacı neydi?
 
Afganistan'da gazetecilik yapıyordum, 2017'de Kanada'ya taşındım ve York Üniversitesi'nde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları alanında doktora yapıyorum. Geçen yıl 15 Ağustos'ta Taliban gelmeden önce, iktidarı ele alırsa başımıza neler gelebilir gibi konularda serbest bir gazeteci olarak haberler yapıyordum. Daha sonra başka Afgan kadınların liderliğindeki haber kuruluşuyla çalıştım ve onların ülkeden çıkmasına ve yeni bir hayat kurmalarına yardım ettim, bağış topladım. Sahadaydım ve gördüğüm şey, ülkedeki kadınlara, özellikle de Afgan kadınlara yönelik bir saldırı olduğu yönündeydi. Kadın gazeteciler olarak sistemli bir şekilde sahadan silindik ve diğer kadınların başına gelen durumlara dair bilgi akışı sağlayamıyorduk. Özellikle şu anda bir erkeğin de bir kadına ulaşması, nasıl acı çektiğini, Taliban tarafından nasıl muamele gördüğünü ve tüm hikâyesinin bilgisini edinmesi çok zor. Bu haberler bir erkekten çok, sivil bir gazetecinin kolayca erişebildiği bilgilerden bazıları. Çünkü kültürel meseleler var ki bir kadın kocasının onu nasıl dövdüğünü başka bir erkekle paylaşmaktan çekinebilir ama bunu Afganistan'da işlerin nasıl yürüdüğünü anlayan kültürü de bilen, aynı zamanda bir Afgan olan başka bir kadınla rahatlıkla tartışabilir. Sivil gazeteciler olarak, eleştirdiğimiz bir grup kadın gazeteci olduğumuzu fark ettik. Her şeyden önce neler olup bittiğini, nasıl hissettiğimiz konusunda hayal kırıklığına uğradığımızı konuştuk ve ardından yanıtların bizi tatmin etmediğini fark ettik. Bu tartışmaların orada olmasını istedik. Bir tane bile insan hakları örgütünün ülke içinde faaliyet gösteremediği bir dönemde, Afganistan'daki kardeşlerimizin insan hakları ihlallerini rapor edebilmek için orada olmak, destek rolünü üstlenmek ve sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik. Kadınlara, LGBT gruplarına ve çevreye odaklanıyoruz. Çünkü bu üç alanın gereğinden az rapor edildiğini görüyoruz ve bunların Afganistan'daki medya ortamında gerçekten bağımsız bir ses yok. Bu yüzden, saldırıya uğrayan kadınların hikâyesine, hayatlarını nasıl yaşadıklarına, günlük hayatlarının nasıl göründüğüne ve ülkede nasıl yaşadıklarına dair bir bakış açısı getirmek istedik ama reddediliyorlar fiili yöneticiler onları insan olarak kabul etmiyor. Ayrıca Taliban'ın iktidarı devralmasından önce bile kadın olmanın en kötü olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Kadına yönelik şiddetin yüzde 95'inin evde yaşandığı bir ülkeden. Şimdi Taliban, tüm kadınları eve kapatarak Afganistan'da kendi cinsiyet kurallarını yaratıyor, şimdi onlara ne olduğunu anlamak ve seslerini sadece kendi aramızda değil, başkalarıyla da paylaşabilmek bizim için önemli. Afganistan'da kadınların durumunun ne olduğunu gerçekten görmek isteyen, dinleyen daha geniş bir uluslararası izleyici kitlesi var. Buna rağmen günden güne, Afganistan'da gazeteci olarak çalışmanın daha da zorlaştığını anlıyoruz ve bu bizim orada olmamız ve Afganistan'da en marjinalize edilmiş kişilerin hayatları hakkında haber yapmamız için çok gerekli bir meslek olduğunu biliyoruz.
 
“Kadın haklarında gördüğümüz tüm geriye gidişler birbirine bağlı. Birbirleriyle bağlantı halindeler ve bu bağlantıyı görmemiz ve bir dayanışma çizgisi bulabilmemiz gerekiyor.”
 
*Buradan Afganistanlı kadınlar adına dünyaya ve tüm kadınlara mesajınız nedir?
 
Sadece dünyanın her yerindeki kadınlardan Afganistan'daki kadın hakları için ayağa kalkmalarını rica ediyorum. Lütfen ülkelerinizi de bundan sorumlu tutun ve onlara Afganistan'daki kadınların başına gelenlerin sadece Afganistan ile sınırlı olmadığını anlatın. Çünkü bu, diğer ülkelerin de kadınları reddedebilecek yasalar yapma konusunda bir standart belirleyecek ve hiçbir sonuç alınamayacak. Bu korkutucu kısmı çünkü kadınların varlığını inkâr etmek isteyen o kadar çok ülke var ki, Afganistan'da olanlar da, diğer pek çok şey de bu çağda oluyor. Kadınların kürtaj hakkını reddeden ABD'de yaşananlar bu çağda yaşanıyor. Tabii ki, kadın haklarında gördüğümüz tüm geriye gidişler birbirine bağlı. Birbirleriyle bağlantı halindeler ve bu bağlantıyı görmemiz ve bir dayanışma çizgisi bulabilmemiz gerekiyor. Yaşadığınız coğrafya Afganistan'dan çok farklı olsa da biz buradayız ve bilmelisiniz ki Afgan kadınları için yaşam koşulları daha da kötü. Bastırmalara, eziyetlere karşı durmak için bile sokağa çıkamıyorlar. Bu yüzden, bu durumu değiştirmek ve kadınları dışlayan bu kadın düşmanı politikaları tersine çevirmek için ayağa kalkıp Afgan kadın hakları hakkında konuşmak ve ülkelerinden eylem yapmak dünya kadınlarına ve insanlara düşüyor.