Ağrı’da kadınlar neler yaşıyor? (2)

  • 09:01 2 Temmuz 2020
  • Dosya
Yaşamlarına da ölümlerine de seyirci kalındı
 
Hikmet Tunç 
 
AĞRI - Ceylan, Zana ve Kübra. İsimleri ayrı olsa da ölüm şekilleri kayıtlara “intihar” olarak geçen üç kadın.  Kadınların yaşadıklarına göz yumuldu ve ölümlerine seyirci kalındı. 
 
Ağrı’da “intihar” denilen şüpheli kadın ölümlerine yenileri eklenirken, kadınların vücutlarındaki darp izleri, sistematik olarak şiddete maruz kalmaları, çocuklarıyla tehdit edilmeleri, karakollara yaptıkları başvurular, ölümlerinin “intihar” değil katliam olduğu şüphesini arttırıyor. Kadınların yaşamlarına dokunmak için çıktığımız yolda ilk durağımız Hamur ilçesinde Süleyman Kümbet (Silêman kombet) köyüne bağlı Aşağı Yurt (Şirik) mezrasında 7 Mayıs’ta şüpheli şekilde yaşamını yitiren Ceylan Akpolat’ın ailesinin evi oluyor. 
 
Ceylan ne ilk ne de son
 
Ziyaret öncesi kente bağlı Diyadin ilçesinde sohbet ettiğimiz birçok kişi, Ceylan gibi yüzlerce kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini sohbet esnasında dile getiriyor. Dolaştığımız ilçe merkezinde gözümüze çarpan başka bir nokta ise Diyadin Koyları olarak bilinen ve şu an mesire alanı olarak ilçe halkına açılan yüksek kesimler. Sohbet esnasında onlarca kadının burada yaşamına son verdiğini öğreniyoruz. Çarşı merkezinde çoğu memur olan kadınların dışında tek tük ilçeden kadınların olması ise kadınlara yüklenen yükün, toplumsal cinsiyet eşitsizliğin kadın intiharlarındaki etkenlerden biri olduğunu gözlemliyoruz.
 
İş yükünün tamamı kadınların omuzunda
 
Ceylan’ın şüpheli ölümünden kaynaklı ailesiyle görüşmek üzere ilçeye bağlı Oğulova (Qire)’ya doğru yola  koyuluyoruz. Sabahın erken saatlerinde çıktığımız yola yaklaşık 25 kilometreyi aştıktan sonra varıyoruz. Köy 6 haneli olup çoğu ev tek bir odadan oluşuyor. Önü duvarlarla çevrilmiş ahırlar ise genişliğiyle yaklaşık  300 koyunu barındıracak şekilde inşa edilmiş. Ceylan’ın doğduğu eve vardığımızda annesi Zozan Kaya ve akrabası olan kadınlar bizi karşılıyor. Ekonomik sebeplerden kaynaklı erkekler şehir dışına çalışmaya gidiyor. Özellikle kırsal kesimlerden oluşan ilçede iş yükünün tamamı kadınların omuzuna yüklenmiş durumda.
 
Zozan da kızı gibi susturuldu
 
Koyunlarını sağmaktan gelen ve dinlenmek için yanımıza oturan Zozan ile günlük yaptıkları işler üzerinden sohbet ediyoruz. Konuyu Ceylan’a getirdiğimizde gözleri dolan Zozan’ın ilk sözü  “Kızımın ölümüne sebep olanlar Allahlarından bulsun” oluyor. Konuşmasına devam edeceği sırada, Ceylan’ın babası Zübeyir Kaya araya girerek, “Konuşmayı bilmiyor” sözleri ile Zozan’ı geri plana atarak kendisi konuşmaya başlıyor. Ceylan’ın evliğinden bu yana sürekli eşi ve ailesi tarafından sistematik şiddete maruz kaldığını belirten Zübeyir, “Ben kızımı evlendirdiğimde daha çok küçüktü. Eşi ve çocuklarıyla ayrı evde kalıyordu. Fakat eşi başka şehirlere çalışmaya gittiği için sürekli kaynana ve kayınpederinde kalıyordu” diyor. 
 
‘Ceylan’ı darp edenlere para cezası kesildi’
 
Zübeyir, Ceylan’ın sistematik şiddete maruz bırakıldığını belirterek, “Kaynana ve kayınpederi Ceylan ve çocuklarını sürekli aç bırakıyordu. Eşi şehir dışında çalışıyordu. Ceylan’ın eve hapsedildiğini eşine söylediğimde kızım suçlu bulunuyordu. Kızım bu işkencelere dayanamadığı için ilçe karakoluna gitti. İlçe karakolu beni telefonla arayarak ‘Ceylan bizim yanımızda, siz ona sahip çıkmazsanız sığınma evine göndereceğiz’ denildi. Bende ‘gelip alacam kızımı’ diyerek gidip karakolda kızımı aldım. Eşi ve ailesini şikâyet ettik. Fakat karakol sadece ailesine para cezası keserek serbest bıraktı. Ceylan maruz kaldığı şiddete karşı sessiz kalmadığı ve olanları karakola bildirdiği için eşinin ailesi tarafından ilçeye kızım deli olarak gösterildi. İlçede bulunan herkes kızımın aklı dengesinin yerinde olmadığı kanaatine varmıştı” diye anlatıyor. 
 
'Kızımın intihar edeceğine inanmıyorum’
 
 “Boynunda üç ip izi vardı. Sırtında omuzlarında darp izi vardı. Kızımın kendini asacağına inanmıyorum. Kızım çocuklarına bağlıydı, canına kıyacağına ihtimal vermiyorum” diyen Zübeyir, daha önce yaşanan intihar olaylarından yola çıkarak kızının vücudundaki izlerin şüpheli olduğuna işaret ediyor. Ceylan’ın intihara sürüklenmiş olabileceğini söyleyen Zübeyir, açılan dosyada henüz bir ilerlemenin olmadığını ve savcılığa dilekçe yazdığını ifade ediyor. 
 
Tek isteği olayın aydınlatılması 
 
Yeniden konuşmak isteyen Zozan da gözyaşlarını tutmayarak, olayın bir an önce aydınlatılmasını istiyor. Konuşma esnasında burnundan kan akmaya başlıyor. Zozan’ın kızının ölümünden bu yana burnundan sürekli kan geldiğini öğreniyoruz. 
 
Bu kadar şüphe ve ifadeye rağmen Ceylan’ın dosyasında henüz herhangi bir gelişme yaşanmadı. Dosyanın “intihar etti” denilerek kapatılan diğer kadın dosyaları gibi mi olacağını zaman ile göreceğiz. 
 
Zana da mı ‘intihar’ etti?
 
Kentte ikinci durağımız ise 4 Haziran günü Diyadin’in Aşağı Kardeşli (Qetka Jêrê) köyünde şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren 17 yaşındaki lise öğrencisi Zana Polat’ın evi oluyor. Zana’nın annesi ve anneannesi ile görüşme imkanı buluyoruz. Gazeteci olduğumuzu ve Zana’nın ölümüyle ilgili konuşmak istediğimizi söylediğimizde hemen davet ediliyoruz. Uzun bir süre anneyle konuştuktan sonra babası da geliyor. Babası haberde isimlerinin kullanılmasını istemediğini söylerken, ısrarla Zana’nın intihar ettiğini öne sürüyor.
 
‘Banyo yaptıktan sonra saçlarını taramamı istedi’
 
Anne, Zana’nın o gün kendisini yıkamasını istediğini söyleyerek, “Zana’yı yıkadıktan sonra saçlarını taramam için yanıma geldi. Uzun sarı saçları, yeşil gözleri vardı. Saçlarını taradığım sırada ‘ne yaptık saçların birbirine dolanmış’ dedim. O da gülerek karşılık verdi. Daha sonra bahçede güle oynaya çay içtik. O gün benimle veda eder gibi ‘anne seni çok seviyorum’ diyerek başını omuzuma koydu. Zana eve geçti kısa bir süre sonra evden silah sesi geldi. Gelen silah sesi üzerine eve koştum, Zana yerdeydi. Silahı başına dayayıp tek el ateş etmişti. Hastaneye kaldırdıktan sonra daha olay yerinde öldüğünü duyduk” diyor. 
 
Zana silahı nerede buldu?
 
Babası ise Zana ile baba-kız ilişkisinin yanı sıra iki yakın arkadaş olduğunu ve Zana’nın her şeyini kendisine anlattığını öne sürerek şöyle konuşuyor: “Ekonomik nedenlerden kaynaklı sürekli ilçe dışına çıkıyordum. Salgını yayılmasıyla birlikte köyde kaldım ancak normalleşme süreciyle birlikte tekrar şehir dışına çıkmaya başladım. Olay sırasında evde değildim. Silahın şarjörünü boşaltarak tek bir kurşun bırakıyor. Ardından o tek kurşunla kendini vuruyor.” 
 
Evde bulunan silahın ne tür bir silah olduğunu ve kime ait olduğunu sormamıza rağmen baba “Burada herkesin silahı var. Zana’nın silahı nerden getirdiğini bilmiyorum. Kızım çok zekiydi. Asla intihar edebileceğine ihtimal vermiyorum” diye tekrarlıyor. 
 
Kardeşi de aynı silah ile intihar etmiş!
 
Sohbetin sonunda daha önce de Zana’nın erkek kardeşinin silahla kendisini vurduğunu öğreniyoruz. Zana’nın kardeşi aynı suç aletiyle daha önce intihar girişiminde bulunduysa, silah evde Zana’nın ulaşabileceği bir yerde olması dikkat çekiyor. 
 
Babası ayrıca, “Zana’ın erkek arkadaşı olsa ben bilirdim. Çünkü bana her şeyini anlatıyordu” sözlerinin ardından “Size her şeyini anlatan kızınız gün boyu intihara hazırlanırken, neden bir an olsun şüphenizi çekmiyor ki?” diye soruyoruz. İkinci kez Zana “intihar” ettiğinde kendisinin evde olmadığını söyleyen babanın ardından, anne gözyaşlarını silerek, bir şeyler anlatmak istese de bir taraftan da “Acaba yanlış bir şey mi söylerim” hissine kapıldığını seziyoruz. 
 
Soruşturma sürüyor
 
Zana’nın intihar ettiğini savunan babası “Savcılık soruşturması sürüyor. Mavi Balina uygulaması yüzünden kendisini öldürmüş olabilir” iddiasında bulunuyor. 
 
Zana “intihar etti” ise neden olduğu henüz aydınlanmış değil. Aile ısrar ile intihar dese de katledilmiş olma olasılığı da ihtimal olarak duruyor. Evden ayrılırken “Herhangi bir sorunu olmadığı öne sürülen bir çocuk neden kendini öldürmek istesin” sorusu hafızamızda beliriyor. 
 
Kübra’nın ailesi: İntihar etmedi öldürüldü
 
Son durağımız ise Taşlıçay ilçesine bağlı Dilekyazı (Gêrê Şera) köyü yaylasında 11 Haziran günü çadırda yaşamının yitirmiş halde bulunan 21 yaşındaki Kübra Taşdemir. Kübra’nın ailesi kızlarının intihar ettiğine inanmıyor. Kübra’nın bir buçuk yıldır evli olduğunu ve bir çocuğu olduğunu söyleyen baba Kerem Samancı, Kübra’nın yaz aylarında evli olduğu erkeğin ailesi ile birlikte yaylaya çıktığını kaydediyor. Kübra’nın evli olduğu erkeğin ailesi tarafından baskıya maruz kaldığını söyleyen Kerem, “Çok çalıştırılıyordu. Kızımla telefonla konuşabiliyorduk. Daha sonra telefonuna birkaç kez el konulmuştu. Ulaşmayınca çarşıda kayınpederini gördüm ve sordum. O da ‘telefonu bozuk, durumu iyidir’ dedi. Telefonu olduktan sonra da kızım aradı ve eşinin ailesinin el koyduğunu söyledi” diye anlatıyor. 
 
‘Çocuğunu sürekli kaçırıyorlardı’
 
Kübra’nın sürekli baskı altında tutulduğunu belirten Kerem, “Kızım çocuğunu emzirmesine izin vermediklerini söyledi. Neden izin vermediklerini sorduğumuzda ise ‘Çocuğumla ilgilenince işler kalıyormuş. Çocuğumu sürekli benden kaçırıyorlar. Mama ile besliyorlar. Buna müdahale ettiğimde ise bana kızıyorlar’ diyordu” sözleri ile kızının karşılaştığı zorlukları paylaşıyor. 
 
‘Bir kişinin orada kendisini asması mümkün değil’ 
 
Kızının intihar ettiğine inanmayan Kerem, “Olay günü doğrudan kaldıkları çadıra gittik. Jandarma olay yerine gitmeme izin vermedi. Çadıra baktığımda hayvanları için yaptıkları çadırdı. O çadırda kendisin astığını söylüyorlar. Ancak asılı halde ayaklarıyla zemin arasında beş santimlik fark var. Yani bir kişinin orada kendini asması mümkün değil” diyor. 
 
‘Boynunda ip izi yoktu’
 
Hastaneye gittiğini ve kızının boynunda herhangi bir izin olmadığını söyleyen Kerem, “Bir kişi kendini astığında boynunda ip izi olur. Benim kızımın boynunda herhangi bir iz yoktu. Otopsi raporu daha gelmedi. Savcılığa suç duyurusun da bulundum. Kızımın ölümünün aydınlanması için bir avukat istiyorum. Olay aydınlanana kadar bu işin peşini bırakmayacağım” sözleri ile destek çağrısı yapıyor. 
 
Ceylan, Zana, Kübra ve daha niceleri
 
Ceylan, Zana, Kübra ve daha niceleri… İntihar etti denilerek dosyalar kapatılıyor, kadınların yaşadıkları göz ardı ediliyor. Kadınlar aile, kardeş, baba, evli olduğu erkek ve toplumun baskıları altında yaşamlarını sürdürürken, kimse yaşadıklarına kulak vermiyor. Kadınlar katlediliyor mu yoksa intihara mı sürükleniyor soruları cevaplanmayı bekliyor. 
 
Ağrı’da Mayıs ayından bu yana 6 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Hamur ilçesi Süleyman Kümbet (Silêman kombet) köyüne bağlı Aşağı Yurt (Şîrik) mezrasında yaşayan Ceylan Akpolat 7 Mayıs'ta, Tutak ilçesine bağlı Aşağı Kara Halit (Qerexalta Jêrê) köyünde yaşayan Pakize Öztaş 9 Mayıs’ta, merkeze bağlı Dönerdere (Elomilo) köyünde yaşayan Güzel Koçyiğit 26 Mayıs’ta, Diyadin ilçesine bağlı Aşağı Kardeşli (Qetka Jêrê) köyünde yaşayan 17 yaşındaki Zana Polat 4 Haziran’da, Taşlıçay'ın Aşağı Toklu köyünde yaşayan 27 yaşındaki Hacer Ergül 11 Haziran'da ve Taşlıçay ilçesine bağlı Dilekyazı (Gêrê Şera) köyünde yaşayan 21 yaşındaki Kübra Taşdemir 12 Haziran günü şüpheli bir şekilde yaşamlarını yitirdi. 
 
Yarın: Avukat Sümeyye Gök ve Diyadin Kadın Politikalar Müdürü Benazir Aydemir bölgedeki şüpheli kadın ölümlerini ve kadın sorununu değerlendiriyor.