Oy hesapları tutmayan AKP’nin Kürt sorunu çıkmazı (1)

  • 09:09 6 Haziran 2018
  • Dosya
HABER MERKEZİ - Kürt sorununun çözümüne dar “oy hesapları” üzerinden yaklaşan ve 13 yıllık iktidarına 7 Haziran 2015 seçimlerinde çokça dem vurduğu “millet iradesi” tarafından son verilince, “Çözüm sürecini buzdolabına kaldıran" AKP'li cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan'ın bu açıklaması, çatışma, yasak ve katliamlarla dolu bir 3 yılın başlangıcı oldu.  
 
24 Haziran seçimlerine sayılı günler kaldı. AKP-MHP bloğunun oluşturduğu “Cumhur İttifakı”na karşı muhalefet partilerinin bir araya geldiği “Millet İttifakı” ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çalışmaları engellemelere, baskılara, gözaltılara ve tehditlere rağmen tüm hızıyla devam ediyor. Parti programlarının açıklandığı seçimlerin en yakıcı gündem maddesi kuşkusuz Kürt sorunu. AKP’li cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan, seçmen kitlesinin en merak ettiği sorulardan biri olan Kürt sorununun çözüm programını “tek dil, tek millet, tek bayrak ve tek vatan” anlayışına dayalı imha ve inkar politikalarının devamı olarak açıklarken, CHP’li Muharrem İnce ise, sorunun çözüm yöntemini, “3 B planı” başlığı altında, “Barışacağız, büyüyeceğiz, bölüşeceğiz” sözleriyle açıkladı. 
 
Halklar ittifakı 
 
Türkiye’de imha, inkar ve asimilasyona dayalı tekçi anlayış karşısında son 40 yılın en büyük direniş cephesini oluşturan Kürt halkı, HDP çatısı altında kurduğu halklar ittifakıyla özgür, demokratik ve eşit yaşam mücadelesini 2013-2015 yıllarında PKK Lideri Abdullah Öcalan öncülüğünde yürütülen “demokratik çözüm” görüşmeleri kapsamında ileri bir boyuta taşıdı. 
 
Tayyip Erdoğan: Çözüm süreci buzdolabına kaldırılmıştır
 
Kürt sorununun çözümüne dar “oy hesapları” üzerinden yaklaşan AKP ise, 13 yıllık iktidarına 7 Haziran 2015 seçimlerinde çokça dem vurduğu “millet iradesi” tarafından son verilince; 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararını hayata geçirdi. “Çöktürme planı” adı verilen kararla Kürt’ü imha, inkar ve katliam uygulamalarını yeniden güncelleyen iktidar, daha sonra tüm sanıkların beraat edeceği Ceylanpınar’da 2 polisin yaşamını yitirmesi olayını “sürecin” sonlandırılmasına gerekçe yaptı. 11 Ağustos 2015 günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın canlı yayında yaptığı, “Çözüm süreci buzdolabına kaldırılmıştır” açıklaması çatışma, yasak ve katliamlarla dolu bir 3 yılın başlangıcı oldu.  
 
“Çöktürme planı” ile başlatılan “yeni süreç” sokağa çıkma yasakları, toplu katliamlar, DBP’li (Demokratik Bölgeler Partisi) belediyelere kayyım atanması, HDP’li milletvekillerinin tutuklanması ve siyasi soykırım operasyonlarıyla devam etti. 
 
Rojava Devrimi ve çok yönlü saldırılar 
 
Suriye halklarının 11 Mart 2011 yılında Baas rejimine karşı başlattığı ayaklanmayla birlikte kendi kaderini tayin ederek statüye kavuşan Kuzey Suriye Kürtlerinin 19 Temmuz 2012’de ilan ettiği Rojava Devrimi,  AKP cephesinde büyük bir tehdit algısına dönüştü. Kürt halkının kazanımlarını ve Kuzey Suriye’de elde ettiği statüyü hedef alan AKP, 7 Haziran seçimlerinin rövanşını almak amacıyla Kürt halkına, Türkiye demokrasi ve barış güçlerine, HDP’ ye oy verenlerin siyasi iradesine karşı çok yönlü ve ağır bir saldırı başlattı. Bu saldırı 2014 yılında hazırlanan  “Çöktürme Planı” Haziran seçimlerinden hemen sonra 2015 Temmuz’undan itibaren uygulanmaya konulmuş oldu. 
 
43 sayfalık 'gizli' plan 
 
Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanarak Genelkurmay Başkanlığı’na sunulan ve “Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü” tarafından “Çöktürme” adı verilen “gizli” ibareli 43 sayfalık eylem planına göre şunlar derhal yapılacaktı: 
 
“Özel Polis Kuvvetleri ve özel askeri komandolar eşliğinde, ordu güçleri şehirleri kuşatarak, mahallere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek. Saldırıların komuta merkezi il Jandarma Komutanlıkları olacak, gereklilik halinde helikopter ve yine gerekirse savaş uçakları İl Jandarma Komutanlığı emrine verilecektir. Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşamsal alanlar tahrip edilerek, geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak. Kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalarla yerleşkeler huzura kavuşturulacaktır. Yapılacak bastırma operasyonlarında 10 bin ila 15 bin imha, 8 bin civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama, bombalanmış küçük ve büyük yerleşim alanlarında 150-300 bin civarı insanın yer değiştirmesi planlanmakta. Yapılacak ablukalarda terör örgütünün ülkenin batısında girişebileceği kalkışmalara karşı da, değişik tedbirler üzerinde çalışılmaktadır.
 
Teyakkuz emri verildi!
 
Sivil kamu personelinin söz konusu alanlardan çekilmesi,  hastanelerin 24 saat kurallına göre olası ve acil güvenlik personelinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi, bazı kamu binalarının boşaltılarak operasyonel güçlerin konumlanmasına göre, önceden hazırlanması önem arz etmektedir. Sınırlarımız içinde ve ötesinde yürütülen operasyonlara ara verilmeden devam edilmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği açısından hayati öneme haizdir. Sivil kamu personeli belirlenen bölgelerden çekilmeli, hastane ve sağlık birimleri teyakkuzda tutulmalı ve tecrübeli doktorlar her an bulundurulmalı. Yerel yöneticilerin (Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin) terör örgütünün uzantısı malum parti vekilleriyle ve diğer sivil kuruluşlarla teması kesilmelidir.
 
Yüzbinlerce Kürt'ün yaşam hakkı devletin emrinde!
 
MedNuçe, Stêrk TV, Newroz TV, Ronahi TV,  MMC TV, DİHA, Özgür Gün TV, İMC TV kanalları ve Özgür Gündem gazetesinin ekarte edilmesi, yasal dayanaklardan yoksun bırakılması acilen gerekmektedir. Terör örgütünün medyasının alan, bölge, yerleşkeye sokulmamasına özen gösterilmeli, adı geçen alan, bölge ve yerleşkelerin etrafında tank ve zırhlı araçlar uygun yerlerde konumlandırılmalı, giriş ve çıkışların tümü kapatılmalıdır. Elektrik, gaz ve su şirketlerinin tüm faaliyetlerini operasyon yetkilisi emri dahilinde sürdürmeleri ve verilen emirlere harfiyen uymaları sağlanmalı. Ambulans, itfaiye araçlarının alanlara uygun görülürse izinli ve askeri personel eşliğinde sokulması sağlanmalıdır.” 
 
Söz konusu belgelerde; HDP’ye yönelik kanun ve Anayasa dışı tedbirlere başvurulacağı, DBP’ye ait belediyelere el konulacağı, bölgede operasyon yürütecek devlet güçlerinin silah kullanma yetkilerinin düzenlendiği ve görevleri dolayısıyla hukuki soruşturmaya uğramayacakları bilgisi yer aldı. 
 
AA ve TRT'nin 'görev' ve 'sorumlulukları' 
 
Gizli ibareli belgede ana akım medyanın “görev” ve “sorumlulukları” ise, “Bölgede sürmekte olan harekatın medyaya nasıl yansıtılması gerektiği konusunda, provokasyonları ve dezenformasyonu engellemek, kamuoyunu bilgilendirmek ve güvenlik güçlerimizin moralinin bozulmamasına özen gösterilmeli. AA tarafından bilgi ve görüntü dağıtımı yapılarak bölgede gerekmedikçe gazete ve ajansların muhabir bulundurmamaları, operasyonların selameti için gerekli olduğu, ihtiyaç duyulması halinde operasyon komutanlarından izin alınarak, alana girilip gerekli görüntülerin alınması ve bunların yayınlanması gerekmektedir. Bölgelerde özellikle AA ve TRT muhabirlerinin bulunması ve yapılan haberler, çekilen görüntülerin diğer basın kuruluşlarıyla paylaşılması, yabancı basını da akreditasyonla gözetim ve denetim altına almak ve alanlara sokmamak gerekmektedir. Basının özellikle öldürülen terörist sayısında serbest bırakılmasının daha uygun olacağı, aksi taktirde rutin rakamlar kamuoyu nezdinde kafa karışıklığı yaratacağı, özellikle bu konuda hassas olmak gerekmektedir. Sivil ölümlerinin duyurulmasının önüne geçilmesi, operasyon güçlerimizin moralmen çöküntü yaşatabilecek haber ve görüntülerin kullanılmamasına dikkat etmek yönetici konumdaki personelin sorumluluğu dahilindedir” şeklinde özetlendi.  
 
Plan devrede: 2 bin 360 kişi yaşamını yitirdi
 
Sri Lanka modelinin uygulanmasının ön görüldüğü plan, birçok aşamadan oluşuyordu. Plana göre; JÖH ve PÖH’lerin de katılımıyla şehirler kuşatılarak, mahallelere dönük operasyonların düzenlenmesi, yaşamsal alanların tahrip edilip, geri dönüş koşullarının ortadan kaldırılması ön görüldü. Raporda, bu operasyonlar “bastırma operasyonları” olarak tanımlanırken, 300 bine yakın insanın yer değiştirmesi, 7-8 bin kişinin tutuklanması ve yüzlerce kişini katledilmesi planlandı. Planın bu kısmı son bir yıl içinde Kürdistan’ın tamamında devreye konuldu. HDP Genel Merkezi Enformasyon Masası’nın verilerine göre; 9 kent ve 35 ilçede 113 kez ilan edilen “sokağa çıkma yasakları” toplamda bin 953 günü buldu. Abluka ve kuşatmaların halen devam ettiği Cizre, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin ve Sur’da Temmuz 2015 tarihinden bu yana 863 kişi yaşamını yitirdi. Yine, açıklanan resmi olmayan rakamlara göre AKP’nin planı hayata geçirdiği bölgelerde aralarında yüzlerce sivilin bulunduğu 2 bin 360 kişinin hayatını kaybetti. 
 
1 milyon kişi zorla yerinden edildi
 
Planın bir parçası olan göçertme politikası da söz operasyonlarla devreye konuldu. Hükümet tarafından açıklanan resmi rakamlara göre sadece bir yıl içinde Kürdistan kentlerinde 355 bin insan göçe zorlandı. Göç Edenlerle Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği’nin (Göç-Der) açıkladığı rakamlara göre ise bu rakam 1 milyona yakın. Göçlerin başında kuşatma ve yıkımlarla talan edilen ilçeler geldi. Ancak özellikle 1990’lı yılların aksine insanlar yaşam yerlerinden edilseler de Kürdistan'ı terk etmedi.
 
Siyasi soykırım operasyonları
 
7 bin kişinin gözaltına alınıp, tutuklanmasının hedeflendiği plan kapsamında sadece 1 Kasım 2015 tarihinden buyana 12 bin kişi gözaltına alındı, 6 bin kişi ise tutuklandı. Gözaltı ve tutuklamalar aralıksız şekilde devam ediyor.
 
Halen 56 belediye eş başkanı cezaevinde
 
Planın yerel yönetimlere dönük bölümünde;  DBP’li belediyelerin varlıklarına el koyma, kayyım atama, belediye eş başkanlarının tutuklanması ve belediyelerin işlevsiz bırakılması yer aldı. 11 Eylül 2016 tarihinde başlayan kayyım atamaları sonucunda 3’ü büyükşehir belediyesi olmak üzere, 10 il, 72 ilçe ve 12 belde ile toplam 94 DBP’li belediyeye el konuldu. Kayyım atamaları gerçekleşmeden önce de DBP Yerel Yönetimler Komisyonu’nda çalışma yürüten eş genel başkan yardımcıları ve parti meclisi üyeleri tutuklanmıştı. Soykırım operasyonlarında toplamda 110 belediye eş başkanı tutuklandı. Şubat 2018 tarihi itibariyle 56 belediye Eşbaşkanı ise halen cezaevinde bulunuyor. 
 
Kürt basın kurumlarının kapısına mühür vuruldu 
 
Planın belki de en önemli ya da stratejik kısmı Kürt basın kurumlarına yönelik alınan karar oldu.  Plan kapsamında Med Nuçe, Stêrk TV, Newroz TV, Ronahi TV, MMC, Özgür Gün TV, İMC TV gibi kanallarla birlikte DİHA, JINHA ve Özgür Gündem gazetesinin de aralarında bulunduğu 12 televizyon kanalı, 11 radyo, ajans ve gazeteler Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. Avrupa’dan yayın yapan televizyonların dışındaki tüm televizyonların ekranları hukuksuz bir şekilde karartılırken, 16 Ağustos günü baskın yapılan ve çalışanları gözaltına alınan Özgür Gündem gazetesi kapatılarak, kapısına mühür vuruldu.
 
Kamu binaları karakola çevrildi 
 
Operasyonların yürütüldüğü bölgelerdeki kamu binaları boşaltılarak, operasyonel güçlerin buralara konumlandırılması da planın bir parçası olarak hayata geçirildi. Kuşatma ve saldırıların olduğu tüm bölgelerde okul binaları başta olmak üzere onlarca kamu binası karakola çevrildi. Kuşatmaların olmadığı kimi bölgelerde de okul ve sağlık ocakları gibi merkezler yıkılarak, buralara yeni karakol ve kalekollar yapıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte Gülen cemaatini devletten “ayıklama” bahanesiyle gerçekleştirilen siyasi ve idari kıyımlarla çok sayıda emekçi işlerinden atıldı, gözaltına alındı ya da tutuklandı.
 
Yarın: Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları ve abluka