1998'den günümüze uluslararası komplo (1)

  • 09:01 7 Ekim 2020
  • Dosya
Edûlê Deyai: Önderlik önde, halk arkasındaydı…
 
Dîcle Demhat
 
KOBANÊ - Edûlê Deyai, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Lübnan’da bulunduğu süreçte onu görebilenlerden.  Edûlê, Abdullah Öcalan ile ilk yürüyüşünü anlatıyor: “Önderlik önde, kadın ve erkek arkadaşlar yan tarafında, halk arkasında sloganlar eşliğinde yürüdüğümüz o anı hiç unutmuyorum.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 22 yıl önce 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılışı ile uluslararası komplo başladı. Öncesine dayanan ve sonrasından günümüze kadar devam eden komplonun ayakları ile PKK Lideri’nin Kürt mücadelesindeki öncülüğü bitirilmek istense de, bu rolü daha da güçlenerek sürdü. Ve Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da İmralı Adası’na esir alınmak üzere getirilmiş olsa da paradigması onu gören görmeyen, onu tanıyan tanımayan milyonlara yol oldu. Komplonun 22’nci yıldönümünde yayınlayacağımız dosyanın ilk bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz.
 
1991 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’nin Minbic kentinden Lübnan’a giderek PKK Lideri’ni görenlerden Edûlê Deyai, Abdullah Öcalan’ı anlatıyor.
 
‘Yaşadıkları dağlık alan ilgimi çekmişti’
 
Edûlê, Abdullah Öcalan’dan çok bahsedildiğini ve hep merak ettiklerini söylüyor. Bu merakı ve heyecanıyla da PKK Lideri’ni görebilecek olma ihtimali üzerine Lübnan’a giden Edûlê, şöyle devam ediyor: “O da bizim gibi bir insan ama bu kadar halkı nasıl etkilemiş diye merak ederdik. Hep ‘Biz de bir gün göreceğiz’ umuduyla bekledik. 1991’de 15 Ağustos kutlamaları Lübnan’da başlayacaktı ve Önderlik kutlamalara katılacak haberini alınca aileden 20 kişi hazırlanıp Lübnan’a doğru yola çıktık. Lübnan’a vardığımızda Önderliğin oluşturduğu kampa gittik. Kamp doluydu. Bizi kadın arkadaşlar karşıladı ve dinlenmemiz için bizi odaya götürdüler. 3 gün kampta kaldık. Kobanê’den binlerce insan gelmişti. Ben de yanımda ikiz olan küçük çocuklarımı götürmüştüm. Önderlik akşama doğru geldi, hepimizi selamladı. O zaman ilk defa Önderliği görmüştüm ve ellerim ayaklarım birbirine dolandı. Duruşundan o kadar etkilenmiştim ki… Yaşadıkları dağlık alan da ilgimi çekmişti. Önderlik o zaman Kobanê halkı üzerinde değerlendirmeler yaptı. Böyle bir koşulda Kobanê’den Lübnan’a nasıl geldiğimizi sormuştu. Önderlik kampa doğru gelirken etrafında kadın ve erkek arkadaşlardan oluşan bir grup Önderlikle beraber yürüyordu. Önderliğin yürüyüşü yeri inletiyordu. Gece yarısına kadar kamp alanında bizimle konuştu.” 
 
‘Onunla yaşamak gerekiyor’
 
Edûlê, PKK Lideri’ni anlatırken zorlandığını, ancak onu anlatmaktansa onunla yaşamak gerektiğini vurguluyor. Edûlê, Abdullah Öcalan’ ile yaptıkları yürüyüşü de paylaşıyor. Ve Edûlê, o günü yeniden yaşarcasına anlatmayı sürdürüyor: “Önderlikle beraber yürüdük. Şehit Hamza’nın mezarını ziyaret ettik ve döndük. O zaman en çok ilgimi çeken o dağlara doğru sloganlar eşliğinde yürümemiz olmuştu. Önderlik önde, kadın ve erkek arkadaşlar yan tarafında, halk arkasında sloganlar eşliğinde yürüdüğümüz o anı hiç unutmuyorum. İlk gidişimizde üç gün kaldık ve iki defa Önderliği gördük.”
 
Bir çocukla diyalog...
 
Kampa ikinci kez gittiğini ve tekrar Abdullah Öcalan’ı görme fırsatını bulduğunu ifade eden Edûlê, “Şam’a ulaşıp Lübnan’a geçtik. Kaçak yollardan gidip, uzun bir yolculuktan sonra kampa vardık ve kadın arkadaşlar bizi karşıladı. Yorgun olduğumuz için bize kahvaltı hazırladılar. Önderlik de o an içeri girdi. Biraz ürkmüştük. Önderlik nereden geldiğimizi sordu. Minbic’ten geldiğimizi, 15 Ağustos kutlamaları için burada olduğumuzu söyledik. Önderlik ‘Minbic Arap halkının yoğun olduğu bir alandır. Oradan buraya nasıl geldiniz’ diye karşılık verdi. Sonra Önderlikle beraber kahvaltı yaptık. Kayınbiraderimin küçük oğlu Agit yanımızdaydı. Önderliğe bakıp ‘be’ diye ses çıkarttı. Önderlik ona bakarak ‘Ben bu dağlardan, hoyratça saldıran vahşi düşmandan korkmuyorum senin ‘be’ diyen sesinden mi korkacağım sana ‘be’’ dedi. O zaman hepimizin yüzüne bir tebessüm düşmüştü” sözlerine yer veriyor.
 
‘Hayallerimiz gerçekleşiyor’
 
Her gidişlerinde utandıklarını, Abdullah Öcalan’a nasıl selam vereceklerini bilemediklerini fakat Abdullah Öcalan’ın hepsine eşit yaklaştığını dile getiren Edûlê, “Kadın ve erkeklere selam verip, büyüklerle büyük çocuklarla çocuk olmayı biliyordu. Önderliğin duruşunda ve gözlerinde öyle bir heybet vardı ki selam verdiğimizde gözlerine bakamıyorduk. Kamptan her ayrılışımızda arkadaşlar bizi yolcu etmek için yol kenarına kadar gelirlerdi. Gene kaçak yollarla evin yolunu tutardık. Çocuklarımız olmasaydı kamptan ayrılmak istemezdik. Birçok defa keşke anne olmasaydık da biz de katılsaydık dediğimiz günler olurdu. En büyük mutluluğumuz Önderliği görmemizdi. Orada kadın arkadaşların da erkeklerle eşit olduğunu gördüğümüzde bizim için en büyük mutluluktu. Gelecekte kadınların artık erkek baskısından kurtulacaklarını ve kadının kendi özgürlüğüne kavuşacağını gördük. O günden bu güne kadar kadınlar birçok kazanım elde etmişler. Hayallerimiz gerçekleşiyor” diyor.
 
‘Siyahlar giydik’
 
Edûlê, Abdullah Öcalan’ı tekrar görmek istediğini, ancak göremediğini paylaşıyor: “Kürt halkı artık devlet sistemini kabul etmeyip, Önderliğin ideolojisi etrafında örgütleniyordu. Lübnan kampı büyümüştü ve Suriye devletinin Kürtler üzerindeki baskıları artmıştı. Ondan kaynaklıda kampa gidip gelmek zordu. En son 1998’de Önderliğin Suriye’den çıktığını ve 1999’da da tutuklandığını duyunca çok etkilendik. Eski devlet baskılarına geri döneceğimizin korkusunu yaşıyorduk. O zaman komployu protesto etmek için hepimiz siyah elbiseler giyerek yürüyüş yaptık. Herkes sessizliğe bürünmüştü ve sonra arkadaşlar bizimle konuştu, toparlandık.”
 
‘Bir gün yine Önderlikle özgürce buluşacağız’
 
Edûlê, komplonun amacına dair ise şöyle konuşuyor: “Önderlikle beraber güçlenen Kürt halkının mücadelesini bitirmek için komplo gerçekleşti. Günümüzde de devam ediyor. Fakat hesaba katmadıkları şeyler vardı. Artık Kürt halkı Önderlik ideoloji çerçevesinde örgütlenmiş, binlerce gerilla bu çerçevede eğitilmişti. Sonu gelmemiş bir romandı PKK. Mücadelemiz hala devam ediyor. Bu mücadeleye destek olmak için iki çocuğum özgürlük saflarına katıldı. Oğlum şehit düştü, kızım hala Önderlik ideolojisi temelinde mücadelesine devam ediyor. 2008 yılında Kuzey Kürdistan’a gidip, Önderliğin doğduğu topraklara Amara’ya gittik. Önderliğin bahçesinden toprak aldık. Fıstık ağaçlarından fıstık topladık. Rojava’ya döndüğümüzde de aldığım topraktan biraz komşularıma ve aileme dağıttım. Bizim için Önderliğin doğup büyüdüğü yerler kutsaldır. Ve şuna inanıyoruz ki bir gün Önderlik çıkacak özgür bir şekilde Önderlikle buluşacağız. İşte o gün bizim en mutlu günümüz olacak.”
 
Yarın: Abdullah Öcalan’ın avukatı: Bir intikam yargılaması