25 Kasım: Türkiye’de dünden bugüne özsavunma (6) 2017-11-20 09:02:58   ‘Kendini koruyan’ kadınlar özsavunma mücadelesini büyütüyor   İSTANBUL- Türkiye'de mor iğne kampanyaları ile başlayan özsavunma hakkı kadınların yaşam alanlarını korumak için öldürmek zorunda kaldıkları, kadın dayanışmasıyla büyüyen ve meşru bir hak olarak kabul edilmesi için mücadele edilen bir eylemler dizisine dönüştü. Şiddete maruz bırakıldıkları evlerden özsavunma haklarını kullanarak çıkan kadınlar, mahkeme salonları ve cezaevlerinde hep aynı cümleyi tekrarladılar: “Sadece kendimi korudum!”   Kadınların yaşamlarını korumak adını başvurduğu özsavunma yöntemi artan taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri suçları göz önünde bulundurulduğunda ‘hayati’ bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.  Kadınlar özsavunma yöntemine dünyanın çeşitli yerlerinde farklı biçimlerde başvuruyor. Kadınları kimi zaman DAİŞ’e karşı verilen mücadele için oluşturulan silahlı birliklerde kimi zamanda sistematik erkek şiddetine karşı verilen mücadelede özsavunma yaparken görüyoruz. Kadınların kendilerine karşı herhangi bir tehlikede bulunulmasına karşı gösterdiği tepki olarak adlandırılan "öz savunma", ilk olarak 6. yüzyılda yine kadınlar tarafından kullanılarak karşımıza çıkıyor. Mitolojiye göre Endonezya'da kadınlar tarafından icat edilen dövüş sanatı olarak ve "Pencak Silat" denilen bu öz savunma, silahsız veya bıçakla kullanılan bir savunma biçimidir. 6.yüzyıldan bu yana çeşitlilik kazanan özsavunma Türkiye’de de mor iğne kampanyalarından ‘kızıl sopalara’ kadar uzanan çeşitli yöntemlerle her zaman kadınların gündeminde oldu. Özavunmasını yaptığı için yargılanan ve yaşamlarını koruyan Nevin Yıldırım, Çilem Doğan ve Yasemin Çakal ise tüm kadınlar için bir sembol haline geldi.    Mor iğne: Şu elimde görmüş olduğunuz…    2 Kasım 1989… Kadıköy- Karaköy vapurunda bir kadın sesleniyor: “Şu elimde görmüş olduğunuz mor iğne..."  Seslenen Filiz Karakuş,  yıllar sonra verdiği bir demeçte mor iğne kampanyasının nasıl başladığını şu sözlerle anlatıyordu: "1989'un Şubat ayında feminist bir haftasonu toplantısı düzenlendi. Bu hafta sonunda Türkiye'nin çeşitli illerinde 'sarkıntılığa' karşı kampanya kararı alındı. -Kadınların Kurtuluşu bildirisi de o toplantı da ortaya çıkmıştır- İstanbul'da da bir kampanya yapmak istedik. Tartışmaya başladık. Mesela 'sarkıntılık' yerine 'cinsel taciz' kavramını ilk o zaman kullanmaya başladık."   O toplantılarda ortaya çıkan ilk sloganlar şöyleydi:   “Giysim sarkıntılığa davetiye değildir!”, “Geceler ve sokaklar kadınların da hakkı!”, ”Sarkıntılık gözle, elle, sözle tecavüzdür”, “Birimize yapılan sarkıntılık hepimize yapılmıştır”, ”Sarkıntılığı örtbas etme, teşhir et!”, “Utanma haykır, susma iğneyi batır!”   Filiz, neden mor iğne kullandıklarını da şöyle ifade ediyordu: "Saadet isminde bir arkadaş önermiş. Batırmak için değil sarkıntılığın utancının bize ait olmadığının, kendimizi savunabileceğimizin, susmayacağımızın, teşhir edeceğimizin sembolüydü. Kadın Kültür evinde toplaşıp mor boncuk, kurdelelerle yüzlerce iğne hazırladık. Bir de esprili bir metin hazırlandı. Ertesi gün şıkır şıkır giyindik. Kadıköy vapuruna yaklaşık elli kadın, iğnelerimizle bindik. Ve şu metni okuduk."   Kadıköy-Karaköy vapurunda Türkiyeli kadınların mor iğnelerle başlattığı özsavunma macerasının metni şu şekildeydi:    “Kadınlar, Sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız, hoşlandığınız, hoşlanmadığınız bir takım erkekler tarafından ellenmekten, omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı? Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi? Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz? İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: karşınızda göz süzen peşinizden gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük taşınması kolay ama etkili bir silah. Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir. Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu.. Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne mor iğne kampanyasının bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup, elle sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır."   Dersimli kadınların ‘kızıl sopaları’   Rojava Devrimi’nde önce çıkan YPJ’li kadınların verdiği mücadelenin erkek şiddetine karşı yürütülen yansıması olarak ortaya çıkan kızıl sopalı kadınları ilk olarak Dersim’de tanıdık. Dersim’de şiddete maruz bırakılan bir kadının kadın örgütlerine başvurması sonucu erkek dövülerek cezalandırıldı. Antep'de de benzer şekilde cezalandırma eylemi gerçekleştiren kadınlar "Tacizciler ve tecavüzcüler kızıl sopalarımızın şerrinden kurtulamayacaklar. Bütün genç kadınları taciz ve tecavüze karşı saflarımızda örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz" diyerek eylemlere kızıl sopaları ile katılmaya başladı.  Ardından üniversiteli kadınlar başta olmak üzere pek çok yerde taciz ve şiddet faili erkekler kadınlar tarafından cezalandırılarak teşhir edildi.    Yasemin Çakal: Ne kadar dayak yediğimi ben biliyorum   Yasemin Çakal, 10 Temmuz 2014'te kendisini sistematik  şiddete maruz bırakan eşini kendisini korumak için öldürmek zorunda kaldı ve çocuğu ile birlikte Bakırköy Cezaevi'ne gönderildi. Yasemin cezaevindeyken feminist avukatlar aracılığı ile basına gönderdiği mektupta, yaşadıklarını "cehennem" olarak tarifledi:  "Anlatmak o kadar zor ki. Tekrar tekrar cehennemi yaşamak gibi geliyordu, hele ilk zamanlar…Ne kadar dayak  yediğimi, duyduğum küfürleri kanlar içinde yerlerde süründüğümü ben biliyorum. Tehditleri, bende yarattığı korkuyu ben biliyorum. Beni kaç kez odaya kilitledi, kollarımda sigara söndürdü… ‘Benden boşanırsan kız kardeşini öldürürüm’ diyordu mesela, hayatta en çok güvendiğim kişiyle tehdit ediyordu. O öldü kurtuldu, kimse ölüye hesap sormuyor. Bense cezaevine düştüm, oğlumun canını, kendi canımı kurtardım diye! Mahkemede gene hesap veren ben, hapishaneye düşen ben… Bu adalet mi, ne diyeyim ki?"   Aylarca cezaevinde kalan Yasemin'in serbest bırakılması için feminist avukatlar öncülüğünde hummalı bir çalışma başlatıldı. Yasemin'in kendi yaşamına kast eden bir erkeği öldürmesinin meşru müdafaa, özsavunma olduğu önce kamuoyuna sonra 4 Temmuz 2017'de Bakırköy Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde mahkeme heyetine anlatıldı. Heyete, Yasemin’in maruz bırakıldığı şiddeti gösteren rapor da sunuldu. Yasemin’in avukatı Meriç Eyüpoğlu, savunmasında, Yasemin’in yaşadığı şiddet sonrası büyük bir korkuyla kendisini ve oğlunu korumak için Özkan Kaymaklı’yı öldürdüğünü söylemişti. Savunmanın ardından Yasemin serbest bırakıldı. Şuan ailesi ile birlikte İstanbul'da yaşayan Yasemin, son olarak JIN NEWS’e verdiği röportajda, "Çocuk tacizcileri, kadın katilleri dışarda gezerken, kadınların avukatları neden tutuklanıyor?” diye sormuştu.   Nevin Yıldırım: Öldürmekten başka çarem kalmamıştı   Nevin, Isparta Yalvaç'ta  2012 yılında kendisini cinsel tacize maruz bırakan Nurettin Gider'i öldürdü. Özsavunma yaparak Nurettin'i öldüren Nevin, biranda tüm dünyanın gündemine girdi. Nevin'in özsavunmasını "kesikbaş cinayeti" olarak lanse eden erkek medya, Nevin'in ceza almasında hızlandırıcı bir rol oynadı. 25 Mart'ta Isparta'da görülen duruşmada, mahkeme heyeti Nevin'in ’kasten adam öldürme’ suçunu işlediği kanaatinin oluştuğunu ve Türk Ceza Kanunu’nun 81’inci maddesi uyarınca ömür boyu hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdiğini açıklarken,  ’haksız tahrik’ indirimi ve sanığın duruşmalarda sergilediği tavırlar nedeniyle iyi hal indiriminden yararlandırılmamasına da hükmetti. Kadınlar kararı protesto etti ve Nevin için uzun sürecek olan bir adalet arayışı başlamış oldu. 21 Eylül 2017'de Yargıtay 1'inci Dairesi Nevin'e verilen müebbet cezasını bozdu ancak temyiz duruşmasında Nevin için adalet çıkmadı.     "Dedikodu yaparak beni ölmeden mezara gömmüşlerdi, yaşamak için bana musallat olan, silah zoruyla, tehditle tecavüz eden bu erkeği öldürmekten başka çarem kalmamıştı” diyen Nevin'e “Kadınlara adalet için, yaşadığımız adaletsizlikleri çarşaf çarşaf ortaya döküyoruz!” diyen feminist sanatçılar, çarşafların üzerine uyguladıkları Nevin stensilleri ve yazdıkları mesajlarla bir kampanya başlatmıştı. Bir çarşafın üzerinde şöyle yazıyordu: “Yıkayınca geçmiyor, Nevin size bakıyor.”   Çilem Doğan: Bir kadın isterse sıfırdan başlayabilir   Adana’da kendisini sistematik şiddete maruz bırakan eşi Hasan Karabulut’u 14 Temmuz 2015 günü öz savunma yaparak öldüren Çilem, kendisine ‘neden öldürdünüz’ diye soran gazetecilere, “Hep mi kadınlar ölecek. Biraz da erkekler ölsün!” demişti. Çilem,  kendisine mektup yazan kadınlara ellerini kardeşçe avucunda hissettiğini söyleyerek şöyle cevap vermişti: “Bir kadın isterse kendini doğurabilir. Bir kadın isterse dağ başında bile kalsa dimdik durabilir. Mücadele verebilir, sıfırdan başlayabilir.”   Çilem Doğan, 20 Haziran 2017'de kefaletle serbest bırakıldı. Serbest kaldıktan sonra çocuğu ile yeni bir yaşam kuran ve “Kız kardeşlerim kirpiğiniz yere düşmesin” dediği kadınlar için özsavunmanın önemini tekrar tekrar vurguluyor.    Özsavunma hakkını kullanarak yaşamını savunan bazı kadınlar:    *2016 senesinde İzmir'in Torbalı ilçesinde yaşayan Hediye G. kendisine saldıran Ferhat Durgut isimli erkeği özsavunmasını kullanarak öldürdü. Eşi B.G.'nin kızına istismarda bulunarak tutuklanmasıyla kendi ayakları üzerinde durarak çocuklarına bakmaya başlayan Hediye, fabrikada işçilik yaparak yaşamını idame ettiriyordu. Edinilen bilgilere göre, Hediye'nin evine gelen Ferhat Durgut, Hediye'ye saldırdı. Hediye cinsel saldırıya karşı özsavunmasını kullanarak Ferhat'a 5 el ateş etti.    Hediye maruz kaldığı saldırıyı anlatmasına rağmen çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.   *Merkez Osmangazi İlçesi'nde yaşayan Elif, yakınlarının yanında uyuşturucu bağımlısı eşi Suat Kazım Çırak'ın şiddet ve hakaretine maruz kaldı. Kendisine saldıran erkeğe karşı özsavunma gerçekleştiren Elif, Suat Kazım'ı bıçakla yaraladı. Suat olay yerinde yaşamını yitirirdi. Elif ise iki yaşındaki çocuğunu annesine teslim ederek gözaltına alındı. Elif Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'nde verdiği ifade de Suat Kazım'ın çalışmadığını, uyuşturucu bağımlısı olduğunu ve sürekli kendisine şiddet uyguladığını söyledi. Elif, "Daha önce iki kez şiddet nedeniyle şikayette bulundum. Şikayetim üzerine mahkeme kendisine 2 kez evden uzaklaştırma cezası verdi. Son 2 haftadır uyuştucu kullanmıyordu. Çok gergindi. Hiç bir sorun yokken tartışma çıkardı. Annem, kardeşim ve oğlumun yanında bana küfür edip evi terk etmemi isteyince çılgına döndüm" dedi.   * İzmir'de yaşayan Behiye Ö., kendisini sistematik olarak şiddete maruz bırakan Süleyman Ö. isimli erkeği özsavunma uygulayarak öldürdü. Gözaltına alınan Behiye özsavunması için, “Bugüne kadar hep o yapıyordu, bugün de ben yaptım” dedi.   * Diyarbakır'ın Eğil ilçesindeki bir köyde yaşayan 19 yaşındaki Demet Y., kendisini bekar olarak tanıtan ancak daha sonra evli olduğunu öğrendiği Zeki Ç.'den ayrılmak isteyince tecavüzle ve öldürülmekle tehdit edildi. Şantajla buluşmaya zorlanan Demet, kendisine tecavüz etmeye çalışan erkekten bıçakla yaralayarak kurtuldu. Ancak Zeki Ç., kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Öz savunmayla kendini koruyan Demet'in adli raporundaki delillere rağmen, savcı iddianamesinde "aralarında önceye dayalı ilişki olduğu için tecavüz girişimi olamayacağını" iddia etti. Demet aynı gün "kasten öldürme" iddiasıyla tutuklandı. Demet, mahkemede verdiği ifadesinde “Sadece kendimi korudum” demişti.    *  Zonguldak'ta yaşayan Özlem, ayrıldığı Mustafa Özdemir'in sürekli taciz ve tehditlerine maruz kaldı.17 Ocak'ta Mustafa Özdemir tarafından kaçırılmaya çalışılan Deniz, kendini korumak için şiddetine maruz kaldığı Mustafa Özdemir'i bıçakladı ve ardından polise gitti. 3 ay önce Almanya'dan gelerek Türkiye'ye yerleşen Özlem, babasıyla yaşadığı evden ayrılarak bir pansiyonda kalmaya başladı. 8 Ocak'ta aynı pansiyonda kalan Halil İbrahim Çakmak'ın kendisine saldırması üzerine kendisini korumak amacıyla Halil İbrahim Çakmak'ı bıçakladı. Adliyeye sevk edilen Özlem tutuklandı.   YARIN: Rojava’dan yükselen ‘özsavunma’ çığlığı