Kapitalizm karşısında kolektif örgütlenme ile yeni yaşamı ördüler

  • 09:02 5 Mart 2022
  • Dünya
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Sömürü, eşitsizlik, tecavüz, şiddet ve daha birçok sorunla karşı karşıya kalan kadınların hedef alındığı ülkelerden biri olan Meksika’da tüm bu yaşananlar karşısında kadınlar, özgürlüğü için kolektif örgütlenme ile yeni bir yaşamı örer. 
 
Kapitalizmle beraber farklı yol ve yöntemlerle kadını hedef alan sistemlerden sömürü, mülksüzleştirme politikaları, cezasızlık ve benzeri uygulamalar son yıllarda artarak devam ediyor. Diğer yandan uygulamalara karşı da direnen kadınların talepleri de bulundukları alanlarda dile geliyor. Son yüzyılda baskılar karşısında direnen ve günümüzde ise derinleşen sorunlara karşı çözüm önerileriyle alanları dolduran kadınlar, gasp edilen hakları için mücadelesini sürdürüyor. 
 
Yoksullukla mücadele
 
Son yarım yüzyılda katliam, şiddet, tecavüz, çocuk yaşta evlendirme, fuhuş, uyuşturucu, ucuz işgücü ve zorunlu göç gibi sorunların yaşandığı ülkelerden biri Meksika. Ülke genelinde nüfusun yarısına tekabül eden 53 milyonu aşkın kişinin yoksullukla mücadelesini sürdürüyor. 
 
Cinsel şiddet artı
 
Suç oranı son 12 yılda hızla artan ülkede bu süre zarfında 207 bin 542 kişi katledildi. Buna göre ülkede her gün en az 7’si kadın toplamda 54 kişi katledildi. Ülkedeki bu şiddet ve cezasızlık sarmalında cinsel şiddet de artmış durumda. 
 
Son yıllarda kadın gazeteciler de hedefte 
 
Meksika’da yaşanan sorunlardan biri de göçmenlerin maruz kaldıkları. Göçmenlerin haklarını garanti altına almak için uluslararası antlaşmalar imzalanmış olsa da bu antlaşmaların belirlediği yükümlülükleri yerine getirmeyen hükümet, koruma kararları, hukuki danışmanlık ve barınak gibi imkanları da sağlamıyor. Diğer yandan kamu kurumları arasında yer alan belediye, eyalet ve federal hükümetlerin de yozlaşmışlıkları ve cezasızlık politikası sonucu, göçmen kadınların uyuşturucu tacirleri tarafından kaçırılarak katledilmesi söz konusu. Ülkede faili meçhul cinayetler de son yıllarda hızla artmış durumda.  Bunların içerisinde kadın gazeteciler de yer alıyor. 
 
Kadın katliamları görmezden gelindi 
 
Son zamanlarda kadın katliamları ülkenin geneline yayılırken, en çok etkilenen eyaletler günde 12 kadının kaybedildiği ya da katledildiği Meksika eyaleti, Colima, Ayotzinapa’nın olduğu Guerrero ardından Zacatecas, Chihuahua, Morelos, Aşağı Kaliforniya ve Tamaulipas’tır. Katledilen ya da kaybedilen kadınların yarısı 15 ila 35 yaşları arasında. Özellikle evlerin etrafı ve toplu taşıma güzergahları, olayların yaşandığı yerler olarak biliniyor. Meksika hükümeti ise kadın katliamlarını görmezden gelirken, uluslararası sözleşmelere uymaktan kaçıyor. 
 
Kaybedilen ve katledilen çocuklar 
 
Birçok sorunla mücadele eden Meksikalı kadınların son yıllarda yine gündeminde olan bir konu da katledilen ya da kaybedilen kadınlar ve çocuklar.  Bu kadın ya da çocukların anneleri tarafından kurulan Nuestras Hijas de Regreso a Casa AC’nin kurucu üyelerinden biri olan Norma Andrade, kızı için mücadele eden annelerden biri. 
 
Koruma talepleri karşılanmadı 
 
Norma’nın kızı Lilia Alejandra Garcia Andrade, 14 Şubat 2001’de kaybedilir. 7 gün sonra cenazesi bir battaniyeye sarılı olarak bulunur. Norma o günden sonra bir yandan kaybedilen kadın ve çocuklar için mücadelesini sürdürürken, bir yandan da ölüm tehditlerine maruz kalır. Koruma talebi karşılık bulmayan Norma, 2011 yılının aralık ayında bir grup erkek tarafından ateşli silahla vurularak ağır yaralanır. Bu saldırının ardından kaldırıldığı hastanede tedavi altına alınan Norma’nın, taburcu edildikten sonra polis koruması altında olması gerekir. Ancak Norma, 3 Şubat 2012’de kimliği belirsiz bir kişi tarafından ikinci kez saldırıya uğrar. Failin kesici aletle saldırdığı Norma, tekrar aynı hastaneye getirilerek tedavi edilir. Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon, Twitter’da yayınladığı mesajda, Norma’nın kızını tecavüz ederek katleden faillerin bulunamadığını, en azından Norma için yeterli korumayı sağlayabileceklerini öne sürer. Mesaja tepkiler çığ gibi büyürken, yüzlerce kadın ve insan hakları örgütü, kadın aktivistler, Norma ve ailesi için acil ve etkili koruma talep eder.
 
Tecavüz oranında artış 
 
Ülke genelinde yaşanan sorunlar kırsal bölgelerde kadınları daha fazla etkiler. Chiapas bölgesinde yaşayan yerli kadınlar genellikle çocuk yaşta evlendirilirler. Çocuk bakımı, yemek pişirme ve temizlik gibi rollerin yüklendiği kadınlar, bir yandan da evli olduğu erkekler tarafından şiddete uğrar. 1950’li yıllarda, hükümetin toprak reformu talepleri nedeniyle dağlık bölgelerden şehirlere göç yaşanır. Bu dönemde kadınlar topraklarından ayrılmak istemezler ancak buna zorlanırlar. Bu durum yerli dili daha iyi olan kadınların şehirdeki insanlarla iletişim kuramamasına neden olur. Erkekler yeni işyerlerinde ve endüstrilerde çalışmaya başlarken, kadınlar ücretli işçi olarak çalışamaz. Kadınlar ya dışarıda ya da evlerde temizlik işlerinde çalıştırılır. Tecavüzün de hızla artmasına neden olan bu durum karşısında kadınlar bir araya gelir. El yapımı ürünlerin satışını yapmak için kolektif olarak örgütlenir. 
 
Her yerde örgütlenme başlar 
 
Örgütlenme sadece şehirle de sınırlı kalmaz. Köylerde yaşayan kadınlar da bu süreçte ekmek yapımı, sebze bahçeciliği gibi diğer ekonomik topluluk türlerini kolektif olarak örgütler. Bu örgütlenme kadınların ilk örgütlenmesidir. Kolektif örgütlerle elde edilen deneyimler, kadınları bilinçlendirirken, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’na (EZLN) katılımı da sağlar. Kadın ve çocuklar da dahil toplumun tamamının maruz kaldığı baskılara karşı kurulan EZLN’ye kadınların katılımı, kadınların lideri olan Ana Maria tarafından 1 Ocak 1994'te San Cristóbal de las Casas'a ve Chiapas'ta bulunan altı kasabaya girerek duyurulur. Daha sonraki yıllarda katılımların arttığı örgütte tüm işler erkekler ve kadınlar arasında eşit bir şekilde paylaşılır. 
 
EZLN’nin hakim olduğu bölgelerde, okullarda İspanyolca, Maya dilleri ile birlikte öğretilir. Böylece kadınlar İspanyolcayı da öğrenir. Kadınlar okuma ve yazmayı bu okullar sayesinde öğrenir. 
 
Yerli feminizm açığa çıkar 
 
Meksika’da yerli feminizm düşüncesi de bu süreçte açığa çıkar. Bu düşünceyi en fazla benimseyen ise erkek şiddetine uğramış kadınlardır. Yerli feminizm ile etnik, sınıfsal ve toplumsal cinsiyet konularının karışımından oluşur. Kadınlar, hedeflerini gerçekleştirmek için kimi fikirlerden faydalanırken, ülke genelinde ezilen tüm kadınlar için mücadele ettiklerini duyurur.
 
Kadın mücadelesinin militanı: Ramona
 
EZLN’nin komutanlarından biri ise Ramona’dır. Örgütü yöneten 7 kadın komutandan biri olan Ramona, aynı zamanda Zapatista Yürütme Konseyi üyesi ve yoksul kadınların eşitliği için çalışan birimde yer alır.  Ramona 1959 yılında kökenleri Mayalara dayanan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. EZLN’ye katılmadan önce el sanatları ile uğraşarak geçimini sağlar. Başlangıçta yoksullukla mücadele amacıyla EZLN’ye katılan Ramona, sonrasında Meksika hükümetinin politikalarından dolayı birçok hakkı gasp edilen ve ötekileştirilen kadınlar için mücadele eder. 1 Ocak 1994’te, San Cristobal de las Casas şehrini kontrol altına alır. Aynı yıl kanser hastalığına yakalanan Ramona’nın bir böbreği alınır. 
 
Ramona yaşamını yitirir
 
Ramona, 1996’da hükümete bağlı askerlerin saldırısı sonrası Meksiko’ya gider ve burada Ulusal Yerli Kongre’nin kuruluşuna katılır. Ardından hükümet ile yürütülen barış görüşmelerinde bulunan ayrıca San Andre Anlaşması’nda da yer alan Ramona, toplumsal hakları için mücadelede ısrarı ve barışçıl tavırları nedeniyle sembol haline gelir. Kamuoyu önüne çıktığı son gün ise 16 Eylül 2005’tir. 6 Şubat 2006’da yakalandığı böbrek kanseri nedeniyle yaşamını yitiren Ramona için EZLN, tüm aktivitelerini askıya aldığını açıklar. 
 
Sözleri ve mücadelesiyle anılıyor
 
Yerli giysileri ve maskeli yüzü ile tanınan Ramona’nın ardından doğduğu yerde ona benzeyen bebekler üretilir. Sözleri ve mücadelesi ise günümüzde hala anılıyor.