Sınırları aşan serhildan (3) 2024-09-14 09:01:24   Leila Saadati: Karanlık bir gecenin sonu daima aydınlıktır    Melek Avcı    ANKARA - Gazeteci Leila Saadati,  Jina devriminden sonra gençlik hareketlerinin canlandığını söyleyerek, "Halk tekrar sokaklara dökülürse onları bastıracak gücü olmayacak ve kendini yok ederek sonunu getirecek. Karanlık bir gecenin sonu daima aydınlıktır” dedi.    Jina Emînî’nin İran rejim güçleri tarafından 2022 Eylül’ünde katledilmesinin üstünden 2 yıl geçti. Bu süreçte çeşitli protestolar ve eylemlerle İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı halk direnişini sürdürdü. Geçen 2 yılda neler olduğunu ve halk ile kadın direnişinin durumunu İran’dan gönderdiği fotoğraflarla İran International’dan Kıdemli Gazeteci Leila Saadati anlattı.    “Hükümet bir kez daha kadınların giyim tarzını kontrol etmek için sokaklara ahlak devriyelerini gönderdi. Fakat halk... İran'ın cesur insanları savaşmaya devam ediyor.”   * Jina Emînî’nin katledilmesinin üzerinden 2 yıl geçti ve bu sürede İran’da neler olup bitti? Özellikle kadınlar açısından neler gördük?   Yoluna devam ediyor… Eğer bu iki yıl hakkında konuşmak istiyorsak, hem hükümetin davranış ve uygulamaları hem de İran halkının davranış ve eylemlerinden bahsetmeliyiz. Bu iki yılda hükümet ülkeyi tamamen askeri bir şekilde yönetmeye çalıştı. Binlerce protestocuyu tutukladı, yüzlerce öğrenciyi sınır dışı etti ve gözaltına aldı. Pek çok sivil ve siyasi aktivist hapiste ve hapse atılıp daha sonra serbest bırakılan protestoculardan bazıları ya intihar etti ya da şüpheli koşullar altında öldü. Hükümet bir kez daha kadınların giyim tarzını kontrol etmek için sokaklara ahlak devriyelerini gönderdi. Bu ahlak devriyeleri sokaklarda birçok kadın ve genci dövdü ve bazıları hastaneye kaldırıldı. İbrahim Reisi hükümeti, kadınların kıyafet ve yaşam tarzlarını yasal olarak kontrol etmek için bir yasa tasarısı da hazırladı ve İslami Danışma Meclisi'ne (Parlamento) gönderdi, ancak henüz sonuçlandırılmadı veya yasaya dönüştürülmüş değil.  Fakat halk...İran'ın cesur insanları savaşmaya devam ediyor. Bu iki yıl içinde kadınlar Jina Emîni öncesine dönmeyeceklerini söylediler ve bunu günlük yaşamlarında da gösterdiler. Size attığım fotoğraflar da bunu gösteriyor.  Çeşitli şehirlerin sokaklarına baktığımızda kadınların kendi kıyafetlerini ve başörtülerini seçtiklerini görüyoruz. Başörtüsü takmıyorlar ve ahlak devriyelerinden korkmuyorlar; hatta onlara karşı çıkıp 'Biz başörtülerimizi yaktık' diyorlar.   “Hükümet idamları arttırarak sadece halkı ve protestocuları korkutmaya çalışıyor çünkü biliyor ki halk tekrar sokaklara dökülürse onları bastıracak gücü olmayacak ve kendini yok ederek sonunu getirecek.”   *İsyan boyunca gözaltına alınanlar, tutuklananlar, idam edilenler, katledilen kadınları gördük ve ne yazık ki bu hala devam ediyor. Protestolar ile idamların artması arasında bir bağ var mı ne düşünüyorsunuz?    İslam Cumhuriyeti halktan, özellikle de kadınlardan korkuyor. Jina Emînî 'nin ölümünün ikinci yıldönümüne yaklaşırken, hükümet katledilenlerin ailelerinden bazılarını tutukladı. İdam edilen ve katledilen bazı kişilerin ebeveynlerini yıllarca hapse mahkum etti. Hükümet idamları arttırarak sadece halkı ve protestocuları korkutmaya çalışıyor çünkü biliyor ki halk tekrar sokaklara dökülürse onları bastıracak gücü olmayacak ve kendini yok ederek sonunu getirecek. 2015 yılında hükümet en yüksek infaz sayısını belgelemiştir ve o tarihten bu yana siyasi ve uyuşturucu bağlantılı infazlarda bir azalma olmasına rağmen uygulama devam etmiştir. Son istatistikler bir önceki yıla kıyasla infazlarda yüzde 80'lik endişe verici bir artış olduğunu ortaya koyarken, bu yılın Ocak ayında yeni bir rekor kırıldı. Hükümet özellikle uyuşturucu suçlularının infazını arttırmış ve yıllar önce mahkûm edilen siyasi tutsakların ölüm cezalarını infaz etmiştir. Hükümete bağlı bir araştırma enstitüsünün kısa süre önce İran'da yaptığı bir anketin sonuçlarına göre halkın yaklaşık yüzde 90'ı hükümetten memnun değil ve enflasyon ile yüksek fiyatlardan şikayetçi. Bu çok önemli bir rakam.   “İran toplumu değişiyor ve İran dışındakiler bir gün sokaklarda ve kamusal alanlarda başörtüsüz kadınlar göreceklerini ya da İranlı film yapımcılarının başörtüsüz filmler çekip bunları uluslararası festivallerde sunacaklarını asla hayal edemezlerdi.”   *İran'da değişim olasılığı görüyor musunuz özellikle kadın hakları açısından? Biliyorsunuz ki Reisi’nin ölümünün ardından yeni bir başkan getirildi. Herhangi bir değişim ışığı düşünülebilir mi, İran’da mevcut durum buna uygun mu?   Resmi olmayan haberlere göre İbrahim Reisi öldürüldü. Ölümü pek çok kişiyi sevindirdi ancak İranlılar cumhurbaşkanını dolaylı olarak Ali Hamaney'in atadığını ve İbrahim Reisi'nin Hamaney'in ısrarıyla cumhurbaşkanı olduğunu ve ülke yönetiminde Hamaney'in emirlerini uyguladığını da biliyor.  Pratikte, ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ devriminin başlamasından sonra, hükümetin Batılı ülkelerle ilişkilerinin kötüleşmesi, Donald Trump'ın ABD'de iktidara gelme korkusu, yaygın halk memnuniyetsizliği ve ekonomik sorunların Ali Hamaney'i korkuttuğunu ve bu süreçte biraz geri çekilmesine yol açtığını da gördük. Mesud Pezeşkiyan, hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği bir kararla, İbrahim Reisi'nin yerine yeni cumhurbaşkanı olarak atandı. Aşırılık yanlıları hala İslami Danışma Meclisi'ni (Parlamento) kontrol ediyor ancak Mesud Pezeşkiyan karşısında sessiz kaldılar. İran toplumu değişiyor ve İran dışındakiler bir gün sokaklarda ve kamusal alanlarda başörtüsüz kadınlar göreceklerini ya da İranlı film yapımcılarının başörtüsüz filmler çekip bunları uluslararası festivallerde sunacaklarını asla hayal edemezlerdi. Birçok aktris ve tanınmış kadın hala etkinliklere başörtüsüz katılmakta. Ancak bu kıyafetini seçebilme özgürlüğü, amansız bir mücadeleyle halk tarafından geri alınmıştır. Yine de İranlı kadınların hakları pek çok alanda ihlal edilmeye devam ediyor. Ancak mücadeleye devam ederek diğer haklarını da geri kazanabileceklerine dair umutlarını koruyorlar.   “Jina ayaklanmasının ve 'Kadın, Yaşam, Özgürlük' devriminin bir lideri yoktu ve hala da yok. İran'daki sıradan kadınlar ve gençler bile sivil ve siyasi aktivistlere cesaret dersi verdi. Jina devriminden önce ölmüş olan öğrenci hareketi yeniden canlandı ve hala hayatta, güçlü bir şekilde mücadele ediyor.”   * İsyan sonrası "jin jiyan azadi” etrafında gelişen yeni kadın hakları hareketleri ve örgütlenmeleri var mı varsa neler?   Dürüst olmak gerekirse, 1979 Devrimi'nin zaferinden ve din adamlarının iktidara gelmesinden sonra gerek başörtüsü alanında gerekse diğer alanlarda çeşitli hareketler, sivil ve siyasi örgütler ortaya çıkmıştır. Ancak rejim her zaman bunları bastırmaya çalıştı. Jina’nın öldürülmesinden önce kurulan hareketlerin ve siyasi örgütlerin liderlerinin çoğu ya öldürüldü ya da göç etti. Birçoğu da hapiste. Ancak Jina ayaklanmasının ve 'Kadın, Yaşam, Özgürlük' devriminin bir lideri yoktu ve hala da yok. İran'daki sıradan kadınlar ve gençler bile sivil ve siyasi aktivistlere cesaret dersi verdi. Bu devrimin başarıları da oldu; örneğin İran dışındaki muhalefetin önde gelen altı ismi bir araya gelerek İran halkının İslam Cumhuriyeti'ni aşmasına yardımcı olmak için birleşti. Ancak birliktelikleri kısa sürede dağıldı ve insanlar kendi başlarına ayakta durmaları gerektiğini anladılar. İran içinde ise başka bir olay meydana geldi. Jina devriminden önce ölmüş olan öğrenci hareketi yeniden canlandı ve hala hayatta, güçlü bir şekilde mücadele ediyor. Başkanlık seçimlerini boykot ettiler ve oy kullanmadılar. Öğrenci hareketleri kuruldu. Ancak İran içinde 'Devirme Hareketi' olarak adlandırılması gereken başka bir olay meydana geldi. Her zaman hükümet lehine hareket eden reformistlerin bir bölümü artık İslam Cumhuriyeti'nin ötesine geçti. Medyada ve konuşmalarında Ali Hamaney'in bir diktatör olduğunu cesurca söylüyorlar. Ancak iyi haberlerden biri de insanların birbirlerine karşı daha nazik ve birlik içinde olmaları. Sosyal medyada ya da kültürel toplantılarda, birbirlerinin görüşlerine katılmasalar bile diyalog kuruyorlar. Aslında, hükümetin her zaman korktuğu bir tür hoşgörüyü ve saygıyı uyguluyorlar.   “Bu slogan Kürt, Beluç ve Türk etnik gruplarını birleştirdi ki bu İran'da daha önce hiç görmediğimiz bir birliktelik seviyesiydi. Bu slogan İran'ın sınırlarını aştı. Kadınların yerleşik ataerkilliğe karşı birleşmesi dünyayı daha güvenli bir yer haline getirebilir.”   *Kurdistan’dan Avrupa’ya, İran’dan Asya’ya ve dünyanın dört bir yanında bu slogan kadınlar tarafından her eylemde yankılanıyor, neden? Bu slogan topluma ne vaat ediyor ki bu kadar tüm dünya tarafından benimsenildi?   'Kadın, Yaşam, Özgürlük' devrimi, İran'da başlayan ve içinde bulunduğumuz yüzyılın en modern devrimidir. Hatta Hindistan'daki son protestolarda kadınların bu sloganı tekrarladığını gördük. Bu slogana ek olarak, bahsettiğiniz slogan İran'ın çeşitli şehirlerinde başladı. Bu slogan Kürt, Beluç ve Türk etnik gruplarını birleştirdi ki bu İran'da daha önce hiç görmediğimiz bir birliktelik seviyesiydi. Bu slogan İran'ın sınırlarını aştı ve sürekli mücadele ve birliğin sembolü haline geldi. Yaygın, şiddet içermeyen, modern ve tüm dünyanın duyduğu en yüksek bir ses.   “Kadınların yerleşik ataerkilliğe karşı birleşmesi dünyayı daha güvenli bir yer haline getirebilir ve gelecek nesiller için barış yaratabilir.”   *Sizce kadınların dünya genelinde eril zihniyete karşı birlikte örgütlenmesi neden önem taşıyor?   Sonuçta dünya çoğunlukla erkekler tarafından yönetiliyor. Bazı ülkelerin kadın başkanları olduğunu görüyoruz ama önemli ve büyük ülkelerin liderleri hep erkek. Amerika Birleşik Devletleri'ne, İsrail'e, İran'a ve hatta Türkiye'ye bakın. Afganistan'da Taliban kız çocuklarını ve kadınları evlerine hapsetmiş, kız çocuklarının eğitim almasına izin vermiyor ve bu kimsenin umurunda değil gibi görünüyor. İran'da ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük ‘ devrimi gerçekleşti ve yüzlerce genç kadın ve erkek bu eylemlerde öldürüldü, ancak kimse umursamıyor gibi görünüyor. Dünya liderleri sadece demagoji yapmak, savaşları kışkırtmak, silah satmak ve görkemli açıklamalar yapmakla ilgileniyor. Kadınların yerleşik ataerkilliğe karşı birleşmesi dünyayı daha güvenli bir yer haline getirebilir ve gelecek nesiller için barış yaratabilir. Bu, kadınları birleşmek ve mücadele etmek için motive etmelidir.   “Karanlık bir gecenin sonu daima aydınlıktır.”   *21.yüzyılın bir kadın devrimi olacağı söyleniliyor ve görüntüler de bize onu gösterirken kadınlara mesajınız nedir?    Şunu söylemek isterim: Karanlık bir gecenin sonu daima aydınlıktır. Bu söz, zor ve karanlık zamanların ardından eninde sonunda daha parlak ve daha iyi zamanların geleceği anlamına gelen bir Fars atasözüdür. Umudu ve zorlukların eninde sonunda geçeceğine olan inancı sembolize eder.   Yarın: KJAR Aktivisti Aso Kamali: Batı’nın bastırdığını sandığı felsefe dilden dile dolaşıyor!