CEDAW: Devlet resmi özür dilesin

  • 15:53 23 Eylül 2020
  • Dünya
HABER MERKEZİ - CEDAW, Bosna Hersek’te 1995’te askerlerin tecavüzde bulunduğu S.H. isimli kadının başvurusu hakkında, devletin “cinsiyet temelli ayrımcılık yasağına aykırı” davrandığına karar vererek, kadından resmi özür dilenmesi çağrısında bulundu.
 
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW Komitesi), 16 Temmuz 2020 tarihinde aldığı kararla, Bosna Hersek’te 1995 yılında çatışma bölgesinde oturan S.H. isimli kadının adalet arayışına karşı herhangi bir onarım tedbiri verilmemesini “cinsiyet temelli ayrımcılık yasağına aykırı görüp”, CEDAW Sözleşmesi’nin ihlal edildiğini beyan etti. Karar, avukat Polat Yamaner tarafından Türkçeye çevrildi.
 
CEDAW kararında şu ifadelere yer verildi:
 
“* Komite, 1992-1995 yılları arasında başvurucunun yaşadığı bölgenin Sırp Cumhuriyeti Ordusu tarafından kontrol edildiğini ve iç savaş esnasında etnik azınlıkların tehdit edildiklerini, öldürüldüklerini ve keyfi olarak alıkonulduklarını kaydetmektedir. Komite; başvurucunun maruz kaldığı tecavüz, diğer cinsel şiddet eylemleri ve kötü muamelenin kendisine ağır fiziksel ve mental acı ve ıstırap çektirdiğini ve başvurucuyu cezalandırmak ve caydırmak, küçük düşürmek ve aşağılamak amacıyla, devlette yaşanan silahlı çatışma sırasında kasten yapıldığını; bu eylemlerin ayrıca başvurucunun cinsiyeti ve etnik kökeni temelinde ayrımcı bir muameleyi temsil ettiğini not etmektedir. Komite, ayrıca 28 Haziran 2015 tarihli Bosna-Hersek Mahkeme kararı ve cinsel şiddete ilişkin genel olay örgüsü ile desteklenen, başvurucunun detaylı ve tutarlı tecavüz tasviri karşısında; kadınların iç ve dış çatışmalar esnasında tecavüze uğraması durumunda, birçok hükümetler arası kurumun ve sivil toplum kurumunun raporunda da belirtildiği üzere, başvurucunun iddialarına özel bir önem verilmesi gerektiğini gözlemlemektedir. Komite, aktarılan olayların Sözleşme’nin 1. maddesi uyarınca işkence teşkil ettiğine hükmetmiştir.
 
* Komite başvurucunun 1993 yılında iki defa maruz kaldığı tecavüz ve cinsel şiddet olayların Sözleşme’nin 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işkence teşkil etmesi üzerine, devletin Sözleşme’nin 14. maddesi 1. fıkrası uyarınca başvurucuya makul bir tazminat ve onarım sağlama yükümlülüğün doğduğunu ifade etmektedir. Komite, devletin bu iddia karşısında bir itirazı olmadığını kaydetmekmektedir.
 
* Sözleşme’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının ihlali iddiası karşısında; Komite, başvurucunun adil ve makul bir tazminat hakkından yoksun bırakıldığını, nitekim bu hakkın sağlanması için uygun hukuki çerçeve ve pratiğin Devlet tarafından oluşturulmadığını kaydetmektedir. Komite, 14. maddenin yalnızca adil ve makul bir tazminat hakkını güvence altına almadığını, ayrıca maddenin bu hakkın etkili bir şekilde icra edilmesini de kapsadığını belirtmektedir. Komite, devletlerin onarım sağlama yükümlülüğünün usul ve esasa ilişkin olmak üzere iki yönü olduğunu belirtmektedir. Usuli yükümlülüklerin yerine getirilmesi için, Devletlerin söz konusu hakka ilişkin uygun mevzuatı yürürlüğe sokması ve şikâyet mekanizmaları yaratması gerekmekte ve bu mekanizmaların etkili ve her mağdur tarafından ulaşılabilir olması gerekmektedir. Komite, işkencenin devam eden etkileri göz önüne alındığında telafi, tazminat ve onarım arayışında olan mağdurlara karşı zaman aşımı müessesinin işletilmemesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Komite ayrıca altıncı periyodik gözlem raporu nihai gözlemlerinde, savaş zamanı cinsel şiddet görenler de dahil, devletin işkence ve kötü muamele mağdurlarına onarım hakkının etkili bir şekilde kullanılması için gerekli imkanların tanınması gerekliliği yönünde uyarıda bulunduğunu ayrıca hatırlatmaktadır. Komite, her davanın kendi koşulları dikkate alınarak onarım hakkının tazminat, eski hale döndürme, telafi, adli tazmin ve ihlalin tekrarlanması için tanınan teminatların hepsini kapsadığı görüşündedir. Başvurucunun maruz bırakıldığı işkence eylemlerinin ağırlığı ve başvurucunun tazminat hakkı göz önüne alındığında ve başvurucunun bu hakkını kullanabilmesi için tanınan imkanların eksikliği değerlendirildiğinde, Komite Devlet’in Sözleşme’nin 14. maddesindeki yükümlülüklerini ihlal ettiğine hükmetmiştir.
 
* Komite, her ne kadar başvurucunun tazminat almasına hükmedilmişse de, bu kararın, failin başvurucunun uğradığı ihlal oranınca mal varlığı ve ekonomik imkanları olmaması sebebiyle pratikte uygulanmasına dair hiçbir imkan olmadığını gözlemlemektedir. Komite, yerel hukukun manevi zarar talebiyle açılan davalarda bir zaman aşımı müessesi öngördüğüne38 ve bu davalar için, Borçlar Kanunu m. 377 kapsamında verilen Anayasa Mahkemesi uyarınca tali sorumluluğun tanınmadığına işaret etmektedir. Komite bu sebeple devletin başvurucuya adil ve makul bir tazminat verilmesini de içeren onarım sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve 14. madde kapsamında yer alan yükümlülüklerini ihlal ettiği görüşündedir.
 
* Komite, Sözleşme’nin 22. maddesi 7. fıkrası kapsamında hareket ederek, komünikasyonda belirtilen olayların Sözleşme’nin 14. maddesi 1. fıkrası paralelinde, 1. maddenin 1. fıkrasını ihlal ettiğine karar vermiştir.
 
* Komite devletin aşağıda yer alan hususları yerine getirmesi gerektiği görüşündedir:
 
· başvurucuya, hızla adil ve makul bir tazminatın sağlanması; 
· başvurucuya derhal ücretsiz tıbbi ve psikolojik destek sağlanması; 
· başvurucu ve ailesine yönelik resmi özürlerin dilenmesi; 
· Nihai gözlem raporuna uygun olarak, yerel hukukta, cinsel şiddeti kapsar şekilde savaş suçları mağdurlarına her türlü tazmin imkanunın sağlanması adına etkili bir onarım mekanizması kurulması ve cinsel şiddeti kapsar şekilde savaş suçları mağdurluğu statüsünü açıkça tanımlayan ve ülke çapındaki mağdurların özel birtakım hak ve kazanımlarını güvence altına alan hukuki bir çerçevenin düzenlenmesi ve yürürlüğe sokulması.
 
* Komite İçtüzüğü Kural 118, fıkra 5 uyarınca, Komite devletten işbu kararın kendisine tebliğinden itibaren 90 gün içinde yukarıdaki gözlemlere ilişkin attığı adımlara dair bilgilendirme yapmasını talep etmektedir.”
 
Karar, CEDAW Komitesi’nin silahlı çatışma bağlamında cinsel şiddetle ilgili verdiği ilk karar olma özelliğini taşıyor.