21. yüzyılda da korkulan ‘en büyük sorun’: Yeni kelebeklerle yeni bir dünyaya (5)

  • 09:01 16 Kasım 2018
  • Dosya
Türkiye'de kadın işçi gerçeği: Ucuz emek deposu olarak görülüyor
 
İSTANBUL - Erkeklerden daha düşük ücret alan, yüzde 92’si sendikasız ve yüzde 25’i güvencesiz işlerde çalıştırılan kadınların “ucuz emek deposu” olarak görüldüğünü belirten DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Hala kadınlar erkeklerden daha düşük ücretlere çalışıyorsa, kayıt dışı çalışanların yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyorsa kuşkusuz verdiğimiz mücadele yeterli değil” dedi. 
 
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan “Türkiye İşçi Sınıfı Gerçeği 2017” araştırması, işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarının yanı sıra kadının çalışma hayatındaki durumu ve toplumsal cinsiyet ile ilgili algı ve beklentiler konusunda da önemli veriler sunuyor. 
 
Bu araştırmadan yararlanılarak 8 Mart için de “Türkiye'deki Kadın İşçi Gerçeği” raporu hazırlandı. Bu rapora göre, işçilerin yüzde 71'i erkeklerden, yüzde 29'u ise kadınlardan oluşurken, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Hane Halkı İşgücü Araştırması’na göre, toplam istihdam içerisinde ücretli kadın çalışan sayısının oranı yüzde 31, erkeklerin oranı ise yüzde 69. Çalışma hayatındaki en önemli sorunları düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalıştırılma olan kadınlar, erkeklerden daha düşük ücret alıyor. Kıdem tazminatları erkeklere oranla oldukça geride olan kadınların, en az yüzde 92’si sendikasız ve yüzde 25’i güvencesiz çalışıyor. 
 
'Kadın işi' meslekler
 
TÜİK verilerine göre, Türkiye'de kadınlar en çok hizmet sektöründe yer alırken, tarımda kadın istihdamı azalıyor. Sanayide ise sınırlı bir istihdam artışı gerçekleşiyor. Araştırma sonuçları kadınların yüzde 32,6'sının, erkeklerin ise yüzde 25,4'ünün hizmet ve satış elemanı olarak çalıştığını gösterirken, büro hizmetlerinde çalışan kadınların oranı yüzde 15,4, erkeklerin oranı yüzde 5. 
 
Kadınların yüzde 1,7'si yönetici olarak çalışıyor
 
Araştırma sektörleri, yapılan mesleklerin cinsiyete göre belirlendiğini ve çalışma hayatında kadınlara yönelik işlerin cinsiyetleştirildiğinin devam ettiğini gösteriyor. Araştırmaya göre, yardımcı profesyonel meslek gruplarında çalışan erkeklerin oranı yüzde 5,6, kadınların oranı 3,8. Yine araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 2'si yönetici olarak çalışırken, kadınların yönetici olarak çalıştıkları işlerin oranı yüzde 1,7 ile sınırlı kalıyor.  
 
Kadınların kıdem süresi erkeklere göre daha kısa
 
Çalışma hayatında kalma süresi de cinsiyete göre değişiyor. Çalışma hayatında 1 yıldan az süreli çalışan kadınların oranı 4,2 olarak gösterilirken, aynı kıdem süresindeki erkeklerin oranı ise yüzde 2,5. 16 yıl ve üzeri kıdem süresine sahip kadınların oranı yüzde 12,9 iken erkeklerin oranı yüzde 23,6.
 
Kadınlar arasında güvencesiz istihdam daha yaygın
 
Araştırmaya göre, kadınlar arasında ücretli düzensiz/geçici çalışma erkeklere göre oldukça yaygın. Kadınların yüzde 23,8'i taşeron çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla çalışma ve ücretli düzensiz istihdam biçimlerinde yer alıyor. Genel ortalamada bu oran yüzde 20,4 iken erkeklerde yüzde 18,9. Kadınlar erkeklerden daha yaygın bir biçimde güvencesiz olarak çalışıyor. Bu durum kadınların çalışma yaşamında daha fazla örgütsüz olmasına, ücretlerin düşmesine, yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin derinleşmesine de yol açıyor.
 
Kadınların çalışma hayatındaki en önemli sorunları
 
Kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları en önemli 3 sorun düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalıştırılma. Araştırmaya göre, kadın işçilerin yüzde 78,7'si düşük ücreti çalışma hayatının en önemli sorunu olarak belirtiyor. Kadınların yüzde 74,5'i ise işsizliği çalışma hayatının en önemli ikinci sorunu olarak görüyor. Uzun çalışma saatleri de yüksek oranda sorun olarak ifade ediliyor. Öte yandan kadın işçilerin yüzde 48,9'u sigortasız çalıştırılmayı önemli sorun olarak ifade ediyor. 
 
Kadın işçilerin yüzde 92'si sendikasız
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın (ÇSGB)  sadece kayıtlı işçileri esas alan verileri kadınların sendikalaşma oranlarının oldukça düşük olduğunu ortaya koyuyor. 
 
Kadınlar erkeklerden daha az ücret alıyor
 
Kadın işçilerin aylık geliri asgari ücret seviyesinde iken 2017 yılı için uygulanan 1400 TL asgari ücretten az ücret aldıklarını belirten kadınların oranı erkeklerden yüksek. Kadınların yüzde 21,9'u 1400 TL'den az ücret aldıklarını belirtirken, aynı ücret seviyesinde ücret alan erkeklerin oranı ise yüzde 13,3. 
 
Kadınların yüzde 13,7'si cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşıyor
 
Kadınların yüzde 14,1'i etnik, kökeni, dini, mezhebi ve inancıyla ilgili konularda, yüzde 13,8'i ise siyasi görüş ve düşüncelerinden dolayı çalışma hayatında ayrımcılığa maruz kalırken, yüzde 13,7'si cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşıyor. Yüzde 8,6'sı ise işyerinde medeni durum, çocuk sahibi olma durumuyla ilgili ayrımcılık yaşarken, yüzde 23,2'si çalışma hayatının ilk aşaması olan işe alımda ayrımcılığa maruz kalıyor.  
 
‘Tarihteki en büyük işçileştirme süreci yaşanıyor’
 
Ekonomik kriz ile beraber işçilerin yaşadığı hak ihlalleri artarken, her geçen gün işsizliğin arttığı bu süreçte sömürü politikasına bir yenisini ekleyen işverenler,  krizin faturasını güvencesiz çalışma koşulları ve hak gasplarıyla işçilere çıkarıyor. 
 
Bütün esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin kadınlardan başlayarak işçilerin tamamına yayıldığını dile getiren, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, son 30 yıldır dünya ve Türkiye tarihinde en büyük işçileştirme sürecinin yaşandığını söyledi. Arzu, hem dünyada hem Türkiye’de bütün kesimlerin iç içe geçtiği bir süreç yaşandığını kaydeden Arzu, 30 yıl önce Türkiye toplumunun yaklaşık yarısının işçi olduğunu hatırlattı. Arzu, “Bugün bu oran 4’ten 3’e yükselmiş durumda. Dolayısıyla toplumda işçileşti. O nedenle emek siyasetinin gündemleri Türkiye’nin geleceği açısından geçmiş dönemlere göre çok daha önemli. Son birkaç yıldır seçim dönemlerinde asgari ücret, taşeron işçilerin temel problemleri gibi temel taleplerin siyasi partilerin de temel vaatleri arasında olması o nedenle tesadüf değil. Dolayısıyla işçi sınıfının ve emek mücadelesi verenlerin talepleri Türkiye siyasetinde daha da ağırlık kazandı” dedi. 
 
‘Kriz AKP’nin yarattığı bir tablo’
 
Son bir yıllık süreçte emek alanında yaşanan asgari ücret, iş cinayetleri, taşeronlaştırma ve benzeri sorunlar ile işsizliğe karşı mücadeleyi somut gündemler üzerinden yükseltmeye çalıştıklarını kaydeden Arzu, “Temmuz -Ağustos ayında etkisini göstermeye başlayan ekonomik krizin çıkarttığı yıkıcı sonuçlar da bizim temel mücadele hedeflerimizi belirleyen bir süreç oldu. Bugün Türkiye, çok derin bir ekonomik krize sürükleniyor. Çok açık ki bu kriz yıllardır bu ülkeyi yöneten AKP iktidarının uyguladığı politikaların sonucu olarak ortaya çıkmış bir tablo. Bu krizin faturasının Türkiye toplumunun yüzde 99’una ödetilmesine karşı bir mücadeleyi hep birlikte sürdürüyoruz” diye konuştu. 
 
‘Kadınlar ucuz emek deposu olarak görülüyor’
 
Güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerinin kadınlardan başlayarak işçilerin tamamına yayıldığını dile getiren Arzu, “Kadın istihdamını arttırmaya dönük birçok yasa ve düzenleme kadınların evden yarı zamanlı, çoğu zaman kayıt dışı ve erkeklerden daha düşük ücrette ve olumsuz koşullarda çalışmasını önceleyen ve kadınları ucuz emek deposu olarak gören bir sermaye yaklaşımı var. O nedenle kadın emeğine dönük bu politikalara karşı bir sendikal örgütlenme ve mücadele yürütmek sadece kadın işçilerle ilgili mesele değil sınıf hareketinin bütünün gündemi olmalıdır. Mücadele açısından baktığımızda kadın işçilerin hep direnişin ön saflarında olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
Arzu, ayrıca son bir yıl içinde Flormar direnişinin kadın direnişi olarak tarihe geçtiğini de sözlerine ekledi.
 
‘Verdiğimiz mücadele yeterli değil’
 
Asıl hedeflerinin “kadınların daha fazla sendikalı olduğu ve sendikalarda da daha fazla söz ve karar sahibi olduğu bir süreci örgütleyebilmek” olduğunu söyleyen Arzu, “Hala kadınlar erkeklerden daha düşük ücretle çalışıyorsa, toplam kayıt dışı çalışanların yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyorsa kuşkusuz verdiğimiz mücadele yeterli değil. Bu anlamda önümüzdeki dönem mevsimlik tarım işçisi kadınlardan, merdiven altı atölyelerde güvencesiz çalışan kadınlardan, plazalarda, alışveriş sektöründe çalışan kadın işçilere kadar tüm kadın işçilerin sendikalı olması ve sendikalarda söz sahibi olması için mücadele hattını geliştirmemiz gerek” dedi.   
 
‘Sendikalara çizilen sınırlar aşılmalı’
 
Kadın işçilerin daha yaygın bir biçimde örgütlenebileceği faaliyetler yürütmeye çalıştıklarını ifade eden Arzu, yeni dönemdeki hedeflerini şöyle sıraladı: “Önümüzdeki süreçlerde ilk olarak 18 Kasım’da krizin özellikle kadınlara yönelik etkilerine dönük bir çalıştay yapacağız. Çalıştayın ardından kadın işçilerin taleplerini, örgütlü olduğumuz işyerlerinden başlayarak sendikalı sendikasız tüm kadınlara ulaştırılması için bir mücadele programını kısa vadede önümüze hedef olarak koyduk.  Sendikalarımızda örgütlü bulunan kadın işçi arkadaşlarımızın daha fazla karar mekanizmalarında yer alabilmeleri açısından kadın emeğine dönük eğitim faaliyetlerini önümüzdeki dönem de önümüze koyduk. Kısa vadede bunları yapacağız. Uzun vadede yaygın bir örgütlenme çalışması ve bu noktada mevcut sendikalarımıza çizilen bu sınırları da aşacak bir örgütlenme perspektifine ihtiyaç var. Biraz bu noktada adım atmak ve bunun sonuçlarını sendikalarımızda daha görünür hale getirmek için de bir çaba içerisindeyiz.”
 
‘Kadınlar mücadelesinden vazgeçmedi’
 
İktidarın tüm yetkili ağızlarından kadınla erkeğin eşit olmadığına dair söylemlere ve her türlü baskıya rağmen kadınların özgürlük mücadelesinden vazgeçmediğini vurgulayan Arzu, şöyle devam etti: “Kadınlar siyasi iktidara; emeğine, kimliğine, geleceğine sahip çıkacağı mesajını çok net bir biçimde verdi, vermeye de devam ediyor. O nedenle geçtiğimiz süreçte siyasi iktidarın en fazla çekindiği durum kadın işçilerinin direnişi ve mücadelesi oldu. Bir kadın direnişinin hem siyasi iktidara hem işçi sınıfına hem topluma verdiği mesajlar çok daha kuvvetli. Bütün kadınların kendi emeğine, kimliğine, bedenine sahip çıktığı bir mücadeleyi omuz omuza büyütmek ve tüm kadın işçileri kadına yönelen her türlü baskıya ve şiddete karşı da işyerlerinde de sokakta da birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”
 
YARIN: Savaşlara karşı kadınların özsavunma mekanizması: TJA