Barışa karşı organize edilmiş bir katliam: İkinci yılında sağlanamayan adalet (3) 2017-10-08 09:06:03 ‘Delil çok, dava açacak yargı mensubu yok’ ANKARA-  10 Ekim Ankara katliamının ikinci yılında dava sürecine ilişkin konuşan avukat Nuray Özdoğan, soruşturmaya dair bir çok delil olduğunu ancak bu deliller doğrultusunda dava açma cesareti gösterecek yargı mensubu olmadığını belirtti.    DAİŞ ve devlet odakları tarafından organize bir şekilde gerçekleştirilen 10 Ekim Ankara katliamının üzerinden iki yıl geçti. Geçen iki yılda savaş süreci derinleşirken, Kürdistan'da da benzeri görülmemiş imha ve katliam politikaları devreye konuldu. 10 Ekim'de Ankara Tren Garı alanına "Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi" için gelen yurttaşlar barış taleplerini "Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı" pankartı ile de yenilemişti.  DAİŞ ‘in, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla 10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda gerçekleşecek Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne yönelik katliamının ardından iki yıl geçti. 10 Ekim dava dosyasına ilişkin bilgi veren avukat, Nuray Özdoğan, "Soruşturmaya dair korumanın ortadan kalkması katliamın arkasındaki ilişki ağlarının deşifre olması demek olacaktır. Ve yargı ve siyaset buna karşı direnç göstermektedir. Dava dosyası 'sanıklar bu kişiler, hadi ceza verelim kapansın' algısı ile yürütülmeye çalışılmakta " dedi.   'Devlet tercih etseydi bu katliamları durdurabilirdi!   Dava ve soruşturma dosyalarında hedefledikleri noktaya gelemediklerini ifade eden Nuray, “Suruç Katliamı'ndan itibaren birbirini takip eden katliam süreçlerinde dosyaları inceledikçe devletin bir kısım birimlerinin ihmali alan sorumluluğu olduğunu gördük. Aynı hücre yapılanmaları tarafından gerçekleştirilen katliamlarda sanıkların istihbarat örgütlerince takip altında oldukları, devletin tercih etse idi bu katliamların bir kısmını durdurabileceği gerçeği acı bir tablo olarak karşımızda. Ki soruşturmalarda yasalara aykırı biçimde müşteki taraf olan bizlere dosyayı inceleme görmemiz kısıtlama kararları ile engellendi” diye konuştu.    “DAİŞ’lilerin bir kısmının hiçbir zorlukla karşılaşmadan aynı güzergahla Gaziantep'e döndükleri, 4-5 gün rezidanslarda delilleri rahatça kararttıkları, ev ve depoları temizledikleri anlaşıldı” diye ifade eden Nuray,  İŞİD'in Türkiye ayağının çözülmesi bakımından önemli olduğunu düşündükleri 3 sanığın belirli aralıklara yapılan operasyonlarda kendilerini patlattıklarının iddia edildiğini söyledi.  Nuray, hala olay yeri görüntülerinin ısrarla dosyaya gönderilmediğinin de altını çizdi. Nuray, yine sonradan kendini patlattığı düşünülen sanıklardan birinin eşinin ise sanığın Antep Katliamı dosyasında öldürüldüğünü iddia ettiğini belirtti.    'Dava açma cesareti gösterecek yargı mensubu yok’   Müfettişin "Raporu inceleyin" derken ihmale dair bile herhangi bir soruşturma yürütülmediğini aktaran Nuray, "Soruşturmaya dair korumanın ortadan kalkması bu ilişki ağlarının deşifre olması demek olacaktır. Ve yargı ve siyaset buna karşı direnç göstermektedir. Dava dosyası 'sanıklar bu kişilerdi. Hadi işte ceza verelim kapansın' algısı ile yürütülmeye çalışılmakta. Avukat komisyonu olarak kamu sorumluluğu konusunda olay anından itibaren ciddi bir çaba içerisindeyiz. Birçok delil var ancak bunlarla dava açma cesareti gösterecek yargı mensubu yok" diye konuştu.    "Soğukkanlı cihatçı katillere karşı mahkemede bir denge yürütmeye çalışıyor. Ki sanıkların hepsi cihatçı fikirler doğrultusunda politik savunma yapmakta, ilk fırsatta HDP'ye ve HDP'lilere dönük saldırgan ifadeler kullanmaktalar.  Duruşmadaki tehdit ve hakaretleri karşısında ancak itiraz ettiğimizde mahkeme heyeti müdahale etmekte" diyen Nuray, bu sürecin ancak dayanışma ile; inat ve sabırla kamu görevlilerinin yargılanacağı bir sürece evrilebileceğine dikkat çekti.   BİTTİ.