Clara'dan Avesta'ya: İsyan kıvılcımından özgürlük ateşine (6)

  • 09:08 6 Mart 2018
  • Dosya
Dünyanın unuttuğu ülkelerde kadınlar: Sesimi duyan var mı?
 
HABER MERKEZİ -  Dünya'da eşitlik, özgürlük mücadelesinde en ön saflarda yer almasına rağmen isimleri unutturulmaya çalışılan kadınlar direniş geleneğini bugünlere taşımayı başardı. Rusya, Avustralya, Amerika ve Fransa gibi ülkelerde kadınlar her yıl 8 Mart'ta devraldığı mirasla taleplerini haykırırken, Yemen, Güney Sudan, Somali, Haiti, Nijerya ve Kamerun'da kadınlar yaşanan iç savaştan dolayı seslerini yükseltemiyor. Cinsel işkence ve katliamla karşı karşıya olan kadınlar, direnişlerde ön saflarda yer almalarına rağmen seslerini duyan yok. 
 
Dünya genelinde yazılı tarihi olmayan ve yüzyıllarca mücadele eden kadınlar, farklı ülkelerde benzer durumlara karşı mücadele verdi. Asya'dan Avrupa'ya Amerika'dan Afrika'ya her kıta da kadınlar,  eşitlik, özgürlük mücadelesini bugünlere taşıdı. Bu mirası devralan kadınlar, bulundukları her alanda şiddete, cinsel saldırıya, eşitsizliğe karşı direnişleriyle günümüze kadar geldi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Arnavutluk, Cezayir, Ermenistan, Azerbeycan, Belarus, Bosna Hersek, Brezilya, Burkina, Fas, Kamerun, Çin, Küba, Gürcistan, İtalya, İsrail Laos, Kazakistan, Kırgızistan, Makedonya, Karadağ, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Tacikistan, Ukrayna, Özbekistan, Vietnam ve Zambiya'da tatil olarak resmi tatil olarak ilan edilirken, kadınlar bulundukları her ülkede eşitlik ve özgürlük için direnişlerini alanlara taşıyor.
 
Rusya
 
Kesin tarihi belli olmayan ve bugün tüm dünyada kutlanan Dünya Kadınlar Günü, dönemin Sovyetler Birliği tarafından günümüze taşınmasında büyük katkıları oldu. Ülkede ilk kez 2 Mart 1913'te binlerce kişinin katılımıyla St.Petersburg'da Birinci Dünya Savaşı'nın yaklaştığı günlerden 2 Mart 1913'te barış sloganları eşliğinde kutlanmıştı. 8 Mart 1914'te de Avrupa ülkelerinden kadınlar, dayanışmalarını göstermek için mitingler gerçekleştirdi. Dünya Kadınlar Günü'nün resmen 8 Mart olarak belirlenmesi ise,  1921 yılında Moskova'da yapılan 2.Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı'nda gündeme geldi. 8 Mart 1917'de St.Petersburg'lu tekstil işçisi kadınlar, "Ekmek ve Barış" sloganıyla sokaklara döküldü. 1921 yılında ise 8 Mart günü, 3.Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda resmen Dünya Kadınlar Günü olarak ilan edildi. 1965'te ise anma günü olmaktan çıkarılan 8 Mart, resmi bayram ve tatil olarak kabul edildi. Uzun zaman Dünya Kadınlar Günü'nün resmi olarak kutlandığı tek ülke olan Rusya'da her yıl devlet törenleri düzenlenir. "Emekçi kadınlar"  temalı özel afişler, kadınların öneminden söz edilen kartpostallar basılıyor.
 
İspanya
 
Ortaçağda "cadı avı" adı altında yüzlerce kadının katledildiği İspanya'da, kadın mücadelesinin yüzyıllara dayanan bir geçmişi var. Bugün birçok hakka sahip görünen İspanyol kadınlar, geçmişten bugüne kadın direnişinde  "No passaran" (geçit yok) sloganı ile cinsiyetçi ve eril politikalara karşı direnen kadınların mücadelesinin dönüm noktası 1930 yılı oldu. Bu yıllarda kadınlar iş yaşamında eşit ücret alabilme hakkı için alanlara çıktı. Bu mücadelede ön saflarda yer alan ve adını İspanya kadın mücadelesine yazdıran kadınlardan biri de Lucia Sanchez Saornil  oldu. Kadın direnişinin bir diğer ismi olan Dolores Ibarruri ise bugün halen eylemlerde kullanılan "No Passaran" (Geçit yok) sloganın yaratıcısıydı. 
 
İspanya da bugün yıllarca Franko diktası altında dini referanslarla sürdürülmek zorunda bırakılan hayat geride kaldı. Kadınlar yıllarca Franko diktatörlüğüne karşı direndi. "İyi Hristiyan, iyi eş, iyi anne" rollerine karşı kadınların mücadelesi, İspanya'da 1970'lerden itibaren yeniden hız kazandı. Aynı zamanda Avrupa'nın 'en çok ev kadını nüfusuna sahip ülkesi' olarak bilinen İspanya'da "Kürtaj hakkı", "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi", "Eşit işe eşi ücret", "Politikada eşi temsiliyet" gibi gündemlerle hareket eden kadınların mücadelesi sonucu iktidara gelen Sosyalist Parti (PSOE) döneminde parlamentoda kadın bakan sayısı erkek bakan sayısını geçti. Her yıl 8 Mart'ta kadın direnişini görkemli mitinglerle karşılayan İspanya'da bu yılda 8 Mart'ta kazanılmış hakları için alanlarda olacak. 
 
Fransa 
 
Avrupa'da eşitlik mücadelesinin başladığı ilk ülke olan Fransa'da devrimin temelinde yer alan kadınlar, giyotine giderken "insan" yerine konuldu, fakat tarih sayfalarında hak ettiği yeri alamadı. 1789 Fransız devrimiyle beraber, kadınlar sürecin yarattığı enerji ve ışıkla tarihi bir sıçrama gerçekleştirdi. Eşitlik mücadelesinde rol alan ve daha sonra idama gönderilen kadınlardan Olympe de Gouges'in şu sözleri kulaktan kulağa yayılmış ve bugüne gelmişti: "Titreyin, çağdaş tiranlar! Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor."  O dönem feministlerin simgesi haline gelen Olympe "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nden 2 yıl sonra kaleme aldığı "Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi"ne bu sözlerle başlıyordu. Çağının çok ilerisindeki bu saptama ve "Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi" ile de Olympe kadın devrimini tartışmıştı. 
 
Olympe'nin mirasını düşünsel alanda devralan Simone de Beauvoir oldu. İkinci dalga feminizmin temellerini atan kadınlardan biri olan Simone, toplumsal cinsiyet rollerine atfen "Kadın doğulmaz olunur" söylemiyle tanındı. Felsefeci ve yazar kimliğiyle bilinen Simone,  Feminist teoriye önemli katkılar sundu. Cezayir bağımsızlık savaşında ülkesinin sömürgeci uygulamalarına karşı çıkan Simone, Fransa'nın Cezayir'deki uygulamalarını  "Nazilerin iktidarı sırasında başka milletlere yaptıklarından hiç bir farkı olmadığını" şeklinde yorumlamıştı. 
 
Fransa'da bugün eril zihniyetin büyüttüğü kadın sorunları ise had safhada, ülkede kadınların gündeminde şiddet ve eril yasalara karşı mücadele var. Feministlerin yoğun çabaları sonucu birçok tanım yasalardan çıkarıldı. 
 
Fransız İstatistik Kurumu INSE'nin son rakamlarına göre, Fransa'da 2010 ve 2014 yıllarında toplam 1 milyon 200 bin kadın fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakıldı. Her yıl 220 bin kadın aile içi şiddet görüyor ancak bunların yalnızca 3'te 1'i polise başvuruyor. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir çalışmada 2012 yılında 148 kadının aile içi şiddet nedeniyle yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Bu da her 3 günde 1 kadının erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitirdiği anlamına geliyor. Ülkede ayrıca her yıl 10 bin kadın cinsel saldırıya maruz bırakıldığı için suç duyurusunda bulunuyor. 
 
Avustralya
 
Geç keşfedilen ancak doğal yaşamın kaynaklarının çok önceye dayandığı kıta ülkesi Avustralya'da kadın ve etnik kimlik sorunu birbirinin ayrılmaz parçası. Beyazlaştırma politikalarının bir parçası olan İngiliz kadınlar öncülüğünde yerli halklara uygulanan asimilasyon politikaları ile Aborjinler ve diğer yerli kadınların melez bir halk yaratmak için maruz kaldığı sistematik cinsel saldırılar, Avustralya'nın geçmişinin önemli bir parçası. Karmaşık bir sömürgeleştirme politikasının uygulandığı Avustralya'nın tarihi kadınlar açısından yerli-beyaz hiçte parlak değil. Avustralya'da oluşturulan yeni ulus devletin adeta milli sloganı haline gelirken, beyazlaştırma politikaları, kadın ve aile üzerinde gerçekleştirildi. Bu dönemde devlet "Beyaz Avustralya" politikasıyla beraber Avrupa'dan göçü teşvik ederek, arasında Çin, Pasifik adaları ve Aborjin kökenli grupların bulunduğu nüfusun beyazlaştırılması için sistematik cinsel saldırı ve asimilasyon politikalarını kullandı. 
 
Cinsel şiddet acil sorun
 
Günümüzde de Avustralya'da kadınlar için, cinsel şiddet acil bir sorun. Avustralya'nın cinsel saldırı oranı dünya ortalamasından iki kat yüksek. 2010'da çıkan son istatistiklere göre cinsel saldırı oranı dünyada 6. sırada yer alıyor. 2012 Avustralya İstatistik Bürosu'nun rakamlarına göre Avustralya'da kadınların 5'te biri cinsel şiddete maruz bırakıldı. 2008 ile 2010 arasında adeta her hafta bir kadın eşi yada yakını tarafından katledildi. Diğer önemli bir sorun ise iş alanında ayrımcılık. Kadınlar çalışan nüfusun neredeyse yüzde 50'si olmasına rağmen, erkekler ve kadınlar arasındaki ücret eşitsizliği yüzde 24,7.
 
Filipinler
 
Bir takımadalar devleti olan Filipinler'de kadın özgürlük mücadelesinin geçmişi 100 yılı aşkın süredir devam ediyor. Tarihsel bir figür olan kadın mücadelesi, ise Filipinler Feminist Örgütü'nün 1905'te kendini deklare etmesi ile başladı. Orta ve üst sınıfa mensup kadınların oluşturdukları bu ilk kadın örgütü daha çok sosyal hak taleplerine odaklı faaliyetler yürüttü. Fakat daha o yıllarda ve takip eden dönemde baş gösteren anti-emperyalist direniş odaklarında kırsal bölge kadınları da belirleyici roller aldı. 1971 yılına gelindiğinde komünist çizgide kurulan Makibaka'nın (Yeni Kadının Özgür Hareketi) örgütlediği bir yürüyüş ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ülkede ilk kez kutlandı. 
 
Yıllardır süregelen ekonomik sorunların yol açtığı yoksulluk, işsizlik ve gelecek perspektifinin olmayışı, özellikle de taşrayı etkiliyor. Şimdiye kadar iki kadın cumhurbaşkanının görev yaptığı Filipinler, Asya'da ileri ülkeler arasında kabul edilse de cinsiyetler arasında eşitlikten söz etmek için hala çok erken. Ülkenin en güçlü kadın örgütlenmesi olan 200 bin aktif üyesi bulunan Gabriela Kadın Partisi'nin verilerine göre, 26 saniyede bir kadın şiddete maruz bırakılıyor. Özellikle yoksul ailelerde kadın ve bebek ölümleri yüzde 20'lere dayanıyor. Filipinler, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi kadın katliamlarının sıklıkla yaşandığı ülkelerden.
 
Hindistan 
 
Dünyada  1,2 milyarın üzerindeki nüfusu bakımından en büyük ikinci ülke olan Hindistan'da kadınlar sürekli katledilme korkusuyla ve cinsel saldırıya maruz bırakılma riskine karşı yaşam mücadelesi veriyor. Her 18 saate bir kadının cinsel taciz ya da saldırıya maruz bırakıldığı ülkede kadınlar, sokak aralarında, köy meydanlarında, otobüslerde, okullarda, ev yolunda ve daha birçok yerde cinsel istismar ya da saldırıyla karşı karşıya kalıyor. Hindistanlı insan hakları aktivistleri, kadına biçilen düşük statü ve aşağılanmanın kökü kazınmadıkça daha sert yasaların yetersiz olacağını ve bu durumun değişmesi gerektiğini vurguluyor. 
 
Hindistan'da yüzlerce kadının cinsel saldırıya maruz bırakılması ve katledilmesinin nedeni olarak cinsiyet ayrımcılığının toplumda kökleşmiş olması ve kabul görmesi. Ülkede 1986'daki nüfus sayımına göre, 37 milyon kadının kayıp olduğu belirtildi. BM ise, 2008 yılında Hindistan'daki "kayıp" kadın sayısının 62 milyona çıktığını duyurdu. Dünya genelinde erkek ve kadın nüfusu arasındaki roan, 100 kız çocuğuna karşılık, 103 ila 106 erkek çocuk iken, Hindistan'da erkek çocuk sayısı 132'ye kadar çıkabiliyor. Dünya ortalamasına göre, ülkede 62 milyon kadının katledildiği tahmin ediliyor. Ayrıca ülkede cinsiyeti kız olan 10 milyon bebek doğmadan kürtaj edildi. 
 
Araştırmalara göre, Hindistan'da resmi verilere göre, çoğu cinsel saldırı vakasında fail veya failler yakalanmıyor. 2011'de Yeni Delhi'de 568, Mumbai'de 218 kadın cinsel saldırıya maruz bırakıldı. İstatistikler böyle dese de kadın örgütleri, bu sayının çok daha fazla olduğunu, birçok kadının cezalandırılma ve katledilme korkusu ile sustuğunu belirtiyor. 2011'de polis kayıtlarına geçen 256, 329 suçtan 228, 650'sinin ise  kadına yönelik işlenen suçlar olduğunu ifade ediyor. 
 
Brezilya
 
Latin Amerika ülkelerinden biri olan Brezilya'da kadın hareketi, 20.yüzyılın başlarındaki kadın oy hakkı mücadelesiyle hızlandı. 1930 yıında oy hakkını kazanan kadınlar,  işçi sınıfı kadınların daha temel maddi gereklerine odaklanan bir hareket oldu. Özellikle "favela" denilen fakir kent mahallelerinde geliştirilen kadın mücadelesi devletin ihmal politikasına karşı çocuk bakımı, mahallelerde temel sosyal hizmetler ve daha iyi maaş ve iş koşullarına odaklandı. Siyasi çalkantılar ve diktatörlük dönemlerini yaşayan ülkede fakir ve siyahi kadınlar için hayat oldukça zor. 
 
'Kadın Emniyeti'nin kurulduğu ilk ülke ama... 
 
1970 ve 1980'li yıllar Brezilya'da kadınlar cinsiyetçi politikalara karşı mücadele etti. Bu mücadeleler sonucu "Delegacias da Mulher" ya da "Kadın Emniyeti" isimli tamamın kadınların çalıştığı ve kadına karşı şiddetle mücadele etmek için asayiş merkezleri kuruldu ve bu dünyada bir ilkti. "Kadın Emniyeti" merkezleri ülkenin tüm kentlerine yayıldı. "Kadın Emniyeti" ülkenin polis sisteminin bir parçası oldu ancak, devlette yeterince destek alınamaması nedeniyle şiddete karşı etkili çalışma yürütemiyor. Ülkede 2007 yılında CEDAW Sözleşmesi'nin kabul edilmesinin ardından kadına karşı şiddetle ilgili "Maria da Penha" yasası çıkarıldı ve bu yasayla kadına karşı şiddetin özel bir kategori olarak tanımlandı. Kadın ve eski bir gerilla olan Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff, 3 Şubat 2015'te kadına karşı şiddet ile mücadeleyi daha yükseltecekleri sözünü verdi. Dilma 26 şehirde Kadın Evleri'nin kurulacağını ilan etti.
 
Rio'da günde 16 kadın cinsel saldırıya maruz bırakılıyor
 
Brezilya'da yılda ortalama 5 bin ya da 6 bin kadın katlediliyor. Kayıtlara geçen cinsel saldırı bilgileri çok eksik olurken, Rio de Janeior kentindeki istatistiklere göre, 2013 yılının ik dört ayında kayda geçen bin 822 cinsel saldırı vakasında sadece 70 fail tutuklandı. Cinsel saldırıya maruz bırakılanların büyük bir çoğunluğu ise siyahi kadınlardan oluşuyor. 
 
Brezilya'da cinsel saldırı ve taciz kadın mücadelesinin de gündeminde, Uygulamalı İktisadi Enstitüsü'nün 2014 anketine göre, Brezilyalıların yüzde 26'sı kadının cinsel saldırıya maruz bırakılması konusunda "açık" bir şekilde giyinmesini öne sürüyor. Kadınlar ise bu tür algıları sokaklara çıkarak protesto ediyor. "Hiç kimse tecavüzü hak etmiyor" etiketi ile gerçekleştirilen sosyal medya kampanyasında Brezilyalı kadınlar, "açık" şeklinde tabir edilen kıyafetleri giyerek protesto eylemi yapmıştı. 
 
Dünyanın unuttuğu ülkelerde kadınlar…
 
Dünya genelinde iç savaşın yıllardır devam ettiği ülkelerde ise kadınlar 8 hayatta kalma mücadelesi veriyor.  Bu ülkeler, Burundi, Kamerun, Orta Afrika, Haiti, Nijerya, Güney Sudan ve Yemen. Dünyanın unuttuğu bu ülkelerde iç savaş ve felaketler nedeniyle kadınlar, cinsel şiddet, işkence, katliamla karşıya. Açlık kuraklık ve savaşın yaşandığı bu ülkelerde kadın ve çocukların maruz bırakıldığı duruma karşı uluslararası örgütler kimi zaman yaptıkları açıklama ya da duyurularla sadece hatırlanmasını sağlıyor. 
 
Somali
 
Dünyada kadınlar açısından en tehlikeli ülke sıralamasında beşinci sırada yer alan Somali'de 30 yıla yakındır süren iç savaşta en ağrı bedeli kadınlar ödedi. BM'nin 3.7 milyon insanın açlıktan ölmek üzere olduğunu duyurduğu ülkede 80'li yılların başından itibaren, devam eden çatışmalar ve bunun neden olduğu kadına yönelik cinsel saldırı, şiddet, çocuk istismarı had safhada. Somali'de ayrıca kadınların eğitimi sağlık ve ekonomik kaynaklara erişimi oldukça sınırlı. Ülkede kadından sorumlu bakan Meryan Kasım, ülkesinin listede ilk sırada yer almamasına şaşırdığını belirterek, Somali'de bir kadının karşılaşabileceği en tehlikeli şeyin gebe kalmak olduğunu, çünkü doğum öncesi kontrollerin olmaması yüzünden gebe bir kadının yaşama olasılığının yüzde 50-50 olduğunu söylüyor. Meryan, bunun yanı sıra cinsel saldırı olaylarının günlük bir vaka olduğu ülkede her kız çocuğunun sünnet olduğunu, buna kuraklık, kıtlık ve çatışmaların da kadınların karşılaştığı tehlike olarak eklendiğini kaydediyor. 
 
Somali ve dünyada kadın sünneti
 
Somali'de kadınların en yakıcı sorunlarını başında ise sünnet geliyor. Her yıl yaklaşık 5 milyon 34 bin 260 kız çocuğu sünnet ediliyor. Bunların sünnet edilirken yaşamlarını yitiriyor. Sünnet esnasında olmasa da çocuk doğurma esnasında kadınların ölümü sıradan bir vaka olarak ele alınıyor. Somali'de kadınlar için en büyük zorluklardan biri de hamile olup çocuk doğurmak.  Ayrıca birçok kadın sünnetten kaynaklı yaşamlarının geri kalan kısmını hastalıklarla geçiriyor. Somali'de geleneksel bir hal alan kadın sünnetleri en fazla kırsal kesimde yaşanıyor. 
 
Yaşanan iç savaş nedeniyle bulaşıcı hastalıkların yanı sıra açlık sorunuyla da karşı karşıya olan Somali'de, kadın ve çocuklar, bünyesinde 22 ülkenin askerinin bulunduğu Afrika Birliği'ne bağlı askerler tarafından cinsel işkenceye maruz bırakılıyor. 
 
Nijerya
 
Nijerya'da iç savaş 6 Temmuz 1967'den 13 Ocak 1970'e kadar ülkenin Güneydoğu illerinin Biafra Cumhuriyeti adı altında ülkeden ayrılmak istemesi nedeniyle yaşandı. 2002 yılından sonra ise Nijerya'nın Borno eyaletinde şeriat yanlısı silahlı örgüt Boko Haram'ın eylemleriyle iç savaş devam etti. Ülkede, 2014 yılının Nisan ayında yaklaşık 280 kız çocuğunu kaçıran Boko Haram, bu çocuklara cinsel istismar ve işkenceye maruz bırakarak katletti. Aynı yılın Haziran ayında yine Boko Haram tarafından 60 kız çocuğunu kaçırılmıştı.  
 
Ülkede kadınların karşı karşıya kaldığı tehlikelerden iç savaşın yanı sıra kadınların sünnet edilmesi de yaygın. Nijerya hükümetinin yasaklamasına rağmen geleneksel hale gelen kadın sünneti, kırsal kesimlerde halen uygulanıyor. Kız çocukları çok küçük yaşlarda sünnet ediliyor, bu nedenle de birçok hastalığa maruz kalıyor. Sünnet nedeniyle çocuk doğurmanın başlı başına bir işkenceye dönüştüğü ülkede, kadınlar doğum esnasında yaşamlarını yitiriyor. Nijerya'da kız çocuklarının yüzde 98'i sünnet edilmiş durumda. Yaklaşık 30 milyon kadın ise şu an sünnetli ve daha bir o kadar kız çocuğunu sünnet tehlikesi beklemekte.  Nijerya'da yapılan araştırmalara göre, Hristiyan kız çocuklarının yüzde 55'i, Müslüman kız çocuklarının yüzde 2'si sünnet edilmiş durumda. 
 
Kadınların yaşadığı bir diğer sorun ise çocuk yaşta evlendirilme. Kadınların yüzde 75'i çocuk yaşta evlendirilmeye maruz bırakılıyor. Bu evlilik daha çok kız çocuğunun para karşılığında satılmasıyla gerçekleşiyor. Bu da ekonomik açıdan kurtuluş olarak görülüyor. Nijerya'da nüfusun 3'te biri açlıkla yüz yüze. Ayrıca ülkede çok eşlilik de kadınların yaşadığı bir diğer sorun. 
 
Ülkede kadınlar yoğun bir şekilde cinsel saldırıya maruz bırakılıyor, ancak bunun önüne geçilemiyor. Bunun nedeni ise ülkedeki uyuşturucu ve benzeri çeteler olarak gösteriliyor. Uluslararası Af Örgütü, "Nijerya polisi ve ordusu, kadın, erkek ve çocuklara tecavüz, dayak ve ateş etme yöntemlerini kullanarak sistematik işkence uyguluyor" diyerek Nijerya'da kadınların maruz bırakıldığı cinsel saldırıyı gözler önüne seriyor. 
 
Yemen
 
2011'de Arap Bahar'ından etkilenen Yemen'de 1978'den bu yana Cumhurbaşkanı olan Abdullah Salih rejimine karşı gösteriler başladı ve gösteriler bir süre sonra silahlı çatışmaya dönüştü. El Kaide'nin hareketliliği, ABD'nin pilotsuz uçaklarla saldırıları ve Şii Huti ve ülkenin güneydeki grupların ayaklanmalarıyla beraber şiddet birçok bölgeye yayıldı. Arap ülkelerinin en düşük yaşam standardına sahip ülkesi olan Yemen'de nüfusun neredeyse yarısı açlıkla karşı karşıya. Açlığın yanı sıra, kolera ve difteri gibi salgın hastalıkların da her geçen gün arttığı ülkede kadınlar, geleneksel aile baskısından dolayı mücadelede en önde yer alamadı. 
 
Savaşın yoğun bir şekilde yaşanmaya devam edilen ülkede barışı en çok dillendiren kadınlar oldu. Yemen'de tehlikeli şartlara rağmen barışçıl çözüm için BM'nin aracılık ettiği müzakerelerin devam ettiği başkent Sana'daki otelin önünde geçtiğimiz yıllarda kadınlar 'barış istiyoruz' başlıklı bir gösteri yaptı. 
 
Kadınlar devrim sürecinden dışlandı
 
Diğer Arap ülkelerine göre, kadınların çok yüksek oranda katıldığı 2011'de başlayan devrimde meydanda kadınların oranı yüzde 30'u aştı. Erkek baskısına aldırış etmeden gösterilerde kurulan çadırlarda kalan kadınlar, Cumhurbaşkanı Salih'in cinsiyetçi "kadınlar ve erkekler meydanda karışıyorlar" sözleriyle karşılaştı. Bir yandan rejim, kadınlar yönelik söylemlerle kendini meşrulaştırmaya çalışırken, bir yandan da eril zihniyet, meydanda "ayırma duvarı" inşa etti. Daha sonra devrim, meydanlardan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi'nin yürüttüğü rejimle müzakerelerine taşınırken, kadınlar bu süreçten dışlandı. Devrime öncülük eden kadınların 2012 yılında düzenlediği konferansta aldığı "Yeni hükümette yüzde 30 kadın kotası olsun" talebi müzakere sürecinde erkek ağırlıklı grup tarafından dikkate dahi alınmadı. 
 
Burundi
 
Ortadoğu'da yaşanan iç savaş her geçen gün daha derin bir hal alıyor. Afrika'nın orta kesiminde yer alan Burundi'de 12 yıldır devam eden savaş nedeniyle acil yardıma muhtaç, BM'ye göre Burundi'de durumun normalleşmesi için yardım çağrılarına yanıt verilmesi gerekiyor. 
 
Kamerun
 
Afrika'nın en fakir ülkesi olan Kamerun'da milyonlarca insan, açlık ve susuzlukla karşı karşıya. Çocukların yaşamının tehlikede olduğu ülkede, 3 milyon insanın yardıma ihtiyacı var. Yine ülkedeki iç savaş nedeniyle en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar olurken, yapılan yardım çağrıları da yetersiz kalıyor. Kadınların ve çocukların cinsel işkenceye maruz bırakıldığı ülkede çoğu çocuk ve kadın 2 milyon insan yardım bekliyor. 
 
Güney Sudan
 
Afrika'nın en genç ülkesi olarak bilinen ve 2011'de Sudan'dan ayrılan Güney Sudan, iç savaş, açlık ve soykırım tehlikesiyle yüz yüze. Uluslararası kurumların hakkında rapor hazırlamaktan öteye gidemediği ülkede, istikrarsızlık ve iç savaş nedeniyle 2 milyon insan göçe zorlandı, on binlercesi hayatını kaybetti. Yine Güney Sudan'da yüzlerce kadın, cinsel işkenceye maruz bırakılıyor. Cinsel işkence sonucunda gebe kalan kadınlar iç savaştan dolayı sağlık erişimi olmadığı için çoğu zaman doğum yaparken yaşamını yitiriyor. Dünyanın sessiz kaldığı ve insanlık dramının yaşandığı Güney Sudan için de yapılan çağrıların ötesine geçilemiyor. 
 
Haiti
 
Amerika kıtasında yer alan ve alt yapısı oldukça zayıp olan Haitii'de doğal afetlerden dolayı yaşam koşulları çok zor bir ülke konumunda. En son 2011'de Haiti'de meydana gelen depremde 2 buçuk milyon insan evsiz kaldı. Milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Geçtiğimiz haftalarda Haiti'deki depremin ardından Oxfam yardım kuruluşu çalışanlarının yardım adı altında ülkedeki kadın ve çocuklara cinsel saldırı ve istismara maruz bırakıldığı açıklanmıştı. 
 
YARIN: Türkiye'de kadın mücadelesi: İsyan benim gece benim