Dersim’in ‘kayıp kızı’ Gülistan Doku (1)

  • 09:05 8 Haziran 2020
  • Dosya
Dersim’de ağıtlar bu sefer Gülistan Doku için yankılanıyor
 
Aysel Işık
 
DERSİM-  "Gülistan Doku nerede" sorusu beş aydır değişmedi, Gülistan bulunmadı. Katliamların, kaybedilmelerin izini taşıyan ağıtlar, bu kez Gülistan için yakılıyor...
 
“Kürdistan’da insanlar kaybolmaz kaybedilir” sözü Dersim’de somutlaşıyor. 1938 katliamı ardından kaybettirilen kızların diyarı Dersim. Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne özel savaş politikalarının yoğunlaştırılarak uygulandığı bir kent Dersim. Tarihin bizlere ışık olduğu bu süreçte adına “tekerrür” ya da “hafıza tazeleme” diyebileceğimiz Gülistan Doku’nun kaybedilişi evimizde, sokağımızda hatta her sohbetimizde karşımıza çıkıyor. Gülistan’ın çocukluğundan hayallerine, Dersim’e yolculuğundan kaybedilişine yaşam hikayesini, kaybedildikten sonra yaşanan sürecin hukuki boyutunu, arama çalışmalarının hangi aşamada olduğunu ve Gülistan için yürütülen kampanyaları ailesi, arkadaşları, avukatı ve kadın örgütleriyle konuştuğumuz dosyanın izlenimlere dayalı birinci bölümünü sunuyoruz.
 
Dersim’in tarihi acılarla dolu
 
Hazırlamak istediğimiz dosya için Gülistan’ın doğduğu topraklardan -Diyarbakır’dan- soru işaretleri ile başladığımız Dersim’e yolculuk, yine soru işaretleri ile sürdü. Tarihi boyunca çokça katliam ve acıya tanıklık etmiş Dersim toprakları, devlet tarafından hala özel politikaların yürütüldüğü bir bölge. Bu yüzden kente giriş yapıldığında bu atmosferi hissetmemek mümkün değil. Tüm bunları düşünürken Tunceli Üniversitesi’nin önünden geçiyoruz. Gülistan’ın büyük hayallerle geldiği bu üniversite hiç bu kadar soğuk olmamıştır belki… Gülistan’ın yıllarca yürüdüğü bu yollar nasıl olur da 5 Ocak tarihinde onu yutar? 
 
Halatlarla inilen kayalıklar…
 
Aracımız ilerledikçe sokak başlarında “koruma” adıyla kurulan polis noktaları göze çarpıyor. “Nasıl olur da Gülistan’ı gören olmaz” sorusu takılıyor aklımıza. Gün boyunca gittiğimiz her yerde Gülistan’ı sorarken, diğer günün sabahında ısrarlı bir şekilde Sarı Saltuk Viyadüğü köprüsünde bir umut bekleyişlerini sürdüren Gülistan’ın ablası Aygül ve annesi Bedriye’yi ziyaret ediyoruz. Selamlaşmanın ardından sıcak havaya rağmen köprü boyunca yürüyüşünü sürdüren Bedriye ve Aygül, arama çalışması yürüten botları takip etmek için köprünün aşağı kısmına geliyor. Dik taşlı bir yamaçta bulunan bölgeye halat yardımıyla ulaşılabiliyor. Bu zorlu yolcuğu ilerleyen yaşına rağmen her gün yapan Bedriye, oturduğu taşın üstünde ağıtlarını yakmaya başlıyor… O suda olduğuna inanıp inanmadığı belki sadece annenin bildiği bir durum, fakat şu an Gülistan için yapacağı en iyi şeyin burada bekleyip aramaları takip etmek olduğunu düşünüyor. Buraya gelmenin, onu bir nebze de olsa rahatlattığını gözlerinden okuyabiliyoruz.
 
Arama çalışmaları azaltıldı
 
Bedriye ve Aygül’le Gülistan’a dair sohbet ederken, arama ekibinden bir yetkili yanımıza geliyor. Yetkili de Gülistan’ın akıbetine dair iki cümle etmek istiyor. Konuşurken kayıt alınmasını istemiyor. Zira, yetkili Gülistan’ın barajda bulunmasının “zor” olduğunu düşünüyor. Bu fikrini paylaşıyor bizimle. Arama çalışmalarının da eskiye göre daha seyrekleştiğini ifade ediyor. 5 Ocak’tan bu yana herkesin sorduğu Gülistan tüm kadınların ve Dersimlilerin gündemi olmaya devam ederken, barajda yapılan bu “arama çalışmalarının” ne kadar süreceği ise bir muamma.
 
Konuşmaların geçtiği bu noktada Dersim ve Amed’in bir parçası olan Gülistan’ın yaşamını ablası, annesi ve arkadaşından dinlemeye başlıyoruz. Umudun ve bekleyişin zor olduğu bu an’ları hem kadrajımıza aldığımız görüntülerle hem de yazıya döktüğümüz kadarıyla dosyamızın ikinci bölümünde sizlerle paylaşacağız.