Görünmeyen emeğin isyanı (5) 2025-04-29 09:01:00          Kuzey Amerika’da direnişin yükselişi    Derya Ceylan    HABER MERKEZİ – Kuzey Amerika’da görünmeyen emek, kapitalist sömürüye ve patriyarkaya karşı isyan ediyor. Meksika’nın kadın işçileri, geçmişin zincirlerini kırarak yeni bir direniş tarihi yazıyor.    Kuzey Amerika kıtası, tarih boyunca sömürgecilik, kapitalist genişleme ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ekseninde şekillenen derin çelişkilerin coğrafyası oldu. Avrupa’nın 16’ncı yüzyılda başlattığı sömürgecilik dalgası, kıtayı yalnızca doğal kaynaklar açısından değil; insan emeği üzerinden de sistematik bir sömürü alanına dönüştürdü.   İspanyol, İngiliz ve Fransız imparatorlukları, yeni dünyada ekonomik hâkimiyet kurarken, yerli halkların zorla çalıştırılması ve Afrikalı yurttaşların sömürülmesi üzerine kurulu bir üretim düzeni inşa ettiler.   Bu düzen içerisinde kadın emeği, en görünmez ve en ağır sömürü biçimlerinden birine maruz kaldı.   Yerli kadınlar, tarım üretiminde, ev içi hizmetlerde ve sömürge altyapısının inşasında çalıştırıldı. Afrikalı kadın köleler ise hem cinsiyetleri hem de ırkları nedeniyle çifte sömürüye tabi tutuldu: Üretimde beden güçleri kullanılırken, toplumsal yapı içerisinde de en alt sınıfa itildiler.   Kapitalist sistem, Kuzey Amerika’da doğuşundan itibaren, kadın emeğini yedek işgücü olarak yapılandırdı. Kadınlar tarımsal üretimde, sanayi devrimi ile birlikte ise özellikle düşük ücretli tekstil, temizlik, bakım ve montaj işlerinde yoğunlaştı. Sanayileşme ilerledikçe kadınlar hem üretimin kritik bir parçası haline geldi, hem de sendikal mücadelelerin dışında tutuldu. Patriyarkal toplumsal düzen, kadınların yalnızca ev içi rollerle sınırlı kalmasını teşvik ederek bu ekonomik sömürüyü daha da derinleştirdi.   Bağımsızlık savaşları ve ulus-devletlerin kuruluşu, yeni politik özgürlükler vaat etse de, kadınlar açısından ekonomik ve sosyal eşitsizlikler büyük ölçüde korundu. 19’uncu yüzyılın sonlarında ve 20’nci yüzyılın başlarında yaşanan sanayi devrimi, kapitalizmin kadın emeğini daha da esnek ve güvencesiz bir yapıya dönüştürdüğü bir dönemi başlattı. Kadınlar, düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleri altında, sendikasız ve sosyal güvenceden yoksun bir biçimde üretim zincirine dahil edildi.   Bugün dahi, Kuzey Amerika’da kadın emeği ciddi bir eşitsizlikle karşı karşıya. Kadınlar düşük ücret, güvencesiz istihdam, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve işyerlerinde şiddet gibi çok katmanlı sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Kapitalist üretim ilişkileri ile patriyarkal toplumsal yapı arasındaki bu tarihsel ittifak, kadınların emeğini hem ekonomik hem de toplumsal yaşamın en görünmez parçası haline getirmeye devam ediyor.   Bu geniş tarihsel bağlam içerisinde, Meksika örneği, sömürgecilik mirasının ve modern kapitalist sömürü düzeninin kadın emeği üzerindeki etkilerini en çarpıcı biçimde gözler önüne seren coğrafyalardan biri olarak öne çıkıyor.   Sömürgecilikten Maquiladora direnişine   Meksika, yalnızca bir sömürgecilik geçmişiyle değil; kapitalizmin küresel ağları içinde kadın emeğinin sistematik şekilde sömürülmesi ve buna karşı gelişen direnişle de anılan bir coğrafya. İspanyol sömürgeciliği altında başlayan bu süreçte yerli kadınlar, tarımda, ev hizmetlerinde ve küçük el sanatlarında ücretsiz ya da düşük ücretle çalıştırıldı. Kadın emeği hem ekonomik sistemin görünmeyen taşıyıcısı hem de toplumsal hiyerarşinin alt basamaklarında konumlandırıldı.   Bağımsızlık sonrası da kadınların toplumsal konumu değişmedi. 20’nci yüzyılın ortalarında, özellikle ABD’nin serbest ticaret politikaları ve 1994’te imzalanan NAFTA ile birlikte Meksika sınır bölgeleri, küresel kapitalizmin montaj üslerine dönüştü. Maquiladora adı verilen bu fabrikalarda, özellikle kadınlar düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalıştırılmaya başlandı. Kapitalizm burada yalnızca üretimi organize etmekle kalmadı; aynı zamanda sömürgeciliğin mirasını devam ettirerek, kadın emeğini görünmez ve değersiz kılmayı sürdürdü.   Maquiladora fabrikalarında kadınların direnişi   1960'lı yıllardan itibaren maquiladora fabrikalarında çalışan kadınlar, ağır sömürü koşullarına ve işyerindeki sistematik şiddete karşı direnmeye başladı. 1980’li ve 1990’lı yıllarda, Ciudad Juárez ve Tijuana gibi sınır kentlerinde, düşük ücretle çalışan kadın işçilerin ortadan kaybolmaları ve kadın katliamlarındaki artış, maquiladora bölgelerini dünya gündemine taşıdı. Bu süreçte sadece bireysel direnişler değil; aynı zamanda güçlü örgütlü mücadeleler de doğdu.   Kayıp işçi kadınlar için kurulan Comité de Madres con Hijas Desaparecidas gibi yapılar, kadınların ekonomik ve yaşamsal hakları için kamuoyu oluşturmaya başladı. Kadın işçilerin sloganı sokaklarda yankılandı: "Yaşamlarımız ucuz değil, emeğimiz onurludur!" Direniş, maquiladora düzenine karşı yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda toplumsal bir isyana dönüştü.   Susana Prieto Terrazas: Maquiladora kadınlarının sesi   Bu direnişin önemli figürlerinden biri, işçi hakları savunucusu ve avukat Susana Prieto Terrazas oldu. Özellikle 2019 yılında Meksika'nın Matamoros kentinde maquiladora işçileri arasında patlayan grev dalgasının en önemli destekçilerinden biri Susana Prieto’ydu. Kadın işçilerin düşük ücretlere, uzun saatler boyunca kötü koşullarda çalıştırılmalarına karşı başlattıkları “20/32” hareketi (yüzde 20 zam ve yıllık 32 bin peso ikramiye talebi) Susana Prieto’nun desteğiyle büyüdü. Susana Prieto, kadın işçilerin sesini yalnızca sokaklara değil; mahkemelere ve kamuoyuna da taşıdı. Devlet baskısına rağmen, maquiladora işçileri için ücretsiz hukuk desteği sundu. Bu mücadelesi nedeniyle 2020 yılında tutuklandı ve uzun süre ev hapsinde tutuldu. Ancak Susana Prieto, baskılara rağmen mücadelesinden vazgeçmedi ve şunu söyledi: "Kadın işçiler bu ülkede yalnızca üreten değil, aynı zamanda direnen bir sınıftır."   Onun öncülüğünde maquiladora kadın işçileri, yalnızca ücret ve çalışma koşulları için değil; sendikal haklar, güvenlik ve yaşama hakkı için de örgütlü mücadele yürüttüler.   Meksika’daki 1 Mayıs yürüyüşlerinde, kadın işçiler tarih yazmaya devam ediyor. Ciudad Juárez’den Mexico City’ye kadar uzanan yürüyüşlerde, maquiladora kadın işçileri önde yer alıyor. "Bedenimiz, emeğimiz, hayatımız bizimdir!" sloganı, hem ekonomik sömürüye hem de patriyarkal baskılara karşı kolektif bir isyanın sesi oldu. Yürüyüşlerde Susana Prieto Terrazas'ın adı da sık sık anılırken, onun mücadelesinin yeni kuşak kadın işçilere nasıl ilham verdiği vurgulanıyor.    Kapitalizme karşı kadın direnişi büyüyor   Meksika’da kadın emeği, sömürgeciliğin gölgesinden başlayarak kapitalist sistemin modern sömürü düzenine kadar uzanan bir eşitsizlik zinciri içinde şekillendi. Ancak kadınlar, bu zincirleri kırmak için tarih boyunca örgütlendiler, direndiler ve görünmeyen emeklerini görünür kıldılar. Bugün maquiladora işçileri, Susana Prieto Terrazas gibi figürlerin açtığı yolda, sadece ekonomik değil, sosyal ve politik hakları için de meydanlarda. Her 1 Mayıs’ta, Meksika’nın kadın işçileri, eşitlik, özgürlük ve onur mücadelesini bir kez daha yükseltiyor.   Yarın: Geçmişten geleceğe: Güney Amerika'da 1 Mayıs direnişi