15 Şubat karanlığına karşı İmralı direnişi (4)

  • 09:01 13 Şubat 2022
  • Dosya
 
Sara Aktaş: İmha politikalarını Önder Apo boşa çıkardı
 
DİYARBAKIR - Gazeteci, siyasetçi Sara Aktaş, Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleşen komplonun etkilerini ve sonuçlarını değerlendirerek, “İmha ve yok etme politikalarına karşı Ortadoğu halklarının ve Önder Apo’nun büyük bir mücadelesi ve ideolojik tutumu söz konusu oldu ve komplo boşa çıkarıldı” dedi. 
 
Uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye'ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin ardından Türkiye ile bölge kentlerinde ve birçok dünya ülkesinde Kürt halkı eylemler gerçekleştirerek, komployu boşa çıkarırken, komplonun tamamen yenilgiye uğramasının PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziksel özgürlüğünün sağlanması ile mümkün olacağı da belirtiliyor.
 
Komplonun amacını, Türkiye’nin komplodaki rolü, Türkiye, bölge ve Ortadoğu’ya, kadın mücadelesine etkileri ve Abdullah Öcalan ile Kürt halkının komploya karşı direnişini gazeteci ve siyasetçi Sara Aktaş ajansımıza değerlendirdi.
 
 
*PKK Lideri Abdullah Öcalan 1999'da uluslararası komplo ile Türkiye'ye getirildi. Öncelikle uluslararası güçler, neden Abdullah Öcalan'ı hedef aldı? 
 
Öncelikle 15 Şubat komplosunda rolü olan bütün uluslararası güçleri kınıyorum, lanetliyorum.  Bu komplo karşısında mücadele eden ve yaşamını yitiren tüm devrimcileri saygıyla anıyorum. 15 Şubat komplosu 21’inci yüzyıla damgasını vuran ve Önder Apo etrafında şekillenmiş bir komplodur. Önder Apo şahsında Kürt halkına, kadınlara ve gençlerine yönelik gerçekleştirilmiş bir komplo olma niteliği taşıyor. Neden Abdullah Öcalan? diye düşündüğümüzde aslında Önder Apo’nun Kürt halkı için, kadınlar için nasıl bir anlam taşıdığına bakmak gerekiyor. Önder Apo 21’inci yüzyıldaki en etkili ve en belirleyici liderlerinden biri olarak tanımlıyorum. Kapitalist moderniteye meydan okuyan bir lider olarak tanımlıyorum. Elbette kapitalist modernite de bunu düşünerek onu hedef almıştır. Kendilerine karşı fikirleriyle meydan okuyan bir lideri hedeflemeleri anlaşılır bir durumdur. Önder Apo Kürt Özgürlük Hareketi açısından özellikle, hiçbir zaman sadece bir ulusal lider olmadı, aşiret ya da tarikat lideri olmadı. Bütün Kürt halkının yüz yıllardır özlemini çektiği ulusal bir lider olma misyonuyla ortaya çıktı. Dört parça Kürdistan’da etkili olan ve benimsenen bir liderdir. Lozan antlaşmasından beridir parçalanmış olan Kürdistan’ın bütünlüğü için özlemi çekilen birliğin karşılığıdır. Bütün parçalara önderlik yapan bir rol ve misyonla ortaya çıktı. Bunu zamanla aşamalı bir şekilde bütün halklara hitap eden bir düzeye getirdi. Bütün haklara hitap eden bir düzey kazandı. 
 
Yarattığı paradigma hedef alındı
 
Geçmiş dönemde, 2’nci Dünya savaşından beridir hegemonik güçlerin buradaki politikaları ‘böl, parçala, yönet’, asimilasyon ve kırım anlayışı üzerinedir. İşte Önder Apo buna bir ‘dur’ dedi. Kürt halkını bir araya getiren ve birliği sağlayan bir lider olduğunu gösterdi. Önder Apo’nun çıktığı dönem aslında tamamen kendini inkar etmiş bir halkın, inkar edebilecek duruma gelmiş bir halkın, devrimci mücadele açısından umudu kalmamış bir halkın ulusal lideri olma ve yöntem sunma misyonunu ilk andan gerçekleştirdi. Ağrı dağı isyanı sürecinde ‘hayali Kürdistan burada meftundur’ tarzında bir tabela oluşturulmuştu. Türk faşizmi, hegemon güçler, büyük yıkıntıların üzerinde ‘Biz Kürdistan’ı buraya gömdük, üzerine de beton döktük’ tarzında bir sloganla sürece bir nokta koyduklarını düşündüler. Önder Apo, ‘Kürdistan sömürgedir’ diyerek aslında Kürt halkına da kanıksatılmış duruma karşı çıktı ve bu kanıya ilk kurşunu da sıkmış oldu. Franz Fanon’un sömürgeciliğe karşı “ilk korku duvarını yıkma’ dediği kurşun, aslında Önder Apo’nun çıkışıyla atılmış oldu. Bu korku duvarlarını yıkan, bir halkın yeniden dirilişini ortaya çıkaran bir lider olma misyonu taşıyor. Bu nedenle önce hegemon güçlerin hedefi haline gelmiştir. Hedef haline gelmesinin ve bu saldırıların hala sürüyor olmasının sebepleri yarattığı kadın eksenli, ekolojik ve özgürlükçü paradigmadır, yeni ideolojik yapılanmadır, yeni insan anlayışıdır, yeni düşünce yapısıdır. 
 
Bu komployu sadece Amerika’nın ya da başka hegemonik güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çalışması üzerinden açıklamak eksik kalır. Bu bir boyutudur ama bununla birlikte Önder Apo’nun geliştirdiği ve giderek güçlenen yapılanmayı da tehlike olarak görmüşlerdir. Düşüncelerini, ideolojisini, geliştirmek istediği yaşam biçimini tehlike olarak görmüşlerdir. Hem Amerika öncülüğündeki hegemon güçlerin hem emperyalist bölge gerici güçlerin 90’lardan itibaren geliştirdiği bir yeni dünya düzeni politikası var. Özellikle Amerika’nın bu süreç içinde ‘3’lü şer ekseni’ dediği İran, Suriye ve Irak politikası var. Bunları ortadan kaldırma ve Ortadoğu’da gücünü yeniden tesis etme politikası var. O nedenle Türk devletine her dönem bir ileri jandarma karakolu rolü yüklemiştir ve bu anlamda da onları kullanmak istemiştir. Ancak Önder Apo’yu bunun önünde bir engel olarak görmüşlerdir ve bu engeli ortadan kaldırmak için Türk devleti ile kirli bir diplomasi çalışması yürütmüşlerdir. Bu engeli ortadan kaldırınca hareket alanlarının açılacağını düşünmüşlerdir. Önder Apo, kendi öz gücüne inanan, kendi halkının gücüne güvenen, kendi iradesine güvenen, ezilenlerin mücadele gücüne güvenen bir lider olmuştur. Ne emperyalist güçlerin ne de bölge gerici güçlerin denetiminde ve onlara tabi olan bir lider olmadı. Hedef alınmasının sebeplerinden biri de budur. Bunların da komploda etkisi olmuştur. 
 
“Güneşimizi karartamazsınız’ eylemleriyle yüzlerce Kürt genci, Kürt kadını bedenini ateşten topa dönüştürdü. Önder Apo etrafında ateşten çember oluşturuldu.”
 
*Komplo ile amaçlanan neydi, ne oldu? PKK Lideri ve Kürt halkı komployu nasıl boşa çıkardı? 
 
Bu komplo ile amaçlanan Önder Apo’nun imhası ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesiydi. Önderlik, bu güçlerin kendi istediği gibi bir ‘Kürtlük’ yaratma amaçlarını boşa çıkarmıştır. Bağımsız duruşunu koruyan bir liderdir. Tasfiye edilmek istenmesinin en büyük nedeni budur. Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele o yıllar açısından düşünülürse, çok kitlesel bir hale dönüştürülmüş bir güç, bir hareket söz konusu. Bu komplo karşısında geliştirilen bir duruş söz konusu. Bu komplo gerçekleştiği ilk andan itibaren özellikle Kürt halkı cephesinde çok büyük bir direnişle taçlandı. Dört parça Kürdistan’da, Diaspora’da, Türkiye kentlerinde milyonlarca insan sokağa döküldü. Çok büyük direnişler söz konusu oldu. Cezaevlerinde bu komployu boşa çıkarmak için çok büyük direnişler geliştirildi. ‘Güneşimizi karartamazsınız’ eylemleriyle yüzlerce Kürt genci, Kürt kadını bedenini ateşten topa dönüştürdü. Önder Apo etrafında ateşten çember oluşturuldu. Önder Apo İmralı Cezaevi’ne götürüldüğünde orada geliştirdiği ideolojik tutum ve duruşla aslında bu komploya en büyük cevabı verdi. 
 
“Önderliğin İmralı’da yeni düşünce ve ideoloji merkezi oluşturmasına karşı 3’üncü bir perde olarak 2000’lerle birlikte yoğun bir tecrit devreye girdi. Komplonun boşa çıkarılmasını kabullenemeyen güçler komployu çok çeşitli bir şekilde sürdürmeye başladı.”
 
Aslında şunu unutmamak gerekiyor, bu komplonun ilk perdesi 9 Ekim’de başlamıştı ve Önder Apo imha edilmek istenmişti. Ancak Suriye’ye çok büyük bir baskı oluşturulmuştu ve Suriye üzerinden bu güçler Önderliğin Avrupa’ya gitmesini sağlamıştı. O süreçte amaçlanan imha politikası Önder Apo’nun mücadelesi ve ideolojik tutumu ile amacına ulaşamamış ve boşa çıkarılmıştı. İkinci perdesi de Önder Apo’nun İmralı’ya götürülmesi oldu. İmralı Cezaevi’nin özel bir sistemle, bir işkence rejimi şeklinde geliştirilmesi söz konusuydu. İşte orada Önder Apo’nun ideolojik tutumuyla da bu komplo boşa çıkarıldı. İmralı Cezaevi bir anda ideolojik üretim, ideolojik düşünce, yeniden yaratma merkezine dönüştü. 2003 ile birlikte orada gerçekleştirilen yeni bir paradigmasal duruş oldu. Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigmanın üretim merkezine dönüştürüldü. Hem Kürt halkı hem diğer halklar açısından yeni bir düşünsel açılım sağladı. Bütün bunlar geliştirilerek komplo boşa çıkarıldıktan sonra bu kez yeni yöntemler devreye girmeye başladı. Yani aslında bu imha ve yok etme politikalarına karşı Ortadoğu halklarının ve Önder Apo’nun büyük bir mücadelesi ve ideolojik tutumu söz konusu oldu ve komplo boşa çıkarıldı. Bu da halklar açısından yeni bir mücadele dinamiğine yol açtı. Fakat öbür taraftan biz Ortadoğu’daki hegemon güçlerin savaş politikalarının derinleşerek sürdüğüne de tanık olduk. O kirli politikaların, diplomasinin sürdüğüne tanık olduk. Türk devletinin savaş politikalarındaki ısrarını çok boyutlu bir şekilde derinleştirerek sürdürdüğüne tanık olduk. Önderliğin İmralı’da yeni düşünce ve ideoloji merkezi oluşturmasına karşı 3’üncü bir perde olarak 2000’lerle birlikte yoğun bir tecrit devreye girdi. Komplonun boşa çıkarılmasını kabullenemeyen güçler komployu çok çeşitli bir şekilde sürdürmeye başladı. Halkla bağını koparma, dışarıyla iletişimini kesme, düşüncelerinden mahrum bırakmaya dönüştü. 
 
*Abdullan Öcalan, Kürt kadın özgürlük mücadelesi için öncü olarak değerlendiriliyor. Bu anlamıyla komplonun kadın mücadelesine etkileri, sonuçları neler oldu? 
 
Kürt kadınları açısından Önder Apo’nun yalnızca bir ulusal lider olmadığını baştan ifade etmiştik. Kürt kadın özgürlük mücadelesi açısından ideolojik bir lider olma özelliği taşıyor. Kürt kadınları, bu komployu ilk andan itibaren kendi özgürlüklerine, iradelerine karşı yapılmış bir komplo olarak ele aldılar. Önder Apo ulusal mücadeleyi başlattığı ilk andan itibaren kadın özgürlük mücadelesini merkeze oturtmuş bir liderdir. Bu anlamda dünyadaki ve Kürt halkının geçmiş tarihi açısından ilk kez bu denli kadın özgürlük mücadelesine yol açan, mücadelenin gelişmesi için her türlü yol ve yöntemi kullanan, hem ideolojik açıdan hem de bu mücadelenin araçları ve yol yöntemleri açısından liderlik misyonunu almış bir liderdir. Bu komplo Kürt kadınları için radikal ve kesintisiz bir mücadelenin gerekçesi haline geldi. Önder Apo PKK’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren kadın özgürlük sorununun çözümü için çok ciddi bir düşünsel efor sarf etmiş bir lider olup hem de ulusal mücadele dinamiği içinde Kürt kadınlarının yer almasında yol gösterici olmuştur. Özgün bir örgütlülük oluşturmada ve giderek erk ve erkekliğe meydan okuyan radikal bir kadın hareketinin gelişiminde rol oynayan araçlar dayanağını bu ideolojiden almıştır. Hem sosyal hem toplumsal hem de ideolojik olarak bunun mücadelesi verilmiştir. Hem kadın kurtuluş ideolojisinin oluşturulmasında hem kadın ordulaşmasında hem de kadın partileşmesinde dayanak Önder Apo olmuştur. 
 
“Bugün Kürt kadın hareketi sadece Kürdistan’da değil, Ortadoğu’da ve dünyada kapitalist moderniteye, erk ve erkekliğe meydan okuyan bir kadın hareketine dönüşmüşse, bu politikalara karşı en büyük tehdit olmuşsa ve özgürlük arayışçısı olmuşsa, bunda kesinlikle Önder Apo’nun fikriyatını ve paradigmasını görmek gerekiyor.”
 
Kürt kadınları kendi özgürlüklerine açılan kapının Önder Apo tarafından açılan bir kapı olduğunu biliyorlar. Özgürlüklere açılan yolun Önder Apo’nun açtığı bir yol olduğunu biliyorlar. Önder Apo İmralı koşullarında bile kadın özgürlüğü ekseninde düşünce üretmeye devam etmiştir. Zaten komplo gerçekleştikten sonra yapılan protestolarda ve yürütülen mücadelede kadının öncü bir rol oynadığını görüyoruz. Hem cezaevlerinde ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemlerinde hem de tecridin kırılması için yürütülen mücadelede öncü rol olduklarını görüyoruz. Yine kadın öncülüğünde gerçekleşen çok sayıda açlık grevi eylemi olmuştur. Kadınların öncülüğünü yaptığı direniş eylemleri oldu. Bu da Kürt kadınının Önder Apo ile olan ideolojik ve manevi bağıyla ilgilidir. Bugün Kürt kadın hareketi sadece Kürdistan’da değil, Ortadoğu’da ve dünyada kapitalist moderniteye, erk ve erkekliğe meydan okuyan bir kadın hareketine dönüşmüşse, bu politikalara karşı en büyük tehdit olmuşsa ve özgürlük arayışçısı olmuşsa, bunda kesinlikle Önder Apo’nun fikriyatını ve paradigmasını görmek gerekiyor.
 
“Tecrit sistemi Önder Apo şahsında bütün topluma, kadına, gençliğe ve cezaevlerine yayılan bir tecride dönüştü. Hem dünyanın ve hem faşist Türk devletinin Önder Apo’nun paradigmasından ve fikriyatından ne kadar korktuğunu görebiliriz. Bu uygulamalar korkunun yansımalarıdır.”
 
* Komplo bugün hangi politikalarla yürütülüyor? 
 
Komplo 98’de başlatıldıktan sonra Önder Apo’nun İmralı Cezaevi’ne getirilmesi ile son bulmadı. Bu komplo karşısında özellikle gerçekleştirilen mücadele, yani Önder Apo’nun geliştirdiği ideolojik mücadele komplonun farklı boyutlarıyla devam etmesini beraberinde getirdi. 2014-2015 yıllarıyla beraber geliştirilen tecrit sisteminin çok daha boyutlu bir hale getirildiğine tanık olduk. Komplo sadece İmralı Cezaevi’nde bir tecrit ve izolasyon şeklinde devam etmedi. Bir bütünen Kürt özgürlük hareketinin dört parça Kürdistan’daki kazanımlarını ortadan kaldırmaya dönük çok büyük bir saldırı konsepti olarak önümüze çıktı. Bir ‘Çökertme Planı’ şeklinde uygulanma aşamasına geçilmek istendi. Buradaki amaç Önder Apo’yu mutlak bir tecride almak, gerilla mücadelesini bitirmek, siyasal anlamdaki bütün kazanımları ortadan kaldırmak biçiminde bir saldırı konsepti oluşturuldu. Bizler bu süreci Avrupa devletlerinin 99’da oynadıkları rolden kopuk ele almıyoruz. Türk faşist devletinin kendini Kürt düşmanlığı üzerinden kurduğu ve yeniden dizayn etmek istediği politikalardan da kopuk ele alamayız. Tüm bunlar uluslararası komplonun devamı ve parçası olarak sürdürülmektedir. Tecrit sistemi Önder Apo şahsında bütün topluma, kadına, gençliğe ve cezaevlerine yayılan bir tecride dönüştü. Hem dünyanın ve hem faşist Türk devletinin Önder Apo’nun paradigmasından ve fikriyatından ne kadar korktuğunu görebiliriz. Bu uygulamalar korkunun yansımalarıdır. 
 
Çökertme planı komplonun devamıdır
 
Rojava Devrimi’nin fikir temellerini yine Önder Apo atmıştır. Bu fikirler 2012’den beri Kuzey Doğu Suriye’de, Rojava’da gerçek bir devrime dönüştü. Çok olağanüstü bir mücadele ile büyük bedeller verilerek halklar açısından umuda dönüşen bir yaşam biçimi geliştirildi ve gerçeğe dönüştü. İnsanların somut gözleriyle gördüğü ete kemiğe bürünen bir gerçekliğe dönüştü. Sadece Kürt açısından değil. Ortadoğu ve dünya halkları açısından ‘olmaz’ denilen bir noktada bir devrim gerçekleşti. Hakların ortak ve birlikte bir yaşam örebileceği sistem ortaya konuldu. Komplonun dozajının arttırılmasındaki nedenlerden biri de budur. Tecrit yoğunlaştırılarak halkalara dönük bir tecrit haline getirildi. Çökertme planı bu komplonun devamıdır. Avrupa devletleri de bu konuda Türkiye’ye icazet vermişlerdir. İmralı tecridi bir insanlık suçu niteliğine bürünmüştür. Önderliğe, halka ve cezaevlerine dönük saldırılar çok pervasızlaştı. Buna dönük büyük bir mücadele de veriliyor. Hem İmralı’da hem cezaevlerinde günlük olarak insanlık suçu işlenmeye başlandı. Bütün bunlara rağmen güçlerin sessiz kaldığını görüyoruz. Bu da komplonun bir biçimde devam ettiğini gösteriyor. Bu da icazet verildiğini gösteriyor.
 
*15 Şubat uluslararası komplonun yıldönümünde Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için mücadele ediliyor. Bu anlamıyla neler söylemek istersiniz?
 
Şimdi ‘Özgürlük Zamanı’ hamlesi Kürdistan, Avrupa, Ortadoğu’da Kürtlerin dostları ile verilen mücadele büyüyor. Önderliğin fiziksel özgürlüğünü isteyen, talep eden bir niteliğe büründü. Aslında bu başlı başına komplonun boşa çıkarıldığını gösteriyor. Komplonun ilk gerçekleştiği zamanlarda dünyadan bu düzeyde halklar üstünde etkisi yoktu, fikirleri bu kadar yayılmış değildi, tepki yoktu, çünkü Önderlik bu kadar tanınmıyordu. Artık sadece Kürtlerin değil halkların lideri konumuna geldi. Akademisyenler, siyasetçiler, yazarlar artık birçok kesim onun özgürlüğünü talep ediyor. Birçok devrimci dinamik ve kadın hareketleri bunu istiyor. Artık sınırları aştı. Sayısız kampanyalar yapıldı, açlık grevleri yapıldı, insanlar canını ortaya koydu. Rojava’daki halk Önderlik fikriyatıyla oluşan demokratik sistemi korumak için mücadele ediyor. Onun fikriyatını korumak istiyor. Önder Apo’nun özgürlüğü artık sadece Kürtlerin isteği olmaktan çıkmıştır. Dünyaya mal olmuştur. Önder Apo’nun özgürlüğü barışın ve demokrasinin özgürlüğü anlamına da geliyor.
 
Yarın: Avukat Ayşe Batumlu İmralı ziyaretlerini anlattı