‘Jin jiyan azadî’ felsefesiyle sınırları aşan direniş (1)

  • 09:01 10 Eylül 2023
  • Dosya
 
 
Rojhilat ve İran’da 1979 sonrası kadın direnişi 
 
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Rojhilat ve İran’da devrim öncesinde de sonrasında da kadınların kazanımları için her dönem daha da ileriye taşıdığı direniş, bugün sınırları da aşmış durumda. Her kesimden kadının buluştuğu “Jîn jiyan azadî” felsefesi direnişin yönünü de belirliyor. 
 
Dünya genelinde birçok ülkede dönemsel bir şekilde devrimler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor. Devrimlerle beraber değişen devlet yönetimleri, haklar bakımından geriye doğru giderken, kimilerinde ise hakların daha fazla iyileştirilmesine neden olur. Başta kadın ve çocuk hakları açısından mevcut durumundan daha da geriye giden devrimin yaşandığı ülkelerden biri de İran. Kadın haklarının, iktidara gelen hükümete göre şekillendiği 1979’da gerçekleşen İslami Devrim’den sonra İran ve Rojhilat’ta artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.  
 
Dosyamızın birinci bölümünde devrimin gerçekleştiği 1979’dan sonra Rojhilat ve İran’da kadınların nasıl örgütlendiğini ve tarihsel direnişini ele alıyoruz. 
 
Haklar gasp edilir 
 
Devrimin gerçekleştiği 1979’dan sonra hem Rojhilat’ta hem de İran’da kadınlar açısından bir dönüm noktası olur.  Şeriat yönetimi, kadınların beklediği gibi olmaz, devrim sonrasında yaşanan gelişmeler kadın hareketlerinin de gündemini belirler. Devrime kadar olan süreçte kadın haklarının iyileşmesine yönelik atılan adımlar ve getirilen yasalar sırasıyla kaldırılır. Kadınlar, evlilik yaşını yükselten, çok eşliliği yasaklayan ve kadınlara boşanma hakkı veren 1967 tarihli Aileyi Koruma Yasası’nın ve 1973 tarihli yasanın kaldırılması ve birçok meslekten geri çektirilme, şeriata göre giyim tarzına uymayanların işine son verilmesi, erken emeklilik ve eve hapsetme, işe girme isteğinin eşi tarafından engellenmesi, doğum kontrolü ve kürtajın yasaklanması, seyahat etmek, eğitim almak ve farklı bir yerde yaşamak için erkek akrabalarından izin alması zorunluluğunun getirilmesi gibi birçok engellemeye maruz kalır. 
 
Kadınlar siyasi alandan uzaklaştırılır 
 
Kadınların uzaklaştırıldığı alanlardan biri de siyasettir.  Yeni hükümetin kabul ettiği İslam Anayasası’na göre, cumhurbaşkanının erkek olması gerektiği belirtilirken, kadınların adaylığı, bu anayasaya ile engellenir. Ayrıca Meclis’teki kadın temsilci sayısı da sınırlandırılır. 
 
Feminist bilinç ortaya çıkar 
 
Kadınların baskı altında tutulması için çıkarılan yasalar, İranlı ve Kürt kadınlar tarafından tepkiyle karşılanır. Bu dönemde feminist bilincin de oluşmasıyla beraber kadınlar devrim sonrası maruz kaldıkları baskılara rağmen devrim sürecinde de ön plandadırlar. Taleplerini dile getirecekleri, hak ve özgürlüklerin daha fazla olacağına inanan kadınlar, devrim sonrası, karşılaştıkları tabloya karşı mücadelelerini bu kez de gasp edilen hakları için sürdürür. 
 
Dernek çalışmaları başlar 
 
Bu süreçte laik düşüncede olan kadınlar, bir dernek kurarak hakları için çalışmaya başlar. Ancak hükümetin derneklere yönelik kısıtlayıcı politikasından dolayı kadınların çalışmaları sonuç vermez, hatta dernek üyelerinden bazıları hapis cezası alır, bazıları da başka ülkelere göç etmek zorunda bırakılır. Muhafazakar kadınlar ise hükümetin kendilerine haklarını geri vereceğini, kadın-erkek eşitliğini sağlayacağını düşünür. Oysa beklendiği gibi olmaz ve kadınlara yönelik yaşamın her alanında kısıtlayıcı yasalar yürürlüğe girer. Bu durum, muhafazakar kadınların da hükümet karşısında muhalif olmalarına neden olur. 
 
İlk protesto 8 Mart’ta gerçekleşir
 
Devrimden sonra hükümete karşı ilk protesto 1979’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gerçekleşir. Devrimin lideri Ayetullah Humeyni’nin devrimin henüz ilk aylarında kamuda çalışan kadınlara yönelik peçe takma kararı, kadınlara kimi haklarını veren Aileyi Koruma Yasası’nı askıya alma çağrısı ve kadın hakimlerin görevden alınması kararı, protestoların İran ve Rojhilat kentlerine yayılmasında etkili olur. Bu kararlara sadece kadınlar değil, liberal, sol görüşlü ve laik düşüncede olanlar da tepki gösterir ve kadınların protestosuna destek verir. Protestolar, devrim sonrasında gerçekleşen ve kadın haklarını savunan ilk eylemdir. 
 
Mücadele basın yayın yoluyla sürer
 
İranlı ve Kürt kadınların hakları için verdiği mücadele, 1980-1988 yılları arasında yaşanan İran- Irak savaşı nedeniyle durur. Bu zaman aralığı boyunca muhalif sesler bastırılır, kadınlar da bu süreçte eylemlerine ara verir ancak hakları için mücadeleye, bazı yayınlar aracılığıyla sürdürür. Savaşın sona ermesiyle kadın örgütleri yeniden canlanır. 90’lı yıllarda her görüşten kadın, hakları için mücadelede birlikte hareket eder. Bu yılların mücadelesine esas damga vuran ise gençlerin, gençlik hareketlerinin kadın örgütlerine verdiği destektir. Bu mücadele 90’lı yılların sonunda başlayan reform hareketinin de önünü açar. Bu yeni dönemde kadın hakları için yapılan çalışmalar, kadınların çeşitli dernek ve yayınları aracılığıyla sürdürülür. 90’lı yıllarda Hacer (Payam-e Hajar), Kadınlar (Zanan), Bilge (Farzaneh) (Mojab, 2001, s. 133), Kadının Haberi (Payam-e Zan), Çağrı (Neda), Kadın Hakları (Hoghogh-e Zanan) gibi dergiler, kadın haklarına yönelik destekleyici yayınlar yapar.  
 
Tepkiler ve eleştiriler dile getirilir 
 
Devrim sonrasında kadınların yaşadığı sorunlar, hükümete yönelik tepkiler bu dergiler aracılığıyla duyurulur. İslami açıdan yayın yapan Kadın (Zan) gazetesi 1979’da yayınlanmaya başlar, 1999’da mahkeme kararıyla kapatılır. Devrim öncesi yayına başlayan bazı dergi ve gazeteler, devrim sonrasında da faaliyetlerini sürdürür. Zeynep’in yolu (Rah-e Zeyneb) isimli dergi ve Günün Kadını (Zan-e Ruz) gazetesi yeni hükümetin eleştirildiği yazılarıyla yayın hayatlarına devam eder. Devrim sonrasında çıkarılan Aile (Khanevadeh) isimli dergide aile ve kadın sorunları ele alınır. Diğer yayınların sert üslubuna göre daha ılımlı yayınlar yapan dergi, hem erkekler hem de kadınlar tarafından okunur. 
 
Hükümete göre kadın sorunu yoktur 
 
Devrimin henüz ilk yılında Kadın Derneği kurulur. Derneğin üyeleri, örtünme zorunluluğuyla ilgili olarak hükümetin, Kur’an ayetlerini çarpıtarak kadınlar üzerinde baskı kurduğunu belirtir ve hükümete tepki gösterir. Hükümet ise Pehlevi dönemine benzer şekilde devlet eliyle çeşitli kadın örgütleri kurma yoluna gider. 1988’de ise Kadınlar Kültür ve Toplum Konseyi kurulur. Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak faaliyet yürüten Kadın Meseleleri Bürosu ise bakanlıklarda temsilcilikler açar. Hükümet bu adımlarla, kadın politikasını koordine etme, kadınların sorunlarını ve kadınlardan kendilerine yönelik tepkileri öğrenme ve bu tepkileri yönetmeyi hedefler. Kurulan bu örgütler, kadın hakları meselesine şeriat kuralları çerçevesinde yaklaşır, kadınların dile getirdiği hakların verilmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması taleplerinin toplumu yozlaştırıcı ve batı yanlısı talepler olduğunu savunur. Kadın sorununun İran’ın bir sorunu olmadığını, batı yanlıları tarafından icat edildiğini öne sürer. Savaş sonrası dönemde muhalefet üzerindeki baskının azaltılması, kadın hakları konusuna farklı çerçevelerden bakan İslamcı ve laik kadınların birlikte hareket etmesinin yolunu açar.
 
Her görüşten kadın birlikte mücadele eder 
 
90’lı yıllarda Kürt, Arap ya da Fars fark etmeksizin her görüşten kadın, hakları için mücadelede örgütlenirler. Kadınların örgütlülüğü, hükümet üzerinde baskı kurma çalışmaları, genç nüfusun mücadelesiyle birleşince 90’lı yılların sonunda reform hareketi başlatılır. Kadınlar, reform hareketinin önemli bir parçası olur. Böylece açığa çıkan tepkiler ise savaş sonrası dönemde kadınlara duyulan ihtiyaçla birleşince kadınlara kimi haklar verilir. 1967 ve 1973 tarihli yasaların kaldırılmasıyla birlikte kadınların elinden alınan nafaka, çocukların velayetine sahip olma, boşanma ve belirli meslekleri yapabilme hakkı 90’lı yıllarda geri verilir. Ayrıca devrimin lideri Ayetullah Humeyni, 1994’te bir konuşmasında eğitim, iş ve siyaset alanlarında kadın ve erkeklerin eşit olduğunu öne sürer. Böylece kadınlara 90’lı yıllar boyunca belirli aralıklarla iade edilen hakları söylem düzeyinde İran’daki en üst düzey mercii tarafından ifade edilir.  Ancak söylemde kalan eşitlik vurgusu, kadın-erkek eşitliğini sağlamaz. Yapılan yasal düzenlemelerin amacının bu olmadığı, hükümete karşı ortaya çıkan tepkilerin azaltılması amaçlanır. 
 
Çalışma alanları kısıtlanır 
 
Kimi değişiklikler olsa da erkeklerin kadınlar karşısında yasalarla tesis edilen konumu korunur. Çalışma yaşamına dair getirilen yasalar, kadınların evde kalmasını toplumsal cinsiyet eşitsizliğini teşvik eden nitelikte olur. Bu durum yalnızca sağlık ve eğitim gibi belirli alanlarda farklılaşır. Bu alanlarda kadınlara hizmet verebilecek kadın çalışanlara ihtiyaç duyulması nedeniyle bu alanlarda çalışabilecek kadınlar istihdam edilir. Fakat diğer iş alanlarında ise kadınları çalışmaktan caydırıcı uygulamalar yürürlüğe konulur. 
 
Kazanımlar kısmen alınır 
 
Devrime destek veren kadınların devrim sonrasında kabul edilen İslam Anayasası’yla hayal kırıklığına uğramaları ve İran’daki kadınların hükümet tarafından baskı altında tutulmaları, kadınların giderek daha aktif hale gelmesine yol açar. 80’li yılların sonunda Haşimi Rafsancani’nin cumhurbaşkanlığı ile başlayan süreçte devrimle gelen birçok uygulama gevşetilir. Bu durum sınırlı da olsa kadınların kazanımlarını elde etmesini sağlar. 
 
Reform dönemi başlar 
 
1997’de cumhurbaşkanı olan Muhammed Hatemi, daha fazla hak ve özgürlük vaadiyle bir kampanya yürütür ve uzun süredir mücadele veren kadınların desteğini alır. Muhammed Hatemi dönemi reform dönemi olarak isimlendirilir.  Kadınlarla ilgili meselelerde ilerleme kaydedilir. Bu dönem, kadınların bazı kazanımlarını elde ettiği, kamusal alanda daha aktif hale geldiği bir süreç olur. Muhammed Hatemi’nin kadınların hak ve özgürlüklerine yönelik olumlu tutumu, kadınların kitlesel gösterilerinde de kendini gösterir. 1997’de binlerce kadın, devrimle birlikte spor müsabakalarını izlemelerine getirilen yasağı protesto etmek için Özgürlük (Azadi) Stadı’na girer ve kutlama yapan milli takıma destek verir. Bir diğer kadın protestosu ise 2000 yılında yaşanır. Rojhilat kentlerinde yaşayan binlerce kadın, yaşanan su sıkıntısını protesto için yol kapatma eylemi yapar. Hükümete bağlı güvenlik güçlerinin müdahale etme konusunda sergilediği yumuşak tutum değerlendirildiğinde Muhammed Hatemi döneminin özgürlükçü atmosferi somut şekilde görülür. Bu dönemde kadınların elde ettiği kazanımlar arasında yasaklanan bazı dergi ve gazetelerin tekrar yayınlanmasına izin verilmesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarının serbest bırakılması, kadınların çalışma saatlerinin esnetilmesi gibi gelişmeler yaşanır. 
 
Dernek ve STÖ’ler açılır 
 
Bu dönemde kadın hakları için verilen mücadelenin bir ayağı da açılan dernekler olur. 1999 yılında kurulan Kadın Kültür Merkezi  (Markaz- e Farhangi-e Zanan) ve 2003’te kurulan Kadın Aktivistler Forumu, bunlardan bazılarıdır. Her iki kuruluş da farklı konumlardaki kadınları bir araya getiren, kadın haklarının geleceğine yönelik tartışmaların yapılmasını sağlayan faaliyetlerde bulunur. Reform döneminin başlangıcı olan 1997’de kadınlarla ilgili olarak faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin sayısı 67 iken bu sayı 2005’te 480’e yükselir. 
 
Haziran ayı eylemleri 
 
2005 yılının Haziran ayında kadınlar, 3 protesto eylemi gerçekleştirir. 1, 9 ve 12 Haziran tarihlerinde yapılan bu eylemlerden ilki kadınların devrim sonrasında kabul edilen İslam Anayasası nedeniyle cumhurbaşkanlığına aday olamamalarını protesto etmek için cumhurbaşkanlığı ofisi önünde gerçekleştirdiği oturma eylemidir. Bir diğeri ise kadınların spor müsabakalarına alınmamasını protesto etmek için yüzlerce kadının stat önünde toplanması ve statta oynanan maça seyirci olarak girmeleridir. Son protesto ise cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Tahran Üniversitesi’nin önünde yapılan oturma eylemidir. Kadınlar bu eylemlerde daha önce dile getirdikleri taleplerini yinelerken, cumhurbaşkanlığına aday olamamalarını protesto eder. Bu eylem İran polisi tarafından engellenmeye çalışılır. 
 
Yeniden gasp edilen haklar 
 
Reform döneminde kadınların çalışma saatleri, giyim tarzları vb. konularda gevşetilen bir takım uygulamalar, cumhurbaşkanlığına seçilen Mahmut Ahmedinejad döneminde yeniden askıya alınır.  12 Haziran eyleminin yıl dönümü olan 12 Haziran 2006’da kadınlar protesto eylemine hazırlanırken, İran polisi, kadınlara saldırır. Kadına yönelik ayrımcılığın yasalarla tesis edilmesi nedeniyle kadınlar, 2006’da 1 Milyon İmza Kampanyası isimli bir kampanya düzenler ve yasanın değişmesini talep eder. 2005 yılında seçilen ve 8 yıl boyunca cumhurbaşkanı olan Mahmud Ahmedinejad, döneminde kadın hakları ve özgürlükleri açısından geriye gidiş yaşanır. Muhammed Hatemi döneminde kamusal alandaki aktifliği artan kadınlar, yeniden kamusal alandan soyutlanmaya çalışılır. Kadınların çalışma yaşamından uzaklaşmaları ve eve hapsedilmelerini sağlayan kimi yasal düzenlemeler yapılır. Kadınların akşam saatlerinde çalışmalarını kısıtlayan bir talimat yayınlanması, bu amaç doğrultusunda atılmış adımlardan biri olur. Muhammed Hatemi döneminde yeniden yayınlanmaya başlanan dergi ve gazetelerin birçoğu kapatılır. 
 
Kürt kadınların direnişi 
 
Rojhilat kentlerinde de kadınlar, tarih boyunca devam eden direnişini bu yıllarda da sürdürür. Kadınların direnişi, etnik olarak yok sayılmaya, ötekileştirilmeye ve asimilasyona karşı iç içe sürer. Tarihsel sürece bakıldığında, Mina Qazi, Qedem Xêr örnekleri öne çıkar. Rojhilat’ta direnişin kadın boyutuna bakıldığında, 2008 yılından bu yana tutsak olan Zeyneb Celaliyan’ın hükümete karşı direnişi akla gelir. Zeyneb’in direnişi, 2010’da idam sehpasına yürürken “Bedenimi teslim alabilirsiniz ama şerefimi asla!” diyen Şirin Elemhuli’nin duruşu, öz savunmasını gerçekleştirdiği ve pişmanlığı kabul etmediği için idam edilen Reyhan Cebari’nin isyanını da kadınların direnişlerinde öne çıkanlardan bazılarıdır. 
 
Kadınların hak mücadelesi sürer
 
 
Mahmut Ahmedinejad’ın kadınlar üzerinde baskıyı artıran politikaları, kadınların 2009 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gerçekleşen Yeşil Hareket’e yoğun bir şekilde destek vermesine neden olur. Kadınlar açısından olumsuz geçen Mahmut Ahmedinejad döneminin ardından 2013 yılında seçilen Hasan Ruhani, kadın haklarına yönelik daha ılımlı bir yaklaşım sergiler. Hükümet tarafından Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü, Meclis Başkan Yardımcılığı ve Cumhurbaşkanlığı Kadın Konuları Danışmanlığı gibi üst düzey görevlere kadınlar atanır. Hasan Ruhani döneminde, bir kadın sporcunun müsabakaya katılmasına izin verilir ve ahlak polislerinin hicap zorunluluğuna uymayan kadınlara yönelik yaklaşımı eleştirilir.  
 
Yasağa karşı protesto
 
Bu süreçte, her ne kadar kadın haklarının iyileştirilmesine yönelik kimi adımlar atılmış olsa da anayasa ve yasalarla tesis edilen düzen, kadınları baskı altında tutmaya devam eder. 2014’te gerçekleşen protesto eylemi, bu duruma gösterilen tepkilerden biri olur. İran voleybol takımının oynayacağı maçın bir kadın taraftar ve gazeteciler tarafından izlenmesinin yasaklanması tepkiyle karşılanır ve kadınlar federasyon binasının önünde yasağı protesto eder. 
 
Zorunlu başörtüye karşı eylem 
 
Yine 2014’te ortaya çıkan bir diğer kadın eylemi de muhalif gazeteci Masih Alinejad tarafından başlatılır. Masih, zorunlu örtünmeyi protesto için başörtüsüz bir şekilde araba kullandığı bir fotoğrafını dijital medya üzerinden paylaşır ve bu paylaşım, zamanla bir kampanyaya dönüşür. Dijital medyanın kullanıldığı bir diğer protesto ise 2016’da gerçekleşir. Başörtüsü zorunluğunu protesto ettikleri fotoğraflarını dijital medyada paylaşan kadınların güvenlik güçleri tarafından tutuklanmasına kadınlar tepki göstererek, saçlarını kazıtıp, dijital medyada paylaşım yapar. 
 
Vida Muvahed’in eylemi 
 
Günümüze kadar gelen süreçte ise İran ve Rojhilat’ta kadın eylemlerine 2017 yılında bir yenisi daha eklenir. Vida Muvahed, 28 Aralık 2017’de kamusal alanda zorunlu başörtüye karşı yeni bir eylem tarzı ortaya çıkarır. Vida, Tahran’ın en kalabalık caddelerinden biri olan Enghelab (Devrim) Caddesi’ndeki bir elektrik kutusunun üzerine çıkarak, bir sopanın ucuna beyaz bir başörtüsü takarak sallandırır. Vida’nın bu eylemi, ülkedeki kadınlar için yeni bir eylem tarzı ortaya çıkarır. O tarihe kadar gerçekleşmiş olan eylemler, kadınların aynı mekanda bir araya gelmesiyle meydana gelirken, Vida’nın bu eylemi, bireysel olarak farklı mekanlarda gerçekleştirilen sivil itaatsizlik eylemlerinin bir bütün oluşturması şeklinde olur. Bu eylem, kısa sürede dijital medya aracılığıyla diğer kentlere de yayılır ve toplumsal bir eylem haline gelir. 
 
‘Benim gizli Özgürlüğüm’ ve ‘Beyaz Çarşamba’ eylemi 
 
Vida’nın gerçekleştirdiği eylem, 2014 yılında muhalif gazeteci Masih tarafından dijital medya üzerinden “Benim gizli özgürlüğüm  (My Stealthy Freedom)” ismiyle başlatılan ve 2017’de Beyaz Çarşamba ismiyle bir platforma dönüşen kampanyanın devamı olur. Vida’nın bireysel eylemi, Masih’in dijital medya üzerinden yaptığı çağrının sokağa yansıması olur. Beyaz Çarşamba eylemi, Masih tarafından başlatılan ve Vida tarafından somutlaştırılarak fili bir eyleme dönüştürülen bir kadın direnişi olarak ortaya çıkar. Masih’in başörtüsü olmadan araba kullandığı bir fotoğrafını Facebook üzerinden paylaşmasıyla “Benim gizli özgürlüğüm” kampanyasının fitili ateşlenir. Masih’in paylaşımının birçok İranlı kadın tarafından beğenilmesi üzerine Masih, Facebook üzerinden bir çağrı yapar ve kadınların başörtüsüz fotoğraflarını, “Benim gizli özgürlüğüm” isimli Facebook sayfasında paylaşmalarını ister. Kısa sürede karşılık bulan bu çağrının ardından ilk iki gün içerisinde 30 bin kadın başörtüsüz fotoğrafını paylaşır ve iki hafta içinde beğeni sayısı 200 bine ulaşır. 
 
Eylemin destekleyicileri artar 
 
Kampanya kapsamında 2017’de farklı bir boyut kazanır ve aynı yılın Mayıs ayında bir çağrı daha yapılarak, kadınlardan her Çarşamba günü kamusal alanlarda beyaz başörtüsü takarak ya da beyaz bir kıyafet giyerek zorunlu örtünmeyi protesto etmelerini ve bu protestoları dijital medya aracılığıyla paylaşmaları istenir.  Bu çağrı üzerine kampanyayı destekleyen kadınlar ve erkekler, fotoğraflarını dijital medyada #WhiteWednesdays etiketiyle paylaşır. Kampanyanın sokağa yansıması ise Vida’nın başlattığı yeni eylem tarzına katılan farklı ideolojiye sahip olan kadın ve erkeklerin fotoğraflarını, hem “Benim gizli örgütüm” hem de “Beyaz Çarşamba” isimli sayfalara yüklemesi şeklinde olur. 
 
 
Kısa sürede paylaşımlar çoğalır 
 
Kadınlar, eyleme destek veren paylaşımlar yaparken, #WhiteWednesdays etiketiyle beraber Vida’nın eylemi başlattığı caddenin ismine atıfla #GirlOfEnghelabStreet etiketini de kullanır. Eylemin hem erkekler hem de başörtüsü takmayı tercih eden muhafazakar kadınlar tarafından destek bulması, kısa sürede geniş bir kitleye yayılmasını ve ses getirmesinde etkili olur. Eyleme destek veren muhafazakar kadınlar, başörtüsü takmalarının kendi tercihleri olduğunu, takmak istemeyen kadınların da bu konuda tercih özgürlüğüne sahip olmaları gerektiğini vurgular. Eylem, zaman içinde Rojhilat ve İran’ın diğer kentlerine de yayılır. Destek veren kadınların yoğunlaştığı bölgelere bakıldığında büyük şehirlerde gerçekleşen eylemler daha fazla ön plana çıkar. 
 
Dijital medya ve eylem sınırları aşar 
 
İran hükümeti, bir yandan internet kullanımında kısıtlamaya giderken, bir yandan da dijital medya üzerinden yapılan eylemlere müdahale etmeye çalışır. Ancak dijital medyaya müdahalenin zor olmasından dolayı Beyaz Çarşamba eylemleri, 2017’den bu yana devam etse de, fiziki ortamlarda yapılan eylemler, hükümete bağlı güçler tarafından engellenir. Dijital medyanın ve internetin kullanımına getirilen kısıtlamalar, dijital medyanın önemi ortaya çıkar. Dijital medyada yapılan eylemlere müdahale etmenin diğer eylemlere kıyasla daha karmaşık olması, dijital medyanın denetiminin zor olması, Beyaz Çarşamba eylemlerinin 2017 yılından bu zamana dek devam etmesini sağlar. 
 
Hükümetin tepkisi ve baskılar 
 
Öte yandan Beyaz Çarşamba eylemlerine karşı hükümet yanlısı kesimlerden sert tepkiler yükselirken eyleme katılanlar hedef gösterilir. Eva ve ona destek veren çok sayıda kadın gözaltına alınır. Eva daha sonra serbest bırakılsa da eylemi tekrarladığı için yeniden gözaltına alınır ve yaklaşık 8 ay cezaevinde tutulur. Meclis Başkan Yardımcısı Ali Motahari, kadınların nasıl isterlerse öyle giyinebildiklerini iddia ederek, Beyaz Çarşamba eylemcilerini hedef alır. Bu yaklaşımıyla Ali Motahari, hareketi önemsizleştirme ve dikkatleri konunun üzerinden çekme yönünde bir tavır sergiler. Yargıç ve savcı olan Gholam-Hossein Mohseni-Eje ise eyleme katılan kadınların uyuşturucu kullandığını, yabancıların ajanı olduğunu ileri sürer.  Böylece eylemin toplum gözünde itibarsızlaştırmak ve daha fazla kişinin destek vermesini engellemek ister. İran Başsavcısı Muhammed Cafer Montazeri başörtünün sopanın ucuna takılarak sallandırılmasını suç olarak nitelendirir. İran Devrim Mahkemesi’nden bir yetkili, Fars haber ajansına yaptığı açıklamada, eyleme katılanların 10 yıla kadar hapis cezası alabileceğini belirterek, eyleme destek verenleri ve verecek olanları vazgeçirme yoluna girer.  İran Devrim Muhafızları’na yakın bir internet sayfası olan Mashregh News de, Masih’in fotoğrafını yayınlayarak ölüm tehdidinde bulunur. 
 
‘Güvenlik sorunu’ olarak görülür
 
Tüm baskılara rağmen Beyaz Çarşamba eylemleri 2017 yılının sonunda sokak eylemlerini yumuşatmak amacıyla bir takım adımların atılmasını da beraberinde getirir. Yılın sonunda başörtüsüne dair tedbirlerin yumuşatılmasına yönelik adım atılır. Böylece artık kıyafet kurallarına uymayan kadınların gözaltına alınmayacağı ve kendilerine dava açılmayacağı bildirilir. Başörtüsü konusunda kadınların zorlama yoluyla değil eğitim yoluyla ikna edileceği aktarılır. Yine de bu karar, kadınların tamamen özgür bırakılmayacağını öngörürken,  Beyaz Çarşamba eylemi kadın hakları meselesi yerine ulusal bir güvenlik sorunu olarak kabul edilir. 
 
Aktivistler ise eylemin, İran ve Rojhilat tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olacağını, protestoların yıllardır süren baskıların ve eşitsizliğin zincirlerini kırma isteğinin bir tezahürü olduğunu ifade eder. 
 
Direnişte yeni bir dönem başlıyor 
 
İran ve Rojhilat’ta kadınlar, direnişi, hükümete bağlı güçlerin katlettiği Kürt kadın Jîna Emînî’nin ardından daha bir üst seviyeye taşınır. “Jin jiyan azadî” felsefesiyle başlayan kadın öncülüğündeki direniş, kimliklerin de ötesine geçerek, dünya geneline yayılır. 
 
Yarın: Kadınların isyanı her yerde