Hasta Tutsaklar-2 | Fatma Özbay’ın arkadaşı: Mücadeleyi büyütmeliyiz 2022-01-18 09:01:20   VAN - Acil tahliyesi istenen 38 tutsak listesinde yer alan Fatma Özbay’ın cezaevi arkadaşı Leyla Aşkan, “Bir an önce Heval Raperin ve tüm tutsakların dışarıda olması tek temennimiz bunun için ne gerekiyorsa her türlü mücadeleyi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da vermeye devam edeceğiz” dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit, gelinen aşamada toplumun her alanına sirayet etti.Tecridin en derinden hissedildiği alanların başında cezaevleri geliyor. Tutsaklara yönelik hak ihlallarinin işkenceye dönüştüğü cezaevlerinde hasta tutsakların durumu ise günden güne ağırlaşıyor.    İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre cezaevlerinde bin 605 ağır hasta tutsak bulunuyor. Hasta tutsakların tahliyeleri ise hastane, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği “cezaevinde kalabilir” raporları ya da savcılık engeline takılıyor. Son 6 yılda “veda” hakkı bile tanınmayan en az 103 tutsak, 2021 yılında ise 64 tutsak cezaevinde yaşamını yitirdi. Son birkaç ayda ise Garibe Gezer, Abdurrezak Şuyur, Halil Güneş,  Bangin Muhammet, İlyas Demir ve Vedat Erkmen cezaevinde yaşamını yitirdi.    İnfaz yakma   2021 yılı başında yürürlüğe giren yasayla cezaevlerinde oluşturulan İdare Gözlem Kurulları ile politik tutsakların infazlarını yakmak için halay çekmek, türkü söylemek sebebiyle açılan disiplin soruşturmaları, tutsak edilmeden önce yapılan sosyal medya paylaşımları dahi infaz yakma gerekçesi olarak kullanıldı. Gözlem kurulları aracılığıyla tutsaklara “pişmanlık” dayatılırken,  tutsakların görüştüğü, mektuplaştığı kişiler, okuduğu kitaplar, yazdığı dilekçeler, ALES’e girmemesi, keyfi verilen disiplin cezaları ve bağımsızlar koğuşuna geçmeme kararı dahi  “uygun halli olmadığı”na gerekçe gösterilerek tahliyeleri engellendi.   Cezaevlerinde söz konusu tabloya karşı Van, Diyarbakır, Şırnak, Batman, Mardin, Yüksekova, Siirt, Çukurova ve İstanbul’dan Ankara giden tutsak yakınları tüm bu ihlallere dikkat çekmek için bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Cezaevinde infazı yakılan ve ağır koşullarda tutulan hasta tutsaklar için “Adalet Nöbeti”nde olan tutsak yakınları, 4 Ocak’ta Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret esnasında siyasi partiler başta olmak üzere Sivil Toplum Kuruşlarına (STK) 11 sayfa ve 6 temel başlıktan oluşan bir dosya sundu. Söz konusu dosyanın 4 sayfalık ekinde “acil tahliyesi gereken” 38 ağır hasta tutsak hakkında bilgilere yer verildi ve tutsakların serbest bırakılması istendi. Acil tahliyesi istenen 38 tutsak içinde Rojbin Çetin, Semire Direkçi, Muhlise Karagüzel, Şivekar Ataş ve Fatma Özbay isimli 5 kadın tutsak bulunuyor.    Bu tutsaklardan biri de 1997 yılından bu yana cezaevinde tutulan ağır hasta tutsak Fatma Özbay. Fatma'ya, Mayıs 2018 yılında Erzurum E tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde kaldığı sürede 3’ncü evre meme kanderi teşhisi konuldu. 27 Haziran 2018’de ise 8 seans kemoterapinin ardından 25 seans radyoterapi gördü. Kanser kemik ve karaciğerlerine yayıldı. 12 Şubat 2020 tarihinde İzmir Katip Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan muayenede sağ memede de şüpheli durumun görüldüğünü, ultrason ve mamografi çekimleri sonrası biyopsi yapılması gerektiğini ancak hastanede ‘bilgisayar sistemi çöktü’ denilerek işlem yapılmadan Fatma cezaevine geri gönderildi. Daha önce yazdığı mektupta, gördüğü tedavi sürecinde hastalıklarının ileri derecede seyrettiği, kan değerlerinin 56’ya yükseldiğini, Kanser hastalığının yanı sıra bel, böbrek, boyun fıtığı, karaciğer yağlanması bağırsaklarda polip, migren ve benzeri hastalıklarının da olduğunu belirmişti.   Bayburt cezaevinde 2013 yılında Fatma ile birlikte kalan ve hastalığının ilk evrelerinde yanında olan Leyla Aşkan, Fatma’yı ve hastalığını anlattı.   ‘Fatma’nın kararlı duruşu bana güç ve moral verdi’   Fatma Özbay’a arkadaşlarının Raperin dediğini söyleyen Leyla Aşkan, cezaevine ilk girdiğinde ise Fatma ve arkadaşları arasında oluşan samimiyet, yakın ilişkileri ve güçlü duruşları karşısında kendiside moral ve güç aldığını belirtti. Leyla, “Kadınların güçlü ve irade sahibi olduğunu orada görüp öğrendim. Kadın mücadelesinin her alanı gibi cezaevinde de kadınlar arasında çok farklı bir diyalog var. Heval Raperin orada kaldığı süre boyunca ablası olan Heval Roza’da vardı aramızda. Ben uzun süre kaldıktan sonra ikisinin kardeş olduğunu fark ettim. Aradan bir ay geçtikten sonra fark etmiştim ben olsaydım çoktan fark ettirirdim ama çok samimi ama iki yoldaş ilişkisi vardı. Yeri geldiğinde tavırları, sohbetleri iki arkadaş gibi, iki yoldaş gibiydi. Sadece birbirleriyle değil hepimizle ilişkileri o boyuttaydı” sözlerini kullandı.    ‘Kadın mücadelesine inanan bir arkadaş’   Cezaevi içerisinde Fatma’nın çok canlı ve enerjik olduğunu söyleyen Leyla, ciddi sağlık sorunlarına rağmen hastalıklarını yaşama katılımının önüne engel olarak görmediğini ifade etti. Leyla devamında Fatma’yı şu sözlerle anlattı: “ Heval Raperin Kadın mücadelesine tamamıyla inanan bir arkadaş. Yaşadığı sorunları iyi analiz eden ve çözüm arayan arkadaş. Koğuştaki her arkadaşa aynı yaklaşımı vardı. Bizim neye ihtiyacımızın olduğunu biz söylemeden anlayabiliyordu.  Moralimiz bozuk olduğunda, sergilediğimiz tavırlarda iyi veya kötü olduğumuzu anlar ve hemen sohbet eder bizimle. Sohbeti ve tartışmaları güçlü birdir.”    Leyla, Fatma’nın tüm arkadaşlarına birçok konuda özgüven verdiğini, kendisinin de şiir, öykü gibi denemelerinin olduğunu bu konularda da üretkenliğine vurgu yaptı. Leyla ayrıca Fatma’nın Kürt kültürü ve anadilinin gelişmesi noktasında da çok hassas olduğunu kaydetti.   ‘Zindanlarda tedavi bilinçli yapılmıyor’   Leyla, Fatma rahatsızlıklarından kaynaklı bazı günler yataktan çıkamadığını söyleyerek,  “Doktora gidip gelme sıkıntılıydı hem götürmeme hem de farklı rahatsızlıktan dolayı gittiğimizde uzman doktorlar bulunmuyordu. Sadece ne rahatsızlık için gidersek gidelim Hametan diye bir ilaç vardı, aramızda espri konusu olmuştu. Heval Raperin ve iki arkadaş bunun için skeç de hazırlamışl ardı. Baş ağrısı, ayak ağrısı, göğüs ağrısı, kulak ağrısı olunca hep aynı ilacı veriyorlardı.  Zindanlarda ciddi rahatsızlığı olsun veya olmasın o koşullarda tedaviler bilinçli bir şekilde yapılmıyor. Hasta olan birçok arkadaş var ve tedavi süreçleri hiçbir şekilde takip edilmiyor. Gerekçeleri ya götüremiyoruz oldu ya da uzman doktor yok oldu. Heval Raperin uzun zamandı rahatsızdı ama tedavi edebilecekleri ya da götürmeye niyetleri olmadıklarından kaynaklı erteliyorlardı” diye aktardı.   ‘Fatma tecrit altına alındı’   Fatma ile uzun süre kaldıktan sonra 7 arkadaşıyla birlikte başka cezaevine sürgün edildiğini söyleyen Leyla, sürgünden kısa bir süre sonra ise Fatma’nın da Erzurum Cezaevi’ne sürgün edildiğini belirtti. Leyla, “Sürgünü bilinçli, baskı ve zoraki oldu. Çünkü heval Raperin orada tecrit altına alındı. Kimseyle görüştürülmemesi, aile için sıkıntı çıkarılması bizimle olan iletişimin kesilmesi uzun süre kendisinden mektup alamadık. Heval Raperin uzun süre yalnız bırakıldı. Biz sağlık durumunun nasıl olduğunu bilmedik. Kendisi en ağır hasta tutsaklardan bir tanesi meme kanseri olduğunu da Erzurum’da öğrendi. Öncesinde rahatsızlıkları vardı ama o kadar ciddi ve ilerlediğini bilmiyordu tecrit altına alındıktan sonra ve diyalogu herkesten koparıldıktan sonra bu kendisinde büyük etki yarattı” dedi.   Yüzlerce tutsak ölümle pençeleşiyor   Leyla son olarak şunları söyledi: “Heval Raperin’de yani Fatma Özbay’da ağır hasta tutsak listesinde. Uzun zamandır sağlık sorunları var. Her geçen gün ve saat arkadaşın aleyhinedir. Zindan koşullarını hepimiz biliyoruz tedavilerinin yapılmadığını olması gereken tedavilerin yapılmayacağını da biliyoruz. Yüzlerce arkadaş gibi Heval Raperin’de dışarıda olması gerekiyor. Hiçbir kanun ve yasa bir insanın canından önemli olamaz. Hiçbir insanın buna sessiz kalmaması gerekiyor yüzlerce arkadaşımız her gün ölümle pençeleşirken biz dışarıda hiçbir şey yokmuş gibi yaklaşamayız. Toplum ses çıkarıp sahiplenecekse ilk başta cezaevlerindeki hasta tutsaklara ve Heval Raperin gibi arkadaşları sahiplenmelidir. Biran önce Heval Raperin ve tüm tutsakların dışarıda olması tek temennimiz bunun için ne gerekiyorsa her türlü mücadeleyi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.”