21. yüzyılda da korkulan ‘en büyük sorun’: Yeni kelebeklerle yeni bir dünyaya (4) 2018-11-15 09:01:08   Kadınların çalışma yaşamında olması rahatsız ediyor!   Dilan Babat   ANKARA - İhraç ve ekonomik kriz ile birlikte kadına yönelik şiddet sarmalının büyüdüğüne dikkat çeken KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, iş güvencesini ortadan kaldıran iktidarın kadınları çalışma yaşamında istemediğini söyledi. Gülistan, kamusal alandan uzaklaştırılarak ev içine hapsedilmeye çalışılan kadınların erkek, devlet ve sermaye şiddeti ile birlikte yoksullukla da bire bir mücadele etmesi gerektiğini söyledi.    Sınıflı ataerkil toplumun bugünkü haliyle kadını mahkum ettiği “modern kölelik” farklı biçimlerde kendini göstermektedir. Kadına yönelik şiddetin en önemli boyutlarından biri de ekonomik şiddet. Kapitalizm, ucuz işgücü, ailenin ve dolayısıyla sistemin devamlılığını sağlayacak ev içi ücretsiz emek gücü ve ürünlerini pazarlayan kadın emeği ve bedeni üzerindeki sömürüsü, varlık gösterilebilecek bir alan bırakmıyor. Eril zihniyetin kendi hakimiyetinde gördüğü çalışma yaşamındaki kadınlar, emek sömürüsünün yanı sıra cinsel taciz, mobbing, işten çıkarma, kayıt dışı istihdam, ücret eşitsizliği ve daha birçok sorunla karşı karşıya.    25 bin 523 kadın kamusal alandan uzaklaştırıldı    Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çeşitli tarihlerde 24 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Yayınlanan KHK’lerle toplamda 110 bin 971 kişi meslekten ihraç edildi ve OHAL sürecinde ortaya çıkan işsiz sayısı 700 bin kişi civarında oldu. Yaşanan ihraçlar sonucu kamuoyuna yansıyan haberlere göre, 27 emekçi intihara sürüklenirken, yapılan anket sonuçlarına göre, 95’i kadın olmak üzere 291 kişi intihar girişiminde bulundu. İhraçların yüzde 23’ünü oluşturan 25 bin 523 kadın, kamusal alandan uzaklaştırıldığı gibi ev içine hapsedildi. 112 üniversiteden toplam 4 bin 811 akademisyen ihraç edilirken, ihraç edilen akademisyenlerin yarısı da kadınlar oluşturdu.   ‘Şiddet bu ülkenin ortak sorunu’   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne sayılı günler kala kadın emekçiler de, maruz kaldıkları şiddete karşı her yıl olduğu gibi bu yılda alanlara çıkarak taleplerini haykıracak. Kamusal alanda kadına yönelik şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, şiddetin bu ülkede ortak bir sorun olduğunu vurguladı.     Türkiye’deki mevcut kadın nüfusunun büyük bir bölümünün erkek şiddetine maruz kaldığını belirten Gülistan, “Aynı zamanda var olan devlet şiddetinin de kadına yönelik şiddeti dolaylı yoldan arttırdığını düşündüğümüz zaman bu ülkenin en temel meselelerindendir. Bunu sadece fiziksel şiddet olarak görmemek lazım. Özellikle 2 yıl önce 4 Kasım günü kadın siyasetçilere yönelik bir tutuklama furyası başlatıldı. Siyaset alanında kadınların geri çekilmesi sağlanmaya çalışıldı. Bunun tek nedeni de eril dilin ve şiddetin daha fazla artırılmasıydı. 2 yılı geride bıraktığımız zamanda bunun devamı elbette ki geldi” dedi.    ‘AKP, yasal düzenlemelerle kadınları ölüme terk etti’   Yeni yasal düzenlemelerle kadına yönelik şiddetin sürdürüldüğünü kaydeden Gülistan, böylece iktidarın kadınları ölüme terk ettiğini vurguladı. Gülistan, “Kadınlar en çok boşanmak istedikleri için katlediliyorlar. 6284 sayılı yasada kadına yönelik şiddetin önüne geçen mekanizmaların eksik de olsa işlevsel hale gelmesini sağlamaya çalışan çeşitli düzenlemeler gündeme geldi.  Aynı şekilde boşanmaların önlenmesini sağlamak için çok uzun sayfalı raporlar yayınlandı. Her ne kadar kadına yönelik şiddettin azaltılması için çeşitli yasal düzenlenmeler yapılacağı ya da bununla ilgili çeşitli önlemler alınacağı söylense de, aslında tam tersi kadına yönelik şiddeti azaltan değil,  bunu sistematik olarak daha da büyüten çeşitli düzenlemeler ve uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılıyor” dedi.     ‘İktidarın şiddeti önleme gibi bir çabası yok’   Kadına yönelik şiddeti önleyici mekanizmaların yetersiz olduğunu ifade eden Gülistan, yargı boyutunda da tamamen erkekleri koruyan, kollayan bir noktada durulduğunu söyledi. Bu politikalara karşı duran ve mücadele eden kadın örgütlerinin ise Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde kapatıldığını anımsatan Gülistan, devletin kadına yönelik şiddeti önleme gibi bir amacının olmadığını vurguladı.    Kadınların çalışma yaşamında olması rahatsız ediyor!   İktidarın, kadınların karar mekanizmaları ve kamusal alanda etkin olmasını istemediğini bundan dolayı da Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) çalışma yaşamından koparmaya çalıştığının altını çizdi. Gülistan, “Bu alanda başta iş güvencesi olmak üzere kadınlar çok ciddi saldırılarla karşı karşıya kaldı.  Bugün hem özel sektörde hem de kamuda yaratılmaya çalışılan güvencesiz politikalar bunun en önemli örneği. Güvencesiz bırakılan kadınların ev içerisinde ve yeniden üretim alanlarında tutularak, aslında kamusal alanda ve mekanizmalardan bertaraf edilmeye çalışılıyor. Esnek çalışma biçimleriyle ya da tutulmaya çalışılan istihdamın zaten kırılgan olan kadın istihdamı biraz daha azaltılması şeklinde bir tutum içerisindeler. Kamu çalışanı kadınlar, eskiden nispeten iş güvencesi olduğu bir potansiyeli anlatıyordu. Ama OHAL sürecinde yayınlanan KHK’lerle birlikte aslında bunun böyle olmadığı ortaya çıktı. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ciddi oranda bir kadın sayısı var. Kamusal alanda çalışan 20 binin üzerinde kadın ihraç edildi. Bu, hem iş güvencesini ortadan kaldıran hem de çalışma yaşamında kadınların var olmasını istemedikleri için yaptıkları bir uygulama ile sağlandı” ifadelerini kullandı.      ‘Kadınları daha fazla yoksullaştıran bir süreç’   İhraçlar ve ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte kadına yönelik şiddet sarmalının büyüdüğüne dikkat çeken Gülistan, şöyle dedi: “Yakın zamanda yaşadıklarımız ve hala etkileri sürmekte olan ekonomik krizi düşündüğümüz zaman kadınları daha fazla yoksullaştıran bir sürece girmiş durumdayız.  Hem işsiz hem de güvencesiz bırakarak, daha düşük ücretlerle çalışmaya mecbur kılan bu sistem içerisinde var olan alım gücünün de azalmasıyla aslında yoksulluğun kadınlar açısından çok fazla etkili olacağı, var olan hayatın olumsuz etkileyeceğini de söyleyebiliriz. Bütün bu ekonomik şiddet sarmalında 25 Kasım’a gidiyor olmak, aslında bizler içinde çok daha anlam kazanıyor. Hem var olan erkek, devlet ve sermaye şiddeti ile hem de yoksullukla birebir mücadele etmek zorundayız.”    Kamusal hakları için alanlarda olacaklar    25 Kasım’a kadar alanları boş bırakmayacaklarını vurgulayan Gülistan, “25 Kasım’da Yoksulluğa, Güvencesizliğe ve Şiddete Karşı Kadınlar Mücadele Buluşuyor’ şiarıyla bir haftalık eylem ve etkinlik düzenleyeceklerini aktardı. Program kapsamında 9-10 Kasım tarihlerinde Ankara’da “Kadın emeği ve istihdam çalıştayı”nın düzenlendiğini anımsatan Gülistan, “İş yerinde kadın emekçilerle buluşup aslında bu ekonomik, krizin yoksulluğu, güvencesizliğin kadınlara yönelik ekonomik bir şiddet olduğunu anlatacağız.  Alanlarda kadınlar ile birlikte tüm siyasi partilerden, emek meslek örgütlerden oluşan kadınlar ile birlikte bütün illerde kitlesel eylemler yapmaya çalışacağız” dedi.    YARIN: Kadınlar ucuz emek deposu olarak görülüyor