Kadın mücadelesinde 162 yıl: Tahakküme karşı başkaldırı (1)

  • 09:01 1 Mart 2019
  • Dosya
 
Kadının kendini yeniden yarattığı gün
 
Safiye Alağaş 
 
İSTANBUL - Bundan 162 yıl önce New York’taki bir dokuma fabrikasında fitili ateşlenen isyan, yeni bir yaşamı ilmik ilmik dünyaya dokuyor. Haklılıklarından aldıkları güç ve cesaretle hep yeni bir yüzyıla doğru yol alan kadınlar, Türkiye’de kapitalist sömürü sistemine karşı Flormar, Avon, Gripin ve Eksen Makine direnişleriyle yollarına devam ediyor. 
 
Tam 162 yıl öncesine dayanıyor kökeni 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün. Kadınlar, kız kardeşlerinin anısına sahip çıkmanın kendi hayatlarını eşit ve özgürce yaşamanın gereği olduğunu bilerek 8 Mart’ı kadınların birlik, mücadele ve dayanışma günü ilan etti. Ve tam 109 yıldır tüm dünyada kadınlar 8 Mart’ı dayanışma ve mücadele günü olarak kutluyor. O gün bu gündür 8 Mart, kadınların yaşamlarına sahip çıkma, kendilerine reva görülen karanlığı yırtma günü oluyor. Nerede bir kadın varsa, nerede yaşamı değiştirmek, geleceği umutla örmek isteyen kadınlar yan yana geldiyse orası 8 Mart alanına dönüştü-dönüşüyor. 
 
Yüzyıllardır dünyanın her yerinde emeklerine, bedenlerine ve kimliklerine sahip çıkma mücadelesi veren kadınların direnişinin fitilini ateşleyen “günde 8 saat çalışma” talebi aradan geçen 162 yıla rağmen bugün içinde hala geçerli. Ve kadınlar düşük ücretle güvencesiz olarak günde 10-14 saati aşan sürelerle çalıştırıldığı sömürü sistemine karşı hala mücadele ediyor. Haklılıklarından aldıkları güç ve cesaret ile hep yeni bir yüzyıla doğru yol almaya hazırlanan kadınlar, hakları için greve gidiyor, iş bırakıyor veya işine geri dönebilmek için direniyor. 
 
1857 ve büyük direniş
 
8 Mart 1857’de New York’ta yer alan bir dokuma fabrikasında çalışan 40 bin işçi, 16 saatlik işgününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artış yapılması talebiyle greve başladı. Kadın işçilerin örgütlediği bu grev o güne kadar yapılmış en büyük kadın eylemlerinden biriydi. Ancak kadınların örgütlediği eylemi durdurmak isteyen polis, kadın işçilere saldırarak patronların desteğiyle binlerce işçiyi fabrikaya kilitledi. Bu sırada çıkan yangında içeride kilitli kalan işçilerden 148’i yanarak yaşamını yitirdi. Bu işçilerin 129’u kadın olurken, 48 ise sendika üyesiydi.
 
ABD basını olaya neredeyse hiç yer vermezken, işçilerin cenaze törenine 100 ise bini aşkın kişi katıldı. 
 
1889’de Uluslararası İşçiler Kongresi 
 
II. Enternasyonal’in kurulduğu 1889 yılında Paris’te toplanan Uluslararası İşçiler Kongresi'ne (Uluslararası Sosyalistler Kongresi) katılan kadın delegeler kongredeki aktif çalışmalarıyla dikkat çekerken,  Clara Zetkin bu kongreye iki grubu temsilen delege olarak katıldı. Clara Zetkin’in, kongrede sunduğu “Kadının Kurtuluşu İçin” başlıklı raporunda yer alan salt “kadın hakları savunuculuğu” reddedildi ve sınıf mücadelesi temelinde kadınlar mücadeleye çağrıldı. Clara ve kongrede onun görüşlerini savunanlara göre, burjuva kadın eşine karşı kendi mülkiyeti üzerinde bağımsız, özgür tasarruf talebini yükseltirken, işçi kadınların sömürünün boyunduruğundan kurtulma mücadelesine sırtını dönmektedir.
 
Birinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı
 
17 Ağustos 1907 Stuttgart’ta yapılan Birinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’nda kadın sorunu üzerine uzun tartışmalar yürütüldü. Konferans kararı gereği Uluslararası Sosyalist Kadın Sekretaryası oluşturuldu ve başına görevi 1017 yılına kadar sürdürecek olan Clara Zetkin geçti. Konferans kararlarının tümü kadının iktisadi ve toplumsal hayatta tam eşitliğini esas aldı. “Kadınlara ayrımsız oy hakkı” da alınan kararlar arasındaydı. Konferansta ayrıca “Eşitlik” isimli kadın gazetesinin uluslararası sosyalist kadın hareketinin merkez yayın organı olmasına karar verildi. Gazetenin editörlüğüne yine Clara Zetkin seçildi.
 
İkinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı
 
26-27 Ağustos 1910 yılında Kopenhag’da, uluslararası kadın konferansının ikincisi gerçekleştirildi. Sendika, sosyalist parti ve çalışan kadın kulüplerini temsilen 17 ülkeden 100 kadın delegenin katıldığı konferansta, kadınlara yönelik tarihi önemde olan talepler yer aldı. Dikkat çekici talepler arasında ise, kadın işçilere günde 8 saatlik çalışma süresi, hamile kadın işçilere doğumdan önce 8 haftalık doğum izni, emziren kadınlara süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvenlik ve kadınlara oy hakkı da bulunmaktaydı. 
 
1 milyon kadının katılımıyla ilk kutlama 
 
Aynı Kopenhag Konferansı’nda, her yıl bir günün kadınların ekonomik ve politik haklarıyla ilgili uluslararası bir dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanması için Clara Zetkin tarafından sunulan öneri benimsendi ve karar altına alındı. Alınan bu karar sonucu olarak sadece Almanya, Avusturya, Danimarka ve İsviçre’de 1911 yılının 19 Mart’ında Uluslararası Kadın Günü olarak 1 milyondan fazla kadının katılımıyla kitlesel kutlamalar yapıldı.
 
Konferans, emekçi kadınlarla ilgili uluslararası bir dayanışma ve mücadele gününün öneminin farkındaydı. Nitekim bunun önemi, konferanstan çok değil 6 gün sonra Triangle Gömlek Fabrikası Yangını ile acı bir şekilde anlaşılacaktı. Söz konusu yıllarda neredeyse hiçbir ülkede kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktu. Bu sebeple, pek çok ülkede eş zamanlı kutlanacak bu günün temel olarak kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi için de bir mücadele günü olarak düzenlenmesi karara bağlandı. Bu gün, dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan sömürü ve baskıya karşı mücadeleyi yükseltme amacı taşıyordu. Kadınların seçme ve seçilme hakkını alması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve emperyalist savaşa karşı mücadele, bütün dünya kadınlarının ortak mücadele ilkelerinin başında yer almaktaydı.
 
Kadınlar 8 Mart alanlarında
 
Uluslararası anlamda ilk emekçi kadınlar günü 19 Mart 1911 tarihinde düzenlendi. İlk kez anılan Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de gösterilere katılan on binlerce kadın seçme ve seçilme hakkının yanı sıra kadınlara iş ve mesleki eğitim verilmesi, çalışma alanlarında kadın-erkek eşitliği sağlanmasını talep etti. Sonraki yıl Fransa, Hollanda ve İsveç de kadınların mücadele gününü kutlamaya başladı. Yapılan gösterilerde kadınların gündeminde her an patlak vermesi muhtemel olan dünya savaşı vardı.
 
1913 yılının 8 Mart’ında Rusya’da düzenlenen etkinlikle "Ekmek ve gül istiyoruz" sloganıyla sokaklara çıkıldı. Çarlık Rusyası şartlarında açık gösteri düzenlemek neredeyse imkansızdı ancak birkaç yıl sonra devrim saflarında savaşacak öncü sosyalistler, kadınlar gününün gizli etkinliklerle kutlanmasını, iki yerel işçi gazetesinde günün anlam ve önemini anlatan yazılar yayınlanmasını sağladı. Hatta bu yazılarda Clara Zetkin’in dayanışma duygularını ilettiği ifadelere yer verildi. 
 
3. Uluslararası Kadınlar Konferansı
 
İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da düzenlenen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda kara altına alındı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde 8 Mart anmaları yasaklandı. 60'lı yılların sonunda ABD'de de anılmaya başlandı ve daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Miletler (BM) tam 66 yıl sonra 8 Mart'ı Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etti. 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti.
 
 Türkiye’de 8 Mart kutlamaları
 
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk kez Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda alınan kararların da etkisiyle 1921 yılında kutlanmaya başlandı. 8 Mart’ı Türkiye’de kutlamak amacıyla iki komünist kadın Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova girişimde bulundu ve bir kadın birimi oluşturuldu. 1975 yılına kadar pasif bir şekilde kutlanan 8 Mart, bu yıldan sonra daha yaygın ve kitlesel olarak kutlanmaya başlandı. Bu kadar yaygın olarak kutlanmasında yine 1975 yılında kurulan İlerici Kadınlar Derneği’nin etkisi büyüktü. İlerici Kadınlar Derneği (İKD), o dönemlerde kadınların sesini duyurmak amacıyla kurulan en büyük dernekti. Kadın mücadelesini, işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası görerek kadınları örgütlemeyi amaçlamıştı.
 
Ne var ki 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte ülkedeki tüm toplumsal muhalefet olduğu gibi kadın örgütlenmeleri de yasaklandı. 4 yıl süreyle kitlesel bir anma veya kutlama yapılamadı.
 
159 yıl sonra gelen yasak
 
1990’lı yıllardan itibaren ise 8 Martlara katılımlar daha kitlesel oldu. 1980’li yılların ortasından itibaren evlerde toplanmaya başlayan ve taleplerini sokağa da taşıyan kadınlar, çeşitli kampanyalar etrafında örgütlendi. 2016 yılında 8 Mart kutlamaları yasaklandı. 8 Mart’ın hafta içine denk gelmesi dolayısıyla 6 Mart’ta Kadıköy'de gerçekleştirilmek istenen mitinge Valilik “güvenlik” gerekçesiyle izin vermedi. Bazı kadınlar gözaltına alınırken, polis tepki gösteren kadınlara “siz gidin, erkekleriniz gelsin” dedi.
 
Ankara Emniyet Müdürlüğü, 8 Mart etkinliklerinin gerçekleştirilmesini yasakladı. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, "Başta Kızılay Bölgesi olmak üzere Atatürk Bulvarı, Akay Kavşağı, Tunalı Caddesi, Kuğulu Park, Sakarya Caddesi, Ziya Gökalp Caddesi, Kolej Meydanı ile açılan tüm cadde ve sokaklarda gerekli emniyet tedbirleri alınacaktır" denildi.
 
Urfa Valiliği, kent merkezi ve ilçelerde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yapılacak tüm yürüyüş ve etkinliklerin yasaklandığını duyurdu. Batman Valiliği’nden yapılan açıklamada, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yapılacak olan açık hava toplantısının "il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve kamu esenliğinin sağlanması" maksadıyla yasaklandığı belirtildi. Aslında hükümet erkanının programında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin pek çok organizasyon vardı. Ancak 2016’da “kadınlar günü kutlanacak ise onu da devlet yapar” diyerek resmi bir anlam yüklenmeye çalışıldı. 
 
Yasaklar ve biat etmeyen kadınlar 
 
Ancak kadınlar bu yasaklara biat etmeyerek 8 Mart gecesi "Feminist Gece Yürüyüşü" için İstanbul Taksim'de on binlerce kadın bir araya geldi. 2017'de İstanbul ve İzmir’de 8 Mart mitinglerine gelen yasak tepkiler üzerine kaldırıldı.
 
Emek mücadelesi veren kadınlar hala direniyor
 
Türkiye’deki ekonomik kriz ile birlikte başlayan işsizlik furyası en çok kadınları etkiledi. Kadınlar toplu olarak işten atıldı. İşten atılan kadınlar bir kez daha direnişi seçti. Kimisi işlerine geri dönerken, kimisi hala işi için direniyor. 
 
Avon direnişi
 
Kocaeli Gebze’de bulunan Avon deposunda çalışan Depo, Antrepo, Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı İşçileri Sendikası’na (DGS-Sen) üye oldukları gerekçesiyle işten atılan 8 işçi, 23 Mayıs’ta başlattıkları çadır eylemini 25 Temmuz günü sonlandırdıklarını açıklayarak, mücadeleye devam edeceklerini belirtti. 
 
Kozmetik markası Avon'da çalışan ve 2016 yılında sendikalı oldukları gerekçesiyle işten atılan kadın işçiler, burada uzun süre direndi. 8 kadın 64 gün boyunca Avon'un Gebze'deki deposu önünde direndi. DGD-Sen üyesi işçiler, yaptıkları açıklamada artık direniş çadırının açılmayacağını ancak mücadelenin devam edeceğini duyurdu.
 
Gripin işçileri
 
İstanbul Avcılar’da Gripin İlaç Fabrikası’nda, işverenin dayatması nedeniyle 10 Haziran’da başlayan toplu sözleşme görüşmeleri tıkanınca işçiler grev kararı aldı. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler, işverenin yüzde 17 zam önerisini kabul etmeyerek direnişe geçti. 28 Kasım 2017 tarihinde başlayan grev, 7 Aralık 2017 tarihinde işverenin talepleri kabul etmesi üzerine sona erdi.
 
Eksen Makine işçileri
 
Gebze Tavşanlı Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bulunan Eksen Makina’da 3 ay boyunca maaşlarını alamayan kadın işçiler, işverenin kendilerini 3 ay boyunca oyalayıp ödeme yapmaması üzerine Ocak ayında çeşitli eylemler yaparak maaşlarını istedi. Yapılan eylem ve görüşme sonrası yalnızca 500 TL ödeme yapan işveren, kalan maaşlar yerine 400 TL ödeme yapmak istemesine karşı işçiler, bu rakamı kabul etmedi. Bunun üzerine işveren yine başka bir güne söz vererek ödeme yapacağını söyledi ancak 3 ay boyunca bu sözlerle maaşları ödenmeyen işçiler, “Maaşlarımız yatmadan çalışmayacağız, üretim yapmayacağız” diyerek üretimi durdurdu. Üretimi durduran 400 işçinin eylemi sonuç verdi. Ekim 2018 ayına ait tam maaşları ödendi.
 
Ödemenin ardından tekrar üretime başlayan işçiler, kalan diğer ayların ödemeleri için görüşmeler yapacaklarını belirtti. Ödeme yapılmaz ise yine eyleme başlayacaklarını ve üretimi durduracaklarını açıkladı. 
 
Flormar ve Yves Rocher direnişi
 
Flormar’da çalışan çoğunluğu kadın 120 işçinin Petrol İş Sendikası'na üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılmaları ardından başlattıkları direniş hala devam ediyor. 15 Mayıs 2018’de başlayan fabrika önündeki direniş, işçilerin halayları, sloganları, dik duruşu, ulusal ve uluslararası dayanışma ile devam ediyor. 
 
Direniş, fabrika yönetimi, polis ve kaymakamlığın tüm engellemeleri ve baskılarına rağmen 291 gündür büyük bir kararlılıkla ve inatla sürüyor. Flormar işçilerine destek veren kadın örgütleri, işçilerin sendikalı olarak ve tüm haklarıyla iade edilene dek herkesi Flormar ve Yves Rocher’ı boykot etmeye çağırdı.
 
Dışarda direnen işçilerin içerideki arkadaşlarıyla temaslarını kesmek için tel örgü ve brandalar çekilirken, polislerin fabrika önünde işçilerle bekleyişi sürüyor. Flormar iççilerinin direnişi 8 Mart’ta 298’inci gününe girecek. Her yıl fabrikada kendilerine verilen çiçeklerle 8 Martı kutlayan kadınlar, bu yıl 8 Mart’ı direnişle karşılayacak.
 
YARIN: Direnişin güzelleştirdiği yaşamlar: Flormar işçileri