15 Şubat karanlığına karşı İmralı direnişi (6) 2022-02-15 09:01:03     Barış Annesi Sultan: 2022 yılı Önderliğimizin özgürlük yılı olacak   Nişmiye Güler   İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplo eylemlerine sayısız kez katılan, polis şiddeti gören ve hakkında birçok dosya açılan Barış Annesi Sultan Bozkurt, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişini “Bijî Serok Apo” sloganları ile protesto ettiklerini söylüyor. Sultan, “İnanıyoruz ki 2022 yılı Önderliğimizin ve çocuklarımızın özgürlük yılı olacak. Önderimiz özgür olacak ve biz onu kucaklayacağız” diyor.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 23 yıl geçti. 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen Abdullah Öcalan için o dönem Kürt halkı sokaklara dökülmüş ve komploya tepkisini dile getirmişti. 23 yıldır kesintisiz eylemler ile komplo kınanırken, o dönem eylemlerde yer alan Barış Annesi Sultan Bozkurt, PKK Lideri’ne dönük komployu ve anneler olarak yaptıkları eylemleri ajansımıza anlatıyor. 1999 yılından bu yana yüzlerce protesto eylemine katılan Sultan hakkında sayısız soruşturma ve dosya bulunuyor. Barış Anneleri çatısı altında barış için Galata Köprüsü’nden Boğaz Köprüsü’nü kapatmaya, Ankara’dan Silopi’ye yürüyüş gibi pek çok etkinlik içinde yer alan Sultan’ın kızı Newroz Bozkurt da 23 yılı aşkındır cezaevinde bulunuyor.   Abdullah Öcalan’ın kadın bakış açısı onu etkiledi   İlk olarak Kürt özgürlük mücadelesi ve Abdullah Öcalan ile tanışma sürecini anlatan Sultan, daha önce “Apo” diye birinin ve “Apocular” diye de bir grubunun olduğunu duyduklarını ve 1978’de PKK’nin kuruluşu ile bunun deklere edilmesinin ardından ailece sempati duymaya başladıklarını belirtiyor.  Sultan, PKK Lideri’nin fikir ve felsefesini destekleme gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Kadınlara hak vermesi ve kadınları çok iyi anlaması beni etkilemişti. Kürtlerde “Şêr şêre çi mêre çi jine’ diye bir söz vardır. Bu insan da bunu söylüyordu. Kadın ve erkeklerin eşit olduğunu savunuyordu ve adaletliydi. Bu yüzden onu seviyorduk.”   15 Şubat 1999: Dışarıda olsam haykıracaktım   PKK Lideri’nin komplo ile kaçırılarak Türkiye’ye getirilişini ilk duyduğunda verdiği tepki ve o an hissettiklerine dikkat çeken Sultan, o günü şu cümleler ile anlatıyor: “Türkiye’ye getirilmeden önce Önderlik’ten bir haber alınamıyordu. 15 Şubat günü de ben kızım için cezaevine gidiyordum. İstanbul’a yeni yerleştiğimiz için de yolları pek bilmiyordum. Ümraniye Cezaevi’ne gidecektim. Önce gideceğim yolu karıştırdım daha sonra bir şoförün yardımıyla araçların geçtiği yere gittim. O gün bir kadın da durakta bekliyordu. Adı Muhsine idi. Bana ‘Cezaevine mi gidiyorsun’ diye sordu. Evet yanıtını verince kendisinin de cezaevine gideceğini ve beraber gidebileceğimizi söyledi. Daha sonra arabaya bindiğimizde Muhsine birden ağlamaya başladı. Ben sabah erken evden çıktığım için haberleri izleyememiştim. Neden ağladığını sorduğumda da ‘Önderlik yakalanmış’ dedi. Eğer dışarıda olsaydım haykıracaktım. İlk başta inanmak istemedim. Geç saatlere kadar haberleri izlediğimi ama böyle bir şeyin olmadığını söyledim. Muhsine, Önderliğin Türkiye’ye bile getirildiğini söyledi. İçimize bir ürperme geldi. Ağlamak istiyoruz ama ağlayamıyoruz.   Cezaevine girdiğimizde içeridekilere nasıl söyleyeceğimizi düşünüyorduk. Sonra tutsaklar ‘Bijî Serok Apo’ sloganları ile içeri girince bizler her şeyi anladık. Biz de sloganlar ile karşılık verdik. O gün benim için çok zor bir gündü. En yakınının ölüm haberini alsan bile bu kadar zor olmazdı. Her şeyin bittiğini düşündüm. O gün akşama kadar içinde bulunduğum duygu karmaşasını ifadelere sığdıramıyorum. Sadece ben değil, o gün cezaevinin önünde olanlar, tutsaklar için de oldukça zordu. O günü bir daha yaşamak istemeyiz.”   Açlık grevine girdi, gözaltına alındı   15 Şubat 1999 günü öncesinde tutsak aileleri derneğinde yer aldığını belirten Sultan, Abdullah Öcalan’ın Şam’dan çıkarılması haberinden sonra eylemlere başladıklarına işaret ediyor. Sultan, ilk olarak Bağcılar’da dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıklarını söyleyerek, o süreçte polis baskını sonucu 80 kişi ile birlikte ilk defa gözaltına alındığını kaydediyor. İfade için kendilerini çağıran polislerin, ellerinde Abdullah Öcalan’ın kitabını tutarak “Buna bakın Müslüman değil” dediğini dile getiren Sultan, “Hiç duymazdan geldik. Sonra komiser bize ‘Kim size Abdullah Öcalan için açlık grevine girin dedi’ diye sordu. Ben de ‘Siyasi partiye girmek yasak mı? Ben kendi irademle açlık grevine girdim’ diye yanıtladım. Daha sonra bizi serbest bıraktılar ve ‘Bir daha o partiye giderseniz sizi alırım’ diyerek de tehdit ettiler. Ben de partimize gideceğimizi söyleyerek karakoldan çıktım” diyor.   Tepki eylemleri   Daha sonra girdiği Barış Anneleri Meclisi’nde her 15 Şubat’ı ağızlarını siyah kurdele bağlayarak, siyah elbise giyerek karşıladıklarını söyleyen Sultan, annelerin sürekli polis saldırısına uğradıklarını hatırlatıyor. Yine Abdullah Öcalan’ın rol ve misyonunu anlatmak adına diplomasi görüşmeleri de gerçekleştirdiklerini vurgulayan Sultan, gazeteci, aydın, yazar ve siyasetçiler ile bir araya geldiklerini sözlerine ekliyor. Abdullah Öcalan’ın zorla saçının kazıtılmasına karşı kendi kızının da cezaevinde saçını kazıttığını ifade eden Sultan, o süreçte pek çok annenin tepki amaçlı aynı eyleme başvurduğunu belirtiyor.   Barış için tülbent yaktılar   Sultan, Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecini başlattığı mektubundan sonra Barış Anneleri olarak Silopi sınırına giderek “Barış Nöbeti” tuttuklarını da hatırlatarak, sürece destek verdiklerini ifade ediyor. “Abdullah Öcalan’ın konuşması bizim de önümüzü aydınlatıyor” diyen Sultan, yine Ankara Güvenpark’ta da o süreçte nöbet tuttuklarını, yetkililerin kendileriyle görüşmediğini ve barışın sağlanması için tülbentlerini yaktıklarını kaydediyor.   Galata Köprüsü üzerinde zincirli eylem   Sultan, Barış Anneleri olarak PKK Lideri için yaptıkları eylemlerden birisini de şöyle anlatıyor: “Havalar soğuk ve yağışlıydı. Biz Barış Anneleri olarak Galata Köprüsü’nde ellerimizde zincirlerle kendimizi köprüye zincirledik. Türkiye’de ilk defa böyle bir eylem yapılıyordu. Polis geldi bize, ‘Kendinizi açın, gidin’ dedi. Biz de ‘Gitmiyoruz’ dedik. Yoldan geçenler de bize çok kötü küfürler, hakaretler ediyorlardı. Bir polis geldi bize “Siz nesiniz ki? Denizde bir damlasınız’ dedi. Biz de ‘Bazı damlalar var denizi de bulandırıyor’ dedik. Daha sonra bize saldırdılar. 16 anneydik bizi Vatan Emniyeti’ne götürdüler, 3-4 gün gözaltında tuttular ama çok hakaret ettiler. Bizi karşılıklı tek tek hücreye aldılar. Bir tane kirli battaniye verdiler ve bazen bir tane su getirip parmaklıklara koyup gidiyorlardı. Verdikleri yemekleri de yemedik ve açlık grevinde olduğumuzu söyledik. Fotoğraflarımızı çekiyorlar, parmak izimizi alıyorlardı. Onlara, “Ayıptır biz anneyiz. Biz barış olmasını istiyoruz. Polis de, asker de bizim çocuklarımız. Biz kimsenin ölmesini istemiyoruz. Yani annelerin rengi yok isterse Hristiyan olsun, Müslüman olsun, Ermeni olsun, Kürt, Arap olsun ne olursa olsun anne annedir’ dedik. Ellerimiz kelepçeli bizi önce Sultan Ahmet’e daha sonra Beşiktaş’taki DGM’ye götürdüler. Ailelerimiz tutuklanacağız diye elbiselerimizi getirmişlerdi. Biz de tutuklanacağız diye kendimizi hazırlamıştık. Fakat bizi orada serbest bıraktılar.” ‘Devlet çözüm istemiyor’   Çözüm sürecinde devletin tutumunu “Kuzu postu giymiş kurt” tanımı ile açıklayan Sultan, o süreçte Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile Türkiye’ye gelen PKK’lilerin tutuklanması ile devlete güven duyulmayacağını anladıklarının altını çiziyor. Sultan, “Derin devlet denilen bir şey var ve çözüm olmasını istemiyor. Erdoğan’a da güvenmiyordum açıkçası. Kürt kanından besleniyorlar. Mesele Kürtler olunca herkes karşıt olarak aynı cephede birleşiyor. Sadece Önderlik o dönem de bize umut vermişti” sözleri ile o sürece güven duymadığını anlatıyor.   ‘Çözüm Abdullah Öcalan ile olur’   2018-2019 yılında PKK Lideri için Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevlerinde kızı Newroz da Gebze Cezaevi’nde açlık grevine giren ve bunun için cezaevi önünde direniş gösteren annelerden biri olan Sultan, artık yeni eylemselliklerin gelişmesi gerektiğini vurguluyor. Sultan, “Neredeyse iki yıldır Önderlikle görüşme sağlanmıyor. Artık bizlerin önümüze yeni bir plan program koyması gerekiyor. İçerideki kızım hep, ‘Biz çok şey söylüyoruz ama siz annelerin yaptığı bir eylem bizim tüm teorimize bedeldir’ diyor. Yine Ankara’ya gidebiliriz. Çünkü karar Ankara’dan alınıyor çözümü de Ankara’dan bulabiliriz. Evladını Kürt özgürlük mücadelesine veren tüm annelerin harekete geçmesi gerekiyor. Çözüm istiyorlar. Çözüm Önder Apo ile olur. O olmasa çözüm olmayacak. Bu yüzden bizlerin de farklı eylemsellikle harekete geçmesi gerekiyor. Sesimizi hem karşı tarafa hem de dünyaya duyurmamız lazım” belirlemesinde bulunuyor.   ‘2022 Önderliğimizin özgürlük yılı olacak’   “Dünyada hiçbir ezilen halkın lideri cezaevi ve tecrit ile pes etmedi ve kazandılar” sözleri ile Abdullah Öcalan’ın İmralı direnişine dikkat çeken Sultan, komplonun başarıya ulaşmayacağının altını çiziyor. Sultan, “2022 yılı artık Önderliğin özgürlük yılı olmalı. Cezaevinde ona bir şey olursa Türkiye kimseye hesap veremez. Artık Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması lazım. Komplo bizim için kara gündür. Şuna inanıyoruz ki 2022 yılı Önderliğimizin ve çocuklarımızın özgürlük yılı olacak. Önderimiz özgür olacak ve biz onu kucaklayacağız. Böylelikle gözümüz açık gitmeyecek” diyor.