Êzidî çocuğu işkenceyle katleden DAİŞ üyesi ilk kez ‘soykırım’ suçlarından yargılanıyor

  • 17:40 28 Nisan 2020
  • Dünya
HABER MERKEZİ - Almanya’da Taha El-C. isimli bir DAİŞ üyesi, ilk kez “insanlığa karşı suç işlemek” ve “Êzidîlere karşı soykırım” suçlarından yargılanıyor. 
 
İlk kez bir DAİŞ üyesi Êzidîlere yönelik “soykırım” suçundan yargılanıyor. Iraklı Taha El-C. isimli DAİŞ üyesi, “yabancı bir terör örgütü üyesi olmak, insanlığa karşı suç işlemek ve soykırım” suçlarından Almanya’da yargılanıyor. Dava, ülkenin Frankfurt kentinde görülüyor. 
 
DW Türkçe’de yer alan habere göre, 27 yaşındaki DAİŞ üyesi Almanya’nın talebi üzerine sığındığı Yunanistan’da gözaltına alınıp, iade edildi. Almanya Federal Başsavcılığı tarafından hakkında hazırlanan iddianamede, Taha El-C. isimli DAİŞ üyesinin 2015'te Irak'ın Felluce kasabasında Êzidî bir kadın ile 5 yaşındaki kızını satın aldığı, köleleştirdiği, yiyecek ve içecekten mahrum ettiği, dinini değiştirmeye zorladığı, Kur'an-ı Kerim okutup namaz kıldırdığı, anneyi ve kızını kapanmaya zorladığı, işkenceye maruz bıraktığı belirtildi.
 
Êzidî çocuk susuzluktan yaşamını yitirdi
 
İddianamede ayrıca Taha El C.’nin, küçük çocuğu, havanın gölgede 50 derece olduğu bir gün altını ıslattığı iddiasıyla avluya çıkardığı ve işkenceye maruz bıraktığı yönünde bilgiler de yer aldı. Başsavcılık iddianamede, bütün bunların sonucunda çocuğun susuzluktan acı çekerek, yaşamını yitirdiğini belirtti. İddialara, çocuğun ölümüne tanıklık etmek zorunda bırakılan annenin ifadelerinin temel teşkil ettiği kaydedildi.
 
'Dava sembol olabilir’
 
Almanya Êzidîler Merkez Konseyi Başkanı Dr. İrfan Ortaç, DW Türkçe'ye verdiği demeçte, dünya çapında bütün Êzidîlerin kendilerine yönelik suçları işleyenlerden hesap sorulmasını talep ettiğini, o sayede Êzidî halkına yönelik suçların boyutlarının da ortaya çıkmasını beklediklerini ifade etti. İrfan Ortaç, "Bu dava, adaletin tecelli edebileceğinin sembolü olabilir" diye belirtti.
 
Soruşturma kapsamlı
 
Almanya Federal Başsavcılığı, Suriye savaşına ilişkin kapsamlı soruşturmalar yürüttüklerini, soruşturmaların hem Suriye hükümetinin hem de DAİŞ ve diğer grupların işlediği suçlara ilişkin olduğunu kaydediyor.
 
Başsavcılık ayrıca, "Sezar Dosyaları" olarak bilinen ve Suriye ordusunda yer alan bir grup askeri polisin Şam’da bir hastanede çektikleri, işkenceyi belgeleyen 28 bin fotoğrafın 2016’dan beri ellerinde olduğunu, kanıtların incelenmesinde ve suçluların tespitinde bunlardan faydalandıklarını bildiriyor. DAİŞ’in elinden kurtulan bin kadar kadın ve çocuğun 2015-2016 yılında Almanya’ya sığınması sonrasında verdiği ifadelerin de kanıt doğrulama ve suçlu tespitinde yardımcı olduğuna dikkat çekiliyor.
 
‘Êzidî kadınların verdiği ifadeler çok önemli’
 
Kendisi de Êzidî olan gazeteci Düzen Tekkal, DAİŞ’ten kurtulduktan sonra Almanya’ya getirilen kadınların verdiği ifadelerin suçların aydınlatılması için çok mühim olduğunu ve bu kadınların verdiği ifadelere bütün dünya çapındaki soruşturmalarda başvurulduğunu söylüyor. Düzen, ayrıca yaşadıkları korkunç acılara rağmen onları anlatma cesareti gösteren bu kadınların yürekliliğinin suçlulardan hesap sorularak ödüllendirilmesi gerektiği görüşünde.
 
Başsavcılık neden soykırımla suçluyor?
 
Frankfurt'ta görülen davada, 5 yaşındaki çocuğun katledilmesine götüren suçun DAİŞ'in Êzidîlere yönelik soykırımının bir parçası olup olmadığı masaya yatırılıyor. Gazeteci Düzen Tekkal, Taha El-C.'nin Êzidî kadın ile 5 yaşındaki kızını DAİŞ’in ideolojisi çerçevesinde satın alıp, köleleştirdiğini belirtiyor ve bunun arkasında Êzidîleri dini ve kültürel bir topluluk olarak yok etmenin yattığını savunuyor. Almanya Federal Başsavcılığı da aynı görüşte. Başsavcılığa göre, zanlı Taha El-C.'nin anne ile katledilen çocuğuna yönelik eylemi DAİŞ’in soykırım hedefi kapsamında yaşandı.
 
Frankfurt’ta görülen dava için şimdilik 22 duruşma gününün planlandığı açıklandı. Davaya temel teşkil eden soruşturmanın, Taha El-C.’nin evli olduğu Alman Jennifer W.’nin Irak’a dönmek isterken güvenlik güçlerinin dinlediği bir araçta 5 yaşındaki kız çocuğunun ölümüne ilişkin anlatımları üzerine başladığı bildiriliyor. Kendisi de Münih’te aynı suçtan yargılanan Jennifer W.’nin tutuklanmasından sonra Alman makamları hayatını kaybeden kız çocuğunun annesine ulaşmış, onun ifadesiyle ilk olarak Jennifer W.’ye karşı dava açmıştı.