Dönemin kibritçi kadınları ve direnişin zaferi 2018-04-27 09:02:02   HABER MERKEZİ - İngiltere'de kadın işçilerin örgütlenmeye, hakları için mücadele etmeye başladığı 19.yüzyılın ikinci yarısında en dikkat çeken eylemlerden biri Kibritçi Kızlar Grevi oldu. 14 bin kişinin destek verdiği kibritçi kadınlar, bu grevle beraber çalışma koşullarının iyileştirilmesinden sendikalarda söz sahibi olmaya kadar bir çok alanda mücadele etti.    İngiltere'de 18. yüzyılda, sanayi devrimi ile birlikte kapitalizmin gelişmesiyle işgücü gereksinimi de her geçen gün arttı. Sınıf mücadelesinin seyri ise işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını belirliyor ve çalışma saatleri günde 16-18 saati buluyordu. Sanayinin hızla geliştiği dönemin İngiltere'sinde sosyal hak ve iş güvenliği tedbirlerine sahip olmadan çalışan, üç-dört ailenin kaldığı tek göz odalarda salgın hastalıkların kol gezdiği barakalarda yaşamaya çalışan bir sınıf vardı. Buda kadın işçilerin durumunu gözler önüne seriyordu.    İlk çalıştıkları yer maden ocakları oldu   Evlerinde bulunan el dokuma tezgahlarının başından kaldırılarak çocukları ile birlikte üretim alanlarına götürülen kadınların ilk çalıştığı yer ise maden ocakları oldu. Kadınlar ocaklarda sırtlarında kömür seleleri taşıyorlardı. Bir gözlemci, 1813'te Cumbria'daki Whiteehaven madenindeki kadınlar için şunları söylüyordu: "Çoğu yarı çıplaktı, kirden kararmışlardı. O kadar çirkinleşmiş ve hor kullanılmışlardı ki, erkek soyundan gelmiş bir soya benziyorlardı."    10 saatlik iş günü için beş yıllık mücadele   Bu çalışma koşullarında sırtlarında ve bacaklarında deformasyonlar oluşan, mide ve akciğer rahatsızlıkları yaşayan, gebeliklerinde ağır komplikasyonlara maruz bırakılan kadınların madenlerde çalışması ancak 1842'de yasaklanabildi. 10 saatlik iş günü için ise kadınlar beş yıl daha mücadele etmek zorundaydı.    En fazla istihdam tekstil alanı oldu   Dantelacılık, metal, jüt elyafı, ciltçilik ve zincir yapımı gibi her türlü işte çalıştırılan kadınların en fazla istihdam alanı ise tekstil oldu. 1830'larda iş gücünün ağırlıklı bir bölümü 21 yaşın altında olan kadınların omzundaydı. Kadınlar, vasıfsız dokuma ve eğirme işlerinde çalışanların yarısını oluşturuyordu. Pamuk eğirmecilerinin çocuklarının yüzde 39'u ölü doğuyor ve ancak yüzde 50'si beş yaşına kadar yaşayabiliyordu.    Kadınlar bebeklerini fabrikaya getiriyordu   Kadınların çalışma koşulları çeşitli deformasyonlara yol açıyordu. İşlerini kaybetmekten korkan kadınlar, doğumdan üç hafta sonra fabrikaya dönüyor, bazen bebekler fabrikalara getiriliyor, ancak molada bebeğini emzirebiliyordu. Bazı kadınlar doğum yapıncaya kadar fabrikada çalışıyor, evde kalan daha büyük çocuklara rahat durmaları için afyon içirilebiliyordu.    Sendika içinde aynı branşta örgütlendiler   İngiltere'de işçilerin ekonomik ve siyasal talepleri için mücadele eden Çartist hareket içerisinde işçi kadınlar da yer almaya başladı. Bu dönemde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı çamaşırhanelerde dantelacılarda ve ciltçilerde gerçekleşen grevler işçi kadınların imzasını taşıyordu. 1842 Çartist genel grevine katılan kadın işçiler sendikal hareket içerisinde de örgütlendiler. Ücretleri düşürdükleri gerekçesi ile vasıflı erkek işçilerin tepkileriyle karşılanmış olsalar da, çalıştıkları alanlar salt kadınları kapsadığından, sendikal hareket içerisinde ayrı branşlarda örgütlendiler.    Kadınlar sendikalara karşı mücadele etti   Ücretleri yükseltmek için mesleğe girmeyi kısıtlayan meslek birlikleri, kadın işçilerin üretim alanlarından dışlanmasına yol açıyordu. Sendikalar, Liberal Parti'ye yakın liderler tarafından yönetiliyordu. Kadınların sanayide çalışmasına karşı olan bu sendikacılardan biri şöyle söylüyordu: "Erkekler çocuklarının ve ülkelerinin geleceğini düşünmek zorundadır, karılarının güçlü erkekler dünyasında yaşam mücadelesi verip sürünmek yerine güzel evlerinde oturmalarını sağlayacak koşulları yaratmak için en büyük gayreti göstermek bir erkek ve koca olarak onların görevidir." Dolayısıyla kadınlar, çalışmak ve örgütlenmek için bunlara karşı da mücadele vermek zorundaydı.   Emma Patterson'dan Kadınları Koruma ve Destekleme Birliği   Dönemin kadın reformcularından Emma Patterson, 1874'te Dewsbury'de, kadın dokumacıların grevini örgütleyen Kadınları Koruma ve Destekleme Birliği'ni kurdu. Daha sonra Ulusal Kadın İşçiler Birliği'ne dönüşen bu birlik, eşit işe eşit ücret, düşük ücret alan mesleklerde ücretlerin düzenlenmesi, haftalık çalışmanın 48 saate indirilmesi, iş cezalarının kaldırılması, daha fazla fabrika müfettişi, annelik yardımı, işçi kadınlar için kooperatif evleri, yalnızca mülk sahibi kadınlar için değil bütün kadınlar için oy hakkı gibi istemlerle yerel kampanyalar düzenledi. Kadınları sendikal hareket içinde aktif olmaya teşvik ederek, WTUL, ASE (Birleşik Metal İşçileri Derneği) gibi birliklerin reddettiği kadınları örgütledi.    TUC kadın Genel Konseyi kuruldu   19.yüzyılın başlarında yapılan Sendikalar Kongresi'nde (TUC) yalnızca iki kadın delege vardı. Genel grev yılı olan 1926'da, TUC'a bağlı sendikalara üye olanların yalnızca altıda biri kadındı. Fakat kadın işçilerin katılımındaki artış yıllar içinde sürekli yükseldi. Kadın Sendika Birliği kadın işçilerin örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan Sendikalar Kongresi ile birleşti. Kadın İşçiler Ulusal Federasyonu, Genel İşçi Ulusal Birliği (GMB'nin önceli) ile birleşti ve TUC Kadın Genel Konseyi kuruldu.   Kibritçi Kızlar Grevi   Kadın işçilerin örgütlenmeye, hakları için mücadele etmeye başladığı 19.yüzyılın ikinci yarısında kadın işçilerin grevleri de yayıldı. Bunlardan en dikkat çekeni ise Kibritçi Kızlar Grevi oldu. Kibritçi kadınların çalışma koşulları ile kadınlara biçilen değer gözler önüne serilmişti. Kadınların ise bu koşulları değiştirmelerinin tek yolunun mücadele etmek olduğu ortaya çıkmıştı.    'Beyaz fosfor'a karşı mücadele   Kibritçi kadınlar, East End'deki Bryant ve May fabrikalarında düşük ücret, ağır koşullar altında ve günde 14 saat çalışıyordu. Yemeklerini çalışırken yiyen kadınlar, en ufak hatada "ceza" olarak ücretlerinde kesinti yaşanıyordu. Kibritçi kadınların çoğu kullanılan "beyaz fosfor" nedeniyle çene kemiklerinde meydana gelen çürümeler sonucunda yemek yiyemez hale gelmişti.     'Beyaz fosfor' 1908'de yasaklandı   Kibritçi kadınlardan biri işten atılınca Annie Besant adlı bir aktivist kadın yazar, kibrit fabrikasını hedef alan "Londra'da beyaz kölelik" başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazıyla birlikte fabrikalarda artan baskılar ve öncü işçilerin işten atılması üzerine kadınlar iş bıraktı. 14 bin kadın işçinin katıldığı greve yoğun katılımlı bir destek te geldi. Grevin sonucunda kadın işçilerin fosfor bulaşmamış bir salonda yemek yemeleri sağlandı. Cezalar kaldırıldı, ücretler iyileştirildi ve kadın işçilerin kurduğu sendika da tanındı. Kadınların sendikal mücadelesi sayesinde 1908'de "beyaz fosfor" maddesi yasaklandı.    Kadınların sendikalarda örgütlenmesi yayıldı   Kadın işçilerin 1890'larda Bradford'daki Manningham Fabrikaları grevine de katılarak, daha iyi çalışma koşulları için mücadele etmeleri, sendikalarda etkili olmaya başladı. Böylece kadın işçiler yeni sendikalar kuruyor, ya da var olan sendikalar kadın işçileri örgütlemek zorunda bırakılıyordu.  Yine kadınlar öncülüğünde Ev Hizmetleri Sendikası kuruldu ve 1897'de TUC'a katıldı. 70 saatlik çalışma haftası ve daha uzun yemek arası için mücadele etti.  1886'da tekstilde birleşik Tarakçılar ve Hallaçlar Sendikası kuruldu. Sendikanın üyelerinin dörtte üçü kadınlardan oluşuyordu. Kadın işçiler ayrıca Ulusal Birleşik Tezgâhtarlar Birliği ile Kadın Büro İşçileri ve Sekreterleri Birliği'nde de örgütlendi.   Kadınların direnişi ve kazanımları    Kadın işçiler 1900'lü yıllarda "eşit işe eşit ücret" mücadelesini sürdürdü. Kadın işçiler, 1800'lerden bugüne hem sendikal örgütlenmelerde hem de iş yaşamında karşı karşıya kaldıkları sorunlar karşısında gösterdikleri direniş ile bu kazanımları elde etti.   'Eşit işe eşit ücret' mücadelesi devam ediyor   İngiltere'de kapitalizmin kadına biçtiği toplumsal rolle bağlantılı olarak kadınlar çalışmak ve toplumsal hayata katılmak için de mücadele emek zorunda kalmışlardı. Bugünün İngiltere'sinde ise kadınlar çalışma yaşamının her alanında eşit işe eşit ücret için mücadelelerini sürdürüyor.