Roboskî’nin ardından 10 yıl: Biz katili tanıyoruz

  • 09:02 24 Aralık 2021
  • Dosya
Rojda Aydın-Habibe Eren 
 
ŞIRNAK - Roboskî Katliamı’nda verdiği adalet mücadelesinden tanıdığımız katledilen Hamza Encü’nün annesi Kadriye Encü yaşamını yitirene kadar “katili herkes duyacak” diyerek faillerin yargılanacağı günü bekledi. Şimdi onun yarım bıraktığı adalet mücadelesini kızı Aysel sürdürüyor.
 
Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Gülyazı (Bêjûh) ve Ortasu (Roboskî) köyü sınır hattında  28 Aralık 2011’de TSK tarafından sınır ticareti yapan köylülere yönelik savaş uçakları tarafından yapılan bombardımanda 19’u çocuk 34 kişinin katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları “Roboskî için adalet” çığlığını haykırmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Roboskî aileleri siyahlarla yaslarını tutsalar da adaletin geleceği günün inancıyla kurda, kuşa, herkese bu katliamı anlattı. 
 
Yaşamını yitiren 34 kişiden biri olan Hamza Encü’nün annesi Kadriye Encü de ilk günden bu yana adalet mücadelesi veren annelerden biriydi. Yaşanan katliama karşı adaletin yerini bulacağı günün özlemiyle tutuşan Kadriye’nin kalbi daha fazla dayanamadı ve 22 Ekim günü geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
 
2011’den bu yana adalet mücadelesi veren Kadriye hakkında çok sayıda dava açıldı, “cumhurbaşkanına hakaret ettiği” gerekçesiyle yargılandı. Kadriye, faillerin yargılandığını görmeden yaşamını yitirdi ancak mücadelesi hala hafızalarda.
 
‘Biz katili tanıyoruz ama bütün dünya duyacak’
 
Katliamdan bir yıl sonra Kadriye, “Erdoğan bugün var yarın yok ama Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda. Erdoğan bizim canımızı vermedi, canımızı aldı ama bu onun yanına kalmaz. Bir gün mutlaka ama mutlaka herkes öğrenecek ki bizim çocuklarımızı Başbakan öldürmüş. Biz zaten biliyoruz kimin öldürdüğünü. Biz katili tanıyoruz ama bütün dünya duyacak. Biz Kürt olduğumuz için öldürüldük bunu herkes bilsin. Biz hem Kürdüz, hem yoksuluz hem de kaçakçıyız. Yani ölümü hak etmişiz” diye sesleniyordu tüm Türkiye’ye. Roboskî’de yaşatılanın kader değil, Kürde reva görülen anlayış olduğunu tüm gücüyle haykırıyordu. Şimdi adalet yürütücülerinden biri eksilse dahi Roboskî için mücadele edenlere her gün bir yenisi ekleniyor.
 
‘Annem evlenmeden önce de sonra da çok zorluklar çekti’
 
Kadriye’nin yaşam mücadelesi ve adalet mücadelesini kızı Aysel Encü’den dinliyoruz. Aysel zaman zaman hıçkırıklara boğularak gözyaşları içinde kalsa da Kadriye’nin mücadelesi unutulmasın diye anlatmaya devam ediyor. Kadriye’nin çok zor şartlar altında yaşam mücadelesini sürdüğünü aktaran Aysel, annesinin Roboskî’de doğup büyüdüğünü ve orada evlendiğini söylüyor. İlk zamanlar çok zor şartlar altında elektrik ve su olmadan yaşamaya çalıştıklarını kaydeden Aysel, şöyle devam ediyor: “Hayvancılık yapıyorlardı evin en büyüğü olduğu için bütün yük onun sırtındaydı; hem annesine yardım ediyordu hem de evde birçok kişiye bakıyordu. Her işi yapıyordu annem. Evlenmeden önce de sonra da çok zorluk çekti.”
 
1990’lı yıllarda gözaltına alınır
 
Anne ve babasının hayatının baskı ve zulümle geçtiğini dile getiren Aysel, birçok Kürt gibi 1990’lı yıllarda babasının gözaltına alındığını ve işkencelere maruz kaldığını anlatıyor. O zaman babasının uğradığı işkenceyi “ellerimize ayaklarımıza tuz basıyorlardı” sözleriyle anlattığını söyleyen Aysel, “Annem de o dönem gözaltına alınmış 4-5 gün karakolda kalmış. Koruculuk dayatması vardı, babamlar da koruculuğu kabul etmediler. O günden bugüne baskıya karşı annemin mücadelesi devam etti” diye belirtiyor.
 
‘34 insanın katledileceğini aklımızdan geçirmedik’
 
Annesinin hep yas tuttuğunu ve katliam gününde zamanın onun için durduğunu söyleyen Aysel, o güne gidiyor. O gün hep beraber yemek yediklerini, Hamza’nın sınırı geçmek için katırını hazırladığını dile getiren Aysel, Hamza’nın kimi zaman “Bunlar bizi yolda öldürecekler” dediğini hatırlatıyor. Aysel, “Bazen askerler sınırda önlerini kesiyorlardı, uçaklar bazen üzerinde geziniyordu ancak hiçbir zaman onları öldüreceklerini düşünmedik. Yakalarlar, yüklerini falan alırlar diye düşünüyorduk, zaten çoğunlukla yapıyorlardı da. Aklımıza bile getirmedik öldürüleceklerini, yaralı var dedikleri zaman bir iki yaralı var diye düşündük. 34 insanın beraber katledileceğini düşünmedik” diyor.
 
‘Son kez görüp koklasaydım diyordu’
 
O gün evde annesi ile otururken heron ve uçak sesleri duyduklarını ardından Hamza’yı aradıklarını ancak telefonun kapalı olduğunu ifade eden Aysel, “Sonra bizi aradılar yaralılar var dediler. Durumları kötüymüş o zaman annemler sınıra gittiler ama Hamza’yı bulamadılar” diye belirtiyor. Aysel, Hamza’nın cenazesinin kötü bir halde olduğunu ve o karın içinde Hamza’nın cenazesini teşhis edemediklerini belirtiyor. Aysel, “Annem hep ‘ben oğlumu görmedim hiç, içimde kaldı’ diyordu.  Baksaydım, görseydim herkes gibi bir kez daha oğlumu koklasaydım’ diyordu. Kalp krizi geçirmeden önce televizyon izliyordu öyle bir ağlıyordu ki ‘ben de herkesin oğlu gitmiş sadece senin değil, kuzenlerin bir sürü akraban yaşamını yitirdi’ dedim. Annem de ‘onun da hayalleri vardı, sizin gibi çocukları olacaktı, torunlarımı görecektim’ dedi. ‘Keşke yaşasaydı, 30 yaşında olacaktı’ dedi. Ben de ‘kader’ dedim. Annem ‘kader değil bunu yapmasalar yaşıyor olacaklardı’ dedi” diyerek annesinin sözlerini anımsatıyor. 
 
‘Ne gerekiyorsa yapacağım diyordu’
 
Annesinin yaşamını yitirene kadar hep siyahlara büründüğünü ve Hamza ile birlikte katledilen 34 kişinin yasını tuttuğunu ifade eden Aysel, “Çok mücadele verdi, annem ‘ne gerekiyorsa yapacağım gideceğim ve adalet nerede olursa bulacağım’ derdi. ‘Oğlumun katilleri yargılansın, failler bulunsun adalet sağlansın’ diyordu. Bu uğurda Ankara, İstanbul gibi birçok yere gidiyordu. Nerede bir etkinlik varsa adalet arayışı için gidiyordu. Annem çok duygusaldı, Hamza’nın fotoğraflarına bakıp bakıp sürekli ağlıyordu” şeklinde konuşuyor.
 
‘Ben kan parası nasıl alacağım diyordu’
 
Katliamdan sonra devletin katliamı “tazminatla örtme” çabasına annesinin her zaman tepki gösterdiğini dile getiren Aysel, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tazminat almayacağız diyordu. Kabul etmeyeceğini söyledi. Ben kan parasını nasıl alacağım, nasıl boğazımdan geçer diye sürekli söylüyordu. Katliamdan sonra yorgun düştü. Kalbi daha fazla dayanamadı. Annem Kürtler her katledildiğinde tepki gösteriyordu bunun yasını tutuyordu. Roboskî’den sonra çok fazla katliam oldu, hepsinin acısını yüreğinde hissetti.”
 
‘Ölümünü hep önceden hissetti’
 
Kadriye’nin yaşamını yitireceğini hissettiğini, bir ay öncesinde sürekli olarak “ben öleceğim kardeşlerinize iyi bakın onlara sahip çıkın” dediğini aktaran Aysel, “Sürekli ‘bir gün yığılıp kalacağım’ diyordu. ‘Anne öyle şeylerden bahsetme’ dedim. O gün hamur yoğurmuştum ben izin vermezdim bir şey yapmasına. Tandırı yaktım, tandıra gitti geldikten sonra ‘elimi tut öleceğim’ dedi. Arabayı aradım eniştem gelecekti hastaneye götürecektik o esnada kalp krizi geçirdi. Hastaneye götürdük ancak yaşamını yitirdi” diyor.
 
‘Annemin vasiyeti katillerin yargılanması’
 
Kadriye’nin faillerin yargılandığını göremeden yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Aysel, yaşamını yitirene kadar mücadelesini sürdürdüğünü vurguluyor. Şimdi Kadriye’nin mücadele bayrağını devralacağını söyleyen Aysel “Annemizin mücadelesini sürdüreceğiz, elimizden ne geliyorsa yapacağız” diyor. Aysel, devamında şunları ekliyor: “Katillerin yargılanmasını ve adaletin tecelli etmesini istiyoruz. Annemin vasiyetiydi; ‘ben öldüğüm zaman beni Hamza’nın yanına gömün’ diyordu. Annem ayakta durduğum sürece hep mücadele edeceğim diyordu.”
 
‘Mücadeleci, cesaretli ve insanlara yardım etmeyi seven biriydi’
 
Annesinin, mücadeleci, cesaretli ve insanlara yardım etmeyi; kol kanaat germeyi seven biri olduğunu dile getiren Aysel, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Nerede zorluk varsa oradaydı. Hiçbir baskıya aldırış etmedi. Biz çoluk çocuk derken birçok yere gidemiyorduk ama annem hep giderdi. Annem bir yıl öncesine kadar birçok dava ile yargılanıyordu. Evladını kaybetmiş bir kadın cumhurbaşkanına hakaretten ve çok sayıda davadan yargılanıyordu.”
 
Yarın: 42 yıl önce babasını kaybettiği yerde oğlunu kaybetti