Af Örgütü çalışanlarına cinsiyete dayalı ayrımcılığı sordu 2019-02-07 10:49:29   HABER MERKEZİ - Uluslararası Af Örgütü, iki çalışanının yaşamına son vermesi ardından yayınladığı raporda, çalışanların ırk ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın yanı sıra tacize maruz bırakıldığına dikkat çekiyor.   Uluslararası Af Örgütü, iki çalışanı Gaëtan Mootoo ve Rosalind McGregor’un intihara sürüklenmesi sonrası çalışanlarının durumu ile ilgili bir rapor hazırlattı. Raporda, çalışanlarının ölümüne ilişkin örgütün kendi içindeki sorunların tespiti ve çalışanların genel refahı için bir yol oluşturması amaçlanıyor. Raporda, karşılaştıkları cinsiyete, ırka ve statüye dayalı ayrımcılık ve taciz vakaları da yer alıyor.    Rapor, örgütün 680 çalışanına açık olarak hazırlanan ve 475 kişinin sorulara verdiği cevaplar üzerinden hazırlandı. Rapora göre, ankete katılanların yüzde 19’u bir yıldan daha az süredir kurumda çalıştıklarını, yüzde 81’i bir yıldan daha fazla çalıştıklarını, bunların yüzde 32’si ise 5 yıldan uzun süredir çalıştıklarını belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 72’sini kadınlar oluştururken, yüzde 61’i Avrupa’da yaşıyor.   Raporda çalışanların durumuna ilişkin şunlar tespit edildi:    “*Stres kaygı ve depresyon: Çalışanların yüzde 39’u doğrudan Af Örgütü’nde çalışmanın sonucu olarak kendilerinde zihinsel ve fiziksel rahatsızlıkların geliştiğini doğruluyor. Bunun dışında Af Örgütü’nde birçok çalışma alanı ve üstlenilen birçok rol ikinci bir strese ve dolaylı travmaya yol açıyor. Bu rahatsızlıkların kaynağının ankete katılanların yüzde 39’u işten kaynaklı olduğunu düşünürken, yüzde 47’si işten kaynaklı olmadığını, yüzde 14’ü ise neden kaynaklandığını bilmediğini söylüyor. Çalışanlar, aşırı stres, kaygı, depresyon, baş ağrısı, panik atak, kendini yalnız hissetme, tükenmişlik hissi, uykusuzluk ve bel ağrısı gibi sorunlardan yakınıyor.   *Strese neden olan cevaplar: Yüzde 34’ü istekler ve öncelikler arasında karmaşa yaşıyor, yüzde 32’si ağır çalışma yüküne ve uzun çalışma saatlerine maruz kalıyor. Yüzde 32’si işinin doğru ve tam yapabileceği yeteri kadar vakti ve kaynağı olmadığını belirtiyor. Yüzde 26’sı yetersiz ve yeteneksiz yöneticilerle iletişim zorluğu çektiğinden bahsediyor. Yüzde 26’sı kurumda aşırı derecede hiyerarşik bir yapının ve kültürün olduğunu söylüyor. Yüzde 22 zayıf yöneticilik kabiliyeti ve kurumdaki şeffaflık eksikliğinden yakınıyor. Yüzde 23’ü örgüt içindeki kendi rolünü geliştiremediğinden yakınarak, yüzde 20 ise kuruma katkısının değersiz olduğunu hissediyor.   *Irk ve cinsiyet üzerinden ayrımcılık ile taciz: Raporda, kurumdaki gücün kötüye kullanıldığı bunun dışında ayrımcılığa dayalı ırkçı ve cinsiyetçi vakaların yaşandığı belirtiliyor. Bu konudaki şikayetlerin ve örneklerin çokluğu nedeniyle ayrıntılı içerik örgütün genel sekreterine iletildi. Çalışanlar zorbalığın ve toplum içinde küçük düşürmenin yaygın bir yönetim aracı olarak kullanıldığını belirtiyorlar. Çok sayıda çalışan özel deneyimlerini aktarırken yöneticilerin kendilerini aşağılayan üsluplarından şikayet etti. Raporda bir yöneticinin bir çalışanına yönelttiği, ‘İşi bıraksan iyi yaparsın. Bu işte devam edersen hayatın ıstırap dolu olacak’ gibi ifadelerine de yer verildi. Birçok çalışan çeşitli açılardan cinsiyet ve ırk temelinde ayrımcılığa uğradığını, renk ve LGBTIQ üzerinden saldırıya maruz kaldığını ifade eden bir kadın yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: ‘Her şey saman altı yapılıyor. Bir erkek yönetici tarafından sözlü tacize uğradım. Tehdit edilmedim ama bir erkeğe bile davranmadığı şekilde bir davranış sergiledi. Fakat şunu da biliyorum ki kimse buna ses çıkarmayacak. Onun yönetimi altında çalışan birkaç kadın da aynı muameleyi görüyor ve kimse karşılık vermiyor. Bunlardan ikisi bana söyledi ama açık olarak dile getirilmesini istemiyorlar.”