Eşbaşkanlar deneyimlerini anlatıyor (5)

  • 09:01 1 Haziran 2020
  • Dosya
‘Eşbaşkanlık sisteminden toplumsal dönüşüme aileden başladık’
 
Sozda Oremar
 
ŞEHBA -  Efrîn Yasama Meclisi Eşbaşkanı Hevîn Reşîd, eşbaşkanlık sisteminden önce erkeğin, kadın bedeni üzerinde dahi söz hakkı olduğuna işaret ederek, dönüşümün ilk noktası olarak “aile”yi işaret ediyor: “Bizler bu sistemle tanıştıktan sonra kendi çocuklarımızı da bu dönüşüme katarak hayata geçirmek istedik. Abdullah Öcalan’ın da dediği gibi önce aileden başlamak gerekiyordu.”
 
Eşbaşkanlık sistemine ilişkin hazırladığımız dosyamızın bu bölümünde de Kuzey ve Doğu Suriye’deki eşbaşkanlık sistemini ele almaya devam ediyoruz. Rojava Devrimi’nden sonra 2014 yılının Ocak ayında bölgede sırasıyla Cizîr, Kobanê ve Efrîn olmak üzere üç kanton ilan edildi. Hêvî Mistefa Efrîn Kantonu’nun ilk başkanı olarak seçildi. Bir yıl sonra ise Hevî Mustafa ile birlikte doktor Osman Şêx Îsa Efrîn Kantonu Eşbaşkanları olarak seçildi. 2014 yılında ilan edilen “demokratik özerklik” modelinde ilk eşbaşkanlık ise Efrîn Yasama Meclisi’nde uygulandı. Burada eşbaşkanlığa Mehmet Sait Yusuf ve Hevîn Reşid seçildi. Daha sonra ise Efrîn’de meclisler ve komünler kuruldu ve eşbaşkanlık burada da hayata geçirildi.
 
Efrîn Kantonu Yasama Meclisi ilk Eşbaşkanı Hevîn Reşîd ile eşbaşkanlığa gelinen süreci ve yaşanan sorunları konuştuk. 
 
‘Abdullah Öcalan’ın önerisi hayata geçti’
 
Bölgede demokratik özerk yönetimler ile birlikte eşbaşkanlığın hayata geçtiğini söyleyen Hevîn, bu fikri ilk olarak 2005 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ortaya attığını belirtiyor. Abdullah Öcalan’ın geleceği düşünerek fikirler sunduğunu ve kadının eşbaşkanlık sisteminin hayata geçmesi ile irade sahibi olabileceğini savunduğunu belirten Hevîn, bölgede demokratik özerklik modeli ile bu önerisinin hayata geçtiğini vurguluyor. Hevîn, “Başlangıçta Yasama Meclisi’nde eşbaşkanlığı uyguladık. Daha sonra ise meclislerde, kurumlarda ve komünlerde uygulandı. Şimdi baktığımızda ise özerk yönetimden, kantonlara, belediyelere her alanda eşbaşkanlığın uygulandığını görüyoruz” diyor. 
 
‘Erkeğin kadının bedeni üzerinde bile söz hakkı vardı’
 
Eşbaşkanlığın kendi yaşamlarında da büyük değişimlere yol açtığının altını çizen Hevîn, ilk başlarda toplumda sistemin kabul edilmediğini söylüyor. Hevîn, kadının sürekli arka planda tutulduğunu fakat eşbaşkanlık ile yaşamlarında ve kişiliklerinde büyük bir değişim ve dönüşümün yaşandığını ekliyor ve şöyle devam ediyor: “Bu sistemi evlerimizde ve yaşamlarımızda da örgütledik. Özelde bu sistemin yaşamımızda yaptığı değişim erkekler ile aramızdaki ilişkide oldu. Örneğin erkek ne yapıyorsa kendi başına yapıyordu. Evi ilgilendiren her şeyi kendi kararları ile yapıyordu. En fazla evin içinde olan kadındır ama örneğin evin ihtiyaçları alınıyor, satılıyor ama kadına sorulmuyor. Ev için ne daha gereklidir, göz önüne alınmıyordu. Kadının kendi giyim ve kuşamında dahi karar verme yetkisi yoktu. Bir elbise giyilecekse erkeğin görüşünün alınması gerekiyordu. Kadının görüşü alınmıyordu. Yani erkeğin kadının bedeni üzerinde bile söz söyleme hakkı vardı. Kadın evden çıkacağı zaman, bir iş yapacağı zaman erkekten izin almalıydı. Ama bizler bu sistemle tanıştıktan sonra kendi çocuklarımızı da bu dönüşüme katarak hayata geçirmek istedik. Abdullah Öcalan’ın da dediği gibi önce aileden başlamak gerekiyordu. Ben de bir Kürt kadını olarak işe ailemden başladım. Yüzde yüz kadın ve erkek arasındaki eşitlik farkını ortadan kaldırdık diyemeyiz ama hala bunun mücadelesini yürütüyoruz.”
 
‘Bugüne kadar kadın kendini toplumda görmedi’
 
“Böylesi bir sistemi hayata geçireceksen ister istemez engeller ile karşılaşacaksın” diyerek eşbaşkanlık sisteminin hayata geçirildiği ilk sürece dikkat çeken Hevîn, erkeğin kutsandığı bir toplumda yaşadıklarını hatırlatıyor. Hevîn, böylesi bir toplum bir günde ya da bir ayda kadının “ben de varım senin karşındayım” demesinin kabul görmeyeceğinin altını çizerek, şöyle konuşuyor: “Kadının böylesi bir çıkışı karşısında tabiî ki engeller ve tepkiler olacaktır. Kadın eğer karşı çıkacaksa sisteme hakim olarak, bilerek karşı çıkmalı. Eğer sert bir dil ile var olan sisteme karşı çıkarsa kadın, bir kazanım elde etmez. Kadın bundan zararlı çıkar. Bu yüzden sistemi kabul ettirene kadar, kendini ispat ettirene kadar tabiî ki sert tepkiler ile de karşılaşıyor. Çünkü bugüne kadar kadın kendini bu toplumda görmedi. Yani bir bakış açısı, görüş, söz hakkı sahibi değildi daha önce. İster istemez tepkiler de olacaktır sisteme karşı.  Bu yüzden bilinçli bir mücadele vermek gerekir.”
 
‘Nasıl olur da bir kadının görüşünü alırım?’
 
Yasama Meclisi’nde daha önce herhangi bir deneyim edinmediklerini ve bu alanda ilk oldukları için zorluklar ile karşılaştıklarını ifade eden Hevîn, ilk tecrübenin kendilerinde başladığını belirtiyor. Çoğu zaman çalışma arkadaşlarının bir kadını eşbaşkan olarak görmediklerini dile getiren Hevîn, “Çünkü onlar her daim en çok bilen, yapan oldukları ve kadın da hiçbir şeye sahip olmadığı için ‘nasıl olur da ben bir kadının görüşünü alırım, nasıl onunla bir işi paylaşırım’ anlayışı hakimdi. Bu konuda oldukça zorluklar ile karşılaştık. Çalıştığımız süre boyunca kişilerle değil zihniyet ile mücadele ettik. Kadını kabul etmeyen, görmeyen, kadını sadece çocuk doğuran, erkeğin cinsel ihtiyaçlarını gideren bir varlık olarak, yani kadını sadece evde gören bu zihniyete karşı direndik. Bu sistem bizler açısından oldukça iyi oldu. Ama bu sistem kadının veya erkeğin güç ve iktidara kapılıp hakimiyet sağlayacağı anlamına gelmiyor. Bizler Efrîn’de kadın yasalarını açıkladığımızda ilk maddede ‘erk iktidar zihniyetine karşı ortak mücadele’ dedik. Hem kadın hem de erkek açısından” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Bu sistem için binlerce kadın direndi’
 
Abdullah Öcalan’ın “Kadın toplumun kendisidir” sözüne atıfta bulunan Hevîn, kadının toplumun yarısı olduğunu ve diğer yarısını ise doğurduğunu hatırlatıyor. Hevîn, bundan dolayı toplumun bu sisteme çabuk ayak uydurduğunu söyleyerek, “Toplum bu sistemi kendi karşıladı ve benimsedi, kendini içinde de buldu diyebiliriz. Ama kendi çalışmamızda zorluklarını tabii ki yaşadık. Örneğin bir çalışmaya gidip bunun tekmilini birbirine vermek zor geliyordu karşı tarafa. Fakat ben örneğin gittiğimde tekmilimi veriyordum ama erkek olan vermiyordu. Nasıl bir kadına tekmil veririm diye düşünülüyordu. Yine alınan kararlarda, ‘ben kabul ettiysem kadın eşbaşkan da kabul etmek zorunda’ yaklaşımı vardı. Ama ben bunu evde de kabul etmedim, eşbaşkanlık sistemine geçişte de bu anlayışı kabul etmedim. Nasıl onun söz hakkı varsa benim de var. Erkek kadını hep yanında sadece duran ve konuşmayan olarak gördü. Ama biz eşbaşkanlık ile bu anlayışı yıktık. Ben kadınım, kendi görüşüm de var, kendi kararlarımı da alırım. Kendi şahsım adına şunu diyebilirim ki ben kendimi hiçbir zaman eşbaşkanımın yanında zayıf bir halka olarak görmedim. Her daim biz çözüm gücüyüz dedik. Çünkü bu sistem için binlerce kadın direndi ve yaşamını yitirdi. Biz de çözümü onların çizdiği yolda gördük” ifadeleri ile karşılaştığı zorluklara ve buna karşı verdiği mücadeleye dikkat çekiyor.
 
‘Komünlerdeki eşbaşkanlık büyük etki yarattı’
 
Eşbaşkanlık sisteminin toplumda büyük bir değişim yarattığını aktaran Hevîn, öncelikli değişimin kadın açısından olduğuna işaret ediyor. Hevîn, özellikle komünlerde uygulanan eşbaşkanlığın toplumda büyük bir etki yarattığını kaydederek, şöyle devam ediyor: “Kadının eli ile çözümler bulundu. Komün toplumun çekirdeğidir. Bu nedenle komünlerde büyük etki yarattı. Toplumun bu sistemi kabul etmesinin önü açıldı. Avrupa’daki sistemde de görüyoruz. Kadın var ama tek başına kendini ifade eden, irade sahibi olan olmuyor. Kadının hakkı savunulmuyor. Örneğin Beşar Esad’ın eşi Esmer Esad ne yapıyor kadınlar için. O kadar kadın katledildi, kamplarda tecavüze uğradı, o kadar kadın göç etti peki Suriyeli kadınların buna karşı duruşu ne oldu? Maalesef sessiz kalındı. Sadece Kürt kadınlar için değil Suriyeli kadınlar için ne yapıldı? Fakat bizim örgütümüz ve sistemimiz komünlerdeki eşbaşkanlardan tutalım Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne kadar bizler kadına yapılan her türlü haksızlık, tecavüz, şiddet karşısında olduğumuzu belirttik ve bunun için mücadele ettik. Sadece Kürt kadınlar için değil Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni kadınlar için mücadele ettik. Suriye’deki karışıklığa karşı çözüm, ancak bu sistemin her alanda hayata geçirilmesi ile mümkündür.”
 
‘Kadının ideolojisi güçlü olmalı’
 
Eşbaşkanlığın herkes tarafından benimsenmesinin ancak kadın mücadelesi ile olabileceğini dile getiren Hevîn,  kadının bu sistemde kendini ispat ettiğini vurguluyor. İdeolojik olarak da kadının kendini doyurması gerektiğini söyleyen Hevîn, “erkeğin kurnaz siyaseti karşısında böyle durulabileceğini” ifade ediyor. “İdeolojisi güçlü olmayan kadının zayıflıkları olur” diyen Hevîn, kadının eski kıyafetini çıkarıp yeni bir kıyafet giydiğini ve ancak bununla bütün kadınları kucaklayabileceklerini belirterek, “Bizler bütün kadınlar için mücadele etmeli, onları da örgütlemeli ve eşbaşkanlığı onlara da ulaştırmalıyız” diyor. 
 
Yarın: Şengal Demokratik Özerk Yönetimi’nin ilk eşbaşkanı Riham Hico, bölgede gelişen eşbaşkanlığı ve deneyimlerini anlattı.